Sağlık

Hipertansiyon öldürebilir

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre hipertansiyon, erken yaşta en çok ölüme neden olan hastalıkların başında geliyor.

27 Şubat 2009 02:00

Hipertansiyon, gerek dünyada, gerek ülkemizde en sık görülen ve önemi giderek artan sağlık sorunlarından birisi. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre de hipertansiyon, erken yaşta en çok ölüme neden olan hastalıkların başında geliyor... Hipertansiyon aşısı üzerindeki çalışmaların ilk sonuçları oldukça başarılı... 

Yumurta kan basıncını düşürmeye yardımcı

Tansiyonu çift kol ve bacaktan ölçün

Prof. Dr. Sunay Sandıkçı Cumhuriyet Bilim Teknik’e yaptığı açıklamada ülkemizde 18 yaş üstü erişkin nüfusun yüzde 31.8’inde hipertansiyon olduğunu söylüyor. Çalışmada sadece yüzde 40’ının kan basıncı yüksekliklerinin farkında olduğu, ancak yüzde 31’inin antihipertansif tedavi aldığı belirtiliyor. Ayrıca kan basıncı normal olarak değerlendirilen bireylerin yüzde 63’ünde de prehipertansiyon (sistolik 120-139 mmHg arası ve/veya diastolik 80-89 mmHg arası) bulunmaktadır.

Yüzyılın epidemi hastalığı olarak kabul edilen hipertansiyonun dünyada her yıl 7.6 milyon kişinin erken yaşta ölümüne ve 90 milyon kişinin sakatlığına yol açtığı bildirilirken, 2025 yılında 25 yaş üstü erişkinlerin üçte birinde hipertansiyon ortaya çıkması öngörülüyor. Eskiden daha çok zengin ülkelerin hastalığı olduğu düşünülen hipertansiyonun, aslında “az gelişmiş ülke hastalığı” olduğu ve önümüzdeki 10-15 yıl içinde, özellikle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya ve Orta Avrupa devletleri gibi gelişmekte olan ülkeleri etkilemesi bekleniyor.

Hipertansiyon (gizli katil!) genellikle belirti vermez. Bu sebeple dikkatli olmakta ve belli aralıklarla ölçüm yaptırmakta fayda vardır. Tedavi edilmez ve kontrol altına alınmaz ise başta kalp, beyin ve böbrekler olmak üzere pek çok organda tahribata yol açar. Hasarın görüldüğü organlarda kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, böbrek yetmezliğine bağlı olarak insanları ölüme götürebilir. Bu organlarda kan basıncı ne kadar yüksekse hasar o kadar hızlı gerçekleşir.

Yüzde 32’ye yakın hipertansiyonlu

2003 yılında yapılan Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması sonuçlarına göre, ülkemizde 18 yaş üstü erişkin nüfusun yüzde31.8’inde hipertansiyon var. Çalışmada sadece yüzde 40’ının kan basıncı yüksekliklerinin farkında olduğu, ancak yüzde 31’inin antihipertansif tedavi aldığı belirtiliyor. Ayrıca kan basıncı normal olarak değerlendirilen bireylerin yüzde 63’ünde de prehipertansiyon (sistolik 120-139 mmHg arası ve/veya diastolik 80-89 mmHg arası) bulunmaktadır.

Hipertansiyonu olan hastaların ancak çok az bölümünde kan basıncını yükselten bir sebep (böbrek hastalığı, endokrin hastalıklar, uyku apnesi ve ilaç kullanımı) mevcut. Çoğu hastada ise gösterilebilir bir neden yok (primer hipertansiyon).

Hipertansiyon sıklığı yaşa bağlı olarak artmakla birlikte obezlerde, diyabetiklerde, hiperlipidemisi olanlarda, fizik aktivitesi az olanlarda ve fazla tuz tüketenlerde daha fazla. Ortaya çıkmasında genetik faktörlerin de rolü var. Düşük doğum ağırlıklı kişilerde ileriki yaşlarda hipertansiyon gelişme riskinin yüksek olduğu ve doğum ağırlığında 500 gr. azalmanın, hipertansiyon gelişme riskini yüzde 42 arttırdığı gösterildi. Diğer bir ifade ile, kişinin taşıdığı genetik özellikler yanında annesinin hamilelik dönemindeki beslenme eksikliği, aldığı ilaçlar, hastalıkları, ileride hipertansiyon gelişme riskini belirler. Hipertansiyonun ortaya çıkmasında stresin (özellikle de iş stresi) önemli olduğu bilinmektedir.

Tedavi amacı

Tedavide amaç, sadece kan basıncını düşürmek değil, organlarda hasar oluşmasını da önlemektir. Hipertansiyon tedavisi ile organ hasarlarının belirgin oranda azaltılabileceği gösterilmiştir.

Tedavide ilaçların yanında, yaşam tarzı değişikliği çok önemlidir. Yaşam tarzı değişikliğinin kan basıncını düşürdüğü, ilaç ihtiyacını azalttığı ve kalp-damar sisteminin değiştirilebilir risk faktörlerini iyileştirdiği biliniyor. Hipertansiyon tedavisinde kilo kontrolü de çok önemli. Obezlerde verilen her kilo ile kan basıncı düşer, 10 kg.’lık kilo kaybı sistolik kan basıncını 5-20 mmHg düşürür.

