Gündem

Hukukçular: Arama delil için yapılır, akademisyenlerin evinde ne arıyorsunuz?

"Bu suça ortak olmayacağız" diyen akademisyenler gözaltına alınıyor

15 Ocak 2016 14:49

Hukukçular “Barış İçin Akademisyen İnisiyatifi” bildirisini imzalayan öğretim görevlileri hakkında açılan terör soruşturması ve bu kapsamda yapılan gözaltıların hukuki olmadığını belirtti. Batman Barosu'ndan Erkan Şenses de,  “Arama, soruşturma konusu suçla ilgili delil araştırması için yapılır. Bildiriye imza atanın evini neden ararsınız peki? Burada arama yetkisinin kötüye kullanımı söz konusudur” dedi. 

 

Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalar sırasında yaşanan sivil ölümlerini ve sokağa çıkma yasaklarını protesto eden ve Kürt sorunun çözümü için müzakerelere dönülmesini talep eden “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bir bildiri imzaladıkları için haklarında ‘terör soruşturması’ başlatılan akademisyenlerden bazıları bu sabah gözaltına alındı. Hukukçular ise söz konusu bildiriden ‘terör’ suçu çıkarmanın hukuken olanaklı olmadığı görüşünde. Gözaltı işlemlerinin de hukuka aykırı olduğunu söyleyen avukat Ergin Cinmen, bunun bir tutuklama furyasına dönüşmesi halinde ise “Türkiye'nin uygar hukuka sahip olan ülkeler listesinden çıkarılmasının” gündeme gelebileceğini belirtiyor.

Avukat Erkan Şenses de bildiride örgütün ihlallerinden bahsedilmemesinin örgütü övmek anlamına gelemeyeceğini söyleyerek, “Dolayısıyla burada bu suç yoktur, AİHM'den dönecektir” diyor.

 

Prof. Adem Sözüer: Gözaltılar ölçüsüz

 

Mevcut Türk Ceza Hukuku'nda 2005 yılında yapılan reformların baş mimarlarından olan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, "Her devlet terör olaylarını olurken bu tür tek yönlü ve devleti katliamla suçlayan bildiriyi araştırıp soruşturur. Her hukuk devleti bunu yapmak zorundadır ancak sırf bildiriye imza attı diye öğretim görevlilerinin gözaltına alınması, yakalanması gibi tedbirlere başvurulması ölçüsüz olur" diyor.

Bunun sadece öğretim elemanları değil her vatandaş için geçerli olduğunu söyleyen Sözüer, bu tedbirlerin mağduriyet yaratacağını belirtti. Sözüer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer devlet bir şey sormak istiyorsa öğretim elemanına bu konuyla ilgili olarak davetiye gönderir ve kanun da bunu böyle öngörür. Bu şekilde sorusunu sorar. Bunun dışındaki tedbirler mağduriyet yaratır ve bildirinin içeriğindeki yanlışlık değil, bu sefer bu ölçüsüz tedbirleri tartışma konusu olur. El koyma gibi tedbirler ise ancak bir suç örgütü ile bağlantılı olma veya bir terör faaliyeti ile bağlantılı olma bakımından şüphe varsa uygulanabilir. Buna karşılık zaten kamuoyuna açıklanmış bir bildiri sadece imza atmak el koyma bakımından yeterli değildir. Çünkü ne söylendiği ortada zaten. Bir propaganda söz konusu ise bu propagandanın yapıldığı yayın organı bakımından bazı tedbirler alınabilir. Ama tek tek imzalayanların tümü bakımından, sırf imzaladı diye el koyma kararı vermek yanlıştır. Türkiye özel yetkili mahkemeler kapsamında yapılan ağır ve felaket derecesindeki ihlallerden sonra soğukkanlı ve hukukla hareket etmesini bilmelidir. Bu tutum terörle mücadele bakımdan da başarının en önemli şartlarından biridir."

 

Ergin Cinmen: Savcıların hukuk dışı işlemleri

 

“Gözaltı işlemi yapılacak hiçbir hukuki neden yoktur. Dolayısıyla bu gözaltına alınmaların hukuken değerlendirilmesi mümkün değil” diyen Avukat Ergin Cinmen, şöyle devam etti: "Olay tamamen cumhurbaşkanın son derece sert açıklamalarını görev ve emir olarak telakki eden savcıların hukuk dışı işlemlerinden ibarettir."

Gözaltına alma işlemlerinin Anayasa Mahkemesi'ne kadar gideceğini tahmin ettiğini söyleyen Cinmen tutuklamalar olması halinde ise tablonun çok karanlık olacağı görüşünde. Cinmen, “Hele de tutuklama furyasına dönerse iyice vahim bir tablo ortaya çıkar ve Türkiye'nin uygar hukuka sahip olan ülkeler listesinden çıkarılması tam olarak gündeme gelir ki bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak bunu düşünmek bile istemiyorum” diye konuştu. 

 

"Bu bildiride suç yok"

 

Avukat Erkan Şenses ise akademisyenler hakkında idari ve adli soruşturmaya neden olan bildiriden terör örgütü propagandası suçu çıkmayacağı görüşünde. “Çünkü kanuna göre bu suçun oluşabilmesi için örgütün şiddetini övecek ve meşru gösterecek bir durumun olması gerekiyor” diyen Şenses, şöyle devam etti: 

“Meclis 2013 yılında 6459 Sayılı Kanun ile propaganda suçunun oluşması için gerekli şartları ağırlaştırdı. Oysa bildiri açık... Akademisyenler bildiride, devletin hak ihlallerinden bahsedip örgütün ihlallerinden söz etmemekle eleştiriliyorlar ki her eleştiri, suç değildir. Örgütün ihlallerinden bahsedilmemesi, nasıl örgütü övmek oluyor? Dolayısıyla burada bu suç yoktur, AİHM'den dönecektir.”

 

“Arama delil için yapılır”

 

Bildiriye imza atan öğretim görevlilerinin evlerinde ve fakültelerdeki odalarında yapılan arama işleminin de ayrıca bir hukuk ihlali olduğunu söyleyen Şenses, “Arama, soruşturma konusu suçla ilgili delil araştırması için yapılır. Bildiriye imza atanın evini neden ararsınız peki? Burada arama yetkisinin kötüye kullanımı söz konusudur” dedi.

Şenses, evi aranan akademisyenlerin “özel hayata ve konuta saygı” gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Ülke ifade özgürlüğü konusunda hazin bir çöküşe gidiyor. Çok yazık.”

İlgili Haberler