Koronavirüs

"Hastaneye yatırılan hastaların yaş ortalaması düştü"

10 Mart 2021 12:58

Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim  ve Araştırma, Çekmeköy Devlet ve Feriha Öz Acil Durum Hastanelerinin Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit, “Bir yıldır pandemiyi canlı yayın gibi yaşıyoruz" diyerek eskiden 65 yaş ve üzeri riskli grubunun hastaneye yattığını, şimdi bu yaş grubunun 40-60 yaş arasına düştüğünü söyledi. Prof. Yiyit, "Aşı, 65 yaş üstü kesimde işe yarıyor diyebiliriz. Ama yataklarımızın tamamen dolmaması için korunmaya ve kurallara dikkat etmek zorundayız" dedi.

Prof. Dr. Yiyit, pandeminin ilk günlerinde saatler boyu tulumlarla kan ter içinde çalışan ve ailelerinden haftalarca ayrı yaşamak zorunda kalan sağlık çalışanlarının artık virüs hakkında daha çok şey bildikleri ve daha tecrübeli oldukları için virüsle savaştıkları sahada da kontrollü bir normalleşmeye geçtiğini hatırlatarak, vaka sayılarının yine tırmanışa geçtiği bugünlerde önemli uyarılarda da bulundu.

"40-60 yaş arasını daha çok yatırıyoruz"

“Eskiden daha çok 65 yaş ve üzeri riskli grubu daha çok hastaneye yatırıyorduk. Son zamanlarda 40-60 yaş arasını daha çok görüyoruz. Demek ki aşılanan risk grubunda aşının faydası oluyor. Ama hastanelerimiz yeniden dolmadan, vatandaşlarımızın kurallara daha çok dikkat etmesi, aşı sırası gelenlerin de hiç vakit kaybetmeden aşısını olması şart" diyen Prof. Dr. Yiyit, Türkiye’de ikinci doz aşısını olup iki haftalık süreyi geçiren yaklaşık 1.5 milyon kişiden sadece 300’e yakınında PCR pozitifliği tespit edildiğini belirterek,  “Bunlardan da sadece 12 tanesinde hastaneye yatış oldu. Hastaneye yatanların çoğu gözlem amaçlı yatırılmış. Yaygın aşılamaya geçildikten sonra sahadaki gözlemsel sonuç olsa da Faz 3 sonuçlarıyla bu tecrübeyi birleştirdiğimizde aşının işe yaradığını söyleyebiliriz. O nedenle herkes aşı sırası gelir gelmez yaptırmalı" dedi.  

"Artık virüsü daha iyi tanıyoruz"

Sağlık çalışanları açısından oldukça yoğun geçen bu bir yıllık süreci bir nevi “pandemi canlı yayını" olarak değerlendiren Prof. Dr. Yiyit, “İlk başta tek derdimiz virüsten korunabilmek ve hastalarımızın tedavisini organize edebilmekti. Yeterli yatak kapasitesini de hep hazır halde tutma kaygımız yüksekti. Hatta hatırlarsanız ilk haftalarda çoğunlukla yoğun bakım ihtiyacı oluşacağı düşüncesiyle özellikle yoğun bakım ve ventilatör ihtiyacına yüklenen bir sistem söz konusuydu. Ama zaman içerisinde öğrendik ki hastaları mümkün olduğunca yoğun bakıma vermeden normal serviste tutarak, hatta hiç hastaneye bile gelme ihtiyacı doğmadan tedavi edebilir bir konuma getirmek gerekiyor. Bunu da büyük ölçüde başardık. Artık bu virüsün solunum yolu enfeksiyonu değil, romatizmal bir sistemik hastalık gibi bir tabloya neden olduğunu, tedavisinin de bu şekilde yürütülmesi gerektiğini öğrendik. Burada da steroidin (kortizon), kan sulandırıcıların kıymetini fark ettik" diye konuştu.

"Test pozitiflik oranı yüzde 13-14 bandında"

Türkiye’de yaklaşık 1.5 milyon kişinin ikinci doz aşısının üzerinden iki hafta geçtiğinin altını çizen Prof. Dr. Nurettin Yiyit, şöyle devam etti:

“Tüm bunları üst üste koyduğumuzda aslında iki dozunu olup koruyucu antikorların oluştuğunu düşündüğümüz süreyi geçirmiş kişilerde, PCR pozitiflik oranı 10 binde 2 gibi çok küçük bir değere denk geliyor. Bunlar tabii ki saha gözlemlerimiz. Faz çalışmasının bilimsel verileri ile karşılaştırdığımızda elimizdeki aşının iyi koruyuculuk sağladığı anlamını çıkarabiliriz" dedi. Pandemi hastanelerinin en yoğun olduğu dönemlerde yataklarının tamamının dolu durumdayken şu an üçte bir doluluk oranına sahip olduklarını anlatan Prof. Dr. Yiyit uyardı: “Ancak tedricen bir artış gözlemliyoruz. Bir gün bu yatakların tamamen dolu olup olmayacağı, vatandaşlarımızın davranış şekline de bağlı. Eğer kurallara riayet etmezsek, bu yatakların hepsi çok yakın bir zamanda yeniden dolacak. Hatta şu an normal fonksiyonunu gören diğer hastanelerimiz de tekrar pandemi hastanesine dönüştürülebilir. Bunun önüne geçmek vatandaşlarımızın elinde. Şu an bizim hastanemizdeki PCR testi pozitiflik oranları yüzde 13-14 bandında ilerliyor. Elbette hiçbir zaman 2021, 2022 gibi olmayacak, görünen o. Hem tecrübemiz hem aşı hem de ilaç çalışmalarındaki inşallah beklediğimiz iyi sonuçları düşünürsek o hep bahsettiğimiz tünelin sonundaki ışığı yüzümüzde daha erken hissetmeyi bekliyoruz." (DHA)