Gazete Duvar yazarı Zehra Çelenk, Süperstar Ajda Pekkan'ın mutfakta yemek yaparken çektirdiği bir fotoğrafı paylaşmasıyla başlayan tartışmalarla ilgili olarak "Her kanaldan empoze edilerek okul çağında başlayıp mezara kadar yakayı bırakmayan bu “proje bedenler” hikâyesi çağımızın ekstrem projelerinin en ekstremi halini aldı. Söz konusu diri popoysa hayat teferruat halini almamalı, burada fena bir terslik var. Hayatın türlü zorbalık ve dayatmalarına resti çekmek konusunda ben ‘Siacı’ olmayı tercih ederim. Yarışmacı popolara başarılar dilerim" diyerek tepki gösterdi.
Çelenk'in "Ajda Pekkan’ın poposu" başlığıyla (14 Kasım 2014) yayımlanan yazısı şöyle:
Sayın ve sevgili süperstar, sabahtan akşama spor yapsak, spor küpümüz olsa da uyanır uyanmaz içine batsak ne olur? 71 yaşında o popo normal değil ki? Genetikle, balıkla, sporla, pozitif düşüncenin gücüyle açıklanabilir gibi de değil. Bu nedenle de günlerdir “sevilesi” dertler kontenjanından bu konu hakkında yazıldı, çizildi, tweetlendi, Ajda’nın poposu bizi gerdi!
Ajda Pekkan, mutfağında yemek yaparken çektirdiği bir fotoğrafıyla birkaç gündür gündemde. Mevzu her zamanki gibi Pekkan’ın yıllara meydan okuyan, zamana pabucunu ters giydiren diriliği, güzelliği ama bu kez olaylar popo nahiyesinde geçiyor. Pekkan’ın değme genç kızı hüngür hüngür ağlatacak bir edayla parmaklarının ucunda durarak yemek yaptığı fotoğraftaki çıkık ve diri poposu göz alıyor. (O nasıl 71 yaş öyle vicdansız!)
Konuya dair verdiği röportajda Ajda Pekkan, hiçbir zaman güzel bir kadın figürü olmak gibi bir hedefinin olmadığını söyledikten sonra gençlik ve güzellik formüllerini sıralamış.
“…ama her zaman vücudumu korudum. Formda kalmak için genetik ve spor çok önemli. Beslenmenize de önem gösterin ama yediklerinizi takıntı yapmayın. Kebap da yiyin balık da… Spor insanı çok farklı kılıyor. Bana bakın, beni örnek alın. Benim şimdiye kadar çoktan dert yanmam lazımdı ama öyle değil tutunacaksınız hayata, asılacaksınız. Çünkü sizden başka kimse yok.”
Bu röportajın çarpıcı yanı bence son iki cümlesi. “Sizden başka kimse yok, kollayın popoyu” diyor. Onun dışında, olağanüstü durumların bu olağan açıklamalarına her zaman bayılmışımdır. Yani sayın ve sevgili süperstar, sabahtan akşama spor yapsak, spor küpümüz olsa da uyanır uyanmaz içine batsak ne olur? 71 yaşında o popo normal değil ki? Genetikle, balıkla, sporla, pozitif düşüncenin gücüyle açıklanabilir gibi de değil. Bu nedenle de günlerdir “sevilesi” dertler kontenjanından bu konu hakkında yazıldı, çizildi, tweetlendi, Ajda’nın poposu bizi gerdi! Ki toplumsal sözlüğümüze neredeyse “gergin” ve “germe” sözcüklerinin resim karşılığı olarak kaydolmuş Ajda Pekkan ismiyle beraber bu durum ayrıca ironik.
Bir Ajda Pekkan vecizesindeki gibi, “extreme tenakuzlar” (şiddetli çelişkiler) içerisindeyiz bu noktada. Bu Pekkan sözünün kalbimde ayrı bir yerinin olduğunu hemen söyleyeyim. Yarısı Arapça yarısı İngilizce. Dilin ucuna geldiği anda göz önünde pembe tüyler, mor kâküller, buhurumeryemler beliriyor. Kenarda sandal ağacı tüterken fondaysa hüzzamdan progressive metale uzanan eklektik müzikler çalmaya başlıyor. Bence ruh halimizi, ruh iklimimizi mükemmelen özetliyor yani bu “çok tuhaf, çok tanıdık” ve aşırı söz. Her konuda olduğu gibi, bu küçük popo meselesinde de şiddetli duygular, derin çelişkilerle bir uçtan bir uca savruluyoruz. Bir yandan ben dahil hepimiz “bu kadar dert varken niye bunu konuşuyoruz” hissiyatındayız alttan alta, en azından bu tırnağı açma ihtiyacını bir hissediyoruz. Çağımızın gençlik fetişinin kazındığı bir kanvas halini almış Ajda bedeni aracılığıyla kapitalizm, kitle kültürü, tüketim kültürü üstüne Allah ne verdiyse sayıp dökmek istiyoruz. Bir yandan da aynada kendi popomuza alıcı gözle bir bakmadan edemiyor ve dertleri zevk, pilates topunu sırdaş edinmek istiyoruz. 71 yaşında bir popoyla alttan alta rekabete soktu hepimizi! Bugüne dek üstünde mutlu mesut oturduğumuz, birlikte acı tatlı günler geçirdiğimiz “kaide”mizle aramıza kara kedi soktu. Ee, bir Ajda Pekkan kolay yetişmiyor, kaideyi bozan istisna o!
Ben bu satırları yazarken olayın sırrı çoktan çözülmüştü: Özel bir push up (popokaldıran) külot söz konusuymuş. İp varmış, şike varmış, o görüntü doğal değilmiş, ahan da Ajda’nın normal poposu (bence o da gayet iyi bu arada) şöyleymiş böyleymiş. “Valla push up mush up, helal olsun” diyerek bir başka popoya geçmek istiyorum bu noktada.
Geçen hafta gündemi meşgul eden, hepimizi anal evreye kilitleyen, dillere pelesenk popolar arasında bir de ünlü şarkıcı Sia’nın poposu vardı. Sia Instagram’da, birilerinin belli ki hayranlarına çıplak fotosunu satmaya çalıştığını söyledikten sonra “paranız cebinizde kalsın, buyrun size bedava! Bize her gün Christmas!” diyerek gayet açık seçik, fotoşopsuz filtresiz çıplak bir fotoğrafını paylaşmıştı. Bakıp kendimizi iyi hissedebileceğimiz bir popoydu bu. Geniş, dürüst, mütevazı, bildik popo. Hayatta yapamayacağım on numara hareketler içinde yerini aldı bu olay benim için. Hollywood’da birbirinden güç alarak dalga dalga ilerleyen taciz ifşaları döneminde bu cesur ifşanın da özel bir değeri oldu. Bakın ve iyi hissedin, popo budur, kadın budur, cesaret budur!
Konu üzerine Hürriyet’te Melis Alphan, Tayfun Atay’ın yeni çıkan “Görünüyorum, O Halde Varım” kitabına da değinen güzel bir yazı yazdı. Olay Pekkan’ı aşıp şahane görünme çıtasını 70’lere yükselten bu gençlik güzellik fetişine dayanıyor ister istemez… Buna dair fikirlerimin bir kısmını Sertab Erener’in telomer macerasıyla ilgili yazımda anlatmıştım.
Şahsen güzelliğin her cinsini seven ve insanın bedensel olanaklarını makul hatta makulün birkaç tık üstü düzeylerde gerçekleştirmesini hoş bulan biriyim. Bir kadının ‘torun everebilecek’ yaşlarda poposuyla gündeme gelmesinde, bu açıdan en ufak bir sorun görmüyorum.
Öte yandan sağımızın solumuzun botoks, kök hücre, enerji, diyet kürü, sağlıklı yaşam mottosu vb. ile dolması, mezara dek süren bu aşırı güzellik, gençlik mesaisi -bu boyutlarıyla- ruhumu sıkıyor. Bu konunun ergenleri hatta çocukları etkileyen kısmı esas, tehlikeli geliyor bana. 14-15 yaşındaki güzelim, incecik kız çocuklarının gece gündüz kalori hesabı yapıp minik lokmalarla kinoa’lı salata yemelerini, iki kilo alınca bunalıma girmelerini dehşet verici buluyorum. Yetişkinin keyfi bilir sonuçta, hangi popoya yetişip hangisine yetişmeyeceği ona kalmış. Çocukları ve ergenleriyse fast food tarzı yemek ve obeziteden olduğu kadar, öbür uçtaki bu çılgınlıktan da korumaya çalışmak gerektiğine inanıyorum.
Her kanaldan empoze edilerek okul çağında başlayıp mezara kadar yakayı bırakmayan bu “proje bedenler” hikâyesi çağımızın ekstrem projelerinin en ekstremi halini aldı. Söz konusu diri popoysa hayat teferruat halini almamalı, burada fena bir terslik var. Hayatın türlü zorbalık ve dayatmalarına resti çekmek konusunda ben ‘Siacı’ olmayı tercih ederim. Yarışmacı popolara başarılar dilerim.