HDP Eş Başkanı seçilen Figen Yüksekdağ çözüm için müzakerenin devlet ve hükümet ile yürütüldüğünü ama barışın halklarla geleceğini dile getirdi. HDP eş başkanı, Abdullah Öcalan’la yürütülen müzakerelerinin yasal statüye kavuşturulmaması, karakol inşaatları, hasta mahkûmların bırakılmamasının ise yeniden çatışma ve savaş alarmı verdiğini söyledi.
Al Jazeera’den Burhan Ekinci’nin “Müzakere devletle, barış halklarla olur” başlığıyla yayımlanan röportajı şöyle:
‘Müzakere devletle, barış halklarla olur’
HDP 2. Olağan Kongresi sonunda partinin yeni kadın eş başkanı sosyalist gelenekten gelen Figen Yüksekdağ oldu. Çözüm sürecinin yasalaşmasını isteyen Yüksekdağ, çözüm için müzakerenin devletle, barışın ise halklarla olabileceğini söyledi.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinden istifa ederek, dün Ankara’da gerçekleştirilen HDP 2. Olağan Kongresi’nde Selahattin Demirtaş’la birlikte eş başkan seçildi. Yüksekdağ, bu göreve gelmesinin ardından ilk röportajını Al Jazeera’ye verdi. Parti olarak Kürt sorununun çözümü ve barış için tüm enerjileriyle çalışacaklarını söyleyen Yüksekdağ, çözüm için müzakerenin devlet ve hükümet ile yürütüldüğünü ama barışın halklarla geleceğini dile getirdi. HDP Eşbaşkanı, PKK lideri Abdullah Öcalan’la yürütülen müzakerelerinin yasal statüye kavuşturulmaması, karakol inşaatları, hasta mahkûmların bırakılmamasının ise, yeniden çatışma ve savaş alarmı verdiğini söyledi.
Kongre sonrası Yüksekdağ ile HDP projesini, yeni süreçte parti olarak rollerini, Kürt sorununu, çözüm sürecini ve Kürt siyasetini konuştuk.
‘Dışlanan tüm kesimlerin partisiyiz’
HDP’nin sadece seçmen oranı ve herhangi bir hedef kitlesine hitap eden parti olmadığını dile getiren Figen Yüksekdağ, dışlanan tüm kesimlerin partisi olduklarını söyledi. Yüksekdağ, HDP projesinin, kendini aşma hareketi olduğunu belirtti:
“Toplumun, Fırat’ın batısında yer alan kısmıyla buluşmasına ve birleşmesine ihtiyaç vardı. Bu açıdan HDK (Halkların Demokratik Kongresi) ve HDP projesi Kürt halkının merkezinde durduğu özgürlük hareketinin Fırat’ın batısıyla, Türkiye kanadıyla buluşma, birleşme harekâtıdır. Doyuma ulaşmış bir mücadelenin başka bir eşiğe sıçrama hareketidir. Bizim sosyalist gelenek bakımından da, geride bıraktığımız 40-50 yıllık aşamada, çoğu zaman uzaklaşılan ve kopulan Doğu’dan yükselen hareketle enerjiyle yeniden buluşma ve birleşme hareketidir. Bu buluşma ve birleşme sadece Kürt siyasetinin ihtiyacı değil, Batı’da siyaset yapan güçlerin de çok ciddi somut ihtiyacıdır.”
‘Süreç resmiyete kavuşturulmalı’
Partilerinin öncelikli taleplerinden birinin Kürt sorunun çözümü olduğunu hatırlatan Figen Yüksekdağ, çözüm süreci için atılması gereken çok somut adımların olduğunu vurguladı:
“Her şeyden önce, bu adı konulan ama resmiyeti kabul edilmeyen kaçak dövüş alanı haline getirilen diyalog sürecinin resmiyete kavuşturulması gerekir. Bu iş artık sürüncemeye bırakılamaz. Hiçbir siyasi iktidarın buna hakkı yok. Aslına bakarsanız şansı da yok. AKP hükümeti şansını zorluyor sadece. Bu sürecin resmi bir statüye, tarafların kendi rollerini oynayabilecekleri bir alana kavuşturulması çok önemli. Sayın Abdullah Öcalan’ın başmüzakereci, bir halk hareketinin lideri olarak müzakereyi yürütmesinin zemininin tanımlanması ve koşullarının kolaylaştırılması gerekiyor. Sadece Öcalan’ın pozisyonuyla sınırlı kalmayacak şekilde müzakerenin önünün açılabilmesi için önündeki engeller hızla ortadan kaldırılmalı. Bunlar geliyorum diyen değil, zaten ortadaki taleplerdir. Ama artık alarm veriyor.
