Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise dün gece yarısı resmi Twitter hesabından açıklama yayımlayarak, avukatların dile getirdiği iddiaların asılsız olduğunu, tüm resmi evrakların dijital ortamda da bulunduğunu belirtti.
BBC Türkçe’ye konuşan Büyükgediz, Yapı Denetim ve Şube Müdürlüğü’nün bulunduğu bu binada; Hatay ve çevre ilçelerdeki konut, iş yeri, hastane ve okul gibi binaların yapı ruhsatlarının ya da binalardan alınan numune örnekleriyle alakalı raporların bulunduğunu belirtiyor:
“Bunların hepsi birinci derece delil niteliğine haiz, ıslak imzalı evraklar. Bunların hepsi ileride tazminat davalarına, ceza dosyalarına, bilirkişi raporlarına girecek evraklar. Bu yüzden yıkım kararı verilmeden önce bu evrakların bir tutanak eşliğinde güvenli bir yere transferinin yapılması gerekirdi. Savcılığa bunun hukuka aykırı olduğunu söyleyerek evrakların transferini rica ettik ve yıkım kararının durdurulması gerektiğini söyledik.”
Hatay’da yıkılan pek çok bina usulsüz malzeme kullanıldığına dair fotoğraf ve video görüntü aldıklarını ve bir yandan delil toplamaya başladıklarını söyleyen Erkan, 1999 depreminden sonra olduğu gibi “delil yetersizliği” durumuna karşı uyarıyor:
“99 depremindeki yargılamalar, yeterince delillendirilemediği tezleriyle zaman aşımına uğradı. Bu sefer öyle olmaması için oradaki delillerin korunması gerekiyor. Burada üç aşamalı kolektif bir suç var; ruhsatı o haliyle verenler, denetlemeyenler ve bizzat o inşaatı yapan müteahhitler. İl müdürlüğünde bulunan o evraklar, bu suçları ortaya koyabilecek ve ceza muhakemesi kanunun koruduğu delillerdir. Aslında Hatay başsavcılığı ya da ilçe baş savcıları ‘o evraklar artık ceza muhakemesi delilidir’ hemen diyerek el koymak zorundalar çünkü biz hukukçular da bir yandan delil toplamaya başladık.”
Ayrıca, “Her yerde enkaz dururken, o binayı yıkmaktaki bu acele niye?” diye sorduktan sonra, “Burada idari yetkinin kötüye kullanımı, bu üç aşamadaki suçlulardan birinin ya da hepsinin korunduğu akla geliyor” diyor.
Evrakların dijital kopyaları var mı?
Peki, bu delil niteliğindeki evrakların dijital kopyaları yok mu? BBC Türkçe’nin hukukçulardan aldığı bilgiye, evrakların sadece dijital kopyalarına güvenmek doğru değil.
Büyükgediz, mahkeme dosyası için devlet kurumlarından resmi bir evrak istediklerinde her zaman ıslak imzalı evrakın talep edildiğini anlatıyor:
“Eğer evrakın bilirkişiye gitmesi gerekirse, o evrakın ıslak imzalı olması gerekiyor. Dijital bir evrakta etkili bir inceleme yapamayabilirsiniz. Bu evraklar dijital ortama tamamen yüzde yüz aktarıldı mı aktarılmadı mı? Bunu tespit edebilmek oldukça güç. Devlet zaten belli bir yıldan sonrasını tarayarak dijitale aktarıyor. Fiziki dosyadaki tüm evraklar genelde UYAP’a taranmıyor, mutlaka bir şeyler kaçıyor. O yüzden dosyanın komple fiziki olması bizim için önem teşkil ediyor. Ayrıca hukukçulardaki korku şudur ki, dijital veriyi geri dönüştürülemez bir şekilde silmeniz tek bir tuşa bakar.”
Şehircilik Bakanlığı: İddialar tamamen asılsız ve gerçek dışıdır
11 Şubat gece yarısı saatlerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı resmi Twitter hesabından açıklama yapılarak, avukatların dile getirdiği iddiaların asılsız olduğu belirtildi.
Bakanlık açıklamasında bina hakkında yıkım kararına ya da binada başlayan yıkıma karşı herhangi bir açıklama getirilmezken, ‘kişilerin can güvenliği riskine karşı’ binanın boşaltılması gerektiğinden bahsedildi:
“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Hatay İl Müdürlüğü Binasının büyük bir bölümü depremde hasar görmüş ve yıkılmıştır. Bugün ağır hasar alan İl Müdürlüğü binamızın bazı kişiler tarafından izinsiz bir şekilde kullanıldığı görülmüştür. Bakanlığımıza bağlı ekiplerimiz; il müdürlüğü ana binamızdaki yangın merdiveninin ek binamızın üzerine çökmesi riskine karşı, buradaki kişilerin can güvenliği için binayı boşaltmak istemiştir. Bu talebi reddeden kişiler, ekiplerimize mukavemet göstermiş, sosyal medya aracılığıyla ‘Çeşitli evrakların yok edilmeye çalışıldığı’ gibi akla hayale gelmeyecek mesnetsiz bir iddiayı ortaya atmışlardır.”