06 Ekim 2016 20:26
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), 66 hakim ve savcının meslekten ihracına ilişkin 65 sayfalık kararında; ‘FETÖ/PDY'nin kuruluşu, hiyerarşik, mali yapıları ile devlet içindeki örgütlenmesi hakkında bilgi verildi. HSYK'nın 66 hakim ve savcının meslekten ihracına ilişkin kararı Resmi Gazete'de yer aldı.
Habertürk’ten Ahmet Küçük’ün haberine göre, kararda 15 Temmuz darbe girişiminin de ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı kararda FETÖ/PYD'nin kuruluşu hakkında da dikkat çekici bilgiler yer aldı.
Fethullah Gülen'in "Dünyada satın alınmayacak adam yoktur. Sadece fiyatları farklıdır. Birini az fiyata birini çok fiyata alırsın" sözleri hatırlatılarak, soruşturma sürecine ilişkin verilen bilgide şu ifadelere yer verildi:
"FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, müntesiplerini ilgili yapıya tümden sadakat ilkesi çerçevesinde doktrine etmiş, yapı mensuplarının ahlâk ve hukuk dışı her türlü eylemlerini mubah görmüştür. Mistik bir otoriteye (mehdîlik) inanmışlıkla, yandaşları için merkezi sınavlarda soru çalma, masumiyet karinesini çiğneyerek, haklarındaki suçlamayı dahi bildirmeden insanları yıllarca ceza infaz kurumunda tutarak hürriyetlerini kısıtlama şeklindeki eylemlerinde olduğu gibi kişi haklarını pervasız biçimde ihlal etme, kayırma, yalan söyleme, delil uyduma, iftirada bulunma gibi ahlâk ve hukuk dışı hakları gerçekleştirmekte ve hedefleri uğruna suç işlemekte herhangi bir beis görmemişlerdir. Talimatlar yoluyla kolektif bir şekilde mobilize olan, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal alanı ele geçirme refleksi ile hareket eden, mülkiye, adliye, emniyet, eğitim ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisi ile illegal şekilde kadrolaşan, devletin tüm kurumlarına yerleştirdiği örgüt üyeleri ile devlet teşkilatını kendisine hizmet eder hale getiren ve adeta devlet içinde ayrı bir devlet yapısı oluşturan örgütte, sözde lider Fetullah Gülen tarafından verilen talimatlar, bir yandan kadrolaşmanın örgüt için arz ettiği önemi, diğer yandan ise, kadrolaşmanın Anayasal düzeni ele geçirmek için izlenen bir stratejik yöntem olduğunu ortaya koymaktadır.”
Örgütün kendisini gizlediğini vurgulandığı kararda, "Kimi zaman bayrak sevgisi, kimi zaman Türkçe sevgisi" denilerek, "gerçek amaçlarını perdeleyen maske, dershane tartışmalarıyla yavaş yavaş inmeye başlamış ve nihayetinde hükümeti ve siyaseti dizayn etmeye yönelik gerçekleştirilen 17-25 aralık bürokratik darbe girişimiyle maske tamamen düşmüştür" denildi.
17-25 Aralık için "Bürokratik darbe girişimi" ifadesi kullanılırken, örgütün ilk defa devlet katında yüksek sesle "FETÖ/PDY" terör örgütünün silahlı bir terör örgütü olduğu vurgulandı.
66 hakim ve savcının ihracına ilişkin yayınlanan kararda "FETÖ/PDY terör örgütü"nün tanımı şöyle yapıldı:
"3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun l'inci maddesinden hareketle terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla her türlü suç teşkil eden eylemleri işleyecek kişi veya kişilerin mensup olduğu örgüt olarak tanımlanabilir."
"Bir terör örgütünün varlığının kabul edilebilmesi için, örgütlü bağlılık, üyeler arasında görev bölüşümü, kod isimleri, bir hiyerarşi ve bu örgütün ideolojisini savunan insanların olması gerekir" denilen kararda ‘FETÖ/PDY’ için şu ifadelere kullanıldı:
"FETÖ/PDY mensuplarının hücresel şekilde birbirleriyle bağlantıları, kendi aralarında bir rapor, talimat alışverişi bulunmaktadır. Alttan yukarıya doğru rapor, yukarıdan aşağıya doğru talimat verilmekte, örgüt mensuplarının, kendilerine yeni örgüt mensupları kazanma faaliyetleri bulunmakta, yeni çocuk ve gençler örgüte alınmakta, eğitilip, yetiştirilerek bu örgütün kadrolarına ilave edilmektedir. Örgütün eğitim malzemeleri, kitabı, bildirisi, ideolojisini anlatan belgeler, evraklar, dokümanları, ordu ve emniyet içerisinde teşkilatlanmış silahlı gücü bulunmaktadır. FETÖ/PDY de diğer terör örgütleri gibi bir inanca dayanmaktadır. Fetullahçı Terör Örgütü, üyelerinin uğrunda zorluklarına katlanabildiği, fedakârlıkta bulunduğu, amacına yönelik bir şeyler yapabildiği, bir inanç, bir ideoloji sistemidir. Örgüt kadrolarının sızdığı devletin güvenlik kurumlarının silahlı olması ve bu silahları kullanma yetkisinin bulunması, örgütün silahlı ve askeri eğilimini göstermesi açısından çok önemlidir. Hasan Sabbah'ın çevresinde kümelenen Haşhaşilerin, yaklaşık bin yıl kadar önce afyon çekip fedailerini kullanarak devlet görevlilerini öldüren bir terör örgütü olarak ortaya çıkmalarında olduğu gibi FETÖ/PDY üyeleri de mutlak itaat ve cennete kavuşacakları saiki ile hareket ederek devlet içinde suikast benzeri hareketlere başvurmuştur.
Dini unsurları temel alarak hareket ettiğini iddia eden örgütün, dini değerler değişmezken, zamana ve şartlara göre kendisini değiştirmesi, ülkesi ve devleti ile barışık olması beklenirken devleti kendisine hasım ve karşı cephe olarak görmesi, tüm yapısıyla açık ve şeffaf olması gerekirken bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanması, yönetim kadrosunun faaliyetlerini yurt dışından idare etmesi ve Türkiye'ye gelmekten ısrarla imtina etmesi, hasımlarını saf dışı etmek için her türlü baskı, şantaj ve yasa dışı faaliyeti kullanması, çeşitli yabancı misyon temsilcileriyle mahiyeti bilinmeyen görüşmelerde bulunması, diğer terör örgütleriyle temas kurması ve onlara istihbarat, lojistik, eylem tarzı türü destek sağlaması, söz konusu yapının casusluk faaliyetlerini de kapsayan organize bir terör örgütü olduğunu ortaya koyan unsurlardır.”
Örgütün temelinin, Fethullah Gülen tarafından 1966 yılında atıldığı, 1970'li yıllarda "Yeni Asya Grubu" içerisinde yer alan Gülen'in İzmir Kestanepazarı'nda "çekirdek kadrosunu" kurduğu ve faaliyetlerini 13-18 yaşındaki çocuklar ve gençler üzerinde yoğunlaştırarak faaliyetlerine başladığı bilgisine yer verildi.
HSYK kararında örgütün 1978 yılında "Sızıntı" dergisiyle propaganda yaptığına işaret edilirken, Gülen'in yazdığı iki makaleyle 12 Eylül 1980 askeri darbesine destek verdiğine dikkat çekildi.
Derginin 1979 yılında yayınlanan sayısında Gülen'in, "Onun süngüsü, yüz defa iniltimizi dindirdi ve ateşimize su serpti. Yakın tarihimizde dahi kaç defa onda mazinin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celadetini gördük... Eğer, atik davranıp da yıllardan beri hazırlanan karanlık emellerin önüne geçilmeseydi, bütün bir millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı. Tuğa selam, sancağa selam ve onu tutan sancağa binlerce selam" sözleri ile 12 Eylül askeri darbesi sonrasında yine Sızıntı Dergisi'nin Ekim 1980 tarihli sayısında kaleme aldığı "Son Karakol" başlıklı yazısını da "Ümidimizin tükendiği yerde Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz" ifadelerine işaret edildi.
‘FETÖ’nün örgütlenme yapısı hakkında verilen bilgilerde, FETÖ/PDY'nin "askeri bir örgütlenmeden çok az farklar içerdiğine" dikkat çekilerek, Fethullah Gülen'in "insanüstü varlık" olarak algılandığı vurgulandı.
Kararda, FETÖ'nün paralel devlet kurma çabasına ilişkin olarak, "Örgütün özellikle siyaset, mülkiye, adliye, askeriye, emniyet ve bürokrasideki örgütlenmesi ile yasadışı faaliyetleri, muhtelif tarihlerde resmi kurumlar ve istihbarat birimlerince hazırlanan çeşitli raporlarla devlet arşivlerine girmiştir. Örgüt lideri Fetullah Gülen ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş, bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine Devlet kurumlarını ele geçirmeyi hedeflemiştir. Örgüt, yurt içinde vc yurt dışında çok sayıda vakıf, dernek, özel okul, şirket, dershane, öğrenci yurdu, basın yayın kuruluşu, finans kurumu, sigorta şirketi ve radyo istasyonunu denetim altında bulundurarak; amacına uygun bir teşkilatlanmayı neredeyse başarmıştır" denildi.
Örgüt içerisinde 5 farklı derecelendirme olduğu bildirilen raporda, "Bunlardan beş birlik olarak adlandırılan birinci sınıfı örgüte düşmanca davranan ve aleyhine mücadele eden kişilerin; beş ikilik olarak adlandırılan ikinci sınıfı düşman görülmemekle birlikte örgüte ilgi duymayan kişilerin; beş üçlük olarak adlandırılan üçüncü sınıfı hiçbir yardım ve katkıda bulunmaksızın örgütü seven kişilerin; beş dörtlük olarak adlandırılan dördüncü sınıfı doğrudan örgütün bir ferdi olmamakla birlikte örgüte her türlü yardımı yapan ve destekleyen kişilerin; beş beşlik olarak adlandırılan beşinci sınıfı örgüte mensup olup her şeyi ile kendisini örgüte adamış ve örgütü sorgulamayan kişilerin oluşturduğu" aktarıldı.
‘FETÖ/PDY'nin hiyerarşik bir yapılanması olduğuna dikkat çekilen kararda, Fethullah Gülen'in 1999 yılında ABD gitmesinden sonra sorumluluğu "Türkiye imamı"na devrettiği belirtildi. Kararda, "Ülke içerisindeki faaliyetler ülke imamına bağlı olarak yürütülmekte ve yapılan faaliyetler kurye aracılığıyla ya da doğrudan irtibata geçilerek Gülen'e aktarılıp onayı istenmektedir. Özel hizmet birimi imamları, tayin heyeti, yargı imamı, medya imamları, Türkiye mütevelli heyeti, kıta imamları, bölge imamları ve akademik kadro imamı doğrudan Türkiye imamına bağlıdır" denildi.
Örgütün yurtiçi ve yurtdışı tayin işleri için bir ekip kurulduğu belirtilen kararda, "Genellikle her yılın mart ayında yapılan tayinlerle ilgili olarak mayıs ayı içerisinde görev yerlerine gidilmesi talimatı verilmekte ve aradaki iki aylık süre, tayini çıkan örgüt mensuplarının alışma dönemi olarak kabul edilmektedir" ifadeleri kullanıldı.
Kararda "Örgütün istihbarat ağı" başlığı altında dikkat çekici bilgiler yer aldı. Bir haber sitesi üzerinden gizli haberleşme ve dosya paylaşımı yapıldığı vurgulanan kararda, sitenin özellikleri şöyle aktarıldı:
"Sahte bilgilerle üyelik oluşturulduktan sonra şifreler örgüt mensuplarına verilmekte, açılan internet sayfasında görüntü olarak haber sitesi bulunmakta, ancak görüntünün alt kısmında bulunan ikona dokunulduğunda yeni bir sayfa açılmaktadır. Bu sayfa üzerinde kimlerin online olarak bağlı olduğu görülmektedir. Bu şekilde dosya aktarımı veya veri paylaşımı yapılıp, şube müdürlüğü aracılığı ile elde edilen önemli bilgi ve belgeler haber sitesi portalı üzerinden toplanmaktadır. Kısaca devletin resmi makamlarında bulunan her türlü gizlilik içeren bilgi ve belge, örgütün bölge sorumlularına ulaştırılmaktadır. İstihbarat şube müdürlüklerinde takip edilen adli konular, cemaat sorumluları tarafından verilen talimatlar, açığı aranan şahıslara ilişkin dinleme bilgileri gibi dosyalar bu yöntem kullanılarak örgüt sorumlularına iletilmiştir."
Örgütün mali yapısı hakkında detaylı bilgi verilirken, himmet paralarının toplanması, ihaleler, ilk maaş ödemesi, STK'lar aracılığıyla kaynak elde etme gibi birçok örnek verildi.
'FETÖ/PDY'nin yargı içerisindeki yapılanması için "Türkiye Adalet Akademisi"deki stajlara dikkat çekilerek burada hakim-savcı adaylarının "fişlendiği" belirtildi. Yapılanmaya ilişkin şu bilgilere yer verildi:
"Örgüte ait ışık evlerinin il bazında eyalet adı altında birden çok bölgeye ayrıldığı, her bölgenin 8 ilâ 10 evi kapsadığı, bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi/ablası adı verildiği, örgütün Türkiye Adalet Akademisi stajında hâkim ve savcı adaylarını staj dönemlerine göre ayırdığı, bazı hâkim ve savcı adaylarına Türkiye Adalet Akademisi yurdunda kalmaları tavsiye edilerek bu kişilerden, örgüt lehine ya da aleyhine konuşan aday arkadaşlarının bildirilmesinin istendiği, her dönemin sorumlu abisinin/ablasının bulunduğu, evlere gönderilen örgüt mensubu murakıpların hâkim ve savcı adaylarına gerektiğinde oruç tutmama, cuma namazına gitmeme, kokteyl ve resepsiyonlarda içki içme, örgüt dışından başka bayanlarla evlenmeme yönünde telkinde bulundukları, örgüt mensubu hâkim ve savcıların Tl, T2, T3, T4 ve T5 şeklinde kategorize edilerek taşra ve devre yapılanmasının oluşturulduğu, devre yapılanmasında yazın bir haftalık kamp yapıldığı, taşra yapılanması içinde ise yıl boyunca düzenli görüşmelerin gerçekleştirildiği, örgütten olmamakla birlikte bu yapıya yakınlık duyan kişilerle irtibata geçildiği, ilgilenmeleri için kendilerine zimmetlenen hâkim ve Cumhuriyet savcılarının özellikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu nezdindeki taleplerinin yerine getirilmeye çalışıldığı..."
Örgütün kendisi için "tehdit" oluşturan kişileri "etkisiz hale getirmek" için baskı, tehdit, şantaj, aldatma veya gizli tanık ayarlama gibi faaliyetlerde bulunduğuna da vurgu yapıldı.
HSYK kararında birçok davaya atıf yapılırken, FETÖ/PDY'nin 2010'daki Anayasa referandumu sonrası HSYK'da üyelik elde ettiği ve Yargıtay'da da çoğunluğu ele geçirerek "tek söz sahibi olduğu", Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) gibi kurumları da dolaylı olarak ele geçirdiği belirtildi.
HSYK kararında OHAL kararı ve bu dönemde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere de değinilerek, "Başta FETÖ/PDY olmak üzere terör örgütlerine veya MGK'ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerin tamamının tüm kamu kurum ve kuruşlarından çıkarılması sonucuna ulaşılmak istendiği anlatılmaktadır" denildi.
Buna göre; "Meslekten veya kamu görevinden çıkarma; adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran 'olağanüstü tedbir' niteliğindedir" ifadelerine yer verildi.
© Tüm hakları saklıdır.