Yaşam

Hayrünnisa Gül: Tüketim pompalanıyor; yediğimiz her şeyden korkar hale geldik

Hayrünnisa Gül, 'Vakit buldukça yürüyüş yapmayı ve yüzmeyi seviyoruz. Bu bizi hem bedenen hem de zihnen zinde tutuyor' dedi

01 Ocak 2014 11:43

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül Diyabeti Durduralım kampanyası ve sağlıklı yaşam üzerine görüşlerini dile getirdi. Gül, "Çocukluğumuzun sebze ve meyvesini özleyeceğimiz, mis gibi kokan bir domatese hasret kalacağımız aklınıza gelir miydi? Yediğimiz her şeyden korkar hale geldik. Bırakın işlenmiş ürünleri, bir meyveyi, sebzeyi bile çocuklarımıza yedirirken saflığından, doğallığından endişe ediyoruz" diye konuştu. Gül, obezite ve diyet hakkında ise, "Sürekli tüketim pompalanırken teknolojik gelişmelerin de sonucuolarak eskiye göre çok daha az hareket ediyor insanlar. Sonuçta, sağlıksız beslenme ve hareketsiz hayat hızla artan obezite ve diyabet oranlarını karşımıza çıkarıyor" dedi.

Yoğun tempo, yurtiçi ve yurtdışı seyahatleri, gelen misafirler, günlük kabuller düzenli egzersize çok fazla imkân vermediğini de belirten Hayrünnisa Gül, "Vakit buldukça egzersiz yapmaya çalışıyoruz. Özellikle yürüyüş yapmayı ve yüzmeyi seviyoruz. Bu bizi hem bedenen hem de zihnen zinde tutuyor"

Hürriyet'ten Mesude Erşan'ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül ile yaptığı söyleşinin ilgili kısmı şöyle;

Siz ve eşiniz Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül egzersiz yapar mısınız? 

Yoğun tempo, yurtiçi ve yurtdışı seyahatleri, gelen misafirler, günlük kabuller düzenli egzersize çok fazla imkân vermese de vakit buldukça egzersiz yapmaya çalışıyoruz. Özellikle yürüyüş yapmayı ve yüzmeyi seviyoruz. Bu bizi hem bedenen hem de zihnen zinde tutuyor.

Köşkte beslenme danışmanınız var mı? Kilo kontrolünüzün sırları var mı? Korumak için hangi önlemleri alırsınız?

Cumhurbaşkanlığı Sağlık Sistemi’nin en önemli unsurlarından biri beslenme ve diyet bölümü. Tüm yemeklerin hammaddesinin temininden hazırlanmasına, pişirilmesinden sunumuna kadar her aşamada görev alıyorlar. Yalnızca bizlerin değil, Cumhurbaşkanlığı’nda görev yapan personelin ve gelen misafirlerimizin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için özen gösteriyorlar.

Türk mutfağı sağlıklı mı?

Ülkemizin coğrafi farklılıkları var. Bunlar yemek kültürümüze de zenginlik olarak yansıyor. Bence Türk mutfağı, kullanılan sebze-meyve çeşitliliği, zeytinyağlıları, et yemekleri, balık çeşitleri, yöreden yöreye değişen baharatları, pişirme ve saklama yöntemleriyle besin çeşitliliğini sağlayan dünyada ender ve örnek mutfaklar arasında. Tabii hamur işlerimiz, tatlılarımız insanın nefsini zorlayan lezzetlerimiz ama beslenme uzmanlarının da belirttiği gibi her şeyi kararında yediğimiz sürece bir sorun olmayacaktır.

Eşinizin yedikleriyle bizzat ilgilenir misiniz?

Tüm ailemin olduğu gibi eşimin de sağlığıyla yakından ilgilenirim. Tükettiklerinin sağlıklı ve doğal olmasına da özen gösteririm.

 

Geleneksel yemekleri modernize ediyoruz

 

Mutfağa girip gıdalarla bizzat ilgilenir misiniz?

Yemek yapmaya çok vakit bulamıyorum ama mutfakla yakından ilgilenirim. Mönülerin belirlenmesinden tutun da mutfağa giren her türlü malzemenin kalitesine, yemeğin üretiminin hijyen kurallarına uygunluğundan sunumuna kadar her şeyi yakından takip etmeye çalışırım. Bunların hepsi tabii zaman alan işler. Her hanım gibi mutfak işleri benim de vaktimin büyük bölümünü alıyor. Misafirlerimize Türk mutfağının eşsiz lezzetlerini bazen geleneksel usullerde bazen modernize ederek bazen de dünya tatlarıyla sentezleyerek sunuyoruz. Mönülerimizi güncellemek için sürekli yeni tarifler geliştirmeye çalışıyoruz. Tabii ki yemeğin lezzetinin yanı sıra hijyenik koşullarda hazırlanması ve güvenilir olması da son derece önemli. Diyetisyen ve gıda mühendislerinden oluşan Gıda Güvenliği ekibimizin çalışmalarını da yakinen takip ediyorum. Ekibimizin büyük bir titizlik ve hassasiyetle yürüttüğü bu çalışmalar neticesinde Çankaya Köşkü mutfaklarımız ISO 22000 Gıda Güvenliği Kalite Belgesi almaya hak kazandı.

 

Yediğimiz her şeyden korkar hale geldik

 

İlla organik gıda mı tüketmeye gayret edersiniz?

Bugün ne acı ki böyle bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Çocukluğumuzun sebze ve meyvesini özleyeceğimiz, mis gibi kokan bir domatese hasret kalacağımız aklınıza gelir miydi? Yediğimiz her şeyden korkar hale geldik. Bırakın işlenmiş ürünleri, bir meyveyi, sebzeyi bile çocuklarımıza yedirirken saflığından, doğallığından endişe ediyoruz. Bizim neslimiz bu konuda daha şanslıydı, bizler doğal ürünlerle büyüdük. Maalesef artık birçok ürünün tohumlarını bile bulamıyoruz. Oysa yöresel tohumlarımız ve ürünlerimiz ülkemizin kimliğidir, mirasıdır. Onları özenle korumamız gerektiğine inanıyorum. Gelecek kuşaklar bu tatları hiç tadamayacaklar diye üzülüyorum. Köşk’te oluşturduğumuz küçük bahçelerimizde tadımlık da birçok ürün yetiştiriyoruz. Hem Ankara’da hem de Tarabya’da küçük birer seramız var. Domatesten bibere, şeftaliden elmaya kadar birçok sebze-meyve yetişiyor. Buradan elde edilen ürünleri konuklarımıza ikram ediyoruz, yapılan yemeklerde değerlendiriyoruz. Küçük bir kümesimiz var. Taze yumurta alabiliyoruz.

 

Obezite ve diyabet Türkiye’de de salgın

 

Son 50 yılda hayat tarzımız inanılmaz ölçüde değişti. Besinlerimiz doğallık ve saflıktan uzaklaştı. Tüketilen gıdaların neredeyse tümü endüstriyel ürünlere dönüştü. Modern hayat beraberinde yalnızca fast food kültürüyle sağlıksız beslenmeyi değil hareketsizliği de getirdi. Sürekli tüketim pompalanırken teknolojik gelişmelerin de sonucu olarak eskiye göre çok daha az hareket ediyor insanlar. Sonuçta, sağlıksız beslenme ve hareketsiz hayat hızla artan obezite ve diyabet oranlarını karşımıza çıkarıyor. Oysa uzmanlara göre tip 2 diyabet, yalnızca hayat tarzında yapılacak küçük değişikliklerle yüzde 60’lara varan oranlarda önlenebilir ya da en azından ortaya çıkışı geciktirilebilir. Bugün dünyada 200 milyon kişi diyabetle mücadele ediyor. Bu gerçekten inanılmaz bir rakam… Bizim ülkemizdeki durum da hiç iç açıcı değil ne yazık ki. sağlık bakanlığı’nın verilerine bakıldığında fazla kilo ve obezitenin dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgın seviyesine ulaştığı görülüyor. Gelecek nesillerimiz için büyük bir tehdit oluşturan bu sorunla savaşmak ve doğru beslenme bilincini yaygınlaştırmak için herkese görev düştüğüne inanıyorum. Cumhurbaşkanlığı himayesinde Türkiye Diyabet Vakfı tarafından yürütülen Diyabeti Durduralım Kampanyası işte bu inancın bir neticesi… 

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın.