T24 - Yakınları önemli hastalıklarla savaşan kişilerde görülen depresyon, bazen sevilen insanı kaybetme endişesinden, bazen de çaresizlik duygusundan kaynaklanıyor.
ntvmsnbc'nin haberine göre; hastalıkla mücadele dönemlerinde ortaya çıkan olumsuz duygularla baş etmek her zamana kolay olmayabiliyor. Bu durumda kişinin kendisini rahatlatacak uğraşlar edinmesi, gerekirse bir uzmandan yardım alması öneriliyor. Psikolog Nazan Ülkü, kanser gibi ciddi seyreden hastalıklarda hem hastayı hem de yakınlarını bilgilendirmenin önemli olduğunu söylüyor.
Nazan Ülkü, “Kanser olan kişinin ilk hissettiği, öfke oluyor. Hasta yakınlarına bu öfkenin normal hatta sağlıklı bir şey olduğunu anlatıyoruz. Hastalık tanısı alındığında şok, inkâr, öfke, depresyon ve kaygı gibi psikolojik reaksiyonlar sonucu düşünsel ve duygusal denge bozuluyor” diyor.
Zorlayıcı bir süreç başlıyor
Hasta yakını olmanın fiziksel ve duygusal olarak çok zorlayıcı bir süreç olduğunu vurgulayan Psikolog Ülkü, “Hasta yakınları da çaresizlik, öfke, depresyon gibi duyguları zaman zaman hastadan daha yoğun yaşayabiliyor. Depresyon, kendini suçlama, hastaya yardım edememekten kaynaklanan çaresizlik, kaybetme endişesi, yalnız kalma korkusu, ekonomik ya da sosyal düzenin bozulacağı kaygısı gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabiliyor” tespitinde bulunuyor.
Sorumluluğu paylaşın
Hasta birine uzun süre bakmak zorunda kalan kişiler, bu sorumluluğu tek başına üstlenmekten yoruluyor. Bu sorumluluğu, kardeşle ya da başka bir yakınla paylaşmak, gerekirse psikolojik destek almak hasta yakınının süreci daha sağlıklı geçirmesini sağlıyor. “Böyle bir olanağa sahip değilseniz, hasta bakımını ücretli olarak başka birine yaptırmanız da mümkün” diyen Psikolog Nazan Ülkü, çocukları hasta olan anne-baba psikolojisine vurgu yapıyor:
Anne babaler öneriler
“Anne babalar çocuklarının başına bir şey gelince önce kendilerini suçluyor. Çocuğu acı çekerken yardım edememenin çaresizliği, ebeveynleri çok zorluyor. Hastalık döneminde çocuğa sağlanan olanaklar, verilen tavizler iyileşmenin ardından çeşitli sorunlara neden olabiliyor. Dengeli ilişkiler kurabilen, duyguların serbestçe ifadesine izin veren, az çatışma yaşayan, işbirliğine açık, ilgili ancak kaygılı olmayan, aile içi rollerin belirgin olduğu aileler, hastalıkla daha kolay başa çıkabiliyor.”
Hastayla doğru iletişim kurun
Hastaya bakacaksanız, hastanın duygu ve düşüncelerini dikkate almanız, bakım sürecine onu da dahil etmeniz gerekiyor. Bunun için de doğru iletişim kurmak büyük önem taşıyor. Psikolog Ülkü, iletişimin doğru kurulması için hasta bakanlara şu önerilerde bulunuyor:
- "Hastaya kiminle görüşüp kiminle görüşmek istemediğini sorun. Böylece onun yerine karar vermek zorunda kalmazsınız.
- Başka hastaları örnek göstermeyin. Sadece dinleyin. Bazen susmak altın kuraldır.
- Size ‘Ölecek miyim?’ diye sorduğunda, ‘Öyle şeyler düşünme’ gibi cümleler kurmayın.
Düşünmüş zaten ve size söylüyor. Bu gibi durumlarda ‘Duygularını anlıyorum. Çok zorlandığını zaman zaman görüyorum. Bazen ben de ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Bana yol göster’ demek fazla konuşmadan daha çok işe yarıyor. Çünkü hasta için aslında önemli olan, yakınının yanında olduğunu bilmektir."
Depresif kişiler hasta bakmamalı
Önemli bir noktanın da kişilik özellikleri olduğuna değinen Ülkü, depresif yapıda, kaygı bozukluğu olan kişilerin hasta bakmamasının daha iyi olacağını kaydediyor. Bakma kararı almış kişilerin de kendi duygularının farkında olmasının ve bunları hastayla paylaşmasının gerekliliğine vurgu yapan Psikolog Nazan Ülkü, “Kendinize iyi bakın. Unutmayın, kendinