T24 - Radikal gazetesi yazarı Hakkı Devrim, televizyon dizilerini eleştirirken köşe yazarlarının dizilerde yaşananları hangi üsluplarla irdelediğine yer verdi.
Devrim'in Radikal gazetesinde "Seyircisini isyan ettiren dizi: Öyle Bir Geçer Zaman Ki" başlığı ile bugün (22 Nisan 2011) yayımlanan yazısı şöyle:
Televizyon dizilerinden birinin adına, kanalında reklamları başladığı zaman itiraz ettim. Dizinin adındaki yerini şaşırmış bir hece yüzünden: ki bağlacıydı bu, eskiden rabıt edatı dediğimiz.
Yerini şaşırmıştan maksadım şu: «Zaman öyle bir geçer ki...» diye düşünüldü herhalde. Rahmetli amcam bu fikri «Seneler Arabistan kısrağı gibi kaçar...» diye ifade ederdi. Dizide kelimeler arası bir jonglör maharetine başvurulmuş ve adı, Öyle Bir Geçer Zaman Ki... diye belirlenmişti.
Senaryo yazarı Coşkun Irmak’tı diye biliyorum. Tanımam. Yönetmen Zeynep Günay Tan’ın dün bir gazetede fotoğrafını gördüm; güzel, ama çok genç kız çocuğu izlenimi aldım. Bu ki’si şaşkın adı kim koydu bilmem. Kabul eden televizyoncular hakkında düşündüğümü o zaman söylemiştim.
Dizi son bölümüyle bir hâdise oldu. Dün dört gazetede (daha doğrusu üçünde) skandal addedilen bir tecavüz sahnesine dair sert eleştiriler vardı. İnternette kıyametler kopuyormuş.
Dört gazete Sabah, Milliyet, Vatan ve Haber Türk’tü; Radikal okurları için hâdiseyi özetlemem lâzım.
Eşi Cemile (Ayça Bingöl), en küçüğü Osman (Emir Berke Zincidi) olan çocukları ve kayınvalidesiyle Ali Kaptan (Erkan Petekkaya) ailesi dizimizin ana kadrosu. Ali Kaptan gönlünü Caroline (Wilma Elles) adlı (sahiden) bir yabancı güzele kaptırıyor. Bu yüzden yapmadığı delilik ve densizlik kalmıyor.
Eşine ve çocuklarına akıl almayacak kötü muamelesini seyrediyoruz. İşi, evi, aile bütçesi allak bullak olmakla kalmıyor, normal bir seyircinin «Adam saçmaladı!» demekle yetinemeyeceği densizlikler, münasebetsizlikler, terbiyesizlikler yapıyor. Karı-koca boşanıyorlar. Yetmiyor eski eşine hâlâ musallat. Üç gözlü evlerini satarak çoluğunu çocuğunu sokakta bırakmayı da göze alıyor.
Nedir ki asıl oyundaki adı Balıkçı olan (Orhan Alkaya) Cemile’ye evlenme teklif edince Ali çileden çıkıyor, ne yaptığını bilmez hale geliyor. Alenen istiyor ki, o Caroline ile yaşasın (yaşıyor zaten), ama Cemile herhangi bir adamla evlenme ihtimalini hatırından bile geçirmesin.
Aklı başında değil. Delirmiş âdeta. Çılgınlığı son bölümde, içinde Cemile ile Caroline’in de bulunduğu motorlu büyük bir tekneyi, Balıkçı’nın barındığı barakayı da yerle bir edecek şekilde kıyıya sürecek ve rıhtıma çıkarıp parçalayacak dereceye kadar geliyor.
Cemile ile Caroline’in yaralı olduklarını görüyoruz. Ali Kaptan, o da yaralı olan Balıkçı ile bir odaya kapanmış.
Derken tek başına eski evlerine geliyor, eşini hırpalıyor ve ona tekme tokat zorla sahip olmaya kalkıyor. Seyirde pek bir çirkinlik yok. Ama kadının itilip kakıldığını, dövüldüğünü ve hoyratça, hayvanca bir tecavüze maruz kaldığını –hâdisenin tafsilatına fazla girmeden- seyrediyoruz.
Evin küçük oğlu Osman gelecek ve hâdisenin tanığı olacak diye ürksek de, tesadüfler bu kötü ihtimali olsun önlüyor.
Erkek demeye dilinizin varmayacağı bir hayvan, boşandığı eşine aklın almayacağı kadar çirkin, hoyrat ve iğrenç muamele e-de-bi-li-yor.