Diğer yandan bol sebze-meyve ve yağsız süt ürünlerinden zengin, az yağlı diyetin de ilaç kadar kan basıncını düşürücü etkisi olduğu ve bu etkinin kısa sürede ortaya çıktığı gösterildi.

Diyette günlük tuz tüketimi 6 gramı (2 çay kaşığı) aşmamalı. Türk halkının tuz tüketiminin fazla olduğu göz önüne alındığında tuzun azaltılması özellikle önemlidir.

Alkol alımı azaltılmalı, erkeklerde günde 2, kadınlarda ve zayıflarda ise günde 1 ölçüyü aşmamalı. Düzenli egzersiz, hipertansiyon tedavisinin vazgeçilmezlerinden olup, haftanın çoğu günü olmak üzere günde 30 dakika kadar tempolu yürüyüş önerilmektedir. Stres azaltıcı yöntemlerin (yoga, hafif müzik dinleme vs.) faydalı olduğu gösterildi. Sigara da hemen bırakılmalı.

Hipertansiyon ömür boyu süren bir hastalık olduğuna göre, tedavisi de sürekli ve ömür boyu olmalıdır. İlaç alsın almasın tüm hipertansif hastalar ve hatta prehipertansif olanlar yaşam tarzlarını değiştirmeye ve sağlıklı yaşam kurallarına uymaya özen göstermelidir.

İlaç tedavisi

Yaşam tarzı değişikliği ile kontrol altına alınamayan veya kalp-damar hastalığı riski yüksek hastalarda ilaç tedavisine başlanır. Şu anda piyasada oldukça etkin, güvenli ve kan basıncını düşürmenin ötesinde, olumlu etkileri olan ilaçlar var. İlaç tedavisi kişiye özel olarak, kişinin kardiyovasküler diğer risk faktörleri, gizli veya aşikâr organ hasarı varlığı ve birlikte olan hastalıkları göz önüne alınarak düzenlenir. Yüksek riskli hastalarda ilaç tedavisine hemen başlanmalı ve kan basıncı süratle kontrol altına alınmalıdır. Hekimler, tedavinin etkinliğini ve ilaç tedavisine uyumu takip etmelidir.

Tedavide hedef, genelde kan basıncının 140/90 mmHg altına indirilmesidir ki, bu değer diyabetiklerde, kronik böbrek hastalığı ve koroner kalp hastalığı olanlarda 130/80 mmHg altıdır. Eğer tedavi ile kan basıncı bu değerlerin altına inmiyorsa hipertansiyonla ilişkili risk devam ediyor demektir.

Ülkemizde hipertansiyon kontrol oranı oldukça düşük olup tüm hipertansiflerin yüzde 8’inde, ilaç alanların ise sadece yüzde 20’sinde hedef değerlere ulaşılabilmektedir. Türkiye’de hâlâ erişkin nüfusun yaklaşık üçte birinin kan basıncını hiç ölçtürmediği ve hipertansiyonu olanların yüzde 60’ının kan basıncı yüksekliklerinin farkında olmadığı biliniyor.

İki gizli katil

Bu veriler, hipertansiyona ilişkin ülke çapında bilgilendirme, tanı ve tedavi programlarının yaygınlaştırılmasının önemini ortaya koyuyor. Dünya Hipertansiyon Ligi kapsamında düzenlenen etkinlikler, toplumun hipertansiyon konusunda farkındalığının artırılmasına yardımcı olmaktadır. Her yıl 17 Mayıs’ta kutlanan Dünya Hipertansiyon Günü’nün 2009 yılı teması, “Tuz ve Hipertansiyon: İki gizli katil!” olup, amaç hipertansiyonda tuzun önemini vurgulamak ve toplumları tuz tüketimini giderek azaltmaya özendirmektir.

Klasik tedavi ile başarı oranı bu kadar düşük iken, yeni ilaçlar ve gelecekte umut vaat eden yeni tedavi yöntemleri üzerinde çalışmalar sürmektedir.

Hipertansiyon aşısı üzerindeki çalışmaların ilk sonuçları oldukça başarılıdır. Gerek sistolik gerek diastolik kan basıncını, özellikle kalp krizi ve ani ölümlerin sık olduğu sabah erken saatlerde, ilaçların 2 misli daha fazla düşürmesi ve 4 ay süreyle etkin oluşu nedeniyle hipertansiyon aşısı, gelecekte umut vaat eden bir tedavi olarak görülmektedir. Hipertansiyonla ilgili gen tedavisi üzerinde de yoğun araştırmalar devam etmektedir.

Ancak bu tedavilerin klinik kullanımımıza girip giremeyeceğini yoğun bir şekilde devam etmekte olan çalışmaların sonuçları gösterecektir. Bugün hipertansiyonun önlenmesi veya ortaya çıkışının geciktirilmesi konusunda da yoğun çalışmalar sürmektedir. Bu konuda obeziteye dur demek, tuz tüketimini azaltmak, özellikle çocuklara sağlıklı yaşam kurallarını öğretmek ve gebelikte beslenmeye önem vermek faydalı olabilir.