16 Kasım 2013 11:32
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, öğrenci evleriyle ilgili tartışmalar konusuna ilişkin, "ben her şeyin doğal seyrinde seyretmesinden yanayım. Bir şeyi zorla yaptırmak çok güç. Hepimiz anne babayız. Çocuklara bir şeyi iyilikle söylemek ayrı, baskıyla yaptırmaya kalkmak ayrı. Devlet, ortada kötü bir şey varsa olmaması için tedbir alabilir, yurtlar kurabilir, imkanları sağlayabilir ama devlet anne baba gibi olamaz. Bu iş ailede biter" dedi.
Gezi Parkı olayları hakkında da açıklamalarda bulunan Hayrünnisa Gül, "keşke yaşanmasaydı. Bir kaza olarak görüyorum; güzel şeyler içinde böyle bir dönem geçirmiş olmanın insanı üzdüğünü belirterek “İnşallah bir daha dönmeyiz" diye konuştu.
Gül, himaye ettiği ‘Konuşan Kitap Şenliği’ programı kapsamında gittiği Mersin’de Bugün gazetesinden Adem Yavuz Arslan'a konuştu:
Hayrünnisa Gül, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili “Keşke yaşanmasaydı. Bir kaza olarak görüyorum” dedi. Güzel şeyler içinde böyle bir dönem geçirmiş olmanın insanı üzdüğünü belirterek “İnşallah bir daha dönmeyiz” diye konuştu.
Milletvekillerinin Meclis’e başörtüleriyle girebilmesini de değerlendiren Hayrünnisa Gül şöyle konuştu: “Türkiye normalleşti bakın hiçbir şey olmadı. Türkiye normal bir ülke haline geldi. Ne kadar güzel. Keşke hiç bunlar, kötü olaylar yaşanmasaydı.”
Öğrenci evleriyle ilgili tartışmalar konusunda Gül şu ifadeleri kullandı: “Ben her şeyin doğal seyrinde seyretmesinden yanayım. Bir şeyi zorla yaptırmak çok güç. Hepimiz anne babayız. Çocuklara bir şeyi iyilikle söylemek ayrı, baskıyla yaptırmaya kalkmak ayrı. Açıkçası bu işi ailelerin götürmesi taraftarıyım. Ben de çocuğumun bu şartlarda kalmasını istemem.
Yurtdışında da o şartlarda kalmıyor. Anne baba olarak çocuğumuzun doğru şartlarda olduğundan emin olmak istiyoruz, kontrol de ediyoruz. Bütün aileler de isteyecektir. Devlet, ortada kötü bir şey varsa olmaması için tedbir alabilir, yurtlar kurabilir, imkanları sağlayabilir ama devlet anne baba gibi olamaz. Bu iş ailede biter.”
Hayrünnisa Gül Meclis locasında ilk kez bulunduğu anlarla ilgili düşüncelerini şu sözlerle anlattı: “Türkiye gerekten çok acı bir süreç geçirdi. Belki bizler sürecin kurbanlarından biriydik. O dönemde çok ümitsizliğe kapılmış, acaba düzeldiği günleri görebilecek miyiz diye çok üzülmüş, hatta gözyaşı dökmüştüm. Kötü şeyleri çabuk unutmaya çalışıyorum. Allah bir daha yaşatmasın. Bugünlerin kıymetini bildirsin. Yeni nesil neler çektiğimizi anlamıyor, bilmiyor. Anlamakta zorluk çekiyorlar çünkü anlatılabilecek gibi değil. ‘Gerçekten bunlar olmuş mu’ diyor çocuklar.
O günleri unutup yeni günlerin kıymetini bilelim.”
Gül, “Komutan eşleri ile ilişkileriniz nasıl, görüşüyor musunuz” şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi: “Bence onlar da üzülüyordur. Kimseyi suçlamak istemiyorum. Şartlar öyleydi ki belki onlar da istemeye istemeye öyle davranmıştır. Bugün zorda olan bazı isimler var üzülüyorum. Hoşgörü ortamı ne kadar güzel. Kıyamet de kopmadı. Gayet normal bir şey. Yurtdışına gidince temsil görevi yapabiliyoruz, misafir kabul ediyoruz. Biz bir ve bu ülkenin insanı değil miyiz? Yazık değil mi?
Bunları niye yaşadık? Bana yapılmasından hoşlanmadığım bir şeyi başkasına yapmak istemem. Başka insanların hayatına müdahale diye bir şey hiç düşünmüyorum, düşünmek de istemiyorum.”
Abdullah Bey 1991’de kendi rızasıyla değil Allah’ın lütfu, kaderi olarak siyasete girdi. Demek ki Allah bize bugünleri çizmiş, biz bilemeyiz. Uzun vadeli planlar yapmam. Abdullah Bey de öyle. Bulunduğumuz yerlerin hakkını vermeye çalıştık. Abdullah Bey’in siyasi hayatında hiç yön verici olmadım, karışmadım. Hakkıyla yapıp teslim edersek ne mutlu bize.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı öncesi ‘Allah korusun’ dediğim günleri biliyorum. Çok zor olacağını, kolay geçmeyeceğini biliyordum. Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı gün bizim çocuklar çok üzgündü. Ailenin de fedakar olması gerekir.
Adaylığı, ismi açıklanmadan bir gün önce öğrendim. Gerçekten zor bir süreçten geçtik. Hiçbir zaman ‘bize niye böyle yapıldı’ diye hayıflanmadım. Ama arka kapıdan bir sürü misafir ağırladım. Misafirlerime mahcup oldum. Misafire anlatmakta çok zorluk çektiğimiz oldu. Abdullah Bey ‘Nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyorsun, bunlar sana yapıldı’ diyordu. Bana kötülüğü yapan insanlar bugün zorda olsa döner yardım ederim. ‘O bana onu yapmıştı’ diyemiyorum. Öyle bir yapımız yok benim de Abdullah Bey’in de. Önemli olan o günlerin aşılmış olması. Bunu görmek bana yetiyor.
Kendimle ilgili örnek vermek istemiyorum, unutmak istiyorum. Ama çocuklarımız da yaşadı. 28 Şubat çok zor geçti. 28 Şubat sürecinde çocuklarımın çok incindiğini ve zorlandığını biliyorum. Çocuğunun mutsuz olduğunu görmek gerçekten acı oluyor. Birçok çocuk yurtdışında okumak zorunda kaldı. Ama her şerde bir hayır var. Belki onları yaşamasaydık bugün yurtdışında okumuş o kadar çocuğumuz olmayacaktı.
Sokağa baktığınızda insanların size olan sevgisini görüyorsunuz. ‘Onlara layık olabiliyor muyuz’ diye endişe ediyorsunuz. Her türlü insanın mesuliyeti vebali sizin omuzlarınız da. Uykularımızı kaçıracak kadar büyük bir vebal. Suriye’de bunlar olurken nasıl rahat olursunuz ki? Geçen gün iki tane Suriyeli kızımız geldi. Bir arkadaşım getirdi. Anne babaları Suriye’de. Okullarını bırakmışlar. Çocuklara göstermeden Abdullah Bey’le ağladık.”
© Tüm hakları saklıdır.