Cumhuriyet gazetesine yönelik düzenlenen operasyonda "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir olduğu" iddiasıyla gözaltına alınan Hikmet Çetinkaya, gazetesinin tutuklu yazar ve yöneticilerine yönelik olarak "Benim için önemli olan, bir an önce sizin özgürlüğünüze kavuşmanız. Başka hiçbir derdim yok. Yazıişleri gazeteyi çıkarıyor. Yayın politikamız vakıf senedinde olduğu gibi sürüyor. Arkadaşların tümü, servisler geç saatlere kadar çalışıyor. Hepiniz rahat olun" dedi.
Hikmet Çetinkaya'nın "Aşkın, ölümün ağlatısında..." başlığıyla yayımlanan (17 Kasım 2016) yazısı şöyle:
İçimdeydi o büyümeyen çocuk, içimdeydi sokaklar...
Hayatın acımasızlığı, ahlaksızlar pazarı, çıkar peşinde koşan yaratıklar, bire bin katarak yalanla ve dolanla yaşayanlar, insanları birbirleriyle kırdırıp keyif çatanlar.
Sevgili Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Turhan Günay...
Hepinize, günaydın ve merhaba...
Sabahın ilk ışıkları pencereden içeriye süzülürken kalemle yazıyorum. Gazeteye gidince bilgisayara geçireceğim.
İçimde büyümeyen o hırçın çocuk uyandırdı beni.
Arkadaşımız Ataol Behramoğlu’nun çevirisini yaptığı ünlü Çinli şair Jidi Majia’nın “Gök ve Yer Arasında” (Tekin Yayınları) kitabını okudum önceki gün. Ataol çeviri kitabını imzalarken şöyle yazmış:
“Kardeşim, şiir sever, gizli şair Hikmet Çetinkaya’ya çok sevgiyle...”
Ben de çok sevdiğim “Butuo’lu Hizmetçi Kız”dan, bir bölüm aktarayım:
“İlk kez onun dingin, uysal alnında
Gördüm fırtınanın kıvrılan akımını
Çiçekle donandığını kayaların
Ayın sevgilisini düşlediğini
Nisanda gebe kaldığını bir ırmağın”
Sevgili arkadaşlarım...
Daha önce yazdım:
“Yüreğimin bir yarısı sizde...”
Benim için önemli olan, bir an önce sizin özgürlüğünüze kavuşmanız. Başka hiçbir derdim yok. Yazıişleri gazeteyi çıkarıyor. Yayın politikamız vakıf senedinde olduğu gibi sürüyor.
Arkadaşların tümü, servisler geç saatlere kadar çalışıyor.
Hepiniz rahat olun...
***
İçimdeydi o büyümeyen çocuk, içimdeydi o sokaklar...
Sabahın şafağından düşlerimle baş başaydım.
Kanlı Pazar’lar, Madımak, Başbağlar, Suruç, Ankara Gar, nice katliamlar...
Şehitler, gaziler...
Mayınlı tuzaklar, FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütü, kanlı darbe kalkışması...
Kurunun yanında yaşın yanması...
Eski yazılar, yarım kalan düşler, sevdalar....
Sevgili Akın ve benim yürekli arkadaşlarım...
Alıç çiçeğinden tazelenmiş sevecenliğimizi karanlık yüzlere bir gün mutlaka gösterip kin, nefret, intikam duygularıyla yaşayanları unutturacağız.
Pişmanlık duyacak onlar yaptıklarından...
Acımasızlığın karanlık dehlizlerinde yaşayacaklar, güneşi, ay ışığını gördüklerinde korkacaklar.
Çünkü aydınlıkta değil karanlıkta yaşıyor onlar.
Yitip gitmiş bir evren için nice ufuksuz deryaları aşıp sırsız bir ayna karşısında umudun çığlığını daha da artıracağız?
Demokrasi ve insanlık adına...
Seveceğiz...
Bu binlerce yıllık kadim tarihimizi ve topraklarımızı ayrımcılık yapmadan yaşanır hale getireceğiz.
Ne ırk, ne din, ne mezhep, ne dil, ne renk ayrımcılığı yapacağız.
Emeğin örgütlü gücünü savunacağız.
Sesimiz soluğumuz Nâzım Hikmet’ten Ahmed Arif’e; Hasan Hüseyin’den Ataol Behramoğlu’na uzanacak.
Alanlarda çoğalacağız, çiçekli bahçelerde dolaşıp şarkılar söyleyeceğiz çocuklarımız, torunlarımız için.
Sen Hakan Kara, Ada’yı pazar gezintilerine çıkaracaksın Sinem’le birlikte.
Bülent, Şili’ye gider, Akın, Mustafa karşı kıyıya, Musa ve karısı Londra’ya torun hasreti gidermeye, Güray Bodrum’a...
Geriye kaç kişi kaldı?
Yahu geriye kalan kaç kişiyse ben çiftliğe götürürüm onları Selçuk tarafına.
***
Dışarıda kalanlar benim gibi gazel okur...
Benim içimdeki çocuk tam bu sırada hırçınlaşır...
Her şeye karşın bir türkü olacağız sevgili arkadaşlarım, çağlayanlar gibi özgür, bir şarkı olacağız sevdanın geniş avlusunda.
Şairin dediği gibi aşkın ve ölümün ağlatısında...