Halkların Demokratik Partisi (HDP), 23 Haziran’da Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla yenilenecek İstanbul seçimi için sahaya iniyor. Parti Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, MYK, PM üyeleri ve milletvekilleri 23 Haziran'daki seçim öncesi çalışmalara başlayacak. HDP Sözcüsü Günay Kubilay, İstanbul seçiminin darbe ve demokrasi ikilemi içinde, demokrasi referandumuna dönüştüğünü belirterek, "HDP’nin de varoluş gerekçesi olan emek, barış, demokrasi, özgürlükler ve eşitlik temel ilkeleri doğrultusunda biz de bu referandumda tüm enerjimiz, emeğimiz ve imkanlarımızla demokrasinin yanında yoğunlaşacağız" ifadesini kullandı.
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında “İstanbul seçimi bizim için Şırnak, Muş, Bağlar seçimi” dedi, YSK’nin 250 sayfalık hukuksuzluğuna karşı seçimde 250 bin fark atma çağrısı yaptı. HDP Örgütlenme Komisyonu bu çağrı doğrultusunda İstanbul için bayram sonrası iki haftayı içeren bir kampanya için hazırlıklara başladı. Taslak aşamasındaki çalışmaya göre 23 Haziran’a kadar HDP Eş Başkanları, MYK, PM üyeleri, milletvekillerinin katılacağı programlar yapılacak. Bayramdan sonra yoğunlaşacak programlar kapsamında halk buluşmaları olacak, ev ev, sokak sokak yerel seçimin ruhuna uygun etkinlikler organize edilecek.
"HDP adayı seçime giriyormuş gibi çalışacağız"
Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre HDP sözcüsü Günay Kubilay İstanbul seçimiyle ilgili, “İstanbul’da bizzat HDP’nin adayı seçime giriyormuş gibi son derece organize, planlı bir çalışma içine gireceğiz” dedi, bunun nedenlerini şöyle anlattı:
“İstanbul seçimi sadece İstanbul seçimi olmaktan çıktı. İstanbul’da sadece Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasına el konulmadı, sadece İstanbul’un iradesi çalınmadı. Türkiye’de askeri darbelerin dışında tüm aksaklıklara karşın iyi-kötü sandıkla gelenin sandıkla gittiği bir gelenek vardı. Şimdi başka bir gelenek başlıyor. İktidar gücünü elinde bulunduranlar seçimi kaybettiklerinde iktidar gücünü kötüye kullanarak, devletin imkanlarını arkalarına alarak bir seçim kazanmak için her türlü gayri meşru yol başvuruyor. İstanbul’da YSK eliyle bir sandık darbesi yapıldı. Artık İstanbul seçimi herhangi bir belediye başkanlığı seçimi olmanın ötesinde. İstanbul seçimi darbe mi demokrasi mi ikilemi içinde, demokrasi referandumuna dönüştü. HDP’nin de varoluş gerekçesi olan emek, barış, demokrasi, özgürlükler ve eşitlik temel ilkeleri doğrultusunda biz de bu referandumda tüm enerjimiz, emeğimiz ve imkanlarımızla demokrasinin yanında yoğunlaşacağız. İstanbul halkının gasp edilmiş iradesinin tekrar sandıktan çıkması için gereken çabayı göstereceğiz.”
"İmamoğlu ortak bir vicdan oldu"
AKP adayı Binali Yıldırım ile CHP adayı Ekrem İmamoğlu arasında geçecek İstanbul yarışında HDP’nin kampanya söylemi de merak konusu. İstanbul seçiminin Ekrem İmamoğlu ötesinde bir durum olduğunun altını çizen Kubilay, “İmamoğlu demokrasi arayışında olanlar açısından, demokratik zeminde yürümek isteyenler açısından ortak bir vicdan haline gelmiştir. Bir belediye başkanlığı ötesinde bir durum var. Biz referandum diyoruz. Biz bir politik parti olarak CHP’yi tercih etmiş değiliz. Bizim 31 Mart İstanbul stratejimiz devam ediyor. AKP-MHP iktidar bloku kaybettikçe Türkiye’de demokrasi kazanacak teziyle hareket ediyoruz. Nitekim İstanbul’un iradesinin gasp edilmesi de bunu doğruladı. Herkesin demokrasiye sahip çıkması lazım” dedi.
İstanbul Seçimi için mele adımı: Çaresizlik
31 Mart seçimlerinde olduğu gibi 23 Haziran’da yenilenecek seçimler için de Kürt oylarının kilit olacağı yorumları yapılıyor. AKP’nin 31 Mart’ta oy kullanmayan muhafazakar Kürt seçmeni etkilemek için bölgeden yüzlerce meleyi (din adamı), İstanbul’a getirdiği belirtiliyor. Seçim sürecinde yapılan bu hesapları “Kürtlere saygısızlık” olarak nitelendiren Kubilay şunları söyledi:
“Kürtler inançları, özgürlükleri, kimliklerinin, politik haklarının tanınması, eşit halklar olarak bir arada yaşamak için mücadele ediyor. Bu acılar içinde yoğrularak yapılan demokrasi mücadelesi içinde olgunlaşmış bir halk Kürt halkı var. Şimdi Kürt halkını “melle”rle, aşiret reisleri ile manipülasyonlarla sandığa götürüp oluşmuş politik bilincinin, tercihlerinin, geleceğe dair projeksiyonlarının dışında oy kullandırtılması bence zor. Buradan ortak demokratik geleceği örmek de mümkün değildir. Kürt halkı eşit koşullarda, kendi dili, kültürü, inancıyla Demokratik Cumhuriyet koşullarında birlikte yaşamak istiyor. Bu taleplere cevap vermek yerine çeşitli manipülatif girişimlerin ne anlamı olabilir. Seçimsiz demokrasi olmaz ama demokrasi sadece sandığa indirgenemeyecek kadar geniş bir yönetim biçimidir. Bu çabaların anlamsız, gereksiz ve de çaresizlik olduğunu düşünüyorum.”