Politika

HEDEP Milletvekili Sevilay Çelenk: Dışarıdan duyulmadığı müddetçe "aile yapısına" uygun olmayan hiçbir suç yok

15 Kasım 2023 18:00

T24 Ankara

HEDEP Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, Plan ve Bütçe komisyonunda yaptığı konuşmada RTÜK’ün partizanlaştığını söyledi. RTÜK’ün yetkisini siyaset alanını dizayn etmek üzere kullandığını söyleyen Çelenk, “RTÜK, LGBTİ+ karşıtı nefret mitinglerine çağıran kamu spotlarının yayınlanmasına onay veriyor. Suç işliyor” dedi. Ayrıca Çelenk, kadına ve LGBTİ+’lara ve çocuklara yönelik ayrımcı ve istismarcı siyasetin, patriyarkanın ve erkek şiddetinin koruma kalkanı halini aldığını belirtti. Aile içinde yaşanan şiddetin ve istismarın görmezden gelindiğini, dışarıdan duyulmadığı müddetçe "aile yapısına" uygun olmayan hiçbir suçun olmadığını söyledi.

Sevilay Çelenk, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuştu.

Bütün yaşananların ülkenin kültür hayatıyla, dil ve kültür politikalarıyla bir ilişkisi olduğunu vurgulayan Çelenk, anadil için Kürtlerin on yıllardır mücadele ettiğini kaydetti.

“Tekçilik”in öldürücü olduğunu belirten Çelenk, bütün yaşananların bu ülkenin kültür hayatıyla, dil ve kültür politikalarıyla bir ilişkisi olduğunu söyledi.

"AHİM’in ‘Cemevleri ibadethanedir’ kararına rağmen bu statü kabul görmüyor"

Daha yeni bir veriye erişemediğini ancak 2019 yılı itibariyle Türkiye'de sadece Kilise, Sinagog ve Havra olarak Gayrimüslim nüfusa ait toplam 439 ibadethane olduğunu ve bu sayının çok az olduğunu belirtti. İbadethanelerin ve Gayrimüslim yurttaşların güvenliğinin sağlanması gerektiğini söyleyen Çelenk, “Saldırılara maruz kalan az sayıdaki kilisenin ve sinagogun korunması için ne yapıyorsunuz?” diye sordu.

Cemevi sayısının 81 ilin 58'inde toplam bin 586 olduğunu belirten Çelenk, “Alevilerin, Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesine ilişkin yürüttüğü hukuk mücadelesi uzun yıllardır sürüyor. AHİM’in ‘Cemevleri ibadethanedir’ kararına rağmen bu statü kabul görmüyor. Bu ülkenin vatandaşları olarak vergi ödüyorlar ve cemevlerinin ibadethane olduğunu bile kabul ettirmekte güçlük çekiyorlar” dedi.

Nefret suçlarında Bakanlık’ın ve Bakanlık’ın kurumlarının da payı olduğunu vurgulayan Çelenk, RTÜK’ün partizanlaştığını belirtti. RTÜK’ün yetkisini siyaset alanını dizayn etmek üzere kullandığını söyleyen Çelenk, “RTÜK, LGBTİ+ karşıtı nefret mitinglerine çağıran kamu spotlarının yayınlanmasına onay veriyor. Suç işliyor” dedi.

"Duyulmadığı müddetçe ‘aile yapısına’ uygun olmayan hiçbir suç yok"

AKP ve AKP yandaşı yapıların “aile” ve “terör” sözcükleriyle medyayı, yargıyı, yerel yönetimleri ve parlamentoyu baypas etmenin yolunu bulduğunu söyleyen Çelenk, bu kavramların kadına ve LGBTİ+’lara ve hatta çocuklara yönelik ayrımcı ve istismarcı siyasetin, patriyarkanın ve erkek şiddetinin koruma kalkanı halini aldığını belirtti. Aile içinde yaşanan şiddetin ve istismarın görmezden gelindiğini, dışarıdan duyulmadığı müddetçe "aile yapısına" uygun olmayan hiçbir suçun olmadığını kaydetti.