-Sen bütün bunları nereden biliyorsun? diyeceksiniz.
Çok ilgi gören dizileri imkân buldukça seyretmeye özen gösteriyorum. Beğenmek beğenmemek diye bir ölçüm yok. Tahammül edemediğim bazı komedimsiler dışında, yetişebildikçe... Arka Sokaklar, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Aşk ve Ceza, Muhteşem Yüzyıl ve şimdi hatırlayamadığım bir iki diziyi daha seyrediyorum.
Seçkin ve seçici televizyon seyircisi okurlarımın hoş göreceklerini umarım.
Hayvanca tecavüz eden adam ve gazetelerimiz
Gelelim dün köşelerinde Ali Kaptan’ın eski eşi Cemile’ye ettiklerinden rahatsızlık duyan ve diziyi –bence de haklı olarak- eleştiren meslektaşlarıma.
Başta iki televizyon yazarı var. Yüksel Aytuğ, «Bu sahne yüzünden o diziyi bir daha izlemeyeceğini söyleyen çok sayıda seyirci var» dedikten sonra ilave ediyor: «İşin daha da can acıtan, iç burkan tarafı, minik Osman’ın masumiyetinin de dramatik bir öğe olarak bu sahnelerde kullanılmasıydı. Tecavüzün bu kadar sıklıkla ve genelde reyting artırmak için senaryolara iliştirilmesi bana samimî gelmiyor.»
Bir dediği de şu: «Dizi, hastalıkları da drama malzemesi olarak kullanmaktan geri durmuyor. Bacakları tutmayan delikanlının yataktaki başarısızlığı...» mesela. «Bu tarzın iki olumsuz tesiri olur. Birincisi, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürürsünüz. İkincisi, tecavüz gibi insanlık dışı bir eylemi giderek sıradanlaştırırsınız.» (Sabah/Günaydın, 21 nisan).
Sina Koloğlu, «Ali Kaptan’a biçilen kötü adam rolü, artık karikatürize bir hal aldı. (...) Fatmagül’ün Suçu Ne?’nin senaryosu böyle başlıyordu ve o sahnenin olması gerekirdi. Ama Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de böyle bir sahne olmasa da olurdu. Daha fazla izlenme oranı kaygısından başka bir gerekçe olamaz.»
Sina daha sonra RTÜK’ün bu konudaki tavrını konuşuyor. Ben o konuya girmek istemiyorum.
Vatan gazetesinin haberiyle internetten uyarılar yapıldığını öğreniyoruz. «Küçük Osman o sahnede olmasın!» diye uyarılar yapılmış. Olabileceğini nasıl tahmin edebiliyorlarsa?.. Hatta o çekimler sırasında Emir Berke’nin sete getirilmemesi gibi bir tedbir de alınmış. Evet, çocuk sonradan geliyor ve dehşetler içinde «Sana ne oldu?» diye annesine soruyor. (Bir bilgi notuna göre o gece ekran başındaki her 100 kişiden 62’si bu bölümü seyretmiş.) Milyonlarca insan demektir. (Vatan, 21 nisan)
Dördüncü gazetede çok farklı bir değerlendirme
Unutmadan dördüncü gazeteyi de söyleyeyim: Haber Türk. Magazin ekinin ilk sayfasında haberi dört fotoğrafla tamamlayarak, «Tecavüz isyan ettirdi» diye manşetten veren gazetenin, 3’üncü sayfasında köşeyazarı Rahşan Gülşan çok farklı telden çalıyordu.
Erkan Petekkaya’yı ekranın çok sevdiğinden girmiş söze. Bu oyuncu öyle bir çözümlemiş ki Ali Kaptan rolünü, Rahşan onu nasıl methedeceğini bilemiyor. Yorumunun «en tepe noktası da (yazarımıza göre) önceki gece yayımlanan bölümdeki performans»mış. Oyuncu, «Ali Kaptan’ın çıktığı ruhsal seyahatlerden onu nasıl da anlayıp severek döndüğünü ispat etti hepimize» diyor. «Hele Cemile’ye (...) bir bakışı vardı ki gözümün önünden gitmek bilmiyor. Böyle sahneler dizilerde bulunmalı» diyor. Rahatsız olanlardan, RTÜK’ü rahatsız etmemelerini, mağdur kadınların sığınma evlerine destekte bulunmalarını istiyor.
*
Oyun ve bu kaptan rolü açısından ben düşündüğümü «Çizilen gerçekçi bir kişilik değil. Adamcağız çırpınıyor, ama bu sebeple inandırıcı olması mümkün değil» diye özetleyebilirim