Politika

HDP'li Ayhan Bilgen: 'Evrim'de Endülüs'ün bile gerisine düştük!

"Türkiye’de ders kitaplarıyla ilgili aslında gecikmiş bir iyileştirme ihtiyacı var"

11 Eylül 2017 16:42

Milli Eğitim Bakanlığı, 2017-2018 eğitim yılı müfredatında ‘evrim teorisi’, Atatürkçülük gibi konularda yaptığı ayarlarla tartışmalar sonrasında, konuya ilişkin olarak HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, "Evrim konusu bilgi ile ilgili bir teorinin üzerinden ortaya çıkmış, gelişmiş bir yaklaşımdır. Geçmiş yüzyıllarda da İslam dünyası bu konuyu son derece cesur tartışmıştır.  Bugün o tartışmaların bu kadar gerisine düşmüş olmak bile aslında Türkiye muhafazakarları açısından kaygı verici bur durumdur. Birçok isim geçmişte bu konuyla ilgili oldukça cesur bir tartışmalar yapmış ve evrimle yaratılışın karşı karşıya konmaması gereken birinin biyolojik gerçeklik olarak değerini kabul bir inanç boyutuyla ele alınmasına dair yazılar yazılmıştır. Dolayısıyla böyle en azından Endülüs döneminde ortayı çıkmış yaklaşımların bile gerisine düşmesi bunu  dindarlık, muhafazakarlık adına yapmak  bir teoriye savaş açmak son derece eski bir korkunun yansımasıdır" dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı, 2017-2018 eğitim yılı müfredatında ‘evrim teorisi’, Atatürkçülük gibi konularda yaptığı ayarlarla tartışmaları büyütürken, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alparslan Durmuş’un yeni eğitim-öğretim programına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, "Tornavidaya inanıyor musunuz? Penseye inanıyor musun? Penseyi kullanıyor musun? Evet. Aynı şekilde ben evrime inanıyor muyum? Hayır, evrime inanmıyorum. Ama evrimi kullanıyor muyum, kullanıyorum” dedi.

HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, tartışmalarla başlayan yeni eğitim yılı müfredatı ve evrim teorisine yeni yaklaşımı T24’e değerlendirdi. Geçmiş yüzyıllarda İslam dünyasında evrimle ilgili son derece cesur tartışmalar yapıldığını ifade eden Bilgen, ”Bugün o tartışmaların bu kadar gerisine düşmüş olmak bile aslında Türkiye muhafazakarları açısından kaygı verici bir durumdur” dedi.

Bilgen’in yeni eğitim yılı yeni müfredatına ilişkin değerlendirmesi şöyle:

“STK’lar nefret, ayrımcılık ve önyargıları ayıklama talebini içeren çalışmalar yaptı”

Türkiye’de ders kitaplarıyla ilgili aslında gecikmiş bir iyileştirme ihtiyacı var. Tarih ders kitapları başta olmak üzere çok ciddi akademik çalışmalara yapıldı çeşitli sivil toplum kuruluşları buna dair yuvarlak masalar düzenlediler ve raporlar hazırladılar. Ama bu bugün yapılan yerinde iyileştirme değil tam tersi yönündeki talepleri içeriyordu. Nefret söylemini, ayrımcılığı, önyargıları bu tip sorunlu yaklaşımları ayıklamaya dönük taleplerdi bunlar ne yazık ki bu yönde bir iyileştirmek yapmayıp 15 yılı heder eden ve çocuklarımızın daha çağdaş, demokratik ve özgürlükçü bir zihin dünyasıyla ezberci değil robotlaştıran bir mantıkla değil, düşünmeyi önemseyen ve düşünmeyi özgürleştiren  düzenlemeler yapmadılar.

“Çocuklara bir ideolojik enjekte etmeyi eğitim sanıyorsanız baştan kaybetmişsiniz”

Yapılan aslında geçmişteki hataların bir başka versiyonuyla tekrar edilmesidir. Bunu kim adına hangi eksende yapıldığı değil önemli olan. Orada çocuklara bir ideolojik enjekte etmeyi eğitim sanıyorsanız zaten baştan kaybetmişsiniz demektir. Neyi enjekte ettiğinizin de  çok anlamı kalmaz. Dogmatik bir yaklaşımla ancak otoriter bir toplum ortaya çıkarılır yöne özgürlüklerden korkan bir kuşak yetiştirmiş oluruz sadece. Türkiye’nin tam tersine çoğulculuğa, özgürlüklere ihtiyacı var bu anlamda müfredatta çok daha köklü, uzlaşmaya dayalı bir mantığın bir tutumun müfredata yansımasına ihtiyaç var. Bunda geç bile kalındı. Bugün yapılan sadece rövanşist yaklaşımın eseridir.

“Evrim konusu bir inanç konusu değildir”

Evrim konusu bilgi ile ilgili bir teorinin üzerinden ortaya çıkmış, gelişmiş bir yaklaşımdır. Geçmiş yüzyıllarda da İslam dünyası bu konuyu son derece cesur tartışmıştır.  Bugün o tartışmaların bu kadar gerisine düşmüş olmak bile aslında Türkiye muhafazakarları açısından kaygı verici bur durumdur. Birçok isim geçmişte bu konuyla ilgili oldukça cesur bir tartışmalar yapmış ve evrimle yaratılışın karşı karşıya konmaması gereken birinin biyolojik gerçeklik olarak değerini kabul bir inanç boyutuyla ele alınmasına dair yazılar yazılmıştır. Dolayısıyla böyle en azından Endülüs döneminde ortayı çıkmış yaklaşımların bile gerisine düşmesi bunu  dindarlık, muhafazakarlık adına yapmak  bir teoriye savaş açmak son derece eski bir korkunun yansımasıdır.