.........
Başörtülülerden "hatır için" neler isteniyor neler!
Gelin başı yaptırılacak. Randevu alınan kuaför hastalanınca gelin ortada kalıyor. Sanki şehrin yarısı evleniyor diğer yarısı evlenenlerin düğününe gittiği (yani onlar da saçını yaptıracağı) için bir türlü uygun kuaför bulunamıyor. Son çare mahallenin kuaförü. Ama kuaför bir erkek. Gelin adayı tesettürlü. N'olcak şimdi. Kuaför erkek ama kuaförün yardımcısı bir genç kız. Aile rica ediyor. Çırağın yaptığı gelin başına razı olduklarını söylüyor.
Fakat kuaför gelin başını çırağına bırakmamakta kararlı. A olur mu ben kendi ellerimle yaparım. Kızımız tesettürlü deseler de kuaför durumu bir türlü kavrayamıyor. Niye ki. Bu kuaför salonunda nasıl olur da bir gelin başı kendisine rağmen başkasına teklif edilir.
Bir iki üç tekrardan sonra Kuaför Ömer "durumu "anlıyor". Tamam diyor. Herkesi şimdi çıkartıyorum dışarı… Sadece ben olacağım salonda.
Aile zaten senin çıkman gerekiyor cümlesini güç bela kuruyor. Ama kuaför Ömer'de, ailenin sahip olduğu anlam haritası yüklü olmadığı için söylenenlerden hiçbir şey anlamıyor.
Ay aman diyor sonunda kuaför Ömer, hatırım için be. Şu kadar hatırım yok mu nezdinizde. Başka kimse olmayacak bir ben diyorum.
Türkçesi Kuaför Ömer, ilk defa orada gördüğü tesettürlü gelin adayından hatırı için başını açmasını yani kendisine yaptırmasını beklemektedir.
Aile olmayacak bir duaya amin demeye çalıştığını fark edip giderken Kuaför Ömer arkalarından bağırıyor: Anlamadım yani. Burası benim dükkanım yahu. Kamusal alan mı? Ne var bu kadar gocunacak?
.........