Sağlık

HIV ve AİDS nedir, nasıl korunurum?

"AİDS, HIV'ın son ve hastalık aşamasıdır"

01 Aralık 2018 15:37

Vartan Derunian

Grip virüsü ile enfekte olduğunuz zaman grip hastalığı geçirirsiniz. Yani basitçe; HIV ile enfekte olduğunuzda AIDS hastalığı geçirebilirsiniz. HIV ile enfekte olmak AIDS hastalığına sahip olmak demek değildir. Bir virüsün vücudunuzda olması, yani virüsle enfekte olmanız, o virüsün yol açtığı hastalığı geçireceğiniz anlamına gelmez.

HIV ile enfekte olmuş kişilere HIV+ (HIV pozitif) denir. HIV+ bireyler otomatik olarak AIDS hastalığına sahip değildir.

HIV, bir tür retrovirüstür. Retrovirüs, en basit haliyle, genetik bilgisini değiştirebilen virüslerin genel adıdır. Yani retrovirüs olan virüsler değişebilirler, kendilerini geliştirebilirler, yeni yetenekler kazanabilirler.

HIV Nasıl Bulaşır?

Her virüsün insan vücudunda yaşamayı tercih ettiği bir kısım vardır. HIV'in içinde yaşamayı seçtiği hücre tipinden dolayı, özellikle bulunabileceği, barınabileceği yerler vardır:

HIV, nelerin içinde bulunabilir?

Meni (ejekülat, semen): Erkek boşaldığı zaman gelen, saydam olmayan beyaz renkli sıvı. sperm içerir.
Zevk suyu (pre-ejekülat, cowper sıvısı): Erkekte genelde boşalmadan önce gelen, saydam, su gibi görünen şeffaf sıvı. mastürbasyon sırasında boşalmadan önce salgılandığı görülebilir. asıl görevi meninin geçeceği yolları temizlemektir
Vajinal sıvı: Cajinadan spontan olarak salgılanan fizyolojik bir sıvıdır. vajinal sıvının boşalmayla bir ilgisi yoktur; her zaman vardır.
Rektal sıvı: Anüsünüzden içeri girdiğinizde rektum başlar. rektum barsaklarınızın son kısmıdır. rektal sıvı, rektumdan sürekli salgılanan fizyolojik bir sıvıdır.
Kan: HIV kanın içerisinde serbest ve "bekler" halde, ya da kan hücrelerinin içerisinde aktif halde bulunabilir.

HIV'ın şans eseri bulunabileceği yerler: Bu yerlerin özel bir listesi yoktur. Bilimsel sınırlar dahilinde tamamen sizin hayal gücünüze kalmış şekillerde HIV'in bulunabileceği durumlar yaratabilirsiniz. Örneğin HIV tükürükte yaşayamaz, bekleyemez de. HIV tükürükle karşılaştığı zaman bir süre sonra ölür. Ancak ağzınızda bir kanama oldu diyelim. Bu sırada kısa da olsa bir süre boyunca, ölene kadar, sizin tükürüğünüzün içinde HIV bulunacaktır. Aynı şekilde, normalde idrarda HIV bulunmaz. Ancak idrar yollarınızda bir problem var ve kanamalar gerçekleşiyor diyelim. Bu durumda idrarınıza karışan kanın içerisindeki HIV, bir süre boyunca idrarınızda olacaktır. Ya da prostatınızla ilgili bir problem yaşıyorsanız; bazen idrarınıza kısmen ejekülat karışabilir. Bu durumda yine idrarınız bir süre boyunca HIV'e ev sahipliği yapacaktır. HIV'in normalde bu listede sayılan yerlerde barınamayacağını, ancak şans eseri durumlarda, kısa süreliğine, ve muhtemelen tehlike teşkil etmeyecek, bulaşma riski minimum olacak şekilde çok az sayılarda bu sıvılarda da barınabileceğini hatırlamanız gerekli.

