Sakarya'nın Hendek ilçesinde, 7 kişinin hayatını kaybettiği 127 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikasındaki patlamaya ilişkin davanın yedinci duruşmasının ikinci gününde mahkeme heyeti 2 sanığın tutukluluk halinin devamına, sanık ve avukatlarına savunmalarını hazırlayabilmeleri için ek süre talebi ile duruşmayı 28 Şubat tarihine erteledi. Tutuklu sanık Yaşar Coşkun'un avukatı Abdurrahim Burak, “Ağzımla kuş tutsam kararda bir değişiklik oluşturmayacak, çünkü heyetin aklında oturmuş olan bir ceza miktarı var, bunu ara kararlarda gördük” ifadelerine yer verdi.
7 sanık hakkında ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Dün devam eden davada mahkeme heyeti, 7 sanık için 7’şer kez "muhtemel kastla ölüme sebebiyet verme" ve 107’şer kez "muhtemel kastla yaralamaya sebebiyet verme" suçlarından ek savunma hakkı vermişti.
Duruşmada neler yaşandı?
Sakarya Hendek ilçesinde 3 Temmuz 2020 tarihinde 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'ndaki patlamaya ilişkin Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada, sağ kolunu kaybeden bu nedenle davanın müşteki sanığı olan İşveren Vekili Ahmet Çağrıcı, “Oraya 3 bina yapıldı ve 1 milyon lira harcandı. Keşke o para Çin Mahallesi'ndeki (imalat bölümünü kastediyor) ihtiyaçları, güvenlik için harcansaydı ben kolumdan, arkadaşlarım da canından olmazdı” dedi. 22 kişinin şikayetlerinin geri çekmesiyle ilgili olarak Fabrika patronlarından tutuklu sanık Yaşar Coşkun, “Rüşvet değil tazminatları ödendi” açıklamasını yaptı.
Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün başlayan duruşma, bugün de sanıkların mütalaaya karşı beyanlarıyla sürüyor. Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'ndaki patlamada kolunu kaybettiği için hem sanık hem mağdur konumunda olan İşveren Vekili Ahmet Çağrıcı, tüm müdahil avukatlarının anlatımlarında kendi isminden söz ettiklerine dikkat çekerek, şunları söyledi:
"İşçiler için 5 liralık eldiven bile aldıramadım"
“Ben patlamada kolumu kaybettim. Bu nedenle 1,5 yıldır beden ve ruh sağlığım bozuk. Süreç boyunca fabrikanın artı ve eksilerini anlattım. Çin Mahallesi'ndeki düzeni ben kurmadım. İşveren vekili olduğum için yargılanıyorum. Ancak işlemlerde imzam yok. İşçilerin ihtiyacı olduğu için 5 TL’lik eldiven alınmasını istedim ama aldıramadım. Yani benim yetkim yok. Oraya 3 bina yapıldı ve 1 milyon lira harcandı. Keşke o para Çin Mahallesi'ndeki ihtiyaçlar için, güvenlik için harcansaydı, ben kolumdan, arkadaşlarım da canından olmazdı. Anlattığım nedenlerle mütalaaya katılıyorum.”
"Yerleri silen vasıfsız bir işçiyim"
Fabrikada söz sahibi olduğu belirtilen Erşan Öztürk de yerleri silen vasıfsız bir işçi olduğunu söyledi. Beraatını isteyen Öztürk, “30 yıldır çalışıyorum. Patlama sırasında ot biçiyordum. Vasıfsız bir işçiyim ben. Gerektiğinde yerleri silerim. İmza yetkim de başka hiçbir konuda da yetkim yoktur. Ben ne 10 bin TL maaş alıyorum ne kimyagerim. Bu nedenle mütalaadaki suçlamayı kabul etmiyorum” diye konuştu.
