Dünya

Erdoğan, Putin, Hamaney ve Netanyahu aynı masada buluşursa...

Huffington Post, dört ülkenin liderini 'hiciv'le konuşturdu

27 Kasım 2014 13:03

ABD'nin en saygın internet gazetelerinden biri olan Huffington Post, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran'ın ruhani lideri Ali Hamaney ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu edebiyatta alaylı sözlerle eleştirme türü olan 'hiciv'le konuşturdu.

Tamamen bir kurgu üzerine kaleme alınan yazıda, dört ülkenin lideri Birleşmiş Milletler'de ortak masada bir araya gelerek, iktidarlarını koruma adına fikir birliğine varmak için tartışıyorlar. Yazıda, Erdoğan kendisinden bahsederken şu ifadeleri kullanıyor:

"Allah her zaman bana teveccüh göstermiştir."

Alon Ben-Meir'in Huffington Post'ta kaleme aldığı  "Dört Silahşörler: Hamaney, Netanyahu, Putin ve Erdoğan" başlığı ile yayımlanan(24 Kasım 2014) yazı şöyle:

Ali Hamaney, Binyamin Netanyahu, Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler’in koridorlarından birinde yürüyorlardı. Hamaney, normal ve mütevazı biri olduğunu göstermek için "Hey Vladimir, Tayyip, Bibi(Netanyahu) buraya gelin" diye bağırarak, "Neden oturup birçok ortak noktalarımız hakkında konuşmuyoruz" dedi.

Ali’nin ne söyleyeceğini merak eden Tayyip, Putin ve Bibi, yavaş yavaş ona doğru yürümeye başladı ve Doğu nehrini gören yuvarlak bir masa etrafında bir araya geldiler.

Ali: Hepiniz nasılsınız, umarım iyi hissediyorsunuzdur?

Tayyip: İçeride ve dışarıda yaşanan karışıklığı düşününce, nasıl hissettiğimi biliyor olmanız gerek.

Vladimir: Ben harika hissediyorum; benim için herşey yolunda. Peki ya sende nasıl durumlar Bibi?

Bibi: Benim gerçekten nasıl hissetiğimi mi önemsiyorsunuz?

Ali: Gerçekten önemsemiyoruz. Çok güzel bir görüntü değil mi; nehir, güzel binalar... bildiğiniz gibi. Bence Birleşmiş Milletler Tahran'a taşınmalı.

Bibi: BM neden tekrar Tahran'da yerleşsin?! Önerebileceğiniz ne var ki?

Ali: Aslında, İran büyük bir medeniyettir, binlerce yıldır devam ediyoruz; diğer ülkelerin dışında, biz dünyada en stratejik bir noktadayız. Tahran dünyanın merkezidir, her yerden kolaylıkla ulaşılabilir.

Tayyip: Bu çok saçma! Eğer BM herhangi bir yere giderse bu İstanbul olmalıdır. Sonuç olarak, büyük Osmanlı İmparatorluğunun zenginliklerini ve kültürünü miras bıraktık; Doğu ve Batı arasında bir köprüyüz.  Ve İstanbul.. aslında dünyada İstanbul’dan daha harika bir şehir yok.

Bibi: Bunu unutun, Kudüs BM’nin olması gereken yerdir; tek tanrılı dinlerin doğduğu yerdir ve başka hiçbir şehir Kudüs’ün rakibi olamaz.

Vladimir: Anlamsız. En son Moskova'da neredeydin? Bakın, her koşulda bu BM yasa tasarısını Moskova olmadığı sürece veto edeceğiz.

Bibi: Dinleyin, BM hiçbir yere gitmiyor. Ali, size geri döneyim; birçok ortak noktamız var derken ne demek istiyordunuz? Ortak noktamız varsa, bu Tanrı'nın haram kıldığı ortak bir şeyler olmalı.

Ali: Hadi ama şimdi, Allah’ın adını faydasız yere kullanmayın. Hepimizin daha fazla güce ihtiyaç duyduğumuzu düşünmüyor musunuz? Hepimiz komşularımızı kontrol altında tutmak istemiyor muyuz? Ve bana söyleyin, insan haklarının ihlal edilme durumu ne olacak? Hepimiz bu konuda gelişim içindeyiz, değil mi?