Bu 6 sıvı, HIV'in aktif olarak (yani çoğalarak) yaşayabildiği, ya da anlık olarak "bekler" halde HIV'in bulunabileceği yerlerdir.

HIV kan içinde serbest halde bulunabilir, ancak kan sıvısında hazır enerji olmadığı için HIV çoğalamayacaktır ve enfeksiyon yapamayacaktır. Yani, kanda dolaşan 1 tane HIV hayal edin. Bir kan hücresinin içerisine girmediği sürece, yapabileceği tek şey kan içerisinde dolaşmaktır. Ölmez, var olmaya devam eder, bekler haldedir. Çoğalamaz, çoğalamadığı için enfeksiyon, haliyle hastalık da yapamaz. Kan içerisinde dolaşan HIV etkisiz halde bekler, ta ki bir hücrenin içerisine girene kadar. Beklediği süre boyunca insana zarar veremez. Sonuçta HIV'in aktif olarak yaşayabilmek için, diğer bütün virüsler gibi bir hücrenin içine girmek zorunda olduğunu biliyoruz. Girmezlerse ne olur? Bulundukları ortama göre değişir. Örneğin HIV havadayken inaktif olur; yani ölür. HIV'in havayla temas etmesi onun sonu demektir. Aynı şekilde mide asidi HIV'i öldürebilir. Ancak HIV kan içerisinde ölmeden bekleyebilir. Hücre içinde olmadığı için yaşayamaz da; ancak var olmaya devam edecektir.

Grip virüsü ise havadan zarar görmez. Hatta soğuk havaları çok sever. Rüzgarla birlikte dolaşır ve ağızlarından burunlarından içeri girebileceği insanlar arar. Havada dolaşırken ölmez, bir hücre bulana kadar pasif halde, komada gibi bekler. Yani her virüs bazı ortamlarda iş göremeden, ve ölmeden bekleyebilir. Virüsler durduk yere ölmezler. Bir ömür süreleri olduğunu söylemek doğru olmaz. Çünkü diğer canlıların aksine var olmaya devam etmek için enerjiye ihtiyaç duymuyorlar. Bir araba gibi, çalışmak için benzine ihtiyaçları var; ancak motoru kapattığınızda yok olmuyorlar. Doğal olarak virüsler normalde yaşarken de aslında ölü gibidirler; bir nevi koma halindedirler. İçine girebilecekleri bir hücre bulamazlarsa bile kanda teorik olarak sonsuza kadar bekleyebilirler. Teoride böyle olsa da, gerçekte HIV içine girebileceği bir hücre ararken, sonsuza kadar kan içinde bekleyemez. Çünkü asker hücreler kanımızı da sürekli kontrol etmektedirler. Hücre içine girmeyi başaramadan kanda dolaşan HIV, hapisten kaçmış ve bir sığınak ararken ara sokaklarda dolaşan bir suçlu gibidir. Her an bir devriye polisine yakalanabilir. HIV de her an vücudumuzdaki savaşçı hücrelerden birine yakalanabilir. Yani sonsuza kadar kan içerisinde fink atmak pek de mümkün değildir. Bunun dışında doğal nedenlerle de hasar görüp parçalanabilirler.

Bütün bu açıklamaların işaret ettiği şey şu: HIV, kan sıvısı içinde bekler halde de bulunabilir, kandaki kan hücrelerinin içinde yaşar halde de bulunabilir. Ancak kan sıvısı içinde bekleyen bir virüs işe yaramaz bir haldedir. Ölü değildir, işe de yaramaz, bir hücre bulana kadar bekler.

Çoğalan HIV ve bekler halde bulunan HIV'in bulaşma açısından bir farkı yoktur.

Sonuçta 6 sıvıdan size HIV bulaşabilir, ya da siz birisine HIV bulaştırabilirsiniz. HIV, bu 6 sıvının tamamında da aynı anda bulunmak zorunda değildir. Kişinin kanından alınan bir örnekte HIV bulunabilir; fakat ejekülatı incelendiğinde HIV negatif olarak görünüyor olabilir. Ama biz, laboratuvarda HIV'in varlığını sadece kanda ararız.

Bulaşma mekanizması nasıldır?

HIV'i bulaştıran şeyin ilk önce onu ihtiva etmesi gerekir. İnsan vücudunda HIV barındırabilecek 6 sıvıyı var.  Öncelikle bulaştıracak kişinin bu 6 sıvısından en az 1'inde HIV'in barınıyor olması gerek. Bunun böyle olduğunu kabul edelim.

Peki alıcı? Yani bulaştırılacak kişide hangi şartların olması lazım?

İnsan bedeninin dış kısmının tamamı da deri ile kaplıdır. Normalde insan derisi hiçbir şeyi geçirmez, ve bir bariyer görevi görür. Derinin bütünlüğü bozulduğu zaman, yani bir kesik olduğunda, yara açıldığında, kanama olacak bir hasar aldığınızda, ya da derinizde derin çizikler olduğunda, derinin bütünlüğü bozulmuş olur. Bu bariyer özelliğini yitirmiş kısımlardan HIV dahil her türlü mikroorganizma geçebilir. O zaman şartlardan birisi:

Bütünlüğü bozulmuş derinin, 6 sıvıdan birisiyle teması: örneğin elinizde bir kesik, çizik, ya da açık yara var. HIV+ olan birisinin kanıyla bu kısım temas ederse, size HIV bulaşabilir. HIV, bu kesik kısım yoluyla derinizden içeri girecektir. Daha sonra bir hücrenin içine girebilir, ve bu hücreyle birlikte kan akımına karışabilir. Ya da direk HIV'in kendisi devam eden kanamayı kullanarak kana karışabilir. Başka bir örnekte, sıktığınız bir sivilce gözle görülemeyecek bir şekilde kanıyor olabilir. HIV+ birisinin bu 6 sıvısından birisiyle sivilcenizin teması, HIV bulaşmasıyla sonuçlanabilir.

Deri kurudur ve geçişe izin vermeyen fiberler ile kaplıdır. HIV bir şekilde derinize ulaşsa bile, bu kuru ortamda hareket etmesi, yer değiştirmesi imkansızdır. HIV hareket edebilmek için sıvıya ihtiyaç duyar. Ayrıca hareketi de tesadüfidir. Kendisi istediği yöne eğilemez. Sıvı nereye giderse o da içinde sürüklenir. HIV'in kuru deri üzerinde sürüklenme ihtimali yoktur. Bu şartlar altında, sağlam derinizin üzerine ulaşmışsa, kısa süre içerisinde HIV yok olacaktır. Sağlam deriden bulaş olması imkansızdır. Zaten deriden bulaş olduysa, bulaş olan kısım sağlam değil demektir; fakat siz bunu gözle görememiş olabilirsiniz. Örneğin farkında olmadan elinizi sivri bir nesneye çarpmış, değdirmiş olabilirsiniz. sonuçta derinizde minicik, gözle göremediğiniz kanayan bir alan açılmıştır. bu kadar küçük bir alan zaten saniyeler içerisinde pıhtılaşma mekanizmalarıyla kapatılacaktır. ancak bu süre içerisinde, siz farkında olmasanız da, derinizde gözle göremediğiniz bir alan HIV kapmaya müsait olacaktır. Bu, oldukça teorik bir bulaşma şeklidir, gerçek hayatta önemli bir risk teşkil etmez.

Dikkat ederseniz, "bulaşır" demiyoruz bulaşabilir diyoruz. Yani bulaşma ihtimali vardır. Neden? HIV+ bir kişinin kanının her yerinde HIV olmayabilir. Diyelim ki elinizde bir şişe HIV+ olan kan örneği var. Bu şişeyi alıp elinizdeki kesiğin üzerine döktüğünüzde, kanın HIV bulundurmayan bir kısmı elinize denk gelebilir, ve belki de HIV'li olan bütün kısım yere dökülmüştür. Gerçekte insanlar arası temaslarda da bunun gibi düşünmek lazım. HIV+ birisi boşaldığı zaman, ejekülatın her yeri HIV'le dolup taşıyor olmayabilir. Ve siz HIV barındırmayan bir kısmıyla temas etmiş olabilirsiniz. Devam edelim.

İnsan bedeninin dış kısımları deri ile kaplıdır. Fakat, bedenimizin dış kısmında olsalar da, içimizle bağlantısı olan organlar vardır. Örneğin ağız, burun, anüs, ve penis gibi. Bu organların içi mukozayla kaplıdır. Mukoza deriden farklı özelliklere sahiptir: Islaktır, kaygandır, ve deriye "geçirmezlik" özelliğini veren fiber koruyucu tabakadan yoksundur. Yani mukoza, HIV'e karşı deriye göre daha savunmasızdır. Mukoza kaplı organların listesi: ağız, burun, anüs, rektum, üretra,vajina..

Sünnetli olduğunuzu varsayarak, ya da kadınsanız, listeyi 6 madde olarak görebiliriz. Bu 6 kısım mukozayla kaplıdır ve HIV geçişine karşı deriye göre çok daha savunmasızdır. Bu listeye ek olarak mukoza kaplı organları kendiniz araştırabilirsiniz. Örneğin gözünüze damla damlattığınız, alt kısmındaki derinin iç kısmı da mukoza kaplıdır. Bu 6 organ ise günlük hatta maruziyete en sık kalan organlardır.

Mukoza, derideki koruyucu tabakadan yoksun olsa da, tamamen savunmasız değildir. Mukozanın üst kısımları hücre sıralarıyla kaplıdır. Bu hücrelere epitel hücreleri diyoruz. Bu hücre tabakalarının sayısı arttıkça, koruma da o kadar artacaktır. Ağzınızdaki mukoza çok katlı epitel hücre tabakasıyla korunur, anüsünüzde ise tek katlı epitel vardır. Yani gözle göremediğiniz hücrelerden dizilmiş sadece bir tabaka. E haliyle bu tabaka çok hassas, hayal edebilirsiniz. Anüsünüze tırnağınızı sürdüğünüzde bile bu hücre sıralarını kaldırıp mukozanın bütün savunmasını alt üst edebilirsiniz. Anal ilişki sırasında HIV kapma ihtimaliniz bu yüzden çok yüksektir. Ayrıca mukozalar çok ince oldukları için, bizim gözle göremeyeceğimiz şekillerde sık sık kanayabilirler. Burnunuzu karıştırırken nasıl olduğunu anlayamadan kaç kez burnunuz kanadı? Mukoza çok ince olduğu için, böyle olması çok normal.

Bu koruyucu hücreler dışında mukoza da aynı zamanda bazı kimyasallar, ve "antikor" dediğimiz mikroplarla savaşan proteinler vardır. Yani HIV'in mukozadan geçip enfeksiyon yapabilmesi için, önce mukozayı koruyan hücre tabakasında bir bozulma olması gerekli; ayrıca koruyucu kimyasallardan ve antikorlardan da kaçmayı başarmış olması gerekli. Mukozayla temas, HIV enfeksiyonu olacağı anlamına gelmiyor.

Özetle: Mukozalar HIV geçişine deriye göre daha müsaittir. HIV mukozaya ulaştıktan sonra enfeksiyona neden olabilmek için önce mukozayı koruyan hücre tabakasını geçmek zorunda, sonra da mukozanın içindeki kimyasalları, antikorları ve asker hücreler dediğimiz immün sistemi hücrelerini aşmak zorunda. Bu 2 şartı tamamlayan HIV, mukozadaki kan ve lenf damarları gibi bağlantı yollarını kullanarak vücudun kalanına yayılabilir, yani bir enfeksiyon başlatabilir.

Oral seks

Birisi ile oral seks yapıyorsunuz. Alıcı ya da verici olmanız önemli değil. İki durumda da risk altındasınız. Kişi sizin ağzınıza boşalsa da boşalmasa da risk altındasınız. Çünkü ağzınıza meni gelmese bile, siz farkında olmadan zevk suyu gelmiş olabilir. Yani HİV kapabilirsiniz.

Vajinal seks

Erkek de kadın da aynı şekilde risk altındadır. Penetrasyon sırasında hiçbir hasar olmasa bile, penisten gelen her türlü sıvı HIV barındırabilir; ve vajinadaki mukozayı aşıp enfeksiyon başlatabilir. Penetrasyon sırasında peniste, ve bilhassa vajinada küçük yırtıklar, kanamalar olabilir. Bu, riski daha da artırır. Kadının vajinal sıvılarından ya da var olan bir kanamasından gelen HIV, erkeğin penisindeki delikten girip üretra mukozasını geçebilir. Erkeğin menisinden ya da zevk suyundan gelen virüs, kadının vajinasındaki mukozayı hiçbir hasar olmasa bile aşabilir.

Anal sex

Anal seks yapıyorsanız, aktif de olsanız pasif de olsanız, birbirinizin içine ya da dışına boşalsanız da boşalmasanız da, risk altındasınız. Birbirinize HIV bulaştırabilirsiniz. Anal ilişki sırasında anüs mukozası istisnasız her zaman hasar alır, hasar almama ihtimali yok. Her anal ilişkide, pasif tarafın anüsündeki mukoza parçalanır. Bu parçalanmalar sonunda, zaten korunmasız olan anüs mukozanız, HIV geçişine daha da müsait hale gelir. Ayrıca bu hasar sırasında anüsünüzde gözle görülen ya da görülmeyen kanamalar olabilir. Bunların hiçbirisi olmasa bile, mukozada her zaman doğal boşluklar olabilir. Dünyanın en sağlam anüsüne sahip olsanız bile, HIV, içeri girebileceği bir boşluk bulabilir. Yani anal sex bulaşma ihtimalinin en yüksek olduğu yoldur.

Nasıl korunurum?

Kondom kullanmaktan daha etkili bir yöntem en azından Türkiye'de yok. 

Kndomda da gözle göremediğiniz yırtıklar oluşmuş olabilir. Birisiyle kondomla ilişkiye girdim, HIV kapmış olabilir miyim? Muhtemelen hayır, ama evet olabilirsiniz. Güvenliğinizi artırabilmek için şunları yapın:

Doğru kondomun seçildiğinden emin olun. Penisi XL olan birisine, ona uygun kondom giymesini söyleyin, siz bundan emin olun. Penise göre küçük boyutta kalan kondomlar yırtılmalara karşı daha hassastır.

Kondom olsa bile, partnerinize içinizdeyken boşalmamasını söyleyin. Kondomda bir yırtık oluştuysa, çok az bir ejekülat geçişiyle bile, sanki kondom kullanmamışsınız gibi risk almış olursunuz. Kondom varsa bile, partneriniz boşalmadan önce sizin içinizden çıksın.

Özellikle anal sekste kayganlaştırıcı kullanmak, anüsün aldığı hasarı azaltabilir.

HIV geçişinizi azaltacak ilaçlar (prep gibi) Türkiye'de satılmamaktadır. Paranız varsa bir ecza deposu ile iletişime geçip seksten önce/sonra kullanılan HIV engelleyici haplardan sipariş edebilirsiniz. Yine, %100 korumazlar.

HIV+ kişilerin, ilişkiye girecekleri herkese HIV+ olduklarını söyleme zorunlulukları vardır. Eğer daha önce ilişkiye girdiğiniz kişinin sizle ilişkiye girdiği sırada HIV+ olduğunu öğrendiyseniz, ve bundan eminseniz, savcılığa gidip şikayet edebilirsiniz. Korunmanın en kesin yolu tanımadığınız insanlarla seks yapmamak.

