15 Temmuz Darbe Girişimi

HSYK’nın 2010 seçimlerinde meslek kabulleri yapılmayan hâkimler oy kullanmış!

"Sadece FETÖ'nün üyeleri başvuru yapıyormuş gibi gözükmemesi için yapıdan olmayanları da çağırdıklarını biliyorum"

23 Kasım 2016 23:42

Adalet Bakanlığı’nın 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na sunduğu rapor, 2010 yılındaki HSYK seçimlerinde yapılan usulsuzlüklere yer verildi. Şüpheli sıfatıyla ifade veren hakim meslek kabullerinin Resmi Gazete’de yayınlanmamasına rağmen HSYK seçimlerinde oy kullandıklarını anlattı.

TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na, Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Fethullahçı Terör Örgütü ve 15 Temmuz Terörist Darbe Kalkışması’ raporunda şüpheli sıfatıyla ifade veren hakimlerin 2010 yılındaki HSYK seçimlerine ilişkin anlattıklarına yer verildi. 

"Başkalarını da çağırdık"

Hakimlerden biri  meslek kabullerinin henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamasına rağmen HSYK’dan mesleğe kabul  belgelerini  aldıklarını anlatıyor ve “Bu belgeler ile birlikte YSK’ya giderek seçimde oy kullanmak istediğimize ilişkin başvuruda bulunduk. Hatta sadece bu yapının üyeleri tarafından başvuru yapılıyormuş gibi gözükmemesi için kendilerine yakın hissettikleri ama yapıdan olmayan kişilerden de birkaç kişi çağırıldığını biliyorum" diyor.

Bakanlık raporunda,  'FETÖ'nün başta TSK, emniyet teşkilatı, Millî İstihbarat Teşkilâtı ve yargı organları olmak üzere neredeyse tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sivil organizasyonlarda örgütlendiğine dikkat çekildi. Raporda,  kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaşmış olan örgüt mensuplarının özellikle stratejik birimlere personel, istihbarat, özel kalem, bilişim, muhasebe vb. yerleşmeye teşvik edildiği belirtildi.

Adalet Bakanlığı’nın raporunda eski YARSAV Başkanı Emin Ağağoğlu’nun başkanlıktan alınması için yapılan yanlışlıklara da yer verilirken 'FETÖ'nün yapılanmasıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yer aldı. Raporun öne çıkan bölümleri şöyle:

 FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ

 Örgütün Ortaya Çıkış Süreci

FETÖ/PDY tehdit, şantaj, cebir, şiddet ve diğer yasal olmayan yöntemleri kullanarak, tüm Anayasal kurumları baskı altına almayı, zaafa uğratmayı, yönlendirmeyi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmayı hedefleyen, Fetullah Gülen tarafından kurulmuş silahlı bir terör örgütüdür.

Örgütün kurucusu, üyeleri tarafından; "kâinat imamı" "kutsal insan", "büyük efendi", "metafizik âlemle ve öbür tarafla istişare etme özelliği olan", "Mehdi", "Mesih", "kutsal kişi", "muhterem", “hoca efendi” sıfatlarıyla ifade edilen Fetullah Gülen'dir.

Ankara 4 üncü Ağır Ceza Mahkemesinin kabul etmiş olduğu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'yla ilgili, örgütün elebaşısı Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu şüpheliler hakkında hazırladığı “çatı iddianame”de de belirtildiği gibi FETÖ/PDY’nin örgüt olarak gelişimi, temelde üç aşamada gerçekleşmiştir; İlk aşama 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar süren Işık Evleri ve dershaneler üzerinden yürütülen “devlet kurumlarına sızarak kadrolaşma” hareketidir. Örgüt bu dönemde içe kapanık vaziyette kamu kurumlarında kadrolarını arttırmak, bu alanlara sızmak ve tabanda kadro oluşturmakla meşguldür.

12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonraki dönemde örgüt, ikinci aşamada “okullaşma” ve “kamu kurumlarındaki kadrolaşma hareketini” tamamlamıştır. Bu dönemin ikinci yarısı aynı zamanda örgütün yurt dışına açıldığı dönem olmuştur. Bu süreç, örgütün eğitim faaliyetlerini öne alarak diğer faaliyetlerini gizleyip her kuruma yerleştiği süreçtir. Kitlesel şekilde kamu kurumlarında kadrolaşma başlamıştır. Ekonomik kaynak bakımından artık şirketleşen ve şirketleri bağlayan holdinglere dönüşen örgüt, banka kurmuş, eğitim alanı yanında sağlık, finans, taşımacılık, basın yayın gibi alanlarda da faaliyetlere başlamıştır.

Üçüncü aşamada ise örgüt liderinin ABD’ye kaçmasını müteakip görünüşte örgütün söylemi değişmiş, evrensel, küresel kavramları kullanmaya başlamış, gerçekte ise 15 Temmuz’a giden süreçte silahlı terör örgütü niteliğini kazandıran yapılanmasını tamamlamıştır.