Tayyip: Bir dakika bekle Ali, kendi adına konuş. Biz ülkemizde böyle şeyler yapmayız. Türkiye her açıdan İslam demokrasisinin bir örneğidir; ülkemdeki herkes özgür ve mutludur.

Bibi: Aa evet bana daha fazla anlatın. Evet, belki kimse insanları sizin kadar taciz etmez.

Ali: Bibi, bu kadarıda fazla. Ben dindar biriyim! Tüm halkıma hassasiyetle davranırım.

Bibi: Ali, evet haklısın, tamam tüm İran’lı insanlar sizin halkınız, ve onları nasıl kontrolünüz altına alacağını iyi biliyorsunuz. Başka bir şey, nükleer silahınızınla hepimizi patlatmak istediğinizi biliyorum.

Ali: Evet, herkesi korkutmak için bir nükleer silah istiyoruz ve özellikle de çevremizdeki Sünnileri korkutmak için. Sizleri dışar püskürtmek istemiyoruz, çünkü eğer denersek, biliyoruz ki siz de milyonlarca İranlıyı öldürebilecek bol miktarda nükleer silaha sahipsiniz. Aslında, hepsi şehit olur, bu da iyi birşey, fakat esas sorun İranlı İslam Cumhuriyeti’nin kurtulup kurtulamayacağı ve benim için bu başka her şeyden daha önemli.

Bibi: Gerçekten sana inandığıma inanıyor musun? Bu tarz silahlara sahip olmanıza izin verceğimizi biran olsun bile düşünmeyin; ne yapacağımızı biliyoruz.

Ali: Bizim ne kadar akıllı olduğumuzu bilmiyorsunuz, bazı şeyleri saklamayı biliyoruz, biz bunu yıllarca yaptık ve sizi şaşkınlığa uğratırız. Neden gerçek imtiyazlar yaptırmadığımıza ve başka eklenti yaptığımıza inanmıyor sunuz? Saf Amerikalıları kurnazlıkla yenmeyi biliyoruz.

Vladimir: Beyler bakın, neden bahsediyorsunuz? İnsan hakları ihlalleri, nükleer silahlar, başka ne yeni ki? Gerçek şeyler hakkında konuşalım; benzin, akaryakıt, ticaret, ve para.. gerçekten önemli olan bu. Bizler Rusya'da işleri sessizce ya da insanları parayla satın alarak hallediyoruz. Eğer para işe yaramazsa, ki bu Rusya'da nadir olan bir şey. Kaslarımızı gevşetiyoruz. İşte bu yüzden insan hakları konusunda endişelenmiyoruz.

Tayyip: Vlad, şaka yapıyor olmalısın. Olayı yatıştırmaya çalışıyorsun, sen insafsız birisin. Bibi’den daha kötü.

Ali: Tayyip haklı, yaptığınız kötü şeylere bakın Vladimir. Önce Kırım’ı ilhak ettiniz, sonra doğu Ukrayna’ya askeri birlik ve silah gönderdiniz, yüzlerce kişi öldü ve sonra ülkenin geri kalanını eklemek istemiyormuş gibi görünüyorsunuz.

Vladimir: Bunun acımasız olmakla ne alakası var? Ukraynalılara benzin ve para sunduk, ama onlar dinlemediler. Onlar batıya katılmak istedi, onlar çıldırmış olmalı. Her halükarda, Ukrayna Rusya’ya ait ve hepsi bu kadar. Beni kim durduracak, Obama? 

Bibi: Bakın, Obama beni de durduramaz, o hala ne yapacağını düşünmekle meşgul, o hiçbir zaman kararlı olamayacak, ve ben bunu biliyorum. Ama Obama’yı bir tarafa koyun. Vlad, Sairiye and Yahudiye’yi topraklarıma katmak istediği mi söylüyorsunuz? Musevi insanlara ait olan bir ülkeyi nasıl topraklarıma katarım? İsrail’e an işgalci güç diyenlere güceniyorum.

