(Jason G Goldman / BBC Future)
Hemen hemen her coğrafya ve kültürde insanlar ölülerinin ardından farklı yollarla yas tutar. Yas tutma süreçlerinde çeşitli ritüeller aracılığıyla ölüme bir anlam yüklemeye çalışırlar. Bu durumun sadece insan türüne ait bir şey olduğu düşünülse de, hayvanların da ölüme karşı benzer yaklaşımlarının olduğu keşfediliyor.
Konuyla ilgili BBC TÜrkçe'de yayınlanan haber şöyle:
Musevilerde, cenazeyi dini ritüellere uygun olarak hazırlayan bir ekip vardır. Biri öldüğünde, Hevra Kadişa yani ‘Kutsal Görev’ adı verilen bu ekipten biri cenaze gömülünceye kadar başında bekleyerek Tevrat’tan bölümler okur. Katoliklerde ise aile fertleri ve arkadaşlar cenaze başında bir araya gelirler. Antik Romalılarda cenaze evde kapalı bir yerde tutulur, akrabalar hemen toplanarak cenaze başında mersiyeler okurdu.
Bunlar kültürel sınırları aşan uygulamalar. Farklı geleneklere göre ufak farklılıklar gösterse de temelinde aynı şey yatar; insanlar ölen kişinin cenazesini belli bir süre için koruyup kollamaya değer atfetmiştir.
Bu davranış biçiminin kültürel sınırları aştığı gibi canlı türlerinin sınırlarını da aştığına dair veriler elde ediliyor.
Fillerin ölümü
Ekim 2003’te bir araştırmacı, Eleanor adı verilen bir dişi filin ölümünü gözlemliyor. Şişmiş hortumu yerde sürüklenen filin kırık dişi ve kulak ve bacaklarındaki yara izleri daha önce düşmüş olduğunu gösteriyor. Başka bir aileye mensup Grace adlı fil hızla Eleanor’un yanına yaklaşarak dev dişleriyle ayağa kalkmasına yardımcı olmaya çalışıyor. Ama Eleanor’un bacaklarında derman kalmamış. Diğer aile fertleri yola devam etmiş olsa da Grace güneş batıncaya kadar, bir süre daha Eleanor’un yanında kalıyor. Ertesi gün Eleanor’un ölüsü bulunuyor.
Ölü filin cesedi yerde yatarken birkaç gün boyunca diğer fil aileleri onu ziyaret ediyor. Fillerin cesedi koklayıp dürttüğü ve hortumları ve ayaklarıyla ona dokunduğu gözleniyor. Eleanor’un cesedini artık çakallar ve akbabalar da ziyaret etmeye başlamış ve dördüncü gün aslanların kontrolüne geçmiş olsa da fillerin gündüz saatlerinde hala o civarda beklediği gözleniyor.
Cenazeye gösterilen ilgi sadece Eleanor’un akrabalarıyla sınırlı kalmadığından, olayı gözlemleyen araştırmacı, fillerin ölüye karşı “genel bir tepki” verdiği sonucuna varıyor. Farklı deney ve gözlemler de bu sonucu doğrular nitelikte.
Yunusların ritüeli
Yakın zamanda ölenin cenazesini ziyaret olgusu sadece insanlar ve fillerle de sınırlı değil. 2000 yılının Mayıs ayında Japonya açıklarında 50 metre derinlikte bir dişi yunus balığı ölüsü tespit ediliyor. İki erkek yunusun ölü yanında sürekli nöbet tuttuğu, sadece nefes almak için su yüzüne çıkarken ayrıldıkları gözleniyor. Ölüm nedenini bulmak için dalgıçlar ölü yunusu denizden çıkarmak istiyor; ancak iki erkek yunusun sürekli varlığı buna engel oluyor. Üçüncü gün ölü yunus ortadan kayboluyor. Araştırmacılar derin sulara sürüklendiği sonucuna varıyor.
Yunusların daha önce de ölülerine karşı benzer ritüelleri olduğu görülmüştü. 2001 Temmuzunda deniz dibinde iki kaya arasına sıkışmış hemen hemen yetişkin bir erkek yunus cesedi görüldü. Ölü yunusun etrafında en az 20 dişi ve erkek yunus toplanmıştı. Dalgıçlar cesedi su yüzüne çıkarmaya çalışırken 1-3 erkek yunusun saldırıya geçecekmiş gibi davrandığı, ancak bunun sadece tehditle sınırlı kaldığı görüldü. Yunuslar da Afrika filleri gibi cesede ağızları ve başlarıyla dürtüyor, stres ve tedirginlik belirtileri gösteriyordu. Dalgıçlar sonunda ölü yunusu çıkardıklarında da çok sayıda yunus tekne o bölgeden ayrılıncaya kadar etrafında yüzmeye devam etmişti.
Nisan 2001’de de Kanarya Adaları yakınlarında ölü bir yunus yavrusu bulunduğunda, anne yunusun yanında çok sayıda yunusun etrafını çevrelediği görülmüştü. Üçüncü gün ceset su yüzüne yükselmiş, dördüncü gün çürüme belirtileri göstermeye başlamıştı. Araştırmacılar cesede dokunmadılar, fakat bir martı bile yaklaştığında diğer yunusların derhal onu kovduğunu fark ettiler.
Şempanzelerin ölüme tepkisi
Şempanzelerde ise ölüm sonrasında bile rutin işlerin devam ettiği gözlendi. Bir yavru şempanze öldüğünde annesi onun cansız bedenini günlerce, bazen de haftalarca ve hatta aylarca yanında taşıdığı, tüylerini temizlediği, kaçınılmaz çürümeyi geciktirdiği gözlendi. Annenin ölü yavrusuyla ilişkisi ancak çürüme nedeniyle artık tanınamaz hale geldiğinde sona eriyordu.
Araştırmacılar benzer davranış biçimlerini goril, babun, makak, lemur ve jeladalar arasında da gözledi.
Karmaşık sosyal davranış biçimleri sergileyen fil, yunus ve şempanzelerin davranışını ancak kısmen anlayabilmiş durumdayız. İnsanların doğada hayvanların doğal ölümüne tanık olması sık rastlanan bir olay değil. Ancak veriler insanın ölüme belli bir şekilde tepki veren tek canlı olmadığını gösteriyor. Ölüsüne kendi yöntemleriyle özel yaklaşım gösterdiğini bildiğimiz hayvanların listesi de giderek genişliyor. Son araştırmalarda zürafaların ve çalı kargalarının da yas tuttuğu fark edildi.
Fakat biz insanlar elbette hayvanlar âleminde özel olduğumuzu düşünmek isteriz. Bazı bakımlardan öyleyiz de. Ancak diğer hayvanlarla ortak çok yönlerimiz de var. Kendi duygularımızı hayvanlara da addetmekten kaçınmak önemli olduğu gibi, insanın da nihayetinde bir hayvan olduğunu unutmamak gerekir.
Yoksa insanın doğal olarak gösterdiği davranış biçimlerini haklı çıkarmak için açıklamalar mı sunuyoruz? Mumyalama yoluyla ölüsünü koruyan insanın, ölü yavrusunun tüylerindeki parazitleri temizlemeye çalışan şempanze ile ortak yönü sandığımızdan çok daha fazla belki de. Bu anlamda, bizleri şempanze ile birleştiren şey, kendi açımızdan ölümü anlamaya çalışmak aslında.