Ekonomi

Bütçe Meclis'te kabul edildi: "Mehmet Şimşek 5,5 yıl sonra bütçe görüşmelerinde; gittiğiniz gün de ekonomi iyi değildi, şimdi tam bir enkaz devraldınız"

"Bu enkazın başrol oyuncuları Cumhurbaşkanı ve Berat Albayrak; yardımcı oyuncuları Şahap Kavcıoğlu ve Nureddin Nebati"

20 Aralık 2023 23:30

Güncelleme: 21 Aralık 2023 02:01

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2024 yılı bütçesi Meclis'te kabul edildi. Görüşmeler sırasında Genel Kurul'da konuşan İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, 5,5 yıl aradan sonra TBMM Genel Kurulunda bütçe görüşmelerinde yer aldığını ifade etti.

"Fakat gittiğiniz gün de ekonomi iyi değildi, aslında biz o zaman da çok eleştiriyorduk ama şimdi tam bir enkaz devraldınız; zannediyorum bunun farkındasınızdır" diyen Usta, "Bu enkazın başrol oyuncuları var, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Berat Albayrak; yardımcı oyuncuları var, Şahap Kavcıoğlu ve Nureddin Nebati. Bir de Mehmet Muş var ama o bir şey yapmadı aslında, o yapılanları söyledi, ona da 'ses, ışık' filan diyebiliriz. Mehmet Muş'un fonksiyonu da o oldu maalesef" ifadelerini kullandı.

CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, "Bu borçla, bu faiz yüküyle nasıl baş edeceksiniz, bütçe açığını nasıl aşağıya çekeceksiniz?" diye sordu. CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere,  "Yolsuzlukların en büyük kaynağı bu ihale sistemi. Türkiye 2002 yılında yolsuzluk endeksinde 64'üncü sıradaydı; 2022 şeffaflık endeksine göre 101'inci sırada" ifadelerini kullandı. 

AKP'li Hüseyin Altınsoy, emtia fiyatlarındaki artışın, tedarik zincirindeki bozulmaların küresel ekonominin yavaşlamasına neden olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisinin büyüme eğilimini sürdürdüğünü işaret eden Altınsoy, "Para ve maliye politikalarının eş güdümlü yürütülmesiyle 2024 yılının ortasından itibaren dezenflasyon süreci başlayacak ve fiyat istikrarı tesis edilecektir" diye konuştu.

DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise konuşmasına Kürtçe sözlerle başladı. Gergerlioğlu Kürtçe ana dil üzerine de konuştuktan sonra DEM milletvekillerinin hükümete yönelik eleştirilerine cevap vermek için söz alan AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta ise, "Türkiye'nin tarihini, kürsüden çıkıp 'katliam tarihi' diyerek kimse kirletemez, bu ülkenin şanlı ve şerefli tarihine kimse bir laf söyleyemez. Hele ki bu lafı söyleyenler, terör eylemlerine, PKK'ya destek vererek, Kandil'den talimat alarak söyleyenlerse hiç itibar görmez, kimse buna değer vermez. Kandil'den talimat alarak, kendi maaşlarını bile Kandil'e gönderen, bu millete hizmet etmek için seçilip bu milletvekili kürsülerine oturanların bize akıl vermek, ders vermek haddi değildir" ifadelerini kullandı. 

DEM Partili Saruhan Oluç, Usta'ya tepki göstererek, "Kayıtlara geçsin" diye seslendi.

"Sayın Bakan birtakım geziler yapıyor ama Türkiye'ye bir sermaye girişi yok" eleştirilerine yanıt veren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, "Seyahatlerimin hemen hemen hepsinde ana gündem maddelerinden bir tanesi yeşil ve dijital dönüşüm olmuştur. Biz hiç kimseden kaynak istemedik, hiç kimseden para istemedik, Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok" dedi. Daha sonra soru cevap bölümünde bu ifadelerine açıklık getireceğini söyleyen Şimşek, "Bizim, 'ikili ilişkiler çerçevesinde kaynağa ihtiyaç yok' demek istedim" diye konuştu. 

TIKLAYIN - Bakan Şimşek: Hiç kimseden kaynak istemedik, para istemedik; Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok

IKLAYIN - TBMM Genel Kurulu'nda DEM Parti ve AKP milletvekilleri arasında “FETÖ ile fotoğrafın var" tartışması


TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ başkanlığında, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın bütçesini görüşmek üzere toplandı. Bakanlığın 2024 yılı bütçesi, görüşmelerin sonunda TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

Milletvekilleri, bütçe görüşmeleri sürerken  gündeme ilişkin kürsüde şöyle konuştu:

"En önemli konu faiz giderleri"

Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, şunları söyledi:

"Konsolide bütçe büyüklüğü 11 trilyon 89 milyar, bütçe gelirleri açısından da 8,4 trilyonluk bir vergi geliri hedeflenmiş. Bütçe açığı ise 2 trilyon 651 milyar olarak öngörülmüş. Genel bütçenin içerisinde Maliye Bakanlığı bütçesine baktığımız zaman da genel bütçenin yaklaşık yüzde 41'ini Maliye Bakanlığı bütçesi oluşturuyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın içerisinde de en önemli konu faiz giderleri. 1 trilyon 254 milyarlık bir faiz gideri söz konusu, bu da Maliye Bakanlığı'nın yaklaşık yüzde 27'sine tekabül ediyor. Bütçe büyüklüğünün yüzde 11'ine, vergi gelirlerinin de yüzde 14,86'sına tekabül ediyor.

Bu bütçede borç, ana para, faiz ve bütçe açığı en önemli noktalardan biri. Bu borçla bu faiz yüküyle nasıl baş edeceksiniz? Bütçe açığını nasıl aşağıya çekeceksiniz, istihdamı artırıcı, ihracatı artırıcı, yatırımı geliştirici projeleri hayata geçirmeniz lazım. Sabit sermaye yatırımlarını da ülkeye çekmeniz lazım. Bakıyoruz gri listedeyiz. 21 Kasım 2022 tarihinde Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ülkemizi gri listeye almış. Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla ilgili mücadelede yetersiz kalındığı için alınmış. Uluslararası suç örgütleri, uyuşturucu baronları, suç işleyen kırmızı bültenle aranan kişiler ülkemizde cirit atmışlar.

"Söylemlerinizin eyleme dönüşmesi gerekiyor"

Buradan çok kısa bir süre önce bir liste paylaşmıştım. Bu liste yaklaşık 2 metrelik bir listeydi. 'Emniyet güçlerimiz, güvenlik görevlilerimiz bu uluslararası suç örgütleriyle yeterince mücadele etmeye çalıştı' diyorlar. Ama sizin de ifadenizle bu gri listeden çıkmak için maliye politikası ve para politikası tedbirlerinin uygulanması gerekiyor. Söylemlerinizin eyleme dönüşmesi gerekiyor ki bu sabit sermaye yatırımlarını ülkemize çekebilelim.

Toplanan gelirlerin 1 trilyon 28 milyarlık kısmı deprem harcamalarında kullanılacak. Geçmişte dönemde 1999 yılında yaşanan deprem sonrasında ihdas edilen deprem vergileri oldu. Buradan da AKP iktidarı döneminde yaklaşık 36,2 milyar dolarlık bir vergi geliri toplandı. Bunlar toplandı ama nerelere harcandı? Otoyola harcanmış, demir yollarına harcanmış, havaalanlarına harcanmış. 2011 Van'daki depremden sonra Sayın Bakan size sorulan soruya verilen bir cevap bu. 6 Şubat depreminden sonra görüyoruz ki; bu kadar can ve mal kaybından sonra bu tip harcamalar olmuş mu? Bu konuda vicdanen bir rahatsızlık duyuyor musunuz? Çünkü bu 1 trilyon 28 milyarlık harcamanın tarafınızdan özellikle çok sağlıklı bir şekilde izlenmesi ve kontrol edilmesi önem arz ettiği için soruyorum.

"Kurumlar kullandıkları kredileri geri ödemek zorundalar"

Demir yollarına, depremle ilgili toplanan vergilerden harcamalar olmuş ama sadece Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına buradan harcama olmamış. Aynı zamanda bütçe kanunun 12. maddesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verilen bazı borçlanma yetkileri var. Bu yetkiler de aşağı yukarı 645 milyar TL civarında. Bu çok önemli bir yetki. Buradaki borçlanma yetkisinden TCDD'ye de proje finansmanıyla ilgili borç verilmiş. Fakat 79 sayılı bir kanun geldi önümüze orada gördük ki burada kullanılan kredilerin, anapara ve faizlerin silindiğini gördük. Ama Hazine ve Maliye Bakanlığı bu borçları ödemek zorunda. Kurumlar kullandıkları kredileri geri ödemek zorundalar. Hazine kefaletiyle aktarılan paranın zamanında ödenmesi gerekir. Burada böyle olmamış. Bilançodan anapara ve faizler silinmiş, silinmekle de kalmamış ödenmemiş sermaye sayılmış. Bu aynı zamanda bir özelleştirmeye de hazırlık gibi tarafımızdan görünüyor.

Makro finansal istikrarın sağlanması enflasyonla mücadele edilmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi sizin ifadenizde geçiyor. Baktığımız zaman enflasyonla yeterince mücadele edilmediğini görüyoruz. Daha dün akşam akaryakıta çok önemli bir zam geldi, gelmeye de devam edecek. Maliyet enflasyonu tetiklenecek, enflasyonla mücadele konusunda sıkıntı yaşayacağımız önümüzdeki dönemde de görülüyor. Vergi gelirlerinin yüzde 68,5'i dolaylı vergilerden oluşuyor. Dolaysız vergiler düşük kalmış. Dolaylı vergiler kabul edilebilir bir durum değil. Az kazanandan da çok kazanandan da aynı verginin alınması söz konusu. Dolayısıyla gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da artıracak. Vergi dilimlerinde de çalışanlar açısından haksız bir durum var. Sadece yeniden değerleme oranı kadar artırıyorsunuz. Vergi dilimlerinde de ayarlama yapılması lazım.

"Ülkemiz bir hiperenflasyon yaşıyor"

Emeklinin durumu perişan. İkramiyeyi verdiniz, çalışana da verilecek. 23 milyarlık bir rakamdı baştan çalışan emeklilere de verilebilirdi. Sadece Kur Korumalı Mevduatın 2024 Haziran'a kadar buradaki vergi istisnasından ülkeye olan maliyeti zaten 20 milyar, geçen yıl 60 milyardı. Emeklimizin durumu perişan, çiftçimizin durumu perişan, çalışanlar, asgari ücretliler, esnaflar gerçekten büyük bir sıkıntı altında, enflasyon altında eziliyorlar. Ülkemiz bir hiperenflasyon yaşıyor. Reel sektörde de çok büyük krizler var. Reel sektördeki KOBİ'ler özellikle finansmana ulaşamıyor. Faiz oranları yüksek, aynı zamanda tahsis konusunda sıkıntılar var.

İhracatı artırmamız lazım, ihracatla ilgili olarak önümüzdeki dönem içerisinde Avrupa Birliği'nde başta Almanya'da olmak üzere bir sürü AB ülkesinde resesyon var. Resesyonla boğuşacağız. İhracat gelirlerindeki hedefimizin de önümüzdeki dönemde buradan tutmayacağını size özellikle ifade edelim. Zor ve sıkıntılı bir dönem bizi bekliyor. Vatandaşımızın omuzunda çok büyük yük var. Bu yükün kaldırılması için önümüzdeki dönemde işsizlik artacak, fiyatların genel seviyesi yükselecek, kur yükseliyor, faiz yükseliyor ve refah kaybı oluyor. Bunların önüne geçilmesi ve önlemlerin alınması gerekir. Bu bütçe sermayenin, yandaşın yanında, emeklinin, çiftçinin, esnafın, çalışanın, öğretmenin, polisin, mavi yakalının, beyaz yakalının yanında bir bütçe değil. Enflasyon altında ezilmiş bir halk kitlesiyle karşı karşıyayız."

