Sabah yazarı Hilal Kaplan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Rus Su-24 uçağının pilotunun ölümü için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yazdığı 'özür' mektubuyla ilgili olarak, "Pilotun ailesine "kusura bakmasınlar diyorum" denilerek, bu kriz aşıldıysa, bu Rusya'nın da bize ne kadar çok ihtiyacı olduğunu gösteriyor" dedi.
"Türkiye, bu meselelerde duruşunu koruyacağı için her şeyi diplomatik zeminde, olması gerektiği şekilde halletti. Ama şu olur, saydığım tüm meselelerdeki etkinliğimiz de, itirazımızın kuvveti de, pozisyonumuzun sağlamlığı da artar çünkü sancılı süreçlerden sonra, Türkiye'siz bir düzleme iki ülke de dönmek istemez" ifadesini kullanan Kaplan, "Yeri gelmişken, İsrail'le normalleşmenin, asla 'barışılmayacak' bir diğer odak olan paralelle mücadeleye de katkı sunması beklentiler arasında" diye yazdı.
Hilal Kaplan'ın, "Birkaç soruda İsrail-Rusya ile normalleşme" başlığıyla yayımlanan (29 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Tarihî bir pazartesi günü yaşadık.
Önce bir yılı aşkın süredir devam eden müzakereler sonucu İsrail'le varılan mutabakat netleşti. Onun üzerine gelen haberleri takip ederken, birden Kremlin'den Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'e mektubuna dair açıklama geldi.
Peki, neler oldu, olacak?
Bu normalleşmenin anlamı ne?
Türkiye'nin hem Karadeniz hem de Doğu Akdeniz'de yapacak çok işi var ve Rusya-İsrail ile normalleşen ilişkiler bu projelere odaklanılmasına imkân sağlayacak.
Türkiye'nin hem Filistin hem Suriye meselesinde daha aktif rol alması anlamına gelecek.
Gerekli yerlere Batı ile ilişkileri koparmasak da Doğu'yu asla ihmal etmeyeceğimiz mesajını verecek. Özellikle Rusya ile ticaretten turizme, ilişkilerimizin düzelmesi ekonomimize büyük katkı sağlayacak. Turizm tahditleri kalkacak, tarım yaptırımları ve işçilerimize ilişkin düzenlemelerde eskiye dönülecek. Bu arada dün, Rus enerji devi Gazprom, Türk Akımı görüşmelerine hâlâ açık olduğunu belirtti. Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısı da bu cuma başlayacak.
Kaybedecek vakit yok.
Ayrıca ortada sınır ihlali yaptığı için de olsa düşürülen bir savaş uçağı ve bunun sonucunda öldürülen bir pilot var. Pilotun ailesine "kusura bakmasınlar diyorum" denilerek, bu kriz aşıldıysa, bu Rusya'nın da bize ne kadar çok ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Örneğin Türkiye'den almayı durdurduğundan beri domatesin fiyatının 20 kat arttığını biliyoruz, bir de bunun tüm meyve- sebzelerde gerçekleştiğini düşünün.
Tekstil ve turizm alanları da cabası.
Rusya'dan özür dilemedik mi?
Hayır, dilemedik. Mektupta, ölen pilotun ailesine üzüntü ve taziye bildiriliyor.
Yani üzüntü, Putin'e veya devlet olarak Rusya'ya bile belirtilmemiş. Dolayısıyla "yanlış" yapan tarafın Türkiye olduğunu ima eden bir ifade yok. Ayağına bastığımız birisine dediğimiz "kusura bakma" kalıbıyla mevzu aşılmış.
Esed'le de barışır mıyız?
Bu spekülasyonun daha çok paralelciler ve Esed'ciler tarafından yayılmasına bakılırsa, cevabı da içinde gizli zaten.
Türkiye Suriye'de, ne Esed'i ne de PYD'yi odağa koymayan bir iç barış tesisi çabasına devam edecektir. Rusya veya İsrail ile normalleşme, ne Suriye ne Ukrayna ne de Kırım hakkında duruşumuzu değiştirmez.
Zira değiştirecektiyse, bu müzakere-mektup safhasına hiç gerek yoktu. Suriye ve Kırım'da boyun eğen bir Türkiye'yi Rusya, Filistin'de boyun eğen bir Türkiye'yi İsrail zaten şartsız kollarına alırdı.
Türkiye, bu meselelerde duruşunu koruyacağı için her şeyi diplomatik zeminde, olması gerektiği şekilde halletti. Ama şu olur, saydığım tüm meselelerdeki etkinliğimiz de, itirazımızın kuvveti de, pozisyonumuzun sağlamlığı da artar çünkü sancılı süreçlerden sonra, Türkiye'siz bir düzleme iki ülke de dönmek istemez. Yeri gelmişken, İsrail'le normalleşmenin, asla 'barışılmayacak' bir diğer odak olan paralelle mücadeleye de katkı sunması beklentiler arasında.