Sakarya'da, Marmara Depremi'nde eşini ve 2 çocuğunu kaybeden Melek Soyhan, kendi kurduğu etüt merkezinde ilköğretim çocuklarıyla ilgilenerek yaşama tutundu.
Soyhan, Marmara Depremi'nde oğulları 14 yaşındaki Oğuzhan, 3 yaşındaki Ömer Batuhan ile eşini kaybetti. Kendi de enkaz altından yaralı kurtulan 44 yaşındaki Soyhan, kurduğu etüt merkezinde bütün gününü çocuklarla geçiriyor.
Soyhan, yaptığı açıklamada, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen, yaşanan acıların unutulmadığını belirtti. Eşiyle severek evlendiklerini ifade eden Soyhan, ''Eşim liseden arkadaşımdı. Çocukluk aşkımdı. Birbirimizi sevdik, evlendik. 16 yıl sonra eşimi depremde kaybettim'' dedi.
5 katlı binanın birinci katında depremi yaşadıklarını kaydeden Soyhan, ''Ben de enkazdan çıktım. Ben çok kısa bir süre enkazda kaldım. Depremin şiddetini binanın yıkılışını falan hiç hatırlamıyorum. Sadece uyandığımda üzerimde tozların bir şeylerin olduğunu gördüm. Yatak odam yıkılmıştı, üst kattaki komşum beni yıkılan yerden çekti aldı. Ellerimi uzattım ve beni
çektiler'' diye konuştu.
“Eşim ve bebek üçüncü gün enkazdan çıktı”
14 yaşındaki oğlunun enkazdan çıkışını 5 gün beklediğini bildiren Soyhan, sözlerine şöyle devam etti:
''Acaba benden önce çıktılar mı?, acaba sağlar mı? Eşim ve bebek üçüncü gün enkazdan çıktı. Beşinci gün oğlum çıktı. Yerde yattım enkaz başında bekledim. Elinizden gelen bir şey yok. Bekledim hep sağ ulaşır mıyız diye. 10 yılım çok zor geçti. Ama hayatın kenarından bir köşesinden tutmak gerekiyor. İnsan yaşadıklarına inanamıyor. Birçok insan bana başka bir şehre yerleşmemi önerdi. Ama ben bunu kabul etmedim. Çocuklarımın ve eşimin mezarı burada, onları nasıl bırakırım. İstediğim zaman onları ziyaret ediyorum. Bu benim için çok önemli.''
“Bütün günüm çocuklarla ilgilenmekle geçiyor”
Tekrar evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı düşünmediğini dile getiren Soyhan, ''Buradaki çocuklarla ilgilenmek, özlemimi böyle gidermek daha mantıklı geldi. Büyük bir yıkım yaşadım, belkide tekrar sevdiklerimi kaybetmekten korktum'' dedi.
Bütün gününü çocuklarla geçirdiğini ifade eden Soyhan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Merkeze sabah 8'de geliyorum. Çocukları merkezde karşılamak beni mutlu ediyor. Onlara derslerini yapmalarında, proje hazırlamalarında yarımcı oluyorum. Bunlar benim içimden geliyor. Bütün günüm çocuklarla ilgilenmekle geçiyor. Normalde merkezde zaten hocalar var. Ancak onlarla huzur buluyorum. Veliler de bu yönümü fark etmişler. (Gözümüz arkada kalmıyor) diyorlar. Böyle bir işin benim acılarımı azaltacağını düşündüğüm için günümü çocuklarla geçiriyorum. Çocuklar bana, (Melek teyze) ya da (öğretmenim) diye hitap ediyorlar.''