TBMM Genel Kurulu'nda DEM Parti ve AKP milletvekilleri arasında “FETÖ ile fotoğrafın var" tartışması

TBMM Genel Kurulu’nda, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin görüşmeleri sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri ile AKP milletvekilleri arasında tartışma çıktı. DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kendisini ve partisinin milletvekillerini "Kandil'e maaşlarını yollamakla" itham eden AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta'ya "Kayseri Melikgazi Yurdu'nun önünde cemaat üyeleri ile fotoğrafın var. Şimdi o fotoğrafları çıkarttırma bana" dedi. Şahin Usta ise öyle bir fotoğrafı olmadığını belirterek "Bana attığı bu iftira, yalan üzerinden bu kürsünün dilini kötüye kullandığı için, Ömer Gergerlioğlu'na Meclis'e ceza verilmesini talep ediyorum" diye konuştu. Verilen arada iki partinin milletvekilleri birbirinin üzerine yürüdü. Şahin Usta, "Benim öyle bir fotoğrafım yok" derken; Gergerlioğlu, telefonunu göstererek "Attığın tweet duruyor" diye karşılık verdi.

TIKLAYIN - TBMM Genel Kurulu'nda DEM Parti ve AKP milletvekilleri arasında “FETÖ ile fotoğrafın var" tartışması

 

 

CHP'li Tutdere: Yolsuzlukların en büyük kaynağı bu ihale sistem

Söz alan CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere, şunları söyledi:

"Kamu ihaleleri Ak Parti’nin en sevdiği ama Türkiye’nin de en sorunlu alanı. AK Parti’nin özellikle yirmi bir yıllık iktidarları döneminde en çok uğraştığı, en çok ayarlarıyla oynadığı kanun Kamu İhale Kanunu. İhale Kanunu AK Parti’den çok çekti. İhale Kanunu aslında AK Parti’yle yaşıt bir kanun ancak ne hikmetse bu iktidar yirmi bir yıllık süresi içerisinde bu kanunda tamı tamına 189 defa değişiklik yaptı. Demokrasilerde ihalelerin temel dayanağı şeffaflıktır, rekabet edebilirlik ilkesidir. AK Parti iktidarı bu kanundaki bu düzenlemeleri bunun için mi yaptı? Önce bu düzenlemelerle istisna maddesinin kapsamını genişlettiler, bir sürü kurumu bu kanunun kapsamının dışına attılar. Ondan sonra da 21 yani pazarlık usulü, yeni bir şey icat etti AK Parti, kanunda olmayan; davet usulünü esasmış gibi uygulamaya başladılar.

Esas olan açık ihale usulüdür ama AK Parti’nin yaratmış olduğu Türkiye'de esas olan pazarlık usulü, davet usulü. Bu alanda ülkemiz açıkça ihaleler yoluyla soyuluyor. 2022 yılında 75 bin 224 ihale yapılmış. Bu ihalelerin 23 bin 878’ini pazarlık usulüyle yapmışlar; bu ihalelerin içerisinde 21/b’ye göre yapılan ihale oranı yüzde 91. 2023 yılının ilk altı ayında yine 8 bin 18 ihale pazarlık usulüyle yapılmış, oran yüzde 97,51. Burada, artık AK Parti kanun tanımıyor. Ne yapıyor? Davet usulüyle yandaşlarını çağırıyor, ihaleleri peynir ekmek gibi veriyor. Kanun der ki: 'Eğer doğal afet varsa, eğer idarenin öngöremediği bir durum varsa 21/b’ye göre yaparsınız.' Daha geçen hafta Türkiye’nin başkentinde, Ankara’da adliye ihalesi yapıldı. Bu ihaleyi pazarlık usulüyle, davet usulüyle yaptılar.

Bu ihale tamı tamına 24 milyar TL’lik bir ihale yani ilgili bakanlığın bütçesinin onda 1’i oranında bir bedele sahip. Açtık baktık kim almış ihaleyi? Sarayın firması Rönesans. Kimi davet etmişler? Kalyon. Kimi davet etmişler? Limak. 3 ortak yan yana gelmiş, gitmişler, birlikte pastayı almışlar. Nerede burada rekabet? Bu ihale 8 Aralıkta yapıldı. Ankara'da deprem oldu mu? Doğal afet oldu mu? Peki, niye bu ihaleyi siz pazarlık usulüyle yapıyorsunuz? Milletin parasını kendi müteahhitlerinize peşkeş çekiyorsunuz; siz bu ihaleleri yaptıkça, yandaşlarınıza parayı aktardıkça bu milletin hazinesi boşalmaya ve açık vermeye devam eder. Sayın Şimşek, siz çalışıyorsunuz ama buradan bütçeye hortumlar bağlanmış. Bu hortumlar kesilmezse bu bütçe açık vermeye devam edecek, gençlerimiz, çocuklarımız işsiz kalmaya devam edecek, gençlerimiz geleceğini yurt dışında aramaya devam edecek.

"4Y ile boğuşuyor ülkemiz"

Türkiye 2002 yılında yolsuzluk endeksinde 64’üncü sırada. 2022 şeffaflık endeksine göre 101’inci sırada. Yolsuzluklar içerisinde boğulan bir Türkiye. İşte, Ak Parti’nin Türkiye’yi getirdiği durum, yolsuzluklarda 101’inci sıradayız. 2002 yılında 'Biz 3Y ile mücadele edeceğiz' diye geldiler, şimdi, 3Y yetmedi, yanına bir tane daha koydular, yandaşları da koydular, 4Y ile boğuşuyor ülkemiz. Bu iktidar yandaşlarına, müteahhitlerine bile kaymaklı ihaleler verirken 6 Şubat depreminde 50 bin kişiye 2 metre kefeni veremedi, bir ceset torbası veremedi. Paraların nereye gittiği, işte, bu pazarlık usulü, davet usulü ihalelerden anlaşılıyor. Şu anda Türkiye’de 579 bin 863 kişi konteynerde yaşıyor. İktidar olarak bu konteynerlerden 5 bin lira kira alıyorsunuz kira. Bundan utanmanız lazım. Bu rant düzeni değişecek. Biz bu rant düzenini değiştireceğiz ve halkın bütçesini yapacağız."

CHP'li Öztrak: Bir nesli kaybediyoruz, bunun telafisi yok 

Bakanlığın bütçesi üzerine söz alan CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, şunları söyledi:

"Bugün yaşadığımız sıkıntıların kökleri bundan 10 yıl öncesine dayanıyor. Erdoğan'ın, 'Alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım' dediği 2014'ten bu yana ülkemiz de, milletimiz de günyüzü görmedi. Saray 10 yılda devlet ve ekonomi yönetiminde kriz üstüne kriz çıkardı. Başbakanken el ele verip, adaletin terazisini birlikte bozduğu ortağı 2016 yılında darbeye kalkıştı, milletimiz darbeyi önledi. Erdoğan, 'Fırsat bu fırsat' dedi. Önce OHAL ilan etti sonra baskın Anayasa değişikliğiyle ucube tek kişilik rejimi millete dayattı. Bugün Erdoğan yine bildiğini okumaya devam ediyor. Tarikatların, cemaatlerin devletin kılcal damarlarına girmesine yine göz yumuyor. Bakanları bunlarla protokoller yapıyor.

Erdoğan otoriterleştikçe, hukuk devletinden uzaklaştıkça milletimizin geliri de güneş görmüş kar gibi eriyor. 2023'e geldik kişi başına gelirimiz hala 2013'ün altında. Sarayın kibri yüzünden koskoca bir 10 yılı kaybettik. Son yıllardaki hormonlu büyüme enflasyonu ve cari açığı azdırdı, milletimizin büyük çoğunluğunu dışladı, orta direği çökertti ama bu kürsüden Cumhur İttifakı sözcüleri bu sağlıklı büyümeyle övünebiliyorlar. UNICEF'in raporuna göre çocuk yoksulluğu sıralamasında Kolombiya ile birlikte en alttayız. Gençlerimiz yurt dışına kaçıyor. Bir nesli kaybediyoruz, bunun telafisi yok. Son yıllarda şirket karları rekorlar kırarken, hükümetin yanlış politikaları sonucunda emeğin milli gelirden aldığı pay düşüyor.

"Çalışanların yarıdan fazlası açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkum"

Çalışanların yarıdan fazlası açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkum. Bu ülkede enflasyon yüzde 60'ın üzerinde. Dünya enflasyon liginde 5'inciyiz. Asgari ücret yılda bir kaç kez belirleniyor ama yüksek enflasyon nedeniyle en çok 2 ay dayanabiliyor, açlık sınırının altına düşüyor. Sonra da hükümet 'bu yıldan itibaren asgari ücreti yılda bir kez belirleyeceğim' diyebiliyor. Bu enflasyonun faturasını çalışana kesmektir. Bu düzende milletimizin cüzdanı boşalırken, kara paracıların, faiz lobilerinin, döviz baronlarının, 5'li çetelerin, yandaş müteahhitlerin kasaları doluyor. Hükümetin varlık barışlarıyla ülkemiz, dünyanın kara para yıkama makinesine döndü. Kara paracılar geldi, dürüst yatırımcı bırakın yeni yatırımı olanı da kapatıp gitti. Hükümet Türkiye'yi Uganda'yla, Tanzanya'yla, Mozambik ile birlikte Mali Eylem Görev Gücü'nün gri listesine düşürdü.

Sayın Şimşek'in gelir gelmez ilk işi, 'Türkiye'yi bu listeden çıkaracağız' demek olmuştu. Ama aylar geçti. Türkiye hala para aklayan, terörün finansmanına engel olamayan ülkelerin izlendiği gri listede. Vitrin değişikliğiyle ülkeye akacağı söylenen milyarlarca dolarlık yatırımlarda haliyle gelmiyor. Çünkü güven yok. Yatırımcılar Erdoğan'ın vitrine koyduğu Hazine ve Maliye Bakanı’nı daha bir kaç yıl önce Halk Bankası'nı dolandırmakla suçladığını biliyor. 2014'ten bu yana 5 yıllığına atadığı Merkez Bankası Başkanlarını laf dinlemedikleri için 6 defa yani bir buçuk yılda bir değiştirdiğini biliyor. Damadıyla bir olup 2018 seçimlerinde Merkez Bankası'nın kasasındaki 128 milyar doları bankanın arka kapısından tüm kuralları çiğneyerek buharlaştırdıklarını da anımsıyor.

"Herkes biliyor geminin su aldığını"

'Faiz sebep, enflasyon sonuç' keramatiyle enflasyonu hortlattığını, paramızı pul ettiğini, son seçim döneminde de döviz kurunu tutmak için Merkez Bankası'nın kasasından bir 199 milyar dolar daha boşalttığını, dövizler bitince de ekonominin başına Kur Korumalı Mevduat denen belayı musallat ettiğini hiç kimse unutmuyor. 'Faiz Nass’tır, Nass ortadayken sana bana ne olur' diyen Erdoğan son 21 yılda faiz lobilerine milletin kesesinden her yıl 27 milyar dolar, her ay 2 milyar 227 milyon dolar, her gün 73 milyon 251 bin dolar, her saat 3 milyon 52 bin dolar faiz ödedi. Erdoğan'ın 21 yılda ödediği toplam 559 milyar dolar faiz kendisinden önceki hükümetlerin 28 yılda ödediği faizin tam iki katı. Herkes biliyor zarların hileli olduğunu, bu oyunda fakir fakir kalır, zengin zenginleşir. Herkes biliyor geminin su aldığını ve kaptanın yalan söylediğini ama herkes cebine konuşuyor.

