26 Eylül 2024 13:32
İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaların İsrail-Lübnan sınırında tırmanması, topyekûn savaş endişelerinin artmasına neden oldu.
İsrail, Hizbullah'ın sınır ötesi saldırıları nedeniyle ülkenin kuzeyinde evlerini terk eden 60 binden fazla İsraillinin evlerine dönmesini sağlamanın Gazze savaşının yeni hedefi olduğunu açıkladı.
Başbakan Binyamin Netanyahu’nun kabine toplantısında alınan bu karardan saatler sonra Lübnan’da çağrı cihazları üzerinden saldırılar meydana geldi.
Hizbullah'ın yüzlerce üyesinin, iletişim kurmak için kullandıkları taşınabilir çağrı cihazlarının patlaması sonucu onlarca kişi öldü oldu, binlerce kişi de yaralandı.
İsrail'in üstlenmediği bu saldırıdan sonra 16 Hizbullah komutanı ile sivillerin öldürüldüğü bir hava operasyonu daha yapıldı.
Sonrasında ise 2006'daki savaştan bu yana en kapsamlı hava saldırıları başladı.
İsrail'in Lübnan'ın güneyini hedef aldığı saldırılarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Sınırın her iki yakasında yaklaşık 200 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı düşünülüyor.
İsrail Genelkurmay Başkanı, hava saldırılarının olası kara harekatı için hazırlık olduğunu söyledi.
Hizbullah ise olası kara operasyonuna hazır olduklarını duyuruyor.
Hizbullah, Lübnan’da faaliyet gösteren, İran tarafından desteklenen, Şii İslamcı bir siyasi parti ve silahlı örgüt.
"Allah’ın Partisi" anlamına geliyor.
1992’den bu yana Hizbullah’ın liderliğini Hasan Nasrallah yürütüyor.
İdeolojik kökleri 1960’lar ve 1970’lerde Lübnan’da yaşanan Şii İslami uyanışa uzansa da Hizbullah, 1980’li yılların başında ortaya çıktı.
Grup, İsrail’in Lübnan’ı işgali sırasında, İran’ın askeri ve mali desteğiyle, Lübnan’ın güneyinde yaşayan ve geleneksel olarak güçsüz bırakılmış Şii toplumunu savunmak amacını taşıyan bir güç olarak doğdu.
İsrail’in 2000 yılında Lübnan’dan çekilmesinin ardından Hizbullah, silahları bırakma yönündeki baskılara direndi ve askeri kanadı İslami Direniş’i güçlendirmeye devam etti.
Grup ayrıca, meclisteki Direnişe Sadakat Bloğu üzerinden adım adım Lübnan’ın politik sisteminde ağırlığı olan kilit bir güce dönüştü ve kabinede veto gücü kazandı.
Yıllar boyunca İsrail ve ABD hedeflerine yönelik bir dizi bombalı saldırı gerçekleştirmek ve planlamakla suçlanan grup, Batılı devletler, İsrail, Körfez ülkeleri ve Arap Birliği tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanıyor.
Hizbullah siyasi, askeri, güvenlik alanlarındaki nüfuzunun yanı sıra sağladığı sosyal hizmetler ile devlet içinde devlet olarak itibar kazandı.
Bazı açılardan Hizbullah’ın askeri kapasitesi Lübnan ordusunun da üstüne çıkmış durumda.
Bu durum, grubun hükümet kurumlarıyla rekabetine ve rakiplerinin sert eleştirilerine sebep oluyor.
Hasan Nasrallah örgütün 100 bin savaşçısı olduğunu iddia etse de bağımsız kaynaklar bu sayının 20 bin ile 50 bin arasında olduğunu söylüyor.
Bazı Lübnanlılar Hizbullah’ı ülkenin istikrarına yönelik bir tehdit olarak görüyor ancak grup, Lübnan’daki Şiiler arasında popüler olmayı sürdürüyor.
Hizbullah, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın sadık bir müttefiki... Ülkede 2011 yılında başlayan iç savaşta, binlerce militanını Esad için savaşmak üzere Suriye’ye gönderdi.
Bu destek, özellikle Lübnan sınırındaki dağlık bölgelerde isyancıların ele geçirdiği bazı yerlerin yeniden hükümet yanlısı güçlere geçmesini sağladı.
Ancak Hizbullah’ın Suriye iç savaşına müdahil olması Lübnan’daki etnik gerilimleri keskinleştirdi.
Grubun Esad'a desteği ve İran’la sıkı bağları ayrıca, İran’ın bölgedeki başlıca rakibi Suudi Arabistan’ın liderliğindeki Körfez ülkeleri tarafından daha fazla düşmanlık görmesine neden oldu.
İsrail, Suriye’deki İran ve Hizbullah militanlarıyla bağlantılı hedeflere sık sık saldırı düzenliyor ancak bu saldırıları nadiren kabul ediyor.
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik düzenlediği ve 1200'e yakın kişinin öldüğü sürpriz saldırının ardından Hizbullah ve İsrail, sınır hattında karşılıklı ateş açtı.
İsrail, misilleme için Gazze’de hava saldırılarına başladığında Hizbullah, İsrail’e karşı savaşa katkıda bulunmaya “tamamen hazır” olduğunu söyledi.
Hizbullah’ın kökenlerini tam olarak saptamak zor ancak öncülleri, İsrail’in 1982 yılında Filistinli militanların saldırılarına yanıt olarak Lübnan’ın güneyini işgal etmesinden sonra ortaya çıktı.
O süreçte, işgale savaşarak karşı çıkmayı savunan Şii liderler, dönemin önde gelen grubu Emel Hareketi’nden ayrılmıştı.
Yeni kurulan İslami Emel örgütü, Bekaa Vadisi’nde bulunan İran Devrim Muhafızları’ndan askeri ve örgütsel destek aldı.
Şii milis güçleri arasında en önemli ve etkili grup olarak ortaya çıkan bu grup, daha sonra Hizbullah’ı oluşturdu.
Bu gruplar İsrail ordusu ve müttefiki Güney Lübnan Ordusu’nun (GLO) yanı sıra Lübnan’daki yabancı güçlere yönelik saldırılar düzenledi.
1983 yılında ABD Büyükelçiliği ve ABD Deniz Piyadeleri kışlalarına yönelik düzenlenen, 258 ABD ve 58 Fransız askerinin ölümüne ve Batılı barış güçlerinin Lübnan’dan çekilmesine neden olan saldırıların arkasında bu grupların olduğuna inanılıyor.
Hizbullah 1985 yılında yayımladığı bir “açık mektup” ile kuruluşunu resmi olarak duyurdu.
Grup bu belgede, ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni İslam’ın “ana düşmanları” olarak tanımladı ve Müslüman topraklarını işgal etmekle suçladığı İsrail’in "yok edilmesini” savundu.
Grup ayrıca, “İslami sistemin zorla dayatma temelinde değil halkın özgür ve doğrudan seçimine dayanarak benimsenmesi” çağrısı yaptı.
1989 yılında Lübnan’daki iç savaşı sonlandıran ve milis güçlerinin silahsızlandırılması yönünde çağrı yapan Taif Anlaşması, Hizbullah’ın askeri kanadının “İslami Direniş” adıyla isim değişikliği yapmasına neden oldu.
İsrail’in işgalini sonlandırmaya adanan bu örgüt Hizbullah'ın silahlarını muhafaza etmesine imkan tanıdı.
Suriye ordusunun 1990 yılında Lübnan’a barış dayatmasının ardından Hizbullah, güney Lübnan’daki gerilla savaşını sürdürdü ancak aynı zamanda Lübnan siyasetinde de aktif bir rol oynamaya başladı.
Grup, 1992 yılında ilk defa ulusal seçimlere katıldı ve başarılı oldu.
İsrail güçleri 2000 yılında ülkeden çekildiğinde onları püskürtenin Hizbullah olduğu kanısı yaygındı.
Grup, silahsızlanma yönündeki baskılara direndi ve İsrail’in Şebaa Çiftlikleri ve diğer ihtilaflı bölgelerdeki varlığının devam etmesini gerekçe göstererek ülkenin güneyindeki askeri varlığını sürdürdü.
Grup, kayda değer büyüklükteki askeri gücünü 2006 yılındaki savaşta İsrail’e karşı kullandı.
Hizbullah'ın sınır ötesi saldırısında sekiz İsrail askeri öldürüldü ve ikisi de rehin alındı.
İsrail savaş uçakları Lübnan’ın güneyindeki ve Beyrut’un güneyindeki Hizbullah kalelerini bombaladı. Hizbullah ise İsrail’e yaklaşık 4000 roket fırlattı.
Otuz dört gün süren savaşta çoğunluğu sivil olmak üzere 1125 Lübnanlı; İsrail tarafında ise 119 asker ve 45 sivil hayatını kaybetti.
Hizbullah savaştan ayakta ve daha da cesaretlenmiş olarak çıktı.
2008 yılında Batı destekli Lübnan hükümeti, Hizbullah’ın özel telekomünikasyon ağını kapatmaya ve Beyrut Havalimanı’nın güvenlik müdürünü Hizbullah’la bağlantıları olduğu gerekçesiyle görevden almaya kalktığında grup, buna başkentin büyük bir bölümünü ele geçirerek ve rakip Sünni gruplar ile çatışarak karşılık verdi.