‘Güveni boşa çıkarmaması gerekirdi’
HDP’nin yeni eşbaşkanına, Güneydoğu’da halkın, çözüm konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a olan güvenini hatırlattığımızda aldığımız yanıt şöyle oluyor:
“Erdoğan'ın bugünkü koşullar içinde gerçek anlamda verdiği sözlerin arkasında durması ve kendisine karşı duyulan bu güveni bir siyasi lider olarak boşa çıkarmaması gerekirdi. Halkımızdan hâlâ böyle beklentilerin olmasını yadırgamıyorum. İnsanımızın, çözüm söylemini ortaya koyan bir siyasetçiye güven duymaya ihtiyacı vardır. Bana ‘Başbakan Erdoğan, bu güveni telkin edebilecek bir siyasi duruşa sahip midir?’ diye sorarsanız. Cevabım nettir. 'Hayır, değil.' Bu sinyali veren bir duruşa da sahip değil.”
‘Güven Başbakan’a değil halkın gücüne’
Peki, çözüm konusunda bir güven yoksa Kürt tarafı Erdoğan ile süreci neden yürütüyor. HDP Eşbaşkanı Yüksekdağ’ın yanıtı şöyle:
"Çözüm sürecinin şu an resmi muhatabı hükümet olması itibariyle, AKP hükümetinin Başbaşkanı Erdoğan’dır. Hükümette hangi parti olursa olsun, Kürt tarafının müzakerelerin sürdürülmesi için ısrar etmesinde yanlış yoktur. Kürt tarafı ısrar ediyorsa AKP hükümetine, Başbakan’a güvendiği için ısrar etmiyor. Kürt siyaseti, halkın gücü ve çözüm iradesine güveniyor. Bu zamana kadar Kürt siyaseti siyasi iktidarlarla çözüm için muhatap oldu. Bu muhataplıktan bu zamana kadar olumsuz sonuçlar çıktı. Bunda sonra da illa olumsuz sonuç çıkacak anlamına gelmez elbette. Yine hükümetlerle müzakere etmeye devam edecek. Müzakere devletle, Hükümet ile olacak ama ilişki halklarla olacak. Barış halklarla beraber gelecek."
Sosyalistlik-muhafazakarlık tartışması
HDP’nin yeni Eşbaşkanı’na, BDP’den HDP’ye geçişte yaşanan özellikle Kürt muhafazakarların, Türk sol ve sosyalistlerle buluşma projesine yönelik kaygı ve eleştirilerini de sorduk. Yüksekdağ, “Sosyalist gelenekten gelen biri olarak eşbaşkan sıfatıyla Kürt muhafazakarlarla nasıl bir denge tutturacaksınız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Denge zaten var. Bizim dengemizi sağlayan ve sağlayacak olan ortak programda hareket ediyoruz. HDP birleşenlerinin arasında farklılıkların olmadığını iddia etmedik ki. Kürt halk hareketi içinde kendisi muhafakazar olarak tarif edenler var. Aynı bakımdan bu durum; sol, sosyalistler için de geçerli. Aynı olduğumuzu iddia etmedik. HDP asgari müştereklerin partisidir. Bunu unutmazsak, acil demokrasi programımızın zemininde buluştuğumuzu unutmazsak dengeyi sağlamak gibi bir sorunumuz da olmayacaktır. Bu aciliyet, birbirinden farklı birleşenler tarafından görüldüğünü düşünüyorum.”
Kaynak: Al Jazeera