Gündem
BBC Türkçe

Herkesin kaçmaya çalıştığı ülke Libya: 'Burası hapishaneden beter'

Türkiye ile AB arasındaki göçmen anlaşması, Libya üzerinden Avrupa'ya geçişlerin daha çok tercih edilmesine neden oldu. Ancak Libya'da yakalananlar insanlık dışı muameleye maruz kalıyor. BBC'nin girdiği merkezlerde tutulanlar, maruz kaldıkları muameleyi a

29 Nisan 2018 20:30

Libya üzerinden Avrupa'ya geçmek isteyen 18 yaşındaki Güney Sudanlı Hennessy Manjing, Akdeniz'in azgın sularında can verebileceğinin farkındaydı.

2017 yılında şu ana kadar 2400 göçmen ve mülteci bu riski alarak hayatlarını kaybetti.

Hennessy ise, henüz kıyıya ulaşamadan kaçırıldı, dövüldü ve neredeyse vurularak canından oluyordu.

Genç adam şimdi başkent Trablus'taki Trik el Sika adlı gözaltı merkezinde, sayıları 1000'e yaklaşan bir grupla birlikte hayatta kalma savaşı veriyor. Buradakilerin çoğunu iş bulma hayaliyle çıktıkları yolculuk sırasında denizde ya da yola çıkmadan önce yakalananlar oluşturuyor.

Işığın girmediği, nefes alınamayan binada kollar bacaklar birbirine karışmış, bir arada kavurucu sıcaktan neredeyse erimek üzereler. Bazıları karton kağıtlarla kendilerini serinletmeye çalışıyor.

Gece kapılar kilitlendiğinde ise, şişelere işemek zorunda kalıyorlar.

Ailesi üç yıl İngiltere'de yaşayan Hennessy, belirgin Londra aksanıyla önce Mısır'a ulaştığını, daha sonra da buradan sınırı geçip doğusundan Libya'ya girerek, İngiltere'ye dönmeye çalıştığını ancak yolda silahlı çetelerce kaçırıldığını anlatıyor.

Silahlı bir grubun onu, yaklaşık 40 kişiyle beraber kamyonetlere bindirdiğini söylüyor:

"Araçtan atlamaya başladık. Aramızdaki Çadlı yaşlı bir adam vuruldu. Onun kanı üstüme sıçradığından, benim de vurulduğumu sandım ve koşmaya başladım."

Yol karşılaştığı bir köylüden yardım istedi. Köylü ise Hennessy'i onu kaçıran çeteye mensup birine geri götürdü:

"Bana tokat attı ve karnıma vurdu. Neden kaçtığımı sordu. Çok şükür, üçüncü gün insan kaçakçıları geri dönüp bizi serbest bıraktılar."

Genç adam, Trablus'a uçmak için sahte vize çıkardı ancak havaalanı yakınlarında yakalanarak gözaltı merkezine götürüldü.

Burada tutulanlar neredeyse hemen her gün gardiyanların su borularıyla işkencesine ve hatta bazıları cinsel istismara maruz kalıyordu:

"Gürültü yapan ya da yemek sırasında kargaşa çıkaran olursa dayak yiyor."

Milisler, burada tutulanları bazılarını köle işçi olarak satıyor, bazıları ise buradan kurtulmak için gardiyanlara rüşvet vermeye zorlanıyordu.

Sudanlı Osman, boynuna sardığı kırmızı havluyu kaldırıp, Libya'daki Bani Walid şehrindeki gardiyanların sebep olduğu yarayı gösteriyor.

Bazı gardiyanların tutsakları ailelerini arayıp büyük paralar istemeye zorladığını söylüyor. Özgürlüğü ise, ailesine tam 5 bin dolara mâl olmuş.

Osman'a hâlâ Avrupa'ya gitmeyi isteyip istemediğini sorduğumda ağlamaya başlıyor ve "Yalnızca buradan kurtulup ülkeme dönmek istiyorum" diyor.

18 yaşındaki Emmanuel mükemmel İngilizcesiyle sınırı geçtiği an dayak yediğini anlatıyor.

Emmanuel'in asıl canını yakansa, bedenine aldığı yaralar ve fiziksel istismar değil:

"Hemen yanımızdaki odada iki genç kıza tecavüz edildi. Korkunçtu. Hiçbir şey yapamadık. Kendimizi savunacak hiçbir şeyimiz yoktu."

Ailesiyle Avrupa'ya gitmek isteyen bu kızlardan biri 15, diğeri 19 yaşındaydı.

Avrupa Birliği (AB), Emmanuel gibi birçok göçmenin ülkelerine girmesine engel olmak istiyor. Yolda durdurularak ülkelerine geri yollananlar ise çöken bir ekonomi ve istikrarsız bir ülkeye geri dönmüş oluyor.

Birleşmiş Milletler, Libya'daki bu gözaltı merkezlerinde "işkence, cinsel şiddet ve zorla çalıştırma" gibi sorunlara, aynı zamanda gıda yetersizliği ve "insani olmayan koşullara" dikkat çekiyor.

Trik el Sika'da kahvaltı vakti geldiğinde, bir parça ekmek, tereyağı ve bir bardak sulandırılmış meyve suyu için uzun kuyruklar oluşuyor.

Libya'daki yetkililer de bu sahneyi, yani gıda için paraları kalmadığını ve bağışlara ihtiyaç duyduklarını görmemizi istiyorlar.

Buradaki en genç tutuklu, üç aylık Sola. Kadınların kaldığı merkezde tanıştığımız annesi Afrika ülkesi Togo'dan Wasila Alasanne, henüz dört haftalıkken Sola'yı da alarak Akdeniz üzerinden İtalya'ya geçmeye çalışmış.

Wasila Alasanne, "Botumuz patlayınca polis bizi denizde yakalayıp gözaltına aldı. O günden beri beş hapishane dolaştık. Ne yeterli yemeğimiz, ne de ailemizi arama iznimiz var. Öldüm mü, yaşıyor muyum, bilmiyorlar. Bebeğim ve ben, acı çekiyoruz" diyor.

Wasila'nın kocası da başka bir gözaltı merkezinde. Bir güç kocasına kavuşacak mı, ya da özgür kalacaklar mı, bunu bilmiyor. Togo'nun Libya'da bir büyükelçiliği de yok.

Eskiden Avrupa'ya gitme hayali kuran kadının, şimdi tek hayali var: Sınır dışı edilerek ülkesine dönmek.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir