T24 - Doğan Kitap, ”Hayatını Seçen Kadın” başlığı altında Sedef Kabaş’ın Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ile söyleşisini yayımladı. Kitapta “hayatı roman” olan bir Türk kadınının hayat mücadelesi ve başarı öyküsü var. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze, İzmir, İstanbul ve Ankara’daki yaşam ile bu şehirlerde insanlar anlatılıyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Güngör Uras'ın "Nermin Abadan Unat" başlığıyla yayımlanan (17 Ekim 2010) yazısı şöyle:
(Bir kadının yoktan var olması ve başarıya ulaşmasının romanı)
Prof. Dr. Yavuz Abadan benim hocamdı. Çok iyi bir hoca idi. Prof. Dr. Nermin Abadan, biz Mülkiye’de iken asistanlık sınavını kazandı. Benim hocam olmadı ama karımın hocalığını yaptı. Karım onun da çok iyi bir hoca olduğunu söyler. Ben, kitaplarından, makalelerinden, söyleşilerinden bilirim. Elli beş yıldır tanırım. Dostluğu ile gurur duyarım.
Babası Saraybosna’dan İzmir’e göç eden bir aileden. Aile üyeleri Osmanlı’nın son döneminde Türkiye’den Avrupa’ya fındık ihraç ediyor. Babası ailenin Hamburg’daki şubesinin sorumluluğunu taşıyor. Almanya’da tanıştığı Barones Elfriede Karwisky ile evleniyor. Viyana’da yaşarlarken 1922 yılında Nermin doğuyor. Almanca, Fransızca dillerinde eğitim görüyor. Babası eşini ve kızını alarak 1930’lu yılların başında İstanbul’a taşınıyor. Fakat kısa süre sonra ölünce annesi Nermin’i yanına alarak Budapeşte’ye gidiyor. Kumarda kocasından kalan büyük serveti kaybediyor. O kadar ki, Nermin’i okula gönderecek imkânı bile kalmıyor.
Türkiye aşkı
Almanca, Fransızca, İngilizce ve Macarca konuşan fakat Türkçe bilmeyen Nermin 14 yaşında iken Budapeşte’deki Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin kapısına dayanıyor. Güçlükle büyükelçinin yanına çıkıyor. ”Benim babam Türk idi. Ben Türkçe bilmiyorum. Türkiye’de okumak istiyorum. Param yok. Beni Türkiye’ye gönderin” diyor.
Büyükelçi cebine para koyuyor. Tren biletini alıyor. Nermin’i Türkiye’ye yolluyor. İstanbul’dan İzmir’e babasının akrabalarının yanına giden Nermin’i akrabaları “kabullenmekte” zorlanıyor. Nermin o akrabadan bu akrabaya, dolanıp dururken İzmir Kız Lisesi’ne başvuruyor. Lise müdürü Türkçe bilmemesine rağmen Nermin’i okula kabul ediyor.
İzmir Kız Lisesi o yıllar Türkiye’nin en iyi eğitim kurumlarından biri. Nermin’in sınıf arkadaşları daha sonra Türk kamu oyunda isimleri ile öne çıkan Mübeccel Kıray, Nerime Elbe, Türkan Erkin, Günseli Tamkoç ve Perihan Perçin, Perihan İçseven gibi genç kızlar.
Tek başına mücadele
Lise döneminde Almanca ders veriyor, Fuar’da çalışıyor. Liseden sonra İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde okuyor. Fakültede hocası Prof. Dr. Yavuz Abadan’a hayranlığı başlıyor. Bu hayranlık giderek tutkuya dönüşüyor. O dönem İkinci Dünya Savaşı yılları. Nermin, ithalatçı ve nakliyeci firmalarda çalışarak cep harçlığını çıkarıyor. Okulu bitirdikten sonra Yavuz Abadan’a yakın olmak için Ankara’ya gidiyor. Ulus gazetesinde iş buluyor. O yıllar gazetelerde çok az kadın çalışıyor. 1946 yılında Yavuz Abadan ile evleniyor. Türkiye’de ilk defa bir evi, ailesi oluyor.
Bir süre avukatlık yapıyor. 1953 yılında Mülkiye’ye asistan olarak giriyor. Mülkiye’nin ilk kadın öğretim üyesi oluyor. 1970 yılında Mülkiye’ye bağlı olarak faaliyete geçen basın yayın okulunun (İletişim Fakültesi) müdürlüğünü yapıyor. Mülkiye’de “Siyasal Davranış Enstitüsü”nü kuruyor. Ağırlıklı olarak yurtdışındaki göçmen Türk işçiler ve kadın sorunları konularıyla ilgileniyor. Uluslararası Siyasi İlimler Derneği (IPSA) başkan yardımcılığı, Türk Sosyal Bilimler Derneği başkanlığı, Avrupa Konseyi’nin Kadın - Erkek eşitlik Komisyonu başkan yardımcılığı gibi görevlerde bulunuyor. 1978 - 1980 yılları arasında CHP'den kontenjan senatörü oluyor.
Oğlu Mustafa Kemal’in babası Yavuz Abadan 1967 yılında ölüyor. Nermin Abadan 1972 yılında Prof. Dr. İlhan Unat ile evleniyor. İkinci eşini de bir yıl önce kaybediyor.
Prof. Dr. Nermin Abadan’ın ilginç hayat hikâyesinin sivri noktalarını özetlemeye çalıştım.
1996 yılında yayımlanan “Kum Saatini İzlerken“ (İletişim Yayını) isimli kitapta Nermin Abadan Unat hayatını yazmıştı. "Hayatını Seçen Kadın” başlığı ile yayımlanan söyleşide ise yazdıklarının dışındaki “zorlu ama renkli” yaşam hikâyesini anlatıyor.