Sabah yazarı Hıncal Uluç, Reina'daki terör saldırısının ardından konserlerini iptal eden sanatçılarla ilgili olarak "Gazetelerin magazin sayfaları 'Konseri yarıda kestim. Konseri iptal ettim' diyen ve teröre nasıl teslim olduklarını ilan eden ünlülerin söylemleriyle doluyken, eyleme bakar mısınız? Baksanız, o konserdeki mesajı anlar mısınız, gazetecilik yaptıklarını sananlar?" görüşünü savundu.
Hıncal Uluç'un "Teşekkürler!.. Teşekkürler.. Teşekkürler!." başlığıyla yayımlanan (4 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Pazartesi gecesi, Kadıköy Süreyya Salonunda muhteşem bir konser gecesi yaşadık.
Birinci teşekkürüm, kanlı pazara rağmen, o konseri iptal etmeyen dünya çapındaki flüt ustamız, ulusal gururumuz Bülent Evcil'e..
İkinci teşekkürüm, Etiler'den Kadıköy'e bütün yollar nerdeyse boşken o salonu tıklım tıklım dolduran, başta Kadıköylüler olmak üzere, İstanbul halkına..
Üçüncüsü de, konserde Bülent'e eşlik eden piyanist Phillip Moll'a..
***
Pazartesi öğle yazılarımı bitirip eve döndüm..
Hafta sonundan da kalmış gazeteler, birikmiş dergileri karıştırdım öğleden sonra.. Nasıl yorgunum..
Ruhum nasıl sıkılmış.. İçimden kıpırdamak gelmiyor..
Yasemin'den beklediğim haber geldi bu arada..
"Konser iptal edilmemiş Hıncal Bey!.." Bülent, benim sevgili kardeşim, böyle bir ortamda konserini iptal etmeme kahramanlığını gösterecek de ben evde oturacağım öyle mi?.
Fırladım.. Kendime çeki düzen verdim ve yola düştüm..
Süreyya'nın kapısına kadar boş ve loş sokaklar içimi acıttı. Ama içeri girince gördüklerim nasıl mutlu etti beni..
Lobi tıklım tıklım doluydu. Konser başlarken baktım.. Salonun bütün koltukları da öyle..
Kadıköy halkı Süreyya'yı ne zaman boş bıraktı ki?. Konser, opera, bale, ne zaman gitsem dolu..
Herkes evine dinmişken de dolu..
Baktım, benden yaşlılar var.. Gençler, hem de nasıl var.. Çocuklar var.. Her yaştan, kadın, erkek!.
İşte Çağdaş Türkiye'nin manzarası bu..
İşte teröre boyun eğmeyen, terörden sinmeyen, dimdik yaşamlarını sürdüren insanlarım benim!.
Nasılsa olmaz, bir teki bile gelmez, adım gibi biliyordum ama, gözlerim bir kamera aradı.. Bir haber kanalı kamerası..
"İşte teröre boyun eğmeyen insanlar!. İşte İstanbul!.. İşte Türkiye" diye bir haber yapmakhiçbirinin aklından geçmez mi yahu?. Tüm pazar günü, tek haber vermeden, kan rengine boyadıkları ekranları ile terör reklamı yapanlar, bir olumlu haber vermez, bir örnek olayı yayınlamazlar mı yahu?.
Nerde?.
Onun için, bilgi lazım!. Psikoloji bileceksin..
Sosyoloji bileceksin.. Psikolojik savaş nedir?. Nasıl karşı durulur, bileceksin. Halka karşı sorumluluk nedir bileceksin.. Ona en muhtaç olduğu anda, olumlu haber vermenin baş görev olduğunu bileceksin..
Nerde?..
Bir tek gazeteci de göremedim.. Kültür, sanat yazarları ve muhabirleri dahil..
Hem de böyle bir gecede, böyle bir konser olduğundan haberleri yok.. Oysa görevleri arayıp bulmak, "Olumlu haber"i cımbızla çekip çıkarmak ve yazmak ve yayınlamakken, Londra'da, Berlin'de, Paris'te, New York'ta salon dolduracak bir konser İstanbul'da, hem de tıklım dolu salonda.. Haberleri yok. Umurlarında değil. Çünkü onlar için haber, "Kötü" olmalı. Felaket tellalları için iyi haber, haber değildir, çünkü..
"Terör, bizi yenemezsin. Bak hayat devam ediyor" demenin en vurucu yolu, bu konserin, benzerlerinin haberini yapmak..
Söylem değil, eylem önemli..
Gazetelerin magazin sayfaları "Konseri yarıda kestim.. Konseri iptal ettim" diyen ve teröre nasıl teslim olduklarını ilan eden ünlülerin söylemleriyle doluyken, eyleme bakar mısınız?.
Baksanız, o konserdeki mesajı anlar mısınız, gazetecilik yaptıklarını sananlar?.