3. Örgütün Yapısı ve İşleyişi

Başta TSK, emniyet teşkilatı, Millî İstihbarat Teşkilâtı ve yargı organları olmak üzere neredeyse tüm kamu kurum ve kuruluşlarında; sivil organizasyonlarda örgütlendiği, kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaşmış olan örgüt mensuplarının özellikle stratejik birimlere (personel, istihbarat, özel kalem, bilişim, muhasebe vb.) yerleşmeye teşvik edildiği, bunu sağlamak amacıyla yapılanmaya dahil olmayan kamu görevlilerinin bir takım hukuk dışı yöntemlerle safdışı bırakıldığı, örgüte mensup kamu görevlileri vasıtasıyla elde edilen kişisel verilerin, devlete ait gizli bilgi ve belgelerin arşivlendiği ve sonrasında bunların, gerek kişilerin gerekse devletin itibarını zedeleyecek, milli güvenliğimizi tehlikeye düşürecek şekilde kullanıldığı, gelinen son noktada yapılanmanın, paralel bir devlet yapılanmasına dönüşerek devlet ve toplum üzerinde “vesayet” oluşturduğu belirtilmektedir.

5. Örgütün TSK Yapılanması

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 06/06/2016 tarihli iddianamesinde FETÖ/PDY’nin en çok önem verdiği, en fazla kadrolaşarak egemen hale geldiği kurumun TSK olduğu, TSK’daki kadrolaşmanın uzun yıllar önce başladığı ve ilk yerleştirilen örgüt mensuplarının general veya albay rütbesine yükseldikleri, FETÖ/PDY’nin subay ve astsubay olacak mensuplarını özel olarak yetiştirdiği, yapılanmaya mensup olmayan personelin bazı soruşturma ve davalarla tasfiye edildiği ve bu personelin yerine örgüt mensuplarının terfi etmesinin sağlandığı, özellikle bu yapılanmaya mensup olmayan askeri pilotların çeşitli yöntemlerle kurumdan uzaklaştırıldığı, TSK içerisindeki bu yapılanmanın ordu disiplinini bozacak ve ülke savunmasında zafiyet oluşturacak bir yoğunluğa ulaştığı, FETÖ/PDY’nin kuvvet komutanlıkları, jandarma ve emniyet teşkilatları içindeki mensuplarından oluşan ve on binleri bulan devletten ayrı hiyerarşiye bağlı silahlı bir yapılanmasının olduğu, anayasal düzeni değiştirecek veya ortadan kaldıracak silahlı güce ulaşan örgütün bir askeri darbe yapabilecek tek organize güç olduğu ve darbe teşebbüsünde bulunma tehlikesinin açık ve yakın olduğu, ifade edilmiştir. Nitekim, TSK içindeki bu yapılanmaya güvenerek kimi örgüt mensupları iç savaş ve askeri darbeden söz etmişlerdir4.

FETÖ, 12 Eylül 2010 günü yapılan anayasa referandumu sonrasında, yeni oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) seçimle gelen üyeliklerini elde etmiştir. Bu dönemden sonra örgüt üyesi hâkim savcıların öncelikle Yargıtay ve Danıştay üyelikleri olmak üzere etkili görevlere atanmaları hız kazanmıştır. FETÖ/PDY'nin, seçim öncesi oluşturduğu gizli haberleşme ağıyla kendi mensubu olan hâkim ve Cumhuriyet savcılarını tespit ederek HSYK üyeliğine aday olan sözde bağımsız adaylarının alacağı muhtemel oyları hesapladığı, seçimin başa baş geçeceğini düşünen ve işi şansa bırakmak istemeyen örgütün, stajını tamamlayan ve kuraya hazırlanan, büyük çoğunluğu kendi mensuplarından olan adayların seçimde oy kullanmasını sağlamak amacıyla bylock üzerinden kendi mensuplarına talimat verdiği, bu hususun 15 temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve savcıların beyanıyla sabittir. Örneğin bir hâkim şüpheli sıfatıyla verdiği ifadede konuyla ilgili olarak; "HSYK seçimlerinde oy kullanmak amacıyla Yüksek Seçim Kurulu’na dilekçe vermiştik. Bu dilekçe verilmesine ilişkin mesajın … tarafından …’a Bylock uygulaması üzerinden gönderildiğini biliyorum. Çünkü … bize böyle söyledi. Hatta YSK’ya gitmeden önce henüz mesleğe kabullerimiz resmi gazetede yayınlanmamış olduğu için, HSYK’ya giderek mesleğe kabulümüzün yapıldığına ilişkin belgeleri aldık. Bu belgeler ile birlikte YSK’ya giderek seçimde oy kullanmak istediğimize ilişkin başvuruda bulunduk. Hatta sadece bu yapının üyeleri tarafından başvuru yapılıyormuş gibi gözükmemesi için kendilerine yakın hissettikleri ama yapıdan olmayan kişilerden de birkaç kişi çağırıldığını biliyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.

- “…cemaatin Yar-Sav’a üye olarak Emin Ağaoğlu’nu başkanlıktan alma projesi de vardı. Bu projenin devamı olarak cemaatten olan meslektaşlar Yar-Sav üyesi olup Emin Ağaoğlu’nun listesinden seçime giriyorlardı. Oylama zamanı Emin Ağaoğlu listesinde cemaatçiler doğaçlama gelişiyormuş gibi bir görüntü vererek oylama sırasında “ben de adayım” diyerek ortaya çıkıyorlar, bu şekilde listeyi delip gerçekte seçilmesi gereken grubun yani cemaatin seçilmesini sağlıyorlardı.”