Saray yatırımcıya güven vermiyor. Güven olmadıkça da ekonomide istikrarı sağlamanın faturası yükseliyor. Yeni ekonomi kadrosu iş başına geldikten sonra faizleri 5'e katladı ama temiz para gelmedi. Paramızın değer kaybı durmadı, enflasyon düşmedi, yönetim de patinaja başladı. Şimdi bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. Sayı Şimşek çıkıyor büyükşehirlerde kiraların düştüğünü söylüyor, ertesi gün Merkez Bankası Başkanı Erkan, 'İstanbul'da kiralar Manhattan'dan daha pahalı, annemlere yerleşmek zorunda kaldık' diyor. Bakan çıkıyor 'çekirdek enflasyon düşüyor' diyor, başkan çıkıyor, fiyatları TÜİK yerine apartman görevlisi Sadık ağabeyine sorduğunu söylüyor.

Bu hükümet temmuz ayında Kur Korumalı Mevduatın yükünü bütçeden Merkez Bankası'na aktardı, Meclis'in denetiminden kaçırdı. Merkez Bankası'nın bu yıl Haziran ayında 81 milyar lirası olan kesinleşmemiş zararı, Kur Korumalı Mevduatı devraldıktan sonra 18 Aralık itibariyle 851 milyar liraya ulaştı. Bu şu anda önümüzdeki bütçe açığında görmediğimiz bir kaç yüz milyar liranın Merkez Bankası'nın bilançosunda saklı olduğunu gösteriyor. Kasım ayı itibarıyla ödeyeceği faiz iç borcun anaparasını geçmesine rağmen Hazine açığının çok üstünde borçlanmaya devam ediyor. Anlaşılan o ki varsıllara Kur Korumalı Mevduat garantisi için ödenen milyarların yükü yine vergi mükelleflerinin sırtına kalıyor.

Esas görevi enflasyonu düşürmek olan Merkez Bankası Başkanı ise bu likidite baskısına rağmen AK Parti Genel Başkanı’na, 'Bize 3 alan söyleyin parayı basıp şahlandıralım' diyor. Nerede kaldı enflasyonla mücadele, nerede kaldı Merkez Bankası'nın bağımsızlığı? Tüm bunlar yönetilemeyen, savrulan bir ekonomi manzarasıdır. Böyle giderse Merkez Bankası daha çok faiz artırır. İşsizlik ve hayat pahalılığı da her gün biraz daha ağırlaşır.

"Merkez Bankası'nın döviz kasası net olarak 53 milyar dolar açık veriyor"

Erdoğan yönetiminde döviz yükümlülükleri ve kur riskleri olağanüstü boyutlara ulaştı. Dış borç 4'e katlanarak 476 milyar dolara çıktı. Türkiye'nin önümüzdeki bir yıl içinde ödemesi ya da çevirmesi gereken dış borç 220 milyar dolar. Bir de dış borç istatistiklerinde görülmeyen riskler var. Bunların başında son 8 yılda bütçeden 14 milyar 589 milyon dolar ödediğimiz adrese teslim kamu özel iş birliği projeleri geliyor. Bu projeler için verilen 153 milyar dolarlık garanti 2045 yılına kadar uzanıyor. Yine 93 milyar dolar büyüklüğündeki Kur Korumalı Mevduat garantileri var. Bu döviz yükümlülükleri ve kur risklerine karşılık Merkez Bankası'nın döviz kasası net olarak 53 milyar dolar açık veriyor. Bu tablo ekonomide oyun alanını daraltıyor, güven açığını daha da büyütüyor.

Yeni ekonomi yönetimi de güçlü çipa ihtiyacının farkında. IMF ile çay partilerinde seçimden sonra uygulayacakları programı konuşuyorlar. Bu krizlerden hızla çıkmak mümkün. 2001'de uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programıyla bunu başarmıştık. Son seçimlerden önce 2 bin 300'den fazla somut hedef, politika ve proje içeren Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni bunun için hazırlamıştık. İş başına gelseydik ülkeye temiz para yağacaktı. Sorunun sebebi olanlar, çözümün adresi olamazlar. Yapılacak ilk iş 31 Mart seçimlerinde iktidarı hezimete uğratmak, erken genel seçime zorlamaktır. Bu kriz ancak adaleti ve hukuk devletini yeniden tesis edecek, verimliliği ve üretimi artıracak, büyümenin milletimizin tamamını kucaklamasını sağlayacak ve her alanda sürdürülebilirliği temin edecek bir program uygulayacak yeni ve güvenilir bir yönetimle atlatılabilir."

AKP'li Akgül: 2024 yılının ortasından itibaren dezenflasyon süreci başlayacak ve fiyat istikrarı tesis edilecektir

AKP Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül, ​​​​​​​2024 yılı bütçesinin son kuruşuna kadar millete kaynak ve hizmet olarak harcanacağını, Türkiye Yüzyılı'nın ilk bütçesi olarak tarihe geçeceğini söyledi.

TBMM Genel Kurulunda AKP milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde söz aldı.

AKP'li Hüseyin Altınsoy, emtia fiyatlarındaki artışın, tedarik zincirindeki bozulmaların küresel ekonominin yavaşlamasına neden olduğunu söyledi.

Türkiye ekonomisinin büyüme eğilimini sürdürdüğünü işaret eden Altınsoy, "Para ve maliye politikalarının eş güdümlü yürütülmesiyle 2024 yılının ortasından itibaren dezenflasyon süreci başlayacak ve fiyat istikrarı tesis edilecektir." diye konuştu.

İşverenlere asgari ücret desteği verildiğini hatırlatan Altınsoy, emeklilikte yaşa takılanlara yönelik düzenlemeyle 2,5 milyon kişinin emekli olma hakkına kavuştuğunu ifade etti. Altınsoy, "2024 bütçemizde en temel önceliğimiz milletimizin dayanışmasıyla deprem felaketinin üstesinden gelmektir. Cumhuriyet'imizin 100'üncü yılında Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde ve Cumhur İttifakı birlikteliğinde daha güçlü Türkiye'yi inşa edecek bütçe hazırlanmış olduğu görülmektedir." dedi.

Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı desteklediklerini belirtti.

Bütçenin Türkiye'nin büyümesini sağlayacağını vurgulayan Akgül, aynı zamanda 2024 bütçesinin teknoloji ve savunma sanayi hamlelerine de umut olacağını söyledi. Abdulkadir Akgül, "Bütçe, son kuruşuna kadar aziz milletimize kaynak ve hizmet olarak harcanacaktır. Bu bütçe, Türkiye Yüzyılı'nın ilk bütçesi olarak tarihe geçecektir." dedi.

AK Parti Kütahya Milletvekili Adil Biçer, yapısal reformların hayata geçirilerek ekonomide istikrarı kalıcı hale getireceklerini ifade etti. Biçer, "Bu bütçe, ülkemizin ekonomik istikrarını sürdürmek, finansal sistemi geliştirmek, kayıt dışı ekonomi ile mücadele etmek, stratejik üretim ve kaynak tahsisi konularında önemli adımlar atmak amacıyla hazırlanmıştır." diye konuştu.

"Başkomutan seçeceğinize zabıta mangası selamlayan eş genel başkan seçtiniz"

AKP Konya Milletvekili Selman Özboyacı, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için çalışıldığını dile getirdi.

AK Parti'nin 22 yıldır kesintisiz bütçe yaptığını hatırlatan Özboyacı, muhalefet milletvekillerinin geçen yasama döneminde kendilerine "Bu veda bütçeniz olacak." dediğini aktardı.

Muhalefetin millete yalan söylediğini ifade eden Özboyacı, "Bize 'veda bütçeniz' diyenler nerede? Hani 14 Mayıs öncesi yüzde 60'la geliyordunuz? Başkomutan seçeceğinize zabıta mangası selamlayan eş genel başkan seçtiniz." dedi.

AKP Elazığ Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı, iktidarları döneminde bütün kurumlarda atalet döneminin sona erdiğini söyledi. AK Parti iktidarları döneminde stratejik kurumların global vizyona kavuştuğunu vurgulayan Nazırlı bu vizyonla dünyanın dört bir yanında fikirlerin söylenebildiğini belirtti.

"Milletimiz, ülkemizi Demirtaş'a selam gönderenlere teslim etmemiştir"

AKP Gaziantep Milletvekili Mesut Bozatlı, Türk ekonomisinde büyümenin sürdüğünü dile getirdi.

Partilerinin iktidara geldiği 2002'den sonra Türkiye'de bir değişim yaşandığını kaydeden Bozatlı, katma değerli çok sayıda yatırımın hayata geçirildiğini aktardı.

Yatırım ve hizmetlerde ayrım yapmadıklarının altını çizen Bozatlı, "Yatırım ve hizmetlerde doğusu, batısı, Hakkari'si, İzmir'i ayırt edilmedi. Necip milletimiz sonsuz öngörüsü ve ferasetiyle ülkemizi Demirtaş'a selam gönderenlere teslim etmemiştir." ifadelerini kullandı.

AKP Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerin sonrasında vatandaşlara sağlanan destekleri anlattı.

Depremlerin ardından 37 milyar lira hasar ödemesi yapıldığını anlatan Özsoy, Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından da tazminat ödemelerinin gerçekleştirildiğini, 473 binin üzerindeki hasar dosyası için ödeme yapıldığını söyledi.

AK Parti Bitlis Milletvekili Turan Bedirhanoğlu ise ekonomide güveni ve istikrarı sürdüreceklerini dile getirdi.

Vergi beyannamelerinin büyük bölümünün elektronik ortamda alındığını belirten Bedirhanoğlu, "Gelir İdaresi Başkanlığı korkulan, çekinilen maliye kavramını tamamen değiştirmiştir. Başkanlık birçok ilke imza atmış, internetten vergi tahsilatı gibi önemli atılımlara başlamış, 2023'te internet üzerinden 40 milyonun üzerinde ödeme işlemi gerçekleştirilmiştir" dedi.

DEM Parti'den hükümete eleştiri, AKP'den "PKK" sataşması

DEM Grubu adına konuşan Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, "Türkiye demokrasi tarihi, katliamlar tarihidir. Bu vesileyle bugünlerde yıl dönümü olan, başta Maraş katliamı olmak üzere Hayata Dönüş Operasyonu'nda ve günlerce sokakta kalan Taybet Ana'yı saygıyla anıyorum. Yine, aynı şekilde, bugün cezaevlerinde bulunan yüzlerce tutsak başta tecrit olmak üzere benzer nedenlerden dolayı dönüşümlü süresiz açlık grevindedirler. Buradan bütün siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum" diye konuştu.

DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise konuşmasına Kürtçe sözlerle başladı. AKP'li milletvekillerinin tepkileri üzerine Gergerlioğlu, "Kültürümüzde misafire sıcak bir karşılama vardır, ben de Sayın Bakanı ana diliyle karşıladım, misafirimizdir bugün" dedi. Gergerlioğlu, konuşmasının devamında sık sık Kürtçe ifadeler kullandı.

DEM milletvekillerinin hükümete yönelik eleştirilerine cevap vermek için söz alan AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, "Türkiye'nin tarihini, kürsüden çıkıp 'katliam tarihi' diyerek kimse kirletemez, bu ülkenin şanlı ve şerefli tarihine kimse bir laf söyleyemez. Hele ki bu lafı söyleyenler, terör eylemlerine, PKK'ya destek vererek, Kandil'den talimat alarak söyleyenlerse hiç itibar görmez, kimse buna değer vermez. Bu ülkede katliamlar yapıldıysa bunun hesabını CHP tek parti iktidar dönemine sormak, bunun hesabını Kandil'den emir alıp insanları katledenlere sormak lazım. Kandil'den talimat alarak, kendi maaşlarını bile Kandil'e gönderen, bu millete hizmet etmek için seçilip bu milletvekili kürsülerine oturanların bize akıl vermek, ders vermek haddi değildir" ifadelerini kullandı.

