HDP Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca, Kürtçe'nin koruma altına alınarak yeni nesillere güvenle aktarılmasının sağlanması amacıyla TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi. 21 Şubat gününün “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul edildiğini hatırlatan Uca, “Ülkemizde çok yönlü ve sistematik baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan dillerden biri Kürtçedir” dedi. Yapılan son araştırmalara dikkati çeken Uca, Kürtçenin Türkiye’de bir kuşakta kaybolma hızının yüzde 16 olduğunu ifade etti ve “AKP iktidarının yıllardır, 'Bizim dönemimizde inkâr ve asimilasyon politikaları bitti' söylemine rağmen, bu iktidarın farklı dil ve kültürlere yönelik inkâr ve baskıları devam etmekte; aynı iktidar asimilasyon politikalarını yeniden üreterek devreye sokmaktadır” açıklamasını yaptı.
HDP’nin Kürtçe’nin korunmasına dönük Meclis Araştırması önergeleri şöyle:
Her dilin insanlığın ortak mirasının vazgeçilmez bir parçası olması dolayısıyla, anadilini konuşmak insanın doğuştan edindiği doğal haklardan biridir. Ancak ülkemizde Türkçe dışındaki bütün diller üzerinde çok yönlü ve sistematik baskılar devam etmektedir. OHAL’in ilan edildiği Temmuz 2016 tarihinden bugüne kadar, Kürtçe üzerindeki baskı ve inkâr pratiklerinin açığa çıkarılması, Kürtçe yayın yapan basın kuruluşlar ile Kürtçe eğitim yapan kurumların maruz kaldığı sorunların yerinde tespit edilmesi, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve Kürtçenin koruma altına alınarak yeni nesillere güvenle aktarılmasının sağlanması amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırılması açılmasını arz ve talep ederiz.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, dillerin insanlık için taşıdığı öneminden hareketle 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü, “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etmiştir.
Mezopotamya, geçmişten bugüne kadar çok sayıda farklı dilin bir arada yaşadığı; dilsel çeşitliliğin yaygın olduğu bir coğrafyadır. Türkiye, Kürtçe, Lazca, Çerkesce, Pomakça, Abhazca, Romanca, Tatarca, Hemşince gibi yaklaşık 40 farklı dil ile onlarca farklı lehçenin konuşulduğu bir mekandır. Dilsel çeşitlilik bu toprakların tarihsel ve kültürel zenginliğinin en önemli göstergesi ve ortak yaşam güvencesidir. Ancak, “tek dil” ve “tek millet” ideolojisinin hâkim olduğu Türkiye’de, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, Türkçe tek resmi dil olarak kabul edilmiş ve toplumun bütün alanlarında hegemonyasını sürdüregelmiştir. Türkçe dışındaki diğer tüm diller tehdit olarak görülmüş, ötekileştirilmiş; inkâr ve asimilasyon politikalarına maruz bırakılmıştır. Farklı dillere yönelik tesis edilen ve uygulamaya konulan bu dışlayıcı politikalar sonucu, bugün konuşulan dillerin büyük bir kısmı yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bir dil ait olduğu topluluğun üyeleri tarafından, okullarda, devlet kurumlarında, medyada kuruluşlarında, sokaklarda yaşamın sürdüğü her alanda özgürce konuşulduğu, varlığı yasal güvence altına alındığı ve onu güçlendiren kurumların işlev halinde olduğu koşullarda hayatta kalabilir ve yeni nesillere güvenle aktarılabilir. Ancak, Türkiye’de onlarca dilin yok olma tehlikesine karşın, bu diller hala kamusal alandan tamamen dışlanmakta ve bunların korunması için yasal ve pratik herhangi bir tedbir alınmamaktadır.
Ülkemizde çok yönlü ve sistematik baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan dillerden biri Kürtçedir. Yapılan son araştırmalara göre Kürtçenin Türkiye’de bir kuşakta kaybolma hızı %16’dır. AKP iktidarının yıllardır, “Bizim dönemimizde inkâr ve asimilasyon politikaları bitti.” söylemine rağmen, bu iktidarın farklı dil ve kültürlere yönelik inkâr ve baskıları devam etmekte; aynı iktidar asimilasyon politikalarını yeniden üreterek devreye sokmaktadır.
OHAL ilan edildikten sonra günlük Kürtçe yayın yapan tek gazete olan Azadiya Welat, Kürtçe yayın yapan ya da Kürtçe programlara yayın akışında yer veren İMC TV, Zarok TV, Jiyan TV, Azadi TV, Van Tv ve TV10, Kürt haber yayınlayan JINHA, DİHA gibi ajanslar, Kürtçe anadilinde eğitim veren tek okul olan Ferzad Kemanger İlkokulu, Kürtçe eserler veren Kürt Yazarlar Birliği ve Kürt kültürünü araştırma ve geliştirme amacıyla faaliyet yürüten ve Kürt dilini öğrenmesine yönelik halk eğitim programları geliştiren Kürdî-Der, 1990’larda kurulup tüm zorluklara rağmen Kürt dilinin gelişiminde çok önemli katkıları olan ve bu yönlü çalışmalar yürüten İstanbul Kürt Enstitüsü kapatılmıştır. Kayyum atanan belediyeler Kürtçe hizmet veren kreşler kapatılmış, Kürtçe oyunlar sahneleyen şehir tiyatrolarının sözleşmeleri feshedilmiş ve çok sayıda Kürtçe kurum, park, sokak ve cadde isimleri Türkçe isimlerle değiştirilmiştir.
Kürtçe Kürdistan başta olmak üzere Ortadoğu ve bütün dünyada binlerce yıldır yaşayan milyonlarca Kürt tarafından konuşulan; Kürtlerin kimliğini ve varlığını temsil eden, kadim Mezopotamya coğrafyasının temel değerlerinden biridir. Kürtçeyi baskı altına alan çok yönlü pratiklerin açığa çıkarılması ve Kürtçenin koruma altına alınarak yeni nesillere güvenle aktarılmasının sağlanması amacıyla bir Meclis araştırılması açılmasını arz ve talep ederim.