Şimdi asıl önemli konuya gelelim.

Hayatınızın herhangi bir anında yukarıda saydığım risklerin herhangi birini aldıysanız HEMEN DOKTORA GİDİN. Daha önceden bildiğiniz herşeyi unutun ve HEMEN DOKTORA GİDİN.

HİV virüsüyle enfekte olmanız sizi hasta yapmaz sadece HİV kapmışsınız demektir. HİV’in aşamaları vardır ve AİDS, HİV’in son ve hastalık aşamasıdır. HİV kaptıysaynız ve bunu farkedip tedavi oluyorsanız AİDS hastalığını geçirmeden sağlıklı bir ömür geçirebilirsiniz. Bu yüzden HEMEN DOKTORA GİDİN. 

HIV+ olduğumdan şüphelenmem için gerekli belirtiler nelerdir?

Yukarıdaki geçiş mekanizmalarından birisini yaşamış olmalısınız. Bunun bir zaman aşımı yok. Seneler önce yaşadığınız bir ilişki bile sizin için risk faktörüdür. Her türlü cinsel aktivite bu hikayede olabilir. Öpüşme için endişelenmenize gerek yok. Oral, anal, vajinal seks ve cinsel organların sürtünmesini içeren her türlü cinsel aktiviteye öncelik verin.

HIV enfeksiyonu geçirebilmeniz için, HIV'in vücudunuzda durduralamayacak bir şekilde çoğalmaya başlaması gerekli. Bunun olduğunu, ve HIV enfeksiyonu geçirdiğinizi varsayalım:

1. aşama

HIV ile enfekte olduktan sonra 1-4 hafta içerisinde grip hastalığına benzer semptomlar oluşabilir (Oluşmak zorunda değil, bu aşamada hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz de.) Bu aşama 1-2 hafta  ya da birkaç ay sürebilir, ve bazı grip semptomlarını görebilirsiniz, ya da hiçbir semptom olmayabilir. Yaşadığınız şüpheli cinsel ilişkiden sonraki 1 aylık sürede, eğer risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız, bu semptomları görseniz de görmeseniz de bir enfeksiyon doktoruna başvurun.

Bu semptomlar HIV'e özel değildir. Bunlar oldu diye HIV+ tanısı konulamaz. Bunlar sadece anlamlı bir cinsel ilişkinin üzerine oluştuklarında şüphe uyandırır.

Aşama 1, vücudunuzun HIV ile yoğun olarak savaştığı, ve HIV'e karşı antikor üretmeye çalıştığı aktif bir süreçtir. Bu belirtilerin çoğu da bu savaşın yan etkileridir.

2. aşama

İlk savaştan sonra, aşama 1'de kötü hisseden birçok insan daha iyi hissetmeye başlar. Örneğin grip oldunuz ve sonra iyileştiniz gibi düşünebilirsiniz. Vücudunuz aşama 1'de HIV'le savaşmak konusunda biraz yetenek kazandığı için bu süreci sessizce, ancak hiç galip çıkamayarak götürecek duruma gelebilir. Aşama 2, 10-15 sene sürebilir. Bu süre içerisinde hiçbir semptom ortaya çıkmayabilir. Virüs yine de aktiftir, çoğalmaya ve CD4 hücrelerinizi öldürmeye devam ediyordur, ancak HIV'e karşı verilen savaş sayesinde, ya da nedeniyle, bağışıklık sisteminiz, sizin fark edemeyeceğiniz bir hızda hasar almaktadır; ama hasar almaktadır. Bu süreç bittiğinde, bağışıklık sisteminiz geri döndürülemeyecek kadar çok hasar almış olabilir; ve bütün semptomlar bir anda ortaya çıkabilir. Ya da, siz yıllarca virüsle enfekte kalırsınız, ancak virüs sayısı hiçbir zaman bağışıklık sisteminizde bir belirti ortaya çıkartacak kadar hasar verecek noktaya ulaşmaz. Hep belli bir aralıkta kalabilir.