"Barış akademisyenleri işlerine döndürülmezken İstanbul’da IŞİD hücre evlerinde kız çocukları derin internet üzerinden satışa çıkarılıyor"

Çelenk sözlerine şöyle devam etti:

“AKP ve MHP iktidarı bugün tüm üyelerini kendisinin atadığı AYM üyelerini bile beğenmediği kararları nedeniyle terörist imalarıyla itham ediyor. Ciddiyetsizlik mi diyelim, ne diyelim? 10-20-25 yıl aynı kampüslerde eğitim faaliyetinin parçası olmuş, şiddete kesin biçimde mesafeli olmuş yüzlerce barış akademisyeni hukuksuz biçimde işlerinden ve hayatlarından edilirken ve ‘terörle irtibatlı ya da iltisaklı’ diye hedef gösterilir ve mahkeme kararlarına rağmen işlerine döndürülmezken, cihatçı çete mensupları, Ankara’nın İstanbul’un orta yerinde IŞİD hücre evlerinde kız çocuklarını derin internet üzerinden satışa çıkarıyor. RTÜK denetim gücünün kötüye kullanımıyla bu baş aşağı dünyayı meşrulaştıran kilit kurumlardan biridir”

“RTÜK’ün günahları bitmez ama yerimiz dar”

Çelenk, özellikle son seçim döneminde, bu yılın ilk altı ayında muhalif kanallar olan Halk Tv, KRT, Tele 1, FOX TV ve Flash Haber’e toplam 20 milyon 649 bin 194 TL para cezası verildiğini, buna karşılık iktidara yakın televizyon kanallar arasından sadece bir kanala, Beyaz TV’ye tek seferlik olmak üzere 342 bin 526 TL para cezası verildiğini belirterek, “RTÜK’ün günahları bitmez ama yerimiz dar” ifadelerini kullandı.

Bu ülkenin ve dünyanın en büyük kazanımlarından olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecinin de iktidarın gaspçı siyaset kültürü olduğunu söyleyen Çelenk, “Her gün ama her gün en az bir kadının güpegündüz, kentlerin ortasında ve herkesin gözü önünde korkunç yöntemlerle katledildiği ve suçluların cezasız kaldığı bir ülkede şimdiyse 6284 sayılı Yasa’nın ve Medeni Kanunun hedefe koyulmuş olması da kültüre, sanata ve aslında bütün cıvıltısıyla hayata sırtını giderek daha çok dönmekte olan bu kültürün ürünüdür” dedi.

“Sanatçılar sürgünde yaşamak zorunda kalıyor”

Çelek, Sanatçıların iktidarı eleştirdiklerinde ise Gülşen’in ve Sezen Aksu’nun yaşadıkları olayları anımsatarak sanatçıların soruşturmalara uğradıklarını, gözaltına alındıklarını, itibar suikastlarına maruz kaldıklarını söyledi.

Çelenk, “Bu konudaki en önemli kalemi de Cumhurbaşkanına hakaret suçu oluşturuyor. Bu bağlamda haklarında soruşturma açılanlar arasında kimler yok ki? Metin Akpınar, Müjdat Gezen, Genco Erkal, Zuhal Olcay, Nilüfer Aydan… Kültür sanat hayatımıza sunduğu büyük destekle tanınan iş insanı Osman Kavala, sinemacı Çiğdem Mater hapiste. Sanatçılar sürgünde yaşamak zorunda kalıyor. Gencecik bir oyuncu olan Pınar Öğün Gezi davasından 2985 yılla yargılanıyor ve sürgünde” dedikten sonra, “Bunca sanatçının ve kültür sanat alanında faaliyeti olan insanın başına gelen bu aşırı saçma durumları nasıl açıklayabiliriz?” diye sordu.

Sanat ve kültür alanına verilen destek çok sınırlı olduğunu belirten Çelenk, 2022 yılında Sinema alanında desteklenen projelerin toplam projelere oranı sadece yüzde 15 olduğunu belirterek desteğin adil dağıtılmadığını vurguladı.

Çelenk sözlerini sonlandırırken Bakan’a şu soruları sordu:

“Çok dilli ve çok kültürlü toplumsal yapıya uygun, farklı inançlara eşit yaklaşım ile kültürel miraslara yönelik bütüncül politikalar neden hayata geçirilmiyor?

Bunun üzerinde durmaktan niçin bu kadar korkuluyor? Esas olarak sanattan ve kültürel hayattan neden bu kadar korkuluyor?”