Politika

Hükümete 'totaliter sistem' uyarısı

Ülkemizde üniter devlet ilkesinin en önemli güvencesinin Laik Cumhuriyet olduğunu belirten Yargıtay Başkanı Gerçeker, “Aksi yaklaşımlar totaliter sistem tehlikesini oluşturur” dedi.

09 Eylül 2008 03:00

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker “Demokrasiyi, çoğunluğun iradesinin sınırsız olduğu yönetim biçimi olarak görmek mümkün değildir”

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker yeni Adli Yıl’ın başlangıcı nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, isim vermeden yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali ödül töreninde yaptığı konuşmaya atıfta bulundu ve “bir yetkin sinema adamının dediği gibi bu güzel ve yalnız ülkede” ifadesini kullandı. Konuşmasında laiklik ilkesine vurgu yapan Gerçeker, özetle şöyle konuştu:

Örgütlü çıkar çevreleri tehlikesi

Ülkemizde milli birliğin, tek millet, üniter devlet ilkesinin en önemli güvencesi Laik Cumhuriyet olmuştur. Anayasal demokrasi, çoğunluğun karşısında azınlıktakilerin haklarını koruyan bir demokrasi sistemidir. Aksi yaklaşımlar, Meclis’te çoğunluğa sahip olan ve yürütmeyi elinde bulunduran siyasal gücün, bir yandan yasaları yürürlüğe koyarak, diğer yandan devleti yöneterek toplum düzenini, örgütlü çıkar çevrelerinin hizmetinde bir totaliter sisteme, demokrasinin kendisiyle özdeşleştirilme noktasına kadar varan sınırsız bir iktidar anlayışına götürme tehlikesini oluşturmaktadır. Bunun sonucu bireysel özgürlük, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ideallerinden vazgeçmemiz gerekecektir. Demokrasiyi, çoğunluğun herhangi bir konu üzerindeki iradesinin sınırsız olduğu yönetim biçimi olarak gören düşünceyi kabul etmek mümkün değildir.

İlkelere sıkı sıkıya bağlılık

Yeni anayasa hazırlanırken, geniş kesimlerin katılımının sağlanması gerekmektedir. Anayasa taslağındaki Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın bir kısım üyelerinin TBMM tarafından seçilmesi, Anayasanın başlangıç hükümlerinin Anayasa metnine dahil olmaktan çıkarılması, Cumhuriyetin temel ilkeleri ile sıkı sıkıya bağlı olan temel değerlerin korunmasının zayıflatılmış hatta kaldırılmış olması sayılabilir.

Hukuk devleti ilkesine aykırı

Askeri Mahkemelerin kuruluş ve kaldırılmasının Milli Savunma Bakanlığı’nın yetkisinde bulunması, askeri mahkemelerde subay üyelere yer verilmesi, hakimlerin rütbe esasına ve idari sicil sistemine göre çalıştırılması, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanabilmesi, Askeri Disiplin Mahkemelerinin yetki ve işleyişi hukuk devleti ilkesine aykırı.

Hukuk boşluğunu mafya doldurdu

Yaşanan son olaylar (Ergenekon) hukuk devleti ilkesinden uzaklaşmanın yarattığı boşluğun mafya türü çeteleşmelerle nasıl doldurulduğunu çok açık bir biçimde göstermiştir. Devleti kurtarma düşüncesi ile olsa bile yanlışı yanlışla düzeltme olgusunun topluma ne denli zarar verdiği de bu olaylarla ortaya çıkmıştır. Dilerim ki, kısa sürede, hukuki süreç içinde, yanlışlar doğrular birbirine karıştırılmadan, hukuk siyasallaştırılmadan, yargılama tamamlanarak, doğru bir çözüme ulaşılır, gerçek suçlular cezalandırılır.

Vicdan-cüzdan çelişkisi

Ne yazık ki, birinci sınıf ve birinci sınıfa ayrılmış hakim ve savcıların dışındakilerin almış oldukları ücretler neredeyse yoksulluk sınırının altında çok düşük bir seviyede bulunmaktadır. (Birinci sınıf dışında kalan hakim-savcı maaşları 2 ila 4 bin YTL arasında değişiyor.) Yargıcın dış etkenlere karşı olduğu kadar kendisine karşı da bağımsızlığını koruması gerekir.


Gerçeker’in metinde olup da okumadığı ‘laiklik’ mesajı

Gerçeker, dağıtılan konuşma metninde olmasına rağmen konuşmasında okumadığı bölümde ise laiklikle ilgili tartışma yaratacak bir görüş ortaya attı:
“Laik devletin koyduğu kurallar dini inançlar ile bağdaşmıyor ise ne olacaktır? Hıristiyanlıkta böyle bir sorun yok. Musevilik ve İslamiyet’te ise böyle bir ikilem olduğu, akıl ile iman arasındaki bu ikilemin, İslami inancın yaygın olduğu toplumlarda ciddi sorunlar yarattığı söylenebilir. Bu sorunları çözmek teoloji bilimine ilişkin bir iş olup, bu konuda şöyle bir değerlendirme öne sürülmektedir: ’Ayet ve hadisler, insan eşitliğini sağlamaya yönelik bir evrimin başlangıcı, zamanın şartlarına da uyulmasına cevaz bulunduğuna göre, kurallar bu evrimin amacına uygun biçimde yorumlanabilir ve o zaman laikliğin İslam inancı ile çelişmesi zaten söz konusu olamaz.’”