Cumhur İttifakı'na katılması beklenen Hür Dava Partisi'nin (HÜDA-PAR) yayın organı olan Doğru Haber isimli günlük gazetede yayınlanan haberde, Şeyhmuz Alpsoy ve 75 yaşındaki babası Mehmet Emin Alpsoy’un 'sağlık sorunları' nedeniyle serbest bırakılması istendi. 2000 yılında Etimesgut'ta cesetleri bulunan üç kişinin, baba-oğul tarafından boğularak öldürdüğü iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olduğu ortaya çıktı.
HÜDA-Par dün ‘ağır hasta mahkumlar ölümüne terk ediliyor’ diyerek Hizbullah davasında müebbet cezası alan Şeyhmuz Alpsoy ve Mehmet Emin Alpsoy’un serbest bırakılmasını istedi.
Atilla Güner, Radyo Sputnik'te ele aldığı konuda, serbest bırakılması istenen iki kişinin hikayesini derledi.
Alpsoy ailesinin hikayesi
2000 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) faili meçhul cinayetler nedeniyle idam cezasıyla yargılanan 32 Hizbullahçı arasında yer alan ikiliden Ankara’da yaşayan baba Mehmet Emin Alpsoy örgütün askeri kanat sorumlusu olarak ağırlaştırılmış müebbet aldı.
1990-1996 arasında Hizbullah örgütü üyesi olduğunu mahkemede kabul eden Alpsoy, eylemlere katılmadığını söyledi. Hacettepe Üniversitesi’nde doktor olan oğlu Aburrahman Alpsoy’u da ‘prestij için’ örgüte üye yaptığını anlattı.
Alpsoyların Hizbullah’ın Etimesgut’ta 3 kişiyi kaçırıp işkenceyle sorguladıktan sonra öldürülmesi olayında başrol oynadıkları belirlendi. Diğer oğlu Şeyhmuz Ersoy’un Hizbullah’ın öldürdüğü isimlerin cesetlerini taşıyan kamyonu kullandığı belirlendi.
Mehmet Emin’in kardeşi, oğullarının amcası Hasan Alpsoy’un Ankara’daki evindeki bodrumdan o kamyonla taşınan cesetler çıktı. Örgütün siyasi sorumlusu olduğu anlaşılan doktor Abdurrahman “Babamın bu vahşi örgütle birlikte yaptıklarından utanıyorum” diye ifade verdi.
Akit: Baba oğula çeyrek asırlık işkence
Yeni Akit gazetesi ise baba ve oğlun "28 Şubat cuntacılarının hışmına uğradığını" iddia ettikleri 13 Mayıs 2020 tarihli haberinde ikili için "mütedeyyin insanlar" tanımı yapıldı.
"2000 yılında bir gece vakti Ankara’daki evlerinden alınarak önce gözaltında işkencelere, ardından zindanda tek kişilik hücrelere maruz bırakılan" ifadeleriyle yakalanma hikayesinin anlatıldığı haberde, M. Emin Alpsoy'un, cezaevinde Parkinson, Hepatit-B ve bel fıtığı hastalığına yakalandığı, 51 yaşındaki oğlu Şehmus Alpsoy da bağırsak kanseri olduğu iddia edildi.
İsmail Saymaz: Alpsoy, Hizbullahçı
Gazeteci İsmail Saymaz, 13 Mayıs 2020 tarihli gönderisinde, "Akit, Mehmet Emin Alpsoy ve oğlunun “çocuklara Kuran öğrettikleri için 28 Şubat’ın hışmına uğradığını” iddia ediyor. Peki, aslı ne? Alpsoy, Hizbullahçı. Üç insanı öldürdükten sonra Ankara’da bir mezar eve gömmekten ceza aldı. Davası 2005’te bitti. Yani Ak Parti devrinde..." ifadelerini paylaştı.
Boğarak öldürülen üç kişinin failleri
22 Ocak 2000 yılında Yeni Şafak gazetesinde Etimesgut'ta cesetleri bulunan üç kişinin boğularak öldürüldüğü haberi yayınlandı. Cesetlerin kimliklerine ait bir teşhis yapılamazken, 12 kişi gözaltına alındı.
Örgütün Ankara sorumlusu Selman İpek, askeri kanat sorumlusu Mehmet Demir, siyasi kanat sorumlusu doktor Abdurrahman Alpsoy, Mustafa Gözlüer, Nesrin Aslan, Nuran Aslan, Sadullah Arpa, Burhan Özlük, Nuray İpek'in yakalanmasının ardından Mehmet Aslan, Şehmuz Alpsoy ve Mehmet Emin Alpsoy da gözaltına alındı. Batman'da kasaplık yaptığı bildirilen Mahmut Demir'in 6 cinayetten arandığı kaydedilirken, Mustafa Gözlüer'in Tarsus'ta iki öğretmenin öldürülmesinden sorumlu olduğu belirlendi. Hacettepe Hastanesi'nde çalışan Dr. Abdurrahman Alpsoy'un örgütün siyasi yapılanması ile ilgili çalışmalar yürüttüğü belirlenerek, operasyonların bu doğrultuda da sürdürüldüğü, Örgütün Etimesgut'ta öldürdüğü üç kişiyi cinayet öncesinde sorguladıkları ve işkence yaptıkları belirlendi.
Vahşetin tatbikatı
Emniyette örgütün kullandığı ip bağlama şeklinin tatbikat sırasında bazı polisler üzerinde uygulandığı, ancak bir polisin, bir dakika bile bu vahşete dayanamadığı bildirildi. Bu arada örgütün yakalanan elemanları Çayyolu'nda otomobiline bomba konularak öldürülen gazeteci yazar Ahmet Taner Kışlalı cinayeti ile ilgili de sorgulandığı, ifadelerinden bu cinayetle ilgili bir sonuç alınamadığı bildirildi. Etimesgut'taki örgüt evinde ele geçirilen bomba düzeneklerinin Kışlalı cinayetinde kullanılan bombayla aynı olmadığı, çok küçük benzerlikler gösterdiği ifade edildi.