Bu dönemde aldığınız hasarın hızına ve boyutuna göre, bağışıklık sisteminizde bir problem olduğunu fark etmeniz mümkün olabilir. Örneğin grip olduğunuzda, haftalar boyunca iyileşemiyorsanız, ya da bir senede defalarca kez gribe yakalanıyorsanız, bağışıklık sisteminizde bir problem olduğundan şüphelenebilirsiniz. Ancak dediğimiz gibi, virüsün sayısının sizde hiçbir şüphe uyandırmayacak noktada kalması da mümkün.

Hayat boyu bu şekilde kalabilir misiniz? Yani virüsle enfektesiniz, virüs her zaman kanınızda var, ve belli bir miktarda çoğalmaya devam ediyor, ancak vücudunuz da virüsü belli miktarda öldürmeye devam ediyor; ve bağışıklık sisteminiz hiçbir zaman sizi güçsüz kılacak, hastanelik edecek noktaya gelmiyor. Aşama 2, genel olarak 10-15 sene sürebilir; ancak 1 senede tamamlanıp aşama 3'e de geçebilirsiniz. Aşama 2 sadece birkaç ay da sürebilir. HIV enfeksiyonu geçiriyorsanız, ve tedavi almıyorsanız, aylar içerisinde AIDS de olabilirsiniz. 

3. aşama

Bir sonraki aşamaya gelindiğinde virüs bağışıklık sisteminize oldukça hasar vermiş olacaktır. İşte bu aşamada, daha önce verdiğimiz bir örnekteki gibi, grip oldunuz diye ölebilirsiniz. Vücudunuzda sizle birlikte yaşayan bakteriler de artık sizi hasta edebilecek noktaya geleceklerdir. Az önceki paragrafta, ecelle ölmekten bahsederken, aslında şunu soruyorduk: Hayatı boyunca HIV+ olduğunu bilmeyen, Aşama 3'e geçmeyen, ve virüsle inişli çıkışlı savaşsa da sonuçta virüs yüzünden ölmeyen insanlar var mıdır? Belki vardır; ancak amaç hiçbir zaman bunu hedeflemek olamaz. Tedavi almadığınız sürece, eninde sonunda Aşama 3'e geçeceksiniz. Belirtiler: Kilo kaybı, uzun süren ishal, gece terlemeleri, ateş uzun süreli, iyileşmeyen öksürük, ağız içinde ve deride dermatolojik problemler, sürekli enfeksiyon geçirmek (örneğin sürekli grip olmak), hastalanınca geç iyileşmek (bir türlü geçmeyen grip gibi), nadir görülen, ciddi hastalıklara yakalanmak...

Aşama 3'te HIV'in verdiği hasardan dolayı hastaneye kaldırılmak zorunda kalabilirsiniz. AIDS, Aşama 3'ün son safhalarında oluşan bir sendromdur.

Doktora gitmek için yukarıdaki aşamaların herhangi birini geçirmeyi, ya da semptomların bazılarının ortaya çıkmasını BEKLEMEYİN. Şüpheli bir cinsel ilişkinizin olması, bir enfeksiyon doktoruna gitmeniz için beklenen tek şarttır.

HIV+ herkese ilaç tedavisi başlanıyor. Virüsün sayısı falan önemli değil, ya da hastalığa ilerliyor olmanız gerekmiyor. HIV+ iseniz, ilaç tedavisi başlanması gerekiyor. HIV+ olmanız, enfeksiyonun ilerlediği anlamına gelmez, hasta olacağınız, ya da AIDS olacağınız anlamına gelmez. Sadece HIV+ olarak, ve virüsün çoğalmasını engelleyecek ilaçlar kullanarak yıllarca yaşayabilirsiniz. Bunların hepsini de sadece enfeksiyon doktorunuzla konuşabilirsiniz.