DEM Partili Saruhan Oluç ise Usta'ya tepki göstererek, "Kayıtlara geçsin" diye seslendi.

Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ, tartışmaların uzaması üzerine oturuma ara verdi. Aranın ardından bütçe üzerine görüşmelere devam edildi.

 

Saadet Partili Çalışkan: Bu bütçede depremzedeler yok, müteahhitler var

Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan ise şunları söyledi:

"Özelleştirme İdaresi Başkanlığı hakkında konuşuyoruz. Tereddütsüz ki mahir olunan en önemli konu özelleştirme. Her şeyi satmaya çok mahir AK Parti. Bugüne kadar limanları, sanayi kuruluşlarını, stratejik tesisleri, havaalanlarıhnı, yolları, köprüleri, bankaları, sigorta şirketlerini, toprağımızı her şeyi ama her şeyi sattı. Daha ötesi bize güvenen Suriyeliler satıldı. Dava satıldı. Hiç olmazsa Filistin'i satmayın arkadaşlar.

Buraya çıkan iktidar mensubu arkadaşlar bütçe savunmasına başlarken şımarık tabirini kullanmayı istemiyorum ama bir kibir ve gururla 22. bütçeyi yapmış olmaya ısrarla dem vuruyor. Elbette bu milletin size verdiği yetkiye şımarıklık yaparak değil, belki teşekkürle karşılık verilebilir. Aranızda rektörler var profesörler var YÖK bütçesi görüşülürken bekledim ki şehir üniversitesine yapılan müdahaleye tepki göstersinler bilim adına yapılan yanlıştır desinler ağızlarını açmadılar. Aramızda hukukçular var. Hiçbirisi Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken ülkemizde yapılan KHK zulmünden, hukuk dışı müdahalelerden söz etmediler.

Bu bütçede istihdam yok, işsizlik var. Bu bütçede yatırım yok, yandaş var. Üretim yok, ithalat var. Bütçede adalet yok ama bir kişiye 10 maaş var. Bütçede kalkınma yok ama bol miktarda faizciler var. Bu bütçede EYT'liler, emekliler, asgari ücretliler, memurlar yok, rantçılar var. Bu bütçede yeterince depremzedeler yok ama müteahhitler fazlasıyla var.

Üzüntülü taraf şudur ki hangi yüzle bu bütçe milletin karşısına getirildi. Bu bütçenin neyini savunuyorsunuz. Tam tamına bu kadar yıl boyunca 64 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız. İş başına geldiğinizde 130 milyar dolar dış borç bugün 480 milyar dolara çıktı. 2024 bütçesi ise gider 11,1 trilyon gelir ise 8, 4 trilyon hesap ediliyor, Baştan 2,6 trilyon açık. Asgari ücretli birisi '11 bin 200 lira maaş alacağım, maaşımın şu kadarı ev kirasına, bu kadarı pazar masrafına gidecek öyleyse otobüse binmeyip yürüyerek gideyim' diyor."

İYİ Partili Kayalar: Sayın Bakan birtakım geziler yapıyor ama Türkiye'ye bir sermaye girişi yok

TBMM Genel Kurulunda, İYİ Parti milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde söz aldı.

İYİ Parti Yozgat Milletvekili Lütfullah Kayalar, faiz ödemelerine ayrılan tutarın, 2019'da 117 milyar lira, 2020'de 138 milyar lira, 2021'de 240 milyar lira, 2022'de 329 milyar lira, 2023'te 646 milyar lira olduğunu; 2024'te ise yüzde 100 artışla 1,25 trilyon lira olacağını belirtti.

Ekonomide 2013-2023 yılları arasında temel göstergelerde herhangi bir iyileşme olmadığını ve iktidarın hedeflerinin gerçekleşmediğini söyleyen Kayalar, "Türkiye, dünyada GSYH sıralamasında 1993 yılında 18'inci, 2023 yılında 19'uncu sırada bulunmaktadır. 30 yılın 20 yılı tek başına iktidarla geçmiştir; bunu da yüce Meclisimizin, milletimizin takdirlerine arz etmek istiyorum." diye konuştu.

Merkez Bankasının son dönemde faiz oranını yükselttiğini anlatan Kayalar, "Sayın Bakan birtakım geziler yapıyor ama Türkiye'ye yatırım anlamında bir sermaye girişi yok. Çünkü hukuku uygulamayan, hukuki güvencenin olmadığı ve sarsıldığı bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değil." görüşlerini öne sürdü.

"Şimşek 5,5 yıl aradan sonra enkaz devraldı"

İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, 5,5 yıl aradan sonra TBMM Genel Kurulunda bütçe görüşmelerinde yer aldığını ifade etti.

"Fakat gittiğiniz gün de ekonomi iyi değildi, aslında biz o zaman da çok eleştiriyorduk ama şimdi tam bir enkaz devraldınız; zannediyorum bunun farkındasınızdır." diyen Usta, "Bu enkazın başrol oyuncuları var, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Berat Albayrak; yardımcı oyuncuları var, Şahap Kavcıoğlu ve Nureddin Nebati. Bir de Mehmet Muş var ama o bir şey yapmadı aslında, o yapılanları söyledi, ona da 'ses, ışık' filan diyebiliriz. Mehmet Muş'un fonksiyonu da o oldu maalesef." ifadelerini kullandı.

Erhan Usta, enflasyonun hala yükseliş trendinde olduğunu, bunun yanı sıra yüksek işsizlik ve düşük istihdam sorunu yaşandığını savunan Usta, "Türkiye bir yoksulluk içerisinde; çalışan yoksullar var, ciddi bir barınma ve gıda krizi var. Güvensizlik ve geleceğe ilişkin belirsizlik de en temel sorun olarak karşımıza çıkıyor." dedi.

Moddy's'in Türkiye kredi notunun, 2001 yılındakinin çok daha altında ve kötü bir seviyede olduğunu anlatan Usta, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sayın Bakan, geldiğinizde, 'İrrasyonel politikaları terk edeceğiz.' dediniz. Aslında bu, piyasada ciddi bir yankı buldu, güven verdi, piyasalar size bir kredi verdi ama maalesef bu kredide ciddi bir aşınma var. Sizin normal bir siyasetçi gibi konuşmamanız lazım; cari açıkla mücadeleyi Gabar petrolüne bağlamanız bence hiç yakışık almadı. Biz Türkiye'de petrol çıkmasından son derece mutlu oluruz, o ayrı bir şey ama siz de biliyorsunuz ki Türkiye'nin cari açık problemi çok yapısal bir problem. Siz de Sayın Cumhurbaşkanı gibi tam bir siyasetçi gibi davranıyorsunuz, sürekli brüt rezerv üzerinden bir şeyler söylüyorsunuz."

"Allah'tan onun annesi var, annesi olmayanlar ne yapacak bilmiyorum"

İYİ Parti Grup Başkanvekili Usta, Bakan Şimşek'in söylemlerinin aksine TBMM'ye gelen kanun teklifleriyle istisna ve muafiyetlerin genişletildiğini savunarak, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. 'Kur Korumalı Mevduat'ı kaldırmamız gerekir.' diyorsunuz, süresi 6 ay uzatıldı, 3 defa 6 ay uzatma konusunda Cumhurbaşkanı'na yetki verildi. 7 ay geçmiş hala yapısal reform mahiyetli bir şey getirmediniz. Bunlar size verilen bu kredibiliteyi sarsıyor." diye konuştu.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın kira tutarları konusundaki açıklamalarını anımsan Usta, "Allah'tan onun annesi var, annesi olmayanlar ne yapacak bilmiyorum. Sayın Merkez Bankası Başkanı, Cumhurbaşkanı'na 'Bize 3 alan söyleyin, şahlandıralım.' dedi. Sayın Başkan, Merkez Bankasının görevi bir alanı falan şahlandırmak değil, eğer yapabiliyorsanız enflasyonu düşüreceksiniz. Onlar hükümetin işleridir. Bunlar size karşı duyulan güvende ciddi aşınmalar oluşturuyor." ifadelerini kullandı.

Erhan Usta, sadece faiz artışıyla enflasyonun artacağını; enflasyonun düşürülmesi için para politikasının, maliye politikası ve yapısal reform ajandasıyla desteklenmesi gerektiğini ifade ederek, "Bunları yapmadığınız sürece Cumhurbaşkanı'nı haklı çıkaracaksınız ve o gün 'Bak, benim dediğim çıktı, biz bunlara kredi de verdik.' diyecek, sizi gönderecek. Sizin için problem yok, siz çok daha iyi ücretlerle dünyada iş bulursunuz ama bu ülke ne olacak? Bir krizi daha bu ülke nasıl kaldıracak?" dedi.

Devletin mal ve hizmet giderlerinde kalıcı tasarruf yapılmasını isteyen Usta, Kamu-Özel İşbirliği projelerinin "soygun kapısı" olduğunu da iddia etti.

"TÜİK marketleri açın"

İYİ Parti Bursa Hasan Toktaş, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerini eleştirerek, iktidara, "TÜİK marketleri" açmasını önerdi. Toktaş, "Hatta bolca açın ki bu millet, sizin o vermiş olduğunuz rakamlar üzerinden bol bol alışveriş yapar, hasılat rekorları kırarsınız." ifadelerini kullandı.

TÜİK verilerinin, piyasa verileriyle uyuşmadığını savunan Toktaş, "Sizin döneminizde TÜİK birçok devlet kurumunda olduğu gibi çok ciddi itibar kaybına uğramıştır. Kurulduğu 1926 yılından 1947'ye kadar 2 başkan görev yapmasına rağmen maalesef son 6 yılda 6 başkan görev almıştır." diye konuştu.

İYİ Parti Edirne milletvekili Mehmet Akalın, gençlerin, icra dosyalarının gölgesinde yaşam mücadelesi verdiğini ve kredi kartı tutsağına dönüştüğünü iddia etti.

Akalın, Türkiye'de 2022 yılı sonunda yaklaşık 100 milyon olan kredi kartı sayısının Ekim 2023'te 115 milyona ulaştığını belirterek, "Bunlar, bu zamana kadar güttüğünüz ekonomi politikalarının sonuçlarıdır. Vatandaşımızı elektrik, su, doğal gaz faturaları gibi temel ihtiyaçlarını dahi kredi kartıyla öder hale getirdiniz. Vatandaş krediyle ısınıyor, krediyle aydınlanıyor, tenceresini krediyle kaynatıyor." dedi.

Bakan Şimşek: Enflasyonu önümüzdeki yıl sonunda yüzde 36'ya, 2026'da tek haneli seviyelere düşürmeyi hedefliyoruz

Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya, geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybeden Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez'e Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Bakanlığın bütçe görüşmelerinde TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, "Enflasyonu önümüzdeki yıl sonunda yüzde 36'ya, 2026'da ise tek haneli seviyelere düşürmeyi hedefliyoruz" dedi. Şimşek, enflasyondaki ivme kaybının çok net bir şekilde ortada olduğunu ve 2024 yılı hedefleriyle uyumlu bir patikaya doğru evrildiğini belirterek, "Nitekim, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerine bakarsanız son iki ayda 5 puan gerilemiş ve hedeflerimize yakınsamıştır." dedi.

Şimşek, "AB ile Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesini çok önemsiyoruz. Nitekim son açıklanan raporla buna yeşil ışık yakılmış gibi. Gelişmekte olan ülkelerin risk primi mayıstan beri 87 baz puan, Türkiye'nin risk primi 400 baz puandan fazla düşmüştür" diye konuştu.

Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şimşek, özellikle küresel büyümenin ana motorlarından biri olan ticaretteki yavaşlamanın kaygı verici olduğunu dile getirdi.

Enflasyonla mücadele nedeniyle sıkılaşan finansal koşulların gevşemeye başladığını, özellikle de gelecek yılın ikinci yarısından sonra küresel faiz indirimlerinin başlamasının beklendiğini anlatan Şimşek, "Bu, bizim programımız açısından da olumludur. Çünkü 2024 yılında gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları muhtemelen daha olumlu olacaktır. Ayrıca salgın sonrası hızla artan emtia fiyatları da yılbaşından bu yana zayıflamaktadır. Böylesine küresel bir konjonktürde büyük ve daha güçlü Türkiye'yi hep birlikte inşa etmek, milletimizin refahını artırmak için çalışıyoruz ve ortaya bir program koyduk." diye konuştu.

Bakan Şimşek, küresel zorlukları Türkiye için bir fırsata dönüştürme çabası içinde olduklarını vurgulayarak şöyle devam etti:

"Bunun için öngörülebilirliği artırıyoruz; bunun için en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Bu nedenle Orta Vadeli Program'ın ana hedefi, enflasyonda kalıcı düşüşü sağlamaktır. Çünkü enflasyonu düşürmeden Türkiye'de sürdürülebilir yüksek büyümeyi ve kalıcı refahı sağlayamayız. Büyümede dengelenme, yani iç talebin daha ılımlı, dış talebin olumlu katkı verdiği cari açıkta iyileşme, mali disiplinin yeniden tesisi, rezerv birikimi ve kur korumalı mevduat hesaplarından çıkış, programın diğer öncelikli hedefleridir. Bu hedeflere ulaşmak için haziran ayından bu yana önemli mesafe katettik, adımlar attık, daha uygulamaya koyacağımız tabii ki reformlar var. Bütün bunlar makrofinansal riskleri azaltmıştır. Makrofinansal istikrarımız güçleniyor."

Enflasyonla mücadeleye değinen Şimşek, "Kararlıyız, enflasyonu kalıcı olarak düşüreceğiz. Bu, programımızın en öncelikli hedefidir. Bu amaçla başlatılan parasal sıkılaştırma süreci devam ediyor. Seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımlarıyla parasal sıkılaştırmayı destekliyoruz. Para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki eş güdüm güçlendirilirken önümüzdeki dönemde verimlilik artışı odaklı yapısal dönüşümü önceliklendireceğiz." dedi.

TIKLAYIN - Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın bütçesi TBMM'de | DEM ile AKP arasında tartışma: PKK'ya destek vererek, maaşlarını Kandil'e gönderenlerin bize akıl vermek haddi değil

TIKLAYIN - TBMM Genel Kurulu'nda DEM Parti ve AKP milletvekilleri arasında “FETÖ ile fotoğrafın var" tartışması

"Çalışma çağındaki nüfus büyük avantaj"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, ekonomideki dengelenme, Türk lirasına, Türk lirası varlıklarına artan ilgi, rezervlerdeki artış ve bunun istikrarlı seyrinin, enflasyonla mücadeleyi desteklediğini söyledi.

Ağustos ayından itibaren aylık enflasyonun düşüş trendine girdiğini dile getiren Şimşek, şöyle konuştu:

"Enflasyondaki ivme kaybı çok net bir şekilde ortadadır ve 2024 yılı hedeflerimizle uyumlu bir patikaya doğru evrilmiştir. Nitekim, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerine bakarsanız son iki ayda 5 puan gerilemiş ve hedeflerimize yakınsamıştır. Yıllık enflasyon düşüşü, 2024'ün ikinci yarısında kendisini gösterecektir. Enflasyonu önümüzdeki yıl sonunda yüzde 36'ya, 2026 yılında ise tek haneli seviyelere düşürmeyi hedefliyoruz. Piyasa, önümüzdeki yıl ve sonraki hedefleri satın almaya başlamış durumda."

Türkiye'nin, Cumhuriyet'in ilk yüzyılında ortalama reel olarak yüzde 4,8 büyüdüğünü ifade eden Şimşek, son 20 yılda ise daha iyi bir performans göstererek yüzde 5,4 büyüdüğünü bildirdi. Kıta büyüklüğünde olan Çin ve Hindistan ayrıldığında gelişmekte olan ülkelerde büyüme 100'den 211'e çıkarken Türkiye'de 100'den 288'e çıktığını söyleyen Şimşek, "Dolayısıyla çok net bir şekilde Türkiye, sadece tarihi olarak değil diğer ülkelerle de karşılaştırıldığı zaman güçlü bir büyüme performansı ortaya koymuştur." dedi.

Şimşek, son bir yıl içinde ise büyümenin iç talep kaynaklı olduğunu dile getirerek, sürdürülebilir yüksek büyüme için daha dengeli bir kompozisyona ihtiyaç olduğunu, programlarının da bunu amaçladığını bildirdi.

Bakan Şimşek, uyguladıkları politikalarla bu yılın üçüncü çeyreğinde yeniden dengelenmenin başladığını, bu sene büyümenin yüzde 4,4 olmasının beklendiğini belirterek, "Yüzde 4,4 size düşük gibi gelebilir ama dünya ortalamasının 1,5 katı civarında bir büyümeden bahsediyoruz, gelişmiş ülkelerin de 3 katı hızlı büyüyoruz. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerle bu anlamda farkı kapatmaya devam ediyoruz. Gelecek sene yüzde 4'lük bir büyüme hedefimiz var çünkü dezenflasyon programı iç talebi bir miktar ılımlı hale getirecek." ifadesini kullandı.

Şimşek, "Bu büyüme istihdam yaratıyor mu?" sorusunun önemli olduğunu dile getirerek, verilere göre istihdamın arttığını, işsizliğin tek haneye düştüğünü belirtti. Şimşek, şunları söyledi:

"Dünyada çalışma çağındaki nüfus artışı da yavaşlıyor ama Türkiye'de henüz böyle bir risk yok. Son 15 yıla baktığımız zaman çalışma çağındaki nüfus yıllık ortalama yüzde 1,4 artmış. OECD ülkeleri ortalaması 0,4, AB sıfır civarı. Bu durum, gelişmiş ülkelerde potansiyel büyümeyi sınırlıyor ama ülkemiz için önemli bir fırsat penceresi var. Önümüzdeki 15-20 yılı iyi değerlendireceğiz. Çünkü çalışma çağındaki nüfus bizim için büyük bir avantaj. Bu fırsatı iyi değerlendirmek için iş gücü piyasasında ihtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri artırıyoruz ve bu programları güçlü bir şekilde destekliyoruz. Mesleki eğitim programlarıyla eğitim ve istihdam bağlantısını güçlendiriyoruz. Yeşil ve dijital dönüşümle nitelikli istihdamı artırıyoruz."

"Mal ve hizmet ihracatımızın artışını çok güçlü şekilde destekleyeceğiz"

Şimşek, üçüncü önemli hedeflerinin cari açığı kalıcı bir şekilde aşağıya çekmek olduğuna dikkati çekti.

Mayıs ayında yıllık cari açığın 60 milyar doların üzerine çıktığını hatırlatan Şimşek, bu rakamın ekim ayı itibarıyla 50,7 milyar dolara düştüğünü, yıl sonunda 44-45 milyar dolar civarında olmasının beklendiğini ifade etti.

Şimşek, "Ekonomide dengelenmeye yönelik attığımız adımlar, yani enflasyonu düşürmek için attığımız adımlar, güçlü hizmet ihracatı, altın ithalatındaki normalleşme ve enerjide dışa bağımlılığın orta vadede azalmasıyla birlikte cari dengede iyileşme devam edecektir. Cari işlemler açığının milli gelire oranının bu sene yüzde 4 civarı, gelecek sene yüzde 3,1, program dönemi sonunda da yüzde 2,3'e düşmesini öngörüyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için gerekli politikalar devrede ve özellikle önümüzdeki dönemde mal ve hizmet ihracatımızın artışını çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz." diye konuştu.

Dünyada sanayi ve ticaret politikalarında çok önemli kırılmalar yaşandığına işaret eden Şimşek, üretimin artık daha çok yurt içinde yapılmasının dünyada moda olduğunu, yurt dışında yapılan üretimin yurt içine kaydırılması çabalarının bulunduğunu, üretim ve ticarette yakın coğrafyalardan tedarikin ön plana çıktığını, üretim ve ticaretin dost ve müttefik ülkelerle yapılması gibi trendler olduğunu anlattı. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin jeostratejik konumu, AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız, NATO'nun önemli bir üyesi olmamız, yakın coğrafyayla derin tarihi ve kültürel bağlarımızın olması, bu bahsettiğim trendleri Türkiye'nin lehine önemli bir avantaja dönüştürebilir. Bu avantajı kullanmak için yakın ve dost ülkelerle ticaretimizi daha da artırmak için yoğun bir çaba içindeyiz. Seyahatlerimin önemli bir kısmının gündemi bu olmuştur. Bu çerçevede AB ile Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesini çok önemsiyoruz. Nitekim son açıklanan raporla buna yeşil ışık yakılmış gibi. Diğer taraftan, hizmet ihracatımızın önümüzdeki 5 yılda 2 katına çıkması için Bakanlık olarak güçlü destek vermeye devam edeceğiz.

Mimarlık, mühendislik, tasarım ve yazılım ile yabancılara verilen eğitim ve sağlık hizmetlerinden elde edilen kazançların geçmişte yarısını vergiden istisna etmiştik, şimdi edinilen gelirin ülkemize getirilmesi şartıyla bu vergi istisnasını yüzde 80'e çıkarıyoruz. Bu bir istisnadır ama doğru bir istisnadır çünkü Türkiye'ye kalıcı döviz kazandırmayı amaçlıyor. Cari işlemler dengesinde kalıcı iyileşmeyi sağlamak üzere ekonomi politikamızı yapısal adımlarla destekleyeceğiz. Bu çerçevede iş ve yatırım ortamını iyileştirmek için yoğun bir gündemimiz var. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu toplantısını son birkaç ayda 2 kez yaptık, sonuç alacağız."

"Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok"

Bakan Şimşek, katma değerli üretimi desteklemek için yeni programları devreye aldıklarını, sermaye piyasalarını enflasyonu düşürdükçe derinleştireceklerini ifade ederek, firmaların sadece bankalara bağımlı olmasını azaltacaklarını dile getirdi.

Şimşek, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerji kapasitesini artırma çabalarını yükselteceklerini belirterek, "Özellikle önümüzdeki dönemde yeşil ve dijital dönüşümü hızlandırıyoruz. Seyahatlerimin hemen hemen hepsinde ana gündem maddelerinden bir tanesi yeşil ve dijital dönüşüm olmuştur. Biz hiç kimseden kaynak istemedik, hiç kimseden para istemedik, Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok." dedi.

"Neoliberal bir yaklaşım içinde değiliz"

Bakan Şimşek, yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın en büyük öncelikleri olduğunu vurgulayarak, bu zorlu küresel konjonktürde özellikle ihracatı çok güçlü bir şekilde desteklediklerine dikkati çekti.

Eximbank'ın sermayesini yüzde 50'ye yakın artırdıklarını, günlük reeskont kredi limitini 10 kat yükselttiklerini anlatan Şimşek, şunları ifade etti:

"Şimdi 3 milyar lira günlük reeskont kredisi var; yetmez, ocak ayında çok daha fazla artıracağız. Bu kredilerde faize üst sınır getirdik, bu kredilerin kullanımında yüzde 30 ilave ihracat bedeli satış zorunluluğunu kaldırdık. Önümüzdeki aylarda günlük reeskont kredi limitini daha da artıracağız ve yüzde 40 olan ihracat bedeli satış zorunluluğunu da gözden geçireceğiz. Özellikle yüksek teknolojili ve stratejik sektörleri desteklemek için yatırım taahhütlü avans kredisi uygulama çerçevesini yeniden yapılandırıyoruz."