Tayyip: Gülünç olma Bibi; sana ait olmayan bazı toprakları işgal ediyorsun ve her şeyin ötesinde Gazze'deki en büyük açık hapishaneyi açıyorsun. Ne yazık ki, Obama’nın ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yok. Bakın, ben bir kurtarıcıyım; Gazze'de ki zavallı Filistinli insanları özgürlüğe kavuşturmak için savaşıyorum, fakat siz ve Amerikalı arkadaşlarınız, unutuyorsunuz; hepiniz kalpsizsiniz.

Bibi: İlk olarak, Tayyip, Filistinlilere ne yaptığımız sizi hiç ilgilendirmez, özellikle Hamas; önemli güvenlik problemlerimiz var. Binlerce füze gelişi güzel olarak ateşleniyor, 'hey millet, lütfen durdurun' deyin?

Tayyip: Bibi bildiğin üzere, kuşatmayı durdurursanız, Hamas tek bir atış bile yapmaz.

Bibi: Saçma! Size güvendiğim gibi Hamas’a da güveniyorum, Bay Recep Tayyip Erdoğan; hepiniz tek ve aynısınız, fark yok. Sadece bizden nefret ediyorsunuz, nokta.

Ali: Ne demek istediğini biliyorum, Bibi, sana göre Müslümanlar Yahudilerden nefret ediyor. hayır, İsraillilerden nefret ediyorum ama Yahudileri seviyorum.

Bibi: Yani senin dediğine göre İsrailliler Yahudi değiller mi? Şimdi anlıyorum, Muslümanları seviyorsun ama Sünnillerden nefret ediyorsun öyle değil mi?

Ali: Konuyu değiştirme, biz Şiiler gerçek Müslümanlarız, Sünniler siz İsraillilerden daha kötü.

Tayyip: Öyle deme Ali. Biliyorsun ki, siz gerçekten başka bir şeysiniz. Biz Sünnilere karşı ne kadar kin duyduğunuz hakkında şüphe duydum – şimdi biliyorum. Kendinizden utanmalısınız. Sünniler Şiilerden nefret etmez, biz sadece onlara güvenmiyoruz; bize karşı gizlice anlaşıyorsunuz.

Vladimir: Sünniler hakkında Sünniler şöyle Şiiler böyle diye tartışmayı bırakacaksınız. Bu tamamen saçmalık. Bizler Rusyada çok şaslıyız, hiçbir şeye inanmadığımız için bu tarz problemimiz yok. Dini unutun, dinden sadece sorun çıkıyor. Bizim için, sadece para konuşur.

Tayyip: Vladimir, din hakkında böyle konuşmaya nasıl cüret edersin? İslam dünyadaki en saf dindir; Kuran bize birbirimizi sevmeyi ve hayatlarımızı bir başkası için feda etmeyi öğretiyor.

Bibi: Tayyip haklı. Birbirleri için öldürüyorlar, aşk için infaz ediyorlar – bakın Suriye, Irak, Yemen de nasıl birbirleriyle ilgileniyorlar... a, evet, Afganistan’ı unuttum.

Ali: Şimdi Bibi, tamamen yakışıksız davranıyorsun, bu sadece aile içi ağız kavgasıdır.

Bibi: Tabii ki bunu biliyorum Ali, kendini zorunlu ve uyum sağlamak zorunda hissedersin. Cani arkadaşın Bashar yüzlerce binlerce sivil Müslüman’ı katletti. Sanırım bu uygundur – her şeye rağmen, bu tamamen aile içindeydi.

Vladimir: Hey çocuklar, böyle hiçbir yere ulaşamayız. Ne dediğimi anladınız mı? Din bedduadır. Eğer yapabilsem, Rusya daki tüm dinsel törenleri yasaklarım. Bakın, neden sadece gerçeklerden konuşmuyoruz, size önceden söylediğim gibi, para ve güç.

Ali: Para hakkında konuşmaya devam ediyorsun, tamam, biz de para hakkında konuşalım. Ülkelerimizi kalkındırmak için hepimizin paraya ihtiyacı var, yani bunda ki sorun nedir?

Bibi: Haklısın Ali, ülkelerimizi kalkındırmak için paraya ihtiyacımız var. Fakat iyi arkadaşım Vladimir bunun bize faydasını dile getiriyor.