Hükümet, 81 kişinin öldüğü ve Lübnan’ı yeni bir iç savaşın eşiğine getiren mezhepsel çatışmaları sonlandırmak adına geri adım attı.
İmzalanan güç paylaşımı anlaşması, Hizbullah ve müttefiklerine kabinedeki herhangi bir kararı veto etme hakkı verdi.
2009 seçimlerinde grup, parlamentoda 10 sandalye kazandı ve birlik hükümetinde yer almaya devam etti.
Aynı yılın sonlarına doğru Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Hasan Nasrallah, grubun "siyasi vizyonunu" vurgulamayı amaçlayan yeni bir siyasi manifesto yayımladı.
Bu metinde, 1985 yılındaki manifestoda yer alan İslami cumhuriyete yönelik atıf kaldırıldı ancak İsrail ve ABD’ye karşı sert tutum sürdürüldü ve Hizbullah’ın silahlarını korumak zorunda olduğu belirtildi.
2011 yılında grup ve müttefikleri, Suudi Arabistan destekli bir Sünni siyasetçi olan Saad Hariri’nin liderliğindeki birlik hükümetini devrilmeye zorladı.
Hizbullah, dört üyesinin 2005 yılında Hariri’in babası Refik Hariri’nin suikastı olayına karışmakla suçlanmasına karşı seyirci kalmayacağı uyarısında bulundu.
2020 yılında Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Lübnan Mahkemesi, Hizbullah üyesi Selim Cemil Ayyaş’ı, Refik Hariri cinayetine karıştığı gerekçesiyle suçlu buldu ve gıyabında ömür boyu hapse mahkum etti.
Hizbullah ve müttefikleri daha sonraki hükümetlerde de yer almaya ve bunlarda önemli bir nüfuza sahip olmaya devam etti.
Hizbullah dünyadaki en ağır silahlara sahip, devlet dışı askeri güçlerden biri.
Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan çok sayıda istihbarat raporuna göre, Hizbullah'ın silahlarının ana kaynağı İran ve bu silahlar örgüte İran, Irak ve Suriye üzerinden kara yoluyla ulaşıyor.
Hasan Nasrallah örgütün 100 bin savaşçısı olduğunu iddia etse de bağımsız tahminler bu sayının 20-50 bin arasında olduğu yönünde.
Birçoğu Suriye iç savaşında da savaşmış, iyi eğitimli ve savaş tecrübesine sahip.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi adlı düşünce kuruluşuna göre Hizbullah'ın 120-200 bin roket ve füzesi olduğu tahmin ediliyor.
Cephaneliğinin çoğu küçük, güdümsüz, karadan karaya topçu roketlerinden oluşuyor.
Ancak uçaksavar ve gemisavar füzelerinin yanı sıra İsrail'in iç bölgelerini vurabilecek güdümlü füzelere de sahip olduğu düşünülüyor.
Hizbullah, Hamas'ın Gazze'de sahip olduğundan çok daha gelişkin silahlara sahip.
Hizbullah saldırı amaçlı füze yüklü silahlı insansız hava araçlarına (SİHA) da aşırı derecede bağımlı.
İngiliz askeri uzman Justin Crump'a göre "SİHA'ları daha iyi ve yenilikçi bir şekilde kullanıyor".
Hizbullah bunlarla İsrail uçaklarının alçak irtifada uçmasını kısıtlayabilir.
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail'e saldırması ve İsrail'in Gazze saldırılarını başlatmasından bugüne Hizbullah da düşmanına karşı 8 binden fazla roket fırlattı.
2006 savaşından bu yana elde ettiği askeri kapasite ile insansız hava araçları dahil belirlediği hedeflere saldırdı.
İsrail ordusu da Hizbullah mevzilerine hava saldırıları ve tank ve topçu ateşi kullanarak misilleme yaptı.
Lübnan sağlık bakanlığı, Ekim 2023'ten bu yana en az 589 kişinin öldürüldüğünü açıklıyor. Bakanlığa göre bunların çoğu Hizbullah savaşçısıydı, ancak en az 137'si sivildi.
Bu veriler İsrail’in başlattığı kapsamlı hava saldırıları ile her geçen gün katlanıyor. Eylül 2024'te başlattığı saldırılarda da 600'ü aşkın can kaybı oldu.
Topyekün bir savaş olan 2006’dan bu yana en gergin halini alan duruma karşın gözlemciler iki tarafından da tam bir savaşı istemediğini değerlendiriyor.
Topyekün bir savaşa girmeden düşmanlıkları kontrol altına almayı hedefledikleri yorumlanıyor. Ancak durumun kontrolden çıkabileceğine dair de korkular var.
© Tüm hakları saklıdır.