Mevcut parasal sıkılaştırma sürecini gözeterek dış ticarette önemli payı olan sektörleri, yüksek teknoloji ürünlerini desteklediklerini belirten Şimşek, somut ölçütler kapsamında teknik yeterliliği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, finansal fizibiliteyi ise bankaların yapacağını, nihai kararı ise Merkez Bankasının vereceğini söyledi.

Şimşek, "Bu krediler herkese açık, şeffaf, 2 yıl ana para ödemesiz, 10 yıl vadeli olacaktır, finansman maliyeti ise cari piyasa koşullarının oldukça altında olacaktır. Özetle, önümüzdeki 3 yılda bu 284 yüksek teknoloji ürününün ülkemizde üretilmesi için 300 milyar liralık kredi imkanı sağlanıyor. Bu son bir kez Merkez Bankası tarafından yapılacak. Çünkü bunu daha sonraki dönemde bütçeyi iyileştirdiğimizde bütçenin içine alacağız, doğru yer bütçedir. Gördüğünüz gibi iddialarınızın aksine neoliberal bir yaklaşım içinde değiliz." dedi.

Bakan Şimşek, başta ihracatçı KOBİ'ler olmak üzere teminat yetersizliği yaşayan firmaların finansmana erişimini artırdıklarını, Hazine destekli kefalet kapsamında bu yıl döviz kazandırıcı hizmetler, yatırım, proje finansmanı, imalat sanayi, girişimcilik ve dijital dönüşümle depremden etkilenen işletmelere yönelik toplam 16 destek programını uygulamaya koyduklarını anlattı.

Bu kapsamda 92 bin kredi işlemi olduğunu ve 172 milyar lira hazine kefaletinde kredi verildiğini bildiren Şimşek, öte yandan girişimcilik ekosistemini geliştirme vizyonuyla erken aşama şirketlerin alternatif finansmana ulaşımı için de yoğun bir çaba içinde olduklarını söyledi. Şimşek, gelecek dönemde harcamaları rasyonelleştirecek, kaynakları nitelikli büyümeye, ihracata ve istihdama katkı sağlayacak alanlara yönlendirmeye devam edeceklerini ifade ederek, harcamalarda bir miktar katılık olduğunu ama gelecek dönemde her şeye rağmen bir lira dahi olsa tasarruf için çabalarını sürdüreceklerini vurguladı.

Orta Vadeli Program'da bu yıl için bütçe açığının yüzde 6,4 olarak öngörüldüğünü hatırlatan Şimşek, "Öyle görünüyor ki bütçe açığı bunun oldukça altında olacak ve muhtemelen deprem hariç bütçe açığı yüzde 3'ün altına inecek. Türkiye bu sene de deprem hariç, çünkü deprem tek kerelik harcamadır, Maastricht kriterlerini tutturacaktır." diye konuştu.

"KKM'yi cazip kılan vergi düzenlemelerini gözden geçireceğiz"

Bakan Şimşek, deprem bölgesinin ayağa kaldırılması ve depremzede vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması için tüm imkanları seferber ettiklerini dile getirdi.

Bütçenin temel ve önemli ilkelerinden birinin "Ademi Tahsis" olduğuna dikkati çeken Mehmet Şimşek, şunları kaydetti:

"Tahsil edilen gelirler bütçeye alınıyor ve bütçeden Yüce Meclisin belirlediği alanlara harcanıyor. 1999 ve sonrasında bir deprem fonu kurulmuş mu? Hayır. Deprem vergileri deprem fonunda toplanmış mı? Hayır. Çünkü Ademi Tahsis ilkesi gereğinde bütçe gelirleri belli bir hizmetin yürütülmesine tahsis edilemiyor. Genel bütçe geliri olarak kaydediliyor. Bu şekilde kaydettiğinizde de benim 2011'de verdiğim cevap çıkıyor. 2011'de ben 'çiftçimize, altyapıya' demişim. Ben doğru demişim. Çünkü benim söylediğim, Ademi Tahsis ilkesi çerçevesindedir."

Basında bazı ifadelerin bir bölümünün cımbızlandığını söyleyen Şimşek, "Ben orada 'eğitim, çiftçi, altyapı' demişim. Dolayısıyla bütçede vergi gelirleri nereye harcanıyorsa, tamamını neredeyse sıralamışım. Son 20 yılda yaşanan depremler nedeniyle oluşan hasarların giderilmesi için yaptığımız harcamalar, o bağlamda topladığımız vergilerin 1,6 katıdır. Yenileme ve güçlendirme çalışmalarını ekleyecek olursak, yaptığımız harcamalar topladığımız vergi gelirinin tam 8 katıdır. Temmuz ayında deprem yaralarını sarmak için aldığımız tedbirlerin toplam vergi geliri karşılığı 404 milyar liradır ama 2023 bütçesinden deprem için harcayacağımız para 762 milyar liradır. Önümüzdeki yıl 1 trilyon 28 milyar lirayı deprem yaralarını sarmak için harcayacağız." bilgisini verdi.

"Net rezervler 43,9 milyar dolar arttı"

Bakan Şimşek, programlarının bir diğer önemli unsurunun rezerv birikimi olduğuna işaret ederek, "8 Aralık itibarıyla rezervlerimiz, mayıs sonuna göre 43 milyar dolar artarak tarihi en yüksek seviye olan 141,4 milyar dolara ulaşmıştır. Net rezervler de 43,9 milyar dolar artarak 38,2 milyar dolara yükselmiştir." dedi.

Döviz kredi talebi az olduğu için yerel bankaların Merkez Bankası ile swap yaptıklarını söyleyen Şimşek, "Yerel bankalarla yapılan swaplar çok rutin bir iştir ama yabancı ülkelerle yapılan swapları dahi çıkartsanız rezervlerimiz artıdır, esas olan da o hesaplamadır. Rezervlerimizdeki artış ülkemizin kırılganlığını azaltmaktadır. Finansal istikrarı güçlendirmiştir." diye konuştu.

Şimşek, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına ilişkin de "Finansal piyasalardaki istikrarı gözeterek programımızın diğer önemli bir hedefi olan KKM'den çıkış için gerekli adımları attık, atıyoruz. KKM stoku ağustos ayında 3,4 trilyon lirayla zirveyi bulmuştu, 8 Aralık itibarıyla 2,7 trilyona düşmüştür. Önümüzdeki dönemde KKM'yi şirketler ve bireyler nezdinde cazip kılan vergi düzenlemelerini de gözden geçireceğiz." ifadesini kullandı.

"Uyguladığımız ekonomi programı çalışıyor mu, beklediğimiz sonuçları veriyor mu?" diye soran Şimşek, cevabının "kesinlikle evet" olduğunu söyledi.

Türkiye'nin risk priminin önemli ölçüde düştüğüne işaret eden Şimşek, "Mayısta 700 baz puanın üzerine çıkan risk primi bugün itibarıyla 290 puanın altına düşmüştür. Gelişmekte olan ülkelerin mayıs ayından beri risk primi 87 baz puan düşmüş; Türkiye'nin risk primi 400 baz puandan daha fazla düşmüştür." bilgisini verdi.

"2024 yılında tarım sektörüne doğrudan ve dolaylı 520 milyar lira destek vereceğiz"

Türkiye'nin risk priminin önemli ölçüde düştüğüne işaret eden Şimşek, "Mayısta 700 baz puanın üzerine çıkan risk primi bugün itibarıyla 290 puanın altına düşmüştür. Gelişmekte olan ülkelerin mayıs ayından beri risk primi 87 baz puan düşmüş; Türkiye'nin risk primi 400 baz puandan daha fazla düşmüştür." bilgisini verdi. 

Şimşek, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin borçlanma maliyetinin diğer gelişmekte olan ülkelere göre çok hızlı düştüğünü ifade etti.

Şimşek, "Ülkemizin tahvil 'spread'leri yani aynı vadedeki Amerikan tahvil faiziyle olan fark, mayıs ayında gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 200 baz puan üzerindeydi, şu anda gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 77 baz puan altındayız yani 277 baz puan iyileşmiş." dedi.

Kur oynaklığının azaldığını, Türk lirasının gelişmekte olan ülke para birimlerine göre daha istikrarlı bir görünüm sergilediğini vurgulayan Şimşek, "Türk varlıklarına uluslararası yatırımcıların ilgisi artmış yani ülkemizin dış kaynağa erişimi artmıştır. Ocak-mayıs döneminde 2,9 milyar dolar net portföy çıkışı yaşanırken haziran-ekim döneminde net giriş 4,2 milyar dolardır." diye konuştu.

Ocak-mayıs döneminde bankaların 100 dolar dış borç öderken 96 dolar bulduğunu, şimdi daha ucuza 141 dolar bulabildiklerini dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

"Reel sektörümüzün de dış borç çevirme oranı yüzde 74'ten yüzde 109'a yükselmiştir ve bu borçlanmalar daha düşük maliyetlerle gerçekleşmiştir. Önümüzdeki dönemde inanıyorum ki Türkiye'ye yatırımcı ilgisi daha da artacak. Dolayısıyla yaptığımız toplantılarda para isteme ihtiyacımız yok ki, piyasada arzuladığımızdan çok daha fazla şu anda kaynak akışı var Türkiye'ye. Bankalar, reel sektör, kamu… Dolayısıyla Türkiye'nin o anlamda bir kaynak ihtiyacı yoktur. Kredi derecelendirme kuruluşları buradan gösterdiler, doğru ama onlar geriden geliyorlar. Şu anda Türkiye'nin 'spread'lerinin ima ettiği kredi notu, Türkiye'nin cari kredi notunun tam 2 kademe üzerindedir. Onlar geriden gelsinler, benim için önemli olan piyasanın fiyatlamasıdır. Piyasa doğru fiyatlar. Onlar geriden gelebilirler ama ona rağmen bizim notların görünümü hızlı bir şekilde iyileşiyor."

"Bankacılık sektörünün öz kaynak kârlılığı iddia edildiği gibi yüksek değil"

Bankacılık sektörünün güçlü olduğunu dile getiren Şimşek, ekonominin sağlıklı büyümesi için sağlıklı bir bankacılık sektörüne ihtiyaç olduğunu; bankacılık sektörünün büyümeye çok önemli katkı sağladığını kaydetti.

Şimşek, "Dünya standartlarının çok üstünde bir sermaye yeterlilik oranı söz konusudur. Aktif kalitesi son derece yüksek. Problemli kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 1,5 civarı; yüzde 85 de karşılık ayrılmış yani tamamı kayıp olsa bilançoyu etkilemeyecek. Likidite yeterlilik oranı yüzde 162 seviyesindedir yani likiditesi de yüksektir ama bankacılık sektörünün öz kaynak karlılığı iddia edildiği gibi yüksek değil; enflasyonun oldukça da altındadır." değerlendirmesinde bulundu.

Hiçbir şekilde finans sektörüne, bankalara karşı özel bir ayrımcılık yapmadıklarını dile getiren Mehmet Şimşek, tam aksine kurumlar vergisini, bankalar, finans sektörü için yüzde 30’a çıkardıklarını söyledi.

Şimşek, "Şu anda gündeminizde bir yasa teklifi var. Orada enflasyon muhasebesiyle ilgili madde var. Bankaları dışarıda tutuyoruz ve böylece 70 milyar lira normalde vergi ödemeyecekken verecekler. Onun için en son söyleyeceğiniz şey, bizim büyük iş alemini ve finans sektörünü kayırdığımız hususu olacaktır." dedi.