"Savunmamı üst mahkemelere karşı yapacağım"
Fabrika patronlarından tutuklu sanık Yaşar Coşkun, mahkemenin taraflı davrandığını ileri sürdü. Bu nedenle şu andaki beyanlarının bir savunma niteliğinde olmadığını belirten Coşkun, “Savunmamı üst mahkemelere karşı yapacağım” dedi. Yaşar Çoşkun, şunları söyledi:
“Mütalaaya karşı savunma yapmayacağım. Savunmalarımı üst mahkemelere karşı yapacağım. Sizin mahkemeniz ve de gelen mütalaa üzerine burada savunma yapmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. 6 Ocak 2021 tarihinde bu dava benim için bitti. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden savunma yapamayacağımı bildirdim ama mahkeme beni dikkate almadı. Ancak müdahil avukatları talep edince mahkemeye getirildim. Bu mahkemenin bence kanaatini bildiren bir karardı. Beni buraya getirdiniz ama sağlığım burada kalmak için uygun değil. Bu nedenle mahkemeye getirilmek istemiyorum. SEGBİS ile bağlanmak istiyorum. Burada bana ve avukatlarıma küfrediliyor. Benim güvenliğimden de mahkeme sorumludur. Burada ağlayana prim veriyor mahkeme, ben başı dik geldim. Şimdi 4 Temmuz sabahına gelmek istiyorum. Beni aradılar, bomba imha uzmanlarının geldiğini ve fabrikada kalan patlayıcıların imha edilmek üzere fabrikadan çıkartılacağını söylediler. Fabrikaya gittim, beni içeriye almadılar. Uyarılarımı dikkate almadılar.”
"Askerlerin olduğu patlamada kimse tutuklu değil"
Çoşkun sözlerine şöyle devam etti:
“Patlamanın ihmalen olduğunu söyleyip ceza istiyorsunuz ama ihmalin nerede olduğu belli değil; elektrik kaçağından mı olmuş, biri sigara mı içmiş belli değil. Ama 9 Temmuz'da 3 askerin öldüğü patlamada ihmalin ne olduğu, sorumlular belli. Kimse tutuklu değil. Ama ben 7 Temmuz'dan bu yana tutukluyum. Savcının verdiği mütalaa, noktasından virgülüne kadar iddianameyle aynı. Mütalaaya, bilirkişi raporundan bizim lehimize olan hiçbir şey eklenmemiş, aleyhimize olan her şey eklemmiş. Biz niye savunma yapalım? Hakkımızdaki karar belli. Ben sabotaj olduğunu savunuyorum. Bununla ilgili tweet atıldı. Hakaret edenlerin tutuklandığı bir ortamda bu işin arkası aranmadı. Burada en çok benin canım yanıyor. 55 yıllık emeğimiz gitti. Annem bu süreçte öldü, babam da ölmek üzere. Ölen insanların vebali var. Mahkemeden Hazreti Ömer adaleti istiyorum. Bana bir komplo kuruldu. Bunun neden yapıldığını açıklamıyorum.”
"Bu paralar rüşvet değil, onların tazminatı"
Çoşkun, 22 kişinin şikayetlerinin geri çekmesiyle ilgili olarak da, “Müdahiller ‘iş katliamı’ diyor. Ceza hukukunda böyle bir tanım mı var sayın başkan? Ben ilk günden beri insanların mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğini söyledim. Bunun için de tahliyemi istedim. 25-30 kişinin daha tazminatını ödedim. Bu paralar rüşvet değil, onların tazminatıdır. Bu parayı da çevremden borç bularak ödedim. Dışarıda olsaydım bu parayı şimdiye kadar ödemiştim. İlk günden beri aynı beyanları veriyorum. Çelişen bir anlatımım varsa 100 sene hapis verin bana. Ancak mahkemeden isteğim vidanla karar vermesi” dedi.
Avukatlar arasında sözlü atışmalar yaşandı
Duruşma sırasında sanık ve müdahil avukatları arasında karşılıklı sözlü sataşmalar yaşandı. Sanık Çoşkun’un beyanlarına “Sözlerine dikkat et” şeklinde yapılan müdahalelere sanık avukatları itiraz etti. Tansiyonun yükseldiği oturumda Çoşkun’un savunmanları, “Son sözlerini söyleyen kişiye müdahale etmeyin” şeklinde itiraz etti.