Yaşam

Hastayı belli bir ilaca ve eczaneye zorlayan hekime dava

İzmir'de bir hasta yakınının şikâyeti, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan bir hekimi sanık sandalyesine oturttu.

30 Mart 2012 22:32

Hürriyet Uymaz

İzmir'de bir hasta yakınının şikâyeti, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan bir hekimi sanık sandalyesine oturttu. Muadili varken hastalarına belirli bir marka ilacı, belirli bir eczaneden aldırmaya zorladığı iddia edilen doktorun yanı sıra, ilgili eczane ile ilaç şirketine de dava açılması bekleniyor. 22 Mart'ta İzmir 17. Sulh Ceza Mahkemesi'nde ilk duruşması yapılan davanın ikinci duruşması Nisan ayında.

 

Hasta yakını E.S, 28 Şubat 2011 tarihinde fıtık tedavisi gören babasını İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Polikliniği'ne götürdü. Görevli doktor Ş.B, hasta yakını E.S.'den, babasını muayene etmeden bilgisayarda bir heyet raporu düzenledi. Hasta ve yakınına da, "Çıktısını ertesi gün alacaksınız" dedi.  ES, şikâyet konusunu şöyle ifade ediyor:

 

“Babamı muayene etmeden ilaç yazdı. Akşam saat yediye beş kala 'Aynı ilacın muadili elimizde olduğu halde, o etki yaratmaz. Hayır, illa oradan alacaksınız' dedi. Hatta yanına parayla alınan iki ilaç daha yazdı, biri yine o ilaç şirketinin. 'Diğer iki ilacın fişini göreceğim. Ondan sonra babanın ilaç kullanım tarifini vereceğim' dedi. Önce ilaçları aldırıyor, sonra kullanım tarifini veriyor. Olabilir ama beni ve diğer hastaları belli bir eczaneden ilaç almaya zorlayamaz.Yalnız bizi değil, başka hastaları da gözümün önünde o eczaneye gönderdi."

 

'Niye parayla almadın?'

 

E.S, doktorun yönlendirdiği eczaneye gitmemek için "Hava karardı, ben korkarım" deyince doktor Ş.B, eczaneyi tarif edip "Korkarsan, yanına hastabakıcı vereyim" diyor. Bu ısrar karşısında E.S, "Hastabakıcıya gerek yok" deyip, doktorun tarif ettiği eczaneye gitti. Ancak eczane, E.S'nin babasının elinde “gabapentin” etken maddeli ilacın muadili bulunduğu ve Medula Sistemi'hde göründüğü için doktor Ş.B'nin heyet raporunda yazdığı toplamı 600 TL. tutan 12 kutu ilacı veremedi. Biri yine aynı ilaç firmasına ait olmak üzere diğer iki ilacı da almadan hastaneye geri dönen E.S'ye doktor, "Niye paranla almadın? Yarın gidip o eczaneden o ilacı alıyorsun, fişini de getiriyorsun, o zaman babanı muayene edeceğim" dedi. E.S. babasını alıp evine döndü. Dönerken de Ş.B'nin yazdığı reçetedeki diğer iki ilacı başka bir eczaneden aldı.

 

'Git o reçeteyi eczaneden al, gel'

 

Baba-kız ikinci gün heyet raporunu almaya gitti. Doktor Ş.B, bu kez de hasta yakını E.S'ye, bir gün önce aldığı muayene “sticker”ı 3 gün geçerli olmasına karşın, "Git oradan yeniden numara al, gel" dedi. Numara veren görevli, E.S'nin elindeki sticker'ı görünce, "O üç gün geçerli, bunu sizden isteyemez" dediği halde, doktor muayene etmeyi kabul etmediği için ısrar edip ikinci bir numara aldı.

 

Numarayı alıp gittiğinde ise doktor. alaycı bir ifadeyle gülerek E.S'ye, "Sen dün bana sorun çıkaran hastaydın, değil mi? İlacı ... Eczanesi'nden aldın mı?" diye sordu.  "Almadım" yanıtını alınca da "Niye almadan geliyorsun? Ben sana almadan gelme demedim mi" diye çıkıştı. Ardından "Sen bana sorun çıkardın, otur bekle, ben vizite gidiyorum, gelince imzalarım" diyerek, heyet raporu çıktısına imza atmadan gitti. E.S," Ki o an benim elimdeki raporu imzalayabilirdi veya bakmak istemiyorsa heyet raporunu iptal edebilirdi. Burası çok önemli çünkü o rapor Medula sisteminde görünürken, aynı etken maddeli ilacı başka bir doktor veya hastaneden raporla alamazsın" diyor.

 

Nitekim alamıyorlar da. Ellerindeki yarım kutu “gabapentin” etken maddeli ilaç bitiyor ve heyet raporu yırtıldığı için bir süre parayla almak zorunda kalıyorlar.

 

Baba-kız, bir saati aşkın bekledikten sonra Ş.B'nin odasının önüne bir ilaç mümessili geliyor. Sonrasını E.S şöyle anlatıyor:

 

"Mümessil sekretere sordu. Sekreter de 'Üst katta vizitte, arayın gelsin 'dedi. İlaç mümessili kendi cep telefonundan arayıp çağırdı da öyle indi odasına. Önce mümessil girdi, bize bekleyin, dedi. Odaya girdiğimizde, o etken maddeli başka bir ilaçtan elimizde olduğu için parayla almadığımı, diğer iki ilacı da başka bir eczaneden aldığımı söyledim. Bana, 'Git, reçeteyi o eczaneden al gel, yeni reçete yazacağım. ... Eczanesi'ne gideceksin, o 12 kutu ilacı raporla alacaksın, para da ödemeyeceksin, ben de babana bakacağım' diye ısrar etti. 'Heyet raporunu başhekime onaylattır, ilaçları al gel' dedi."

 

'Niye almadan geliyorsun?'

 

Baba-kız, Ş.B'nin yazdığı ve imzaladığı heyet raporunu başhekim yardımcısına imzalattı. Ancak, başhekim yardımcısı adının yerine doktorun adının yazdığını görüp, hatayı paraflayıp düzeltti ve E.S'ye "Bu raporu böyle kullanabilirsiniz" dedi; bir daha aynı hatayı yapmasınlar diye de sekreteriyle doktoru uyardı.

 

Ardından E. S, raporun bir nüshasını doktorun sekreterine bırakmaya gitti. Sonrasını E.S şöyle anlattı:

 

"Raporun bir nüshasını istediğimizde, o eczaneden o marka ilacı almadığım için hem kendi yazdığı heyet raporunu hem de babamın daha önce elinde bulunan başka doktor tarafından verilen diyabet raporunu sekreterine yırttırttı. 'Yarın reçeteyi ve ilaçları al gel, yeni heyet raporunu vereceğim. Hazır olur siz geldiğinizde' dedi."

 

'Baban sakat kaldığıyla, süründüğüyle kalır'

 

Bunun üzerine E.S, ertesi gün doktorun sekreterini telefonla arayıp raporun hazır olup olmadığını sordu. Sekreterden "Hazır" yanıtını alınca da yine yürümekte zorluk çeken babasıyla üçüncü kez hastaneye gitti. Ancak, heyet rapor hazırlanmamıştı ve dolayısıyla E.S'ye verilmedi. E.S, doktor Ş.B ile arasında geçen son konuşmayı şöyle aktardı:

 

"Bize heyet raporunu vermek yerine, 'Reçete ve ilaçlar nerede?' diye sordu. 'Almadım' deyince sinirlendi, 'Reçeteyi de, ilaçları da alıp geliyorsun, bu olayı kapatacağız' dedi. 'Getirmiyorum, sizi de Sağlık Bakanlığı'na şikayet edeceğim' dedim. Bana 'Git istediğin yere şikâyet et, biz çay-kahve içeriz, olay kapanır ama senin baban sakat kaldığıyla, süründüğüyle kalır' dedi. Ama kapanmadı. Bu yüzden çok mutluyum."

 

Bu konuşma üzerine E.S ile babası, doktor Ş.B'yi aynı gün başhekimliğe şikayet etti. E.S, başhekimliğin toplantı halinde olduğunu ve aldığı yanıtı şöyle anlattı:

 

"Bir gece önce acil servise gelen bir hastayı sedyeden düşürüp ölümüne sebebiyet verdikleri iddiasıyla gezetelerde haber olmaları nedeniyle başhekim toplantıdaydı. Başhekimin özel kalem müdürüyle ve bir başhekim yardımcısıyla görüştük, ancak sorunumuzu çözemediler. Başhekim yardımcısı, 'Kızım, buna gücümüz yetmiyor. Doktorun yazmış olduğu reçeteyi getirin, bu dosya kapansın ya da istersen şikâyet de edebilirsin' dedi."

 

'Eczaneye ve ilaç şirketine kazandırılan paraların hesabı sorulsun'

 

Aynı gün Sağlık Bakanlığı'nın Alo 184 Şikâyet hattını arayıp olayı anlattı E.S. Bir ay sonra da İzmir SGK'dan ifadeye çağrıldı. Ardından Sağlık Bakanlığı müfettişine de ifade verdi. E.S, SGK'da yaşadıklarını şöyle aktardı:

 

"Doktor ile eczanenin tüm reçetelerinin incelendiğini ve dikkat çekici bir şekilde bu ilaç firmasının ilaçlarının bu doktorun reçetesiyle adı geçen eczaneden alındığının tespit edildiği söylendi. SGK görevlisi eczacı bana, 'Genelde şikâyet ediyorlar ama mahkeme etabında vazgeçiyorlar' dedi. Ben 'Devletin bu şekilde istismar edilmesine göz yummayacağım için şikâyetimden vazgeçmedim. Ben o ilaçları, verdikleri heyet raporuyla beş kuruş para ödemeden alabilirdim ki, babamın şeker ilaçlarını bile ben raporu yırttıkları için parayla almak zorunda kaldım, ama devleti korumak adına ve yapılan haksızlığa 'dur' demek için bu davamdan vazgeçmeyeceğim. Haksız yere o ilaç şirketine ve o eczaneye kazandırılan paraların hesabının sorulmasını ve devletin kasasına geri dönmesini istiyorum."

 

Doktor Ş.B ise ilk duruşmada, suçlamaları reddetti, iddiaların "abartı olduğunu" söyledi. "Neden o ilaç firması" sorusunu "Türk firması kazansın diye" yanıtladı ve hastaların o eczaneye kendilerininin gittiğini öne sürdü.