Ali: Tanrı sizi korusun. Biz... yani, ben senin ve hepiniz gibi kendi yararıma para almadım.

Vladimir: Vay, vay, Ali, para almadığını mı söylüyorsun, o zaman söyle bana, ne ile geçimini sağlıyorsun?

Ali: Ben sadece yüce yaratanın bana sağladığını alırım. Ama bildiğiniz gibi, tanrı ona ibadet edene cömerttir.

Bibi: Neden bu kadar yoğun inandığını şimdi anlıyorum! Dindar bir insan olmak bunu gerektiriyor çünkü Allah sadık kullarını izliyor ve onları para yağmuruna tutuyor.

Vladimir: Sana zaten söyledim, insanlar Allah’ın adına her şeyi yapıyor. Öldürüyorlar, cinayet işliyorlar, tecavüz ediyorlar, ve hırsızlık yapıyorlar, ama Rusya da ne yapmamız gerekiyorsa onu yapıyoruz. Herkes biliyor ki çalıyoruz ve kimse önemsemiyor ve bu kpnuda hiçbir şey yapamıyorlar. Ama sizleri öğrenmek istiyorum, Tayyip – kendinizi dindar gösterdiğinizden beri, Allah’ın cömertliğine mi güveniyorsunuz?

Tayyip: Dinleyin, Tanrı her zaman bana teveccüh göstermiştir. Ben aynı Ali gibiyim, ülkemde beni memnun edeni yapıyorum ve herkes benim Türkiye'nin kurtarıcısı olduğumu düşünüyor. Bakın, ülkemde üç yıldan kısa bir sürede ekonomiyi üçe katladım.Birkaç milyon da ben almaya ve çocuklarımın bundan faydalanmasına da izin vermeyecek miydim yani?

Vladimir: Senin için üzülüyorum. Kiminle konuştuğunu sanıyorsun? Senden daha  iyi bildiğimizin farkında değil misin?

Ali: Vlad dinle, Tayyip ile bir yere ulaşamayız, ben ondan çok uzun süre önce vazgeçtim. Paçayı sıyırdığını sanma, Bibi. Sayın Netanyahu, bana sakın temiz olduğunu ve kukla ustası karına harcamak için para çalmadığını söyleme; eğer işini kaybedersen ve ona para harcamayı kesersen seni öldürür.

Bibi: Elbette karıma para harcıyorum, ama hep o hep benim tarafımda, böylece arada bir kuralları esnetiyoruz ve bazı şeyler için suçu hükümete atıyoruz. Pek çok bakan yolsuzlukla yargılanıyor, ama bu normal. Her neyse, şu aralar ben yerleşim yerlerini genişletmekle ve İsrail’i Yahudi bir ulus-devlet olarak tanıyan yasa tasarısını uygulamaya çalışmakla meşgulüm. Yolsuzluk meselesini kim takar…

Ali: Gerçekten de Orta Doğu’yu nasıl da sakinleştireceğin belli oluyor Bibi. Ama para konusuna da dönmeme izin ver. Ayak altından para çaldığını mı ima ediyorsun gerçekten Bibi, aynı benim sevgili dostum Vlad’ım gibi?

Vladimir: Bekle bir dakika Ali! Ben asla para çaldığımı söylemedim. Gerçekten hiçbir şey saklamıyorum. Bu benim ülkem Rusya’nın güzelliğidir.

Ali: Dinleyin beyler, medeni bir konuşma yapabileceğimizi ve komşularımızla ilgili problemlerin bazılarını çözebileceğimizi düşünmüştüm ama aynı fikirde değiliz gibi görünüyor. Ama eğer yapabilseydik, bu daha da kötü olurdu. Başka nasıl güçlü kalacağız ki?

Vladimir: Bunu sen söylüyorsun adamım. Benim ortaklarımın benimle aynı fikirde olduklarını biliyorum.

Bibi: En azından, bir şey üzerinde aynı fikirdeyiz.

Tayyip: Hey, yakın zamanda tekrar görüşmeliyiz!

Ali: Aptal olma… İnsanlar bizim sadece iktidarda kalabilmek için birlikte plan yaptığımızı düşünmeye başlayacak.

Yazının orjinal metni için tıklayın