Belli kesimleri ise kayırdıklarını dile getiren Şimşek "Mesela çiftçilerimizi, esnafımızı, sanatkarımızı, çalışanlarımızı kayırıyoruz. Vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz fiyat artışından korunması için, ihtiyaç sahibi ailelerimizin ısınma amaçlı kömür ihtiyaçlarının karşılanması için, tarımda üreticiler ve tüketiciler için, makul fiyat oluşumu için bir çok ciddi destekler veriyoruz. 2023 yılı kasım sonu itibarıyla vatandaşlarımızın hanelerde kullandığı doğal gazda yüzde 68 sübvansiyon var; elektrikte yüzde 55 sübvansiyon var. Kime var? Vatandaşa var." diye konuştu.

Tarım destekleri

"Tarım sektörüne kaynak aktarılmadığı" şeklinde değerlendirmeler yapıldığını anımsatan Şimşek, 2024 yılı bütçesinde tarıma 384 milyar lira kaynak ayrıldığını söyledi.

Tarımsal destek programları için 91,6 milyar lira; tarım sektörü yatırım ödenekleri için 100,6 milyar lira; tarımsal kredi sübvansiyonu, tarım KİT’lerinin finansmanı ve ihracat destekleri için 191,8 milyar lira kaynak tahsis edildiğini dile getiren Şimşek, tarımsal destekleme ödemelerinde kazanç istisnası, zirai amaçlı su teslimlerinde KDV istisnasını getirildiğini hatırlattı.

Şimşek, şunları kaydetti:

"Tarımsal ürünleri lisanslı depoculuk faaliyetlerinden sağlanan vergisel destekler, küçük ölçekli çiftçilerimize sağladığımız destekler kapsamında 2024 yılında tam 136 milyar lira vergiden vazgeçiyoruz. 2024 yılında tarım sektörüne doğrudan ve dolaylı 520 milyar lira destek vereceğiz; bu, milli gelirin yüzde 1,3’üne tekabül ediyor.

2023 yılında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla 1,8 milyon çiftçiye 295 milyar lira faiz destekli kredi vermişiz. Bu ne demek biliyor musunuz? Çiftçimiz krediyi alıyor, 100 lira faiz ödemesi gerekirken 30 lirasını ödüyor, 70 lirasını hazine ödüyor. Evet, dolayısıyla çiftçimize en güçlü desteği veriyoruz. 2023 yılında 421 bin esnaf ve sanatkara yaklaşık 153 milyar lira faiz destekli kredi vermişiz."

"Refahımız arttıkça daha adil bir şekilde paylaşacağız"

2023 yılında çalışanların ve emeklilerin aylık ücretlerinde enflasyonun çok üzerinde artışlar yaparak alım güçlerini desteklediklerini ifade eden Mehmet Şimşek, "2023 yılı sonu enflasyon gerçekleşme tahmini yaklaşık yüzde 65. En düşük memur maaşı yüzde 142, ortalama memur maaşı yüzde 129; asgari ücret yüzde 107'nin üzerinde, en düşük emekli aylığı yüzde 114 arttı. Enflasyon tahmini yüzde 65, bütün artışlar yüzde 100'ün üzerinde." dedi.

Emeklilerin bayram ikramiyelerini neredeyse 2 katına çıkardıklarını, emeklilere tek sefere mahsus 5 bin lira ilave ödeme yapıldığını anımsatan Şimşek, "Sadece bu sene değil; son 21 yıldır çalışanlarımızı, emeklilerimizi, memurlarımızı enflasyona ezdirmedik. Son 21 yılda en düşük memur maaşında reel artış yüzde 174; ortalama memur maaş artışı yüzde 111; asgari ücrette yüzde 201; en düşük emekli aylığının reel artışı yüzde 455. Sonuç olarak, çalışanlarımızı, emeklilerimizi hiçbir dönemde enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz. Ekonomimiz büyüdükçe, refahımız arttıkça daha adil bir şekilde paylaşacağız." değerlendirmesinde bulundu.

"Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadeleyi kararlılıkla yürütüyoruz"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadeleyi kararlılıkla yürüttüklerini belirterek, "2023 yılında 4 bin 624 dosya kapsamında 14 bin 525 kişi hakkında rapor ve bilgi hazırlanarak, adli makamlar, kolluk ve istihbarat birimleriyle, ilgili kamu idareleriyle paylaştık." dedi.

Şimşek, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, AB ülkelerinde ortalama kamu borcu oranının yüzde 83, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 67, Türkiye'de ise yüzde 33 civarında olduğunu söyledi.

Deprem şokunun 2026 yılına kadar ekonomiyi etkileyeceğini dile getiren Şimşek, "Yaptığımız tahminlere göre, borç stokumuz 2026 yılının sonunda bugün ne ise o civarda olacak. Çünkü bütün dünyada borç önemli bir sorun. Türkiye'de borcun nispeten düşük olması Türkiye'ye fırsatlar da sunuyor." ifadelerini kullandı.

Şimşek, Türkiye'nin borçlanma stratejisinin ana unsurları hakkında bilgi vererek, "Önümüzdeki yıl borçlanırken 3 ölçüt çerçevesinde borçlanacağız. Borç stokunun faiz riskini azaltmak amacıyla değişken faizli senetlerin ihraçlarının payını sınırlıyoruz. Borcun döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı duyarlılığını azaltmak için borçlanmayı ağırlıklı olarak TL cinsinden yapacağız. Borcun refinansman riskini azaltmak için vadesine bir yıldan az kalmış senetlerin payını belli bir seviyede tutacağız, yani vadeyi uzatmaya devam edeceğiz." diye konuştu.

Şimşek, şu anda sabit faizli iç borçlanmanın 2023 yılı içerisindeki payının yüzde 69, yurt içi döviz cinsi borç stokunun toplam borç stoku içindeki payının kasım itibarıyla yüzde 12 olduğunu, Kasım 2023 itibarıyla iç borçlanmanın ortalama vadesinin 65 ay olarak gerçekleştiğini belirtti.

Yüksek enflasyon ortamında faiz harcamalarındaki nominal artışa bakılmaması gerektiğini dile getiren Şimşek, "Son 22 yılda faiz harcamalarının milli gelire oranı ortalama yüzde 5,5 olmuştur. Bu yıl yüzde 2,5, önümüzdeki yıl ise yüzde 3 civarında olacak. Dolayısıyla iddia edildiği gibi faiz harcamalarının mili gelire oranı kontrolden çıkmış değil. Ama bütçe açıklarını kontrol altına alamazsak o zaman haklı olursunuz. Bu nedenle biz tedbir aldık. Biz sadece borçla değil, açığımızı kalıcı, sağlıklı, vergi gelirleriyle finanse etmek, harcamalarımızı kontrol altına almak zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.

Vergi tabanını büyüteceklerine yönelik açıklaması nedeniyle kendisine yapılan eleştirileri anımsatan Şimşek, "Ben vergi vermeyen, kayıt dışı faaliyet gösterenlerin üzerine gideceğimizi kastettim. Biz zaten asgari ücretliden vergi almıyoruz ki." dedi.

"Türkiye'ye daha çok kaynak akışı başladı"

Daha önce açıklanan Orta Vadeli Programı anımsatan Şimşek, bu programın dünya piyasalarına güven verdiğini, Dünya Bankasının Türkiye'ye olan kaynak taahhüdünü 17 milyar dolardan 35 milyar dolara çıkardığını bildirdi.

Türkiye'ye çok ciddi bir kaynak akışının başladığına işaret eden Şimşek, "Türkiye, 2023 yılında, proje ve program finansmanı amacıyla sadece Dünya Bankasından 7,9 milyar dolar finansman buldu. Küresel ve finansal koşullar çok daha elverişli olacak. Bütün şirketlerimiz daha ucuz finansmana ulaşabilecek. Enflasyonu düşürdükçe finansal koşullar daha iyi olacak." diye konuştu.

Vergi uygulamalarına ilişkin eleştirilere cevap veren Şimşek, "Vergi mevzuatımızda reform ihtiyacı açıktır. Bu konuda yoğun çalışma içerisinde olacağız. Çok kalıcı düzenlemeler üzerinde çalışacağız. Etkin, basit ve daha adil bir vergi sistemi oluşturacağız. Doğrudan vergilerin payını artıracağız. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı teşvik edeceğiz, sürdürülebilir büyümeyi destekleyeceğiz. Etkin olmayan ve istisna vergilerinin kaldırılması için çaba içerisinde olacağız." ifadelerini kullandı.

Vergi sistemine ilişkin önemli adımlar attıklarını dile getiren Şimşek, 850 bin esnaftan hiç vergi almadıklarını, asgari ücretliden alacakları 595 milyar liralık vergiden vazgeçtiklerini söyledi.

Şimşek, vergi adaletini güçlendirmek için çok kazanandan alınan vergiyi artırdıklarını, az kazanandan da vergiyi az aldıklarını belirtti.

"Suriyeliler vergi vermek zorundalar ve veriyorlar"

Suriyelilerden vergi alınmadığına yönelik iddiaların doğruyu yansıtmadığını belirten Şimşek, "Ülkemizde bulunan yabancılar, şirket kurarlarsa kurumlar vergisine, işletme açarak şahsi faaliyetlerde bulunuyorlarsa gelir vergisine tabidir. Suriyeli veya başka ülke uyruklu insanlara yönelik herhangi bir vergi istisnası yoktur. Suriyeliler vergi vermek zorundalar ve veriyorlar." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de kayıt dışı çalışmanın önemli bir konu olduğuna işaret eden Şimşek, bu sorununun sadece Türkiye'deki yabancılarla ilgili olmadığını söyledi.

Kayıt dışı oranın yüksek olduğunu dile getiren Şimşek, "Biz kayıt dışı çalışma oranını düşürdük. Yüzde 50'lerden yüzde 27'lere kadar getirdik ama alacağımız daha mesafe var." dedi.

Şimşek, yeni iş kuran gençlerden 150 bin liraya kadar olan kazançlarından üç yıl boyunca vergi almadıklarını, Bağ-Kur primlerini bir yıl boyunca devletin ödediğini, hükümet olarak her zaman esnafın ve tüm çalışanlarının yanında olduklarını kaydetti.

Dolaylı vergilerin fazla olduğuna yönelik eleştirilere cevap veren Şimşek, şöyle konuştu:

"Türkiye'de efektif KDV oranı yüzde 14,4'tür. Ancak burada da adaleti sağlamaya yönelik ilave adımlar attık. Temel gıdada, sosyal konutlarda yüzde 1 KDV uyguluyoruz. Bu adaletli değil mi? Yüzde 1 KDV uygulamasının bize maliyeti 110 milyar lira. Eğitimde, sağlıkta, turizmde, yeme içme hizmetlerinde, tekstilde, tarım makinelerinde, tarımsal sulamada, evlerde kullanılan elektrik gibi birçok alanda indirimli KDV uygulamamız var. Bunların bize yıllık maliyeti 61 milyar lira. Çiftçimizi desteklemek için yem ve gübre üzerindeki KDV'yi sıfırladığımızda yıllık maliyet 49,5 milyar lira. Sadece bu kalemlere bakarsanız 200 milyar lira dolaylı vergiden vazgeçmişiz. Bunları vergide adaleti bir miktar sağlamak için yaptık.

Biz özellikle en yüksek vergiyi, kurumlar vergisi oranını bankalara ve finans sektörünün uyguluyoruz. 2023 yılında kurumlar vergisinin tamamının yüzde 24'ü bankalardan tahsil edildi. Bütün kurumlar vergisinin yüzde 24'ü tek başına bankalardan tahsil edildi. Dolayısıyla Meclisimizin gündeminde olan kanun teklifine göre de bankalar bu sene enflasyon muhasebesinden yararlanmayacak ve ilave 70 milyar lira vergi verecekler."

Şimşek, Türkiye'de vergi yükünün yüksek olduğu iddiasının gerçekleri yansıtmadığını söyledi.

Türkiye'nin, toplam vergilerde genel vergi yükü sıralamasında yüzde 20,8 ile 38 OECD üyesi ülke arasında en düşük vergi yüküne sahip 3'üncü ülke olduğunu belirten Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'de vergide temel sorun, dolaylı vergi yükünün yüksekliği değil, dolaysız vergi gelirlerinin yeterli düzeyde olmamasıdır. Ülkemizde gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin milli gelir içerisindeki payı yüzde 5,8. OECD ortalaması yüzde 12,3. OECD ortalamasının yarısından az bir oran söz konusu. Bu yılki milli gelirimizle değerlendirirsek, 1 trilyon 650 milyar liraya tekabül eden bir fark var. Peki dolaysız vergiler neden yetersiz? İki temel sebebi var. Birincisi, gelir ve kurumlar vergisinde ciddi istisna ve muafiyetler var. Çiftçimiz, asgari ücretli, esnafımız, bütün kesimler için. Onları topladığınız zaman zaten bu bahsettiğim az önceki farkı önemli ölçüde açıklıyor.

İkincisi ise kayıt dışılıktır. Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadeleyi kararlılıkla yürütüyoruz. 2023 yılında 4 bin 624 dosya kapsamında 14 bin 525 kişi hakkında rapor ve bilgi hazırlanarak, adli makamlar, kolluk ve istihbarat birimleriyle, ilgili kamu idareleriyle bunları paylaştık, destek verdik. Kara parayla, mafyayla mücadele ediyoruz. Bu konuda İçişleri Bakanlığımızın en büyük destekçisi Maliye Bakanlığıdır. Mali Eylem Görev Gücü'nün (FATF) gri listesinden çıkması için de teknik koşulları yerine getiriyoruz."

Şimşek, Türkiye'nin 40 FATF standardından 39'uyla uyumlu hale geldiğini, FATF'ın ekim ayındaki toplantısından kendisine gönderilen mektupla bunun somutlaştığını bildirdi.

Sadece bir eksiklerinin kaldığını anlatan Şimşek, "Onu da ocak ayında inşallah getireceğiz. Kripto varlıklara ilişkin yasal düzenleme ama bu yeterli olmuyor. Ayrıca, gri listeden çıkmak için uygulamada etkinlik gerekiyor. Uygulamada etkinlik noktasında da çok mesafe katettik ve FATF ile bunları paylaştık. Tabii ki bu bir karardır, bir ülke bile çıkıp itiraz ettiği zaman olmayabiliyor ama inanıyorum ki Türkiye'nin bu ilerlemesi eninde sonunda takdir edilecek. Önümüzdeki yıl inşallah Türkiye gri listeden çıkmış olacak." değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, makrofinansal istikrarı sağlamayı, sürdürülebilir yüksek büyümeyi devam ettirmeyi amaçlayan programlarının sonuç vermeye başladığını ancak ne dünyanın ne de Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlara kestirme, kolaycı çözümler bulunmadığını, bu programı sabırla, kararlılıkla uygulamaları gerektiğini kaydetti.

Bütçe Meclis'ten geçti: Bizim, 'ikili ilişkiler çerçevesinde kaynağa ihtiyaç yok' demek istedim

Şimşek, Genel Kurulda, Hazine ve Maliye Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerindeki milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Konuşmasında tozpembe bir tablo çizmediğini, dünyada ve Türkiye'de önemli sorunlar olduğunu belirten Şimşek, uygulamalarının son bir kaç aydır olumlu sonuç verdiğine işaret etti. Şimşek, "Piyasada güven tesis edildi. Bütün bu yansımaları ortaya koydum." diye konuştu.

Hiçbir kaynağın maliyetsiz olmadığını vurgulayan Şimşek, konuşmasında yer verdiği "Paraya ihtiyacımız yok" sözlerine açıklık getirdi. Şimşek, "Bana 'Siz ülke ülke dolaşıyorsunuz, bir şey gelmedi' denildi. Ülkeleri dolaşırken programımızı anlatıyoruz. Dış kaynak ihtiyacımızı piyasadan temin etmeye başladık. Bizim, 'ikili ilişkiler çerçevesinde kaynağa ihtiyaç yok' demek istedim." değerlendirmesinde bulundu.

Kendisinin "Bankalar kar etmiyor." ifadesini kullanmadığını aktaran Şimşek, bankaların karlılıklarının enflasyon ile karşılaştırıldığında iddia edildiği kadar yüksek olmadığını bildirdi.

Bakan Şimşek, deprem vergisi konusunu ayrıntılarıyla açıkladığını anlatarak, hükümetleri döneminde toplanan vergiden 8 kat daha fazla afet riskini azaltmak için harcama yapıldığını kaydetti.

Enflasyon hedeflerinin tutturulup tutturulamayacağına ilişkin soruları yanıtlayan Şimşek, "Şu anda para politikası, enflasyonu çok güçlü şekilde çıpalamaya başladı. Enflasyon beklentileri hızla düşüyor. Önümüzdeki aylarda göreceksiniz piyasanın enflasyon beklentileriyle bizim hedefimiz örtüşecek. Buna inanıyorum çünkü biz doğru politikalar uyguluyoruz. Tekerleği yeniden keşfetmiyoruz, dünya bu işi nasıl yapıyorsa aynı çerçevede yapıyoruz. Dolayısıyla hedeflerimiz gerçekçidir." diye konuştu.

Türkiye'nin gri listeden çıkmasına ilişkin Şimşek, Türkiye'nin bu konuda 40 koşulun 39'unu yerine getirdiğini, ayrıca uygulamada etkinliği de sağlamaya yönelik çok ciddi bir çaba içerisinde olduğunu söyledi. Şimşek, "Şubat ayında bir toplantı yapılacak, bu hususlar değerlendirilecek. İnanıyorum ki Türkiye'nin katettiği gelişmeler ciddi bir şekilde dikkate alınacak." dedi.

Bu seneki bütçe açığı hedefinin yüzde 6,4 olduğunu anımsatan Şimşek, gelir tahsilatında da çok güçlü bir artış olduğunu söyledi. Şimşek, "Ocak-Mayıs cari vergi tahsilat ve tahakkuk oranına bakarsanız, yüzde 90'ı aşmış durumda. Dolayısıyla yüzde 90'ın üzerine çıkınca, ilave gelir tahsilatı elde ettik. Çok büyük ihtimalle bu seneki bütçe açığı, hedeflediğimiz 6,4'ün oldukça altında olacak. Biz bu çerçevede, deprem hariç, muhtemelen Maastricht Kriterleri'ni tutturmuş olacağız. Bu büyük bir başarıdır." ifadelerini kullandı.

Şimşek, 2024 yılının büyümesine ilişkin risklerin aşağı yönlü olduğunu söyleyerek, "2024 yılında küresel finansal koşulların daha elverişli hale geleceğini düşünüyoruz. Fon akışının güçleneceğini düşünüyoruz ve büyümedeki aşağı yönlü riskleri sınırlayacağını düşünüyoruz. Hedef olarak yüzde 4'ü koyduk, onu gerçekleştirmeye çalışacağız ama 2023'e ilişkin tereddüdümüz yok. Büyük ihtimalle, 2023 büyümesi Orta Vadeli Program çerçevesinde yüzde 4,4 olarak gerçekleşecektir." diye konuştu.

"Tercihimiz doğrudan yatırımlar"

Bakan Şimşek, büyümenin kalitesini artırmak istediklerini, bunun için büyümede bir dengelenme sürecinin yaşandığını dile getirdi.

"Sadece iç talep eksenli büyüyoruz. Bu da enflasyon ve cari açık demek." ifadesini kullanan Şimşek, şunları kaydetti:

"Cari açık ve enflasyonu kontrol altına almak için büyümenin yeniden dengelenmesi lazım. Yani parasal sıkılaştırma, bütçe disiplini yoluyla iç talep daha ılımlı hale gelecek. Dış talep de inşallah, AB'de kısmi toparlanmayla, ihracata verdiğimiz çok güçlü desteklerle birlikte net ihracatın katkısı bu sene negatif, gelecek sene belki yüzde 0,4 civarı pozitife döner diye bir hedef koyduk. O anlamda umutluyuz. İstihdam yaratan bir büyüme var, bu anlamda kaliteli bir büyüme; kompozisyonu anlamında iyileştirmeye muhtaç."

Enflasyonu düşürmek ve bütçe açığını iyileştirmek için aldıkları bütün tedbirlerin, aynı zamanda cari açığa olumlu yansıyacağını vurgulayan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Vatandaşımızın altın talebi bu sene geçmişe göre aşırı artmış durumda. Son 20 yılın ortalama yıllık altın ithalatı 8 milyar dolarken, bu sene 30 milyar dolara çıkmış. Milli gelire oran olarak yüzde 4 olan cari açığın yaklaşık 2,6 puanı altından kaynaklanıyor. Aslında altın bir varlıktır, bu anlamda bir tüketim değil. Finansal varlıktır, portföy tercihidir. Önümüzdeki yıllarda altın ithalatının normalleşeceğini düşünüyoruz. Burada yarı yarıya bir azalma olursa cari açıkta bir iyileşme olur ama olmazsa dahi ki biz programımızı ona göre yapmadık, enflasyonu düşürmek için aldığımız tedbirler cari açığı da azaltacaktır."

Şimşek, cari açığın finansmanını iyileştirmek istediklerini belirterek, "Sıcak para peşinde değiliz. Sıcak paranın tehlikelerinin farkındayız. Türkiye'mize kalıcı, sermaye benzeri uzun vadeli kaynak peşindeyiz. Tabii ki ideal olarak doğrudan yatırımları da artırmayı arzuluyoruz ama bu bir çırpıda olmuyor, bunun zamana ihtiyacı var." diye konuştu.

Fiyat istikrarını sağlamalarıyla Türkiye'nin doğrudan yatırım çekeceğine işaret eden Şimşek, bu sayede uzun vadeli kaynak da çekeceğini söyledi. Şimşek, "Hiçbir şekilde 'Sıcak para gelsin, onun üzerinden rezervler artsın, biz burada rahatlayalımın' peşinde değiliz. Tabii ki piyasa mekanizması içerisinde her türlü kaynak akışı olacak, oluyor da, biz buna açığız ama bizim tercihimiz doğrudan yatırımlar, sermaye benzeri, uzun vadeli." ifadelerini kullandı.

Bakan Şimşek, KKM hesaplarına değinerek, şunları ifade etti:

"Muhtemelen önümüzdeki aylarda rezerv birikiminin güçlenmesiyle birlikte KKM’den çıkışı hızlandıracağız. Size perspektif sunuyorum. Ben geriye bakmıyorum, ileriye bakıyorum. Bu memleketin ileriye bakma dışında şu anda fayda sağlayacak ne zamanı var ne de gereği var. KKM'den çıkış stratejisini ekibimizle birlikte net bir şekilde ortaya koyduk ve çıkış başladı; 3,4 trilyon liradan 2,7 trilyon liraya düştü. Biz inanıyoruz ki önümüzdeki sene bu çıkış tamamlanacak. Erken veya geç. Ben niye burada net konuşmuyorum? Çünkü piyasa koşullarına bağlı. Rezerv birikimi bu hızla giderse biz çok hızlı bir şekilde bu süreci tamamlamış olacağız."

Konuşmaların ardından, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile bağlı kurumların 2024 yılı bütçeleri kabul edildi.

TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, birleşimi saat 11.00'de toplanmak üzere kapattı.

(ANKA-AA-DHA)