Kürtlerin, HEP’ten, HDP’ye kadar her seçimde fırsat eşitsizliği ile yarıştığını, buna karşı halk ile birlikte referandum çalışmalarını yürüteceklerini belirten HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, “Halkı güzel günler bekliyor. Referandumda son 2 yılın hesabını soracağız” dedi. Referandum seçimlerine sayılı günler kalmasına rağmen hükümetin anket sonuçlarını açıklamadığına işaret eden Yıldırım, “Hiçbir ankette ‘Evet’ oylarının yüzde 45’e dahi ulaşmadığını biliyoruz” vurgusu yaptı.
"Dört koldan..."
dihaber'de yer alan habere göre Yıldırım, bölgede yürütülen referandum çalışmaları, partilerine dönük medya sansürü, Türkiye’nin dış politikası ve cezaevlerinde devam eden açlık grevine ilişkin açıklamalarda bulundu. HDP’nin bileşenleri ile birlikte referandum çalışmalarını hızla sürdürdüklerini belirten Yıldırım, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile birlikte alanlara akan halkın Newroz ile kararlılıklarını ortaya koyduğunu, bu ruhu referanduma taşıyacaklarını kaydetti. Referandum çalışmaları kapsamında halkın “Hayır”da kararlı olduğunu dile getiren Yıldırım, “Çöktürme Planı kapsamında gerçekleştirilen tüm sindirme politikaları halk tarafından bir kağıt gibi buruşturularak çöpe atılmıştır. Halkın bu politikalara karşı direnişini kaybetmediğini, hatta örgütlü güçlerini de harekete geçirdiğine şahit olduk. Biz siyasetçiler de etkinlik çalışmalarımızı, mitinglerimizi hızlandırdık. Artık dört koldan il ilçe seçim otobüslerimiz il il, ilçe ilçe gezip halk buluşmalarıyla bir araya gelecek” dedi.
"Mağduriyet dili kullanmayacağız"
Çalışmalarında mağduriyet dili kullanmayacaklarını vurgulayan Yıldırım, “Son iki yılın hesabı nasıl sorulur, sorumluları yargı önüne nasıl çıkarılır. İç ve uluslararası hukukta insanlık suçuna tekabül edecek uygulamaların AB, BM'de kayıt altına alındığını göz önünde bulundurursak. Güzel günlerin bu halkı beklediğini, özgürlük ve umut, onurlu bir barışı elde etmesi için gereken bedeli verdiğini, özgürlüğü, özyönetimi hak ettiğini ve bunları örgütleyeceğimiz bir süreci paylaşacağız” diye konuştu.
"Hiçbir zaman fırsat eşitliği görmedik"
HDP üzerinde uygulanan medya ve TRT sansürüne dikkat çeken Yıldırım, “Kürtler legal demokraside yer aldığı 1990'dan bu yana geçirmiş olduğu 20'ye yakın seçimin hiçbirinde fırsat eşitliği nasiplenmedi partimize. Halkın Emek Partisi’nden (HEP), HDP’ye kadar medya açısından fırsat eşitliği yaşanmadı. Ama hiçbir zaman bugün kadar bir zapturapt altına alınmak, baskı cenderesine almak koşulunda seçim koşulları yaşamak olmadı. HDP'nin başarı sağladığı 7 Haziran seçimlerinde de fırsat eşitliğini görmedik. Bu partinin arkasında hiçbir zaman medya, iş patronları olmadı. Bunların ikiyüzlü eşitsizlik politikalarına rağmen biz halkımızla yoğun bir çalışma yürüterek süreci örgütleyeceğiz” diye belirtti.
"Hiçbir ankette yüzde 45'e ulaşmıyor"
Referandum seçimlerine sayılı günler kalmasına rağmen hükümetin anket sonuçlarını açıklamadığına işaret eden Yıldırım, “Hiçbir ankette ‘Evet’ oylarının yüzde 45’e dahi ulaşmadığını biliyoruz” vurgusu yaptı.
"1984'ten bugüne bu cümleler ile geldiler"
Bölgede son günlerde artan askeri operasyonlar hakkında da konuşan Yıldırım, şunları söyledi: “2015'in Aralık ayında Cizre ve Sur'da ‘sokağa çıkma yasağı’ ilan edilirken, bir faşizm politikası uygulanmaya çalışıldı. Dönemin Başbakanı Davutoğlu, Nisan, Mayıs 2016'dan sonra hiçbir şekilde Kürt özgürlük hareketinin adını ağza alınmayacak şekilde mezara gömüleceğini söyledi. Biz bu yolun yol olmadığını, güvenlik politikalarıyla Kürt sorununun çözülemeyeceğini söyledik. Şiddetin şiddeti doğuracağını söyledik. Bu ülke Süleyman Soylu gibi çok kişiler gördü. Bu bölgede Kürtlerin hak arama sürecinin silahlı mücadeleye evirildiği 1984'ten bu güne kadar 6 Cumhurbaşkanı, 11 Başbakanı, 13 Genelkurmay Başkanı, 29 İçişleri Bakanı gördü. Hepsi de bu cümlelerle geldiler. Süleyman Soylu sanıyor ki Kürt meselesini ilk kez kendisi terör olarak algıladığı ve ilk kez kendisi güvenlikçi politikalarla sonuç alacağı ilk içişleri bakanı zannediyor. Gitsin kendisinden önceki süreçte çatışmalı sürece tanıklık etmiş 29 içişleri bakanlarının söylediklerine baksın okusun. Belki o zaman nasiplenir.”
"Daha fazla kan dökülmesin diye çabalıyoruz"
Hükümetin askeri operasyonlar ile referandum seçimlerinden sonuç almayı amaçladığını ifade eden Yıldırım, “Daha fazla kan dökülmesin diye çabalıyoruz. Bu akıl dışı uygulamalardan vazgeçmesi gerekiyor. Operasyonlar dönemsel politikalarla da alakalı olduğunu söyleyebilirim. Bir imha konsepti başlatmışlar. Arzulamıyoruz, şiddet şiddeti tetikleyecektir. Bu toprakların kana doyduğunu, bütün meseleleri diyalog yoluyla masada konuşarak çözebiliriz. Referandum ile güvenlikçi politikalar üzerinden sonuç almaya çalışıyorlar” diyerek, hükümet politikalarını eleştirdi.
"Dış politika politikasızlığın sonucudur"
Türkiye’nin dış politikasının ise iç siyasetten bağımsız olmadığını belirterek, dış politikanın dibe vurduğu değerlendirmesi yapan Yıldırım, “Türkiye’de iktidarın dibe vurduğu, elinde referandum argümanının kalmadığı, 18 maddelik pakette halka vaat edebilecek hiçbir söylemin olmadığı ortamda, Hollanda ve İsviçre üzerinden gelişen mağduriyet psikolojisi ne kadar zor durumda olduklarını gösteriyor. Avrupa üzerinden geliştirilen mağduriyet, politikasızlığın ve referandumda sıkışmışlığın hezeyanın bir sonucudur. Bundan mağduriyet çıkmaz. İktidar 16 Nisan’dan sonra Avrupa ülkelerinden tek tek özür dileyecekler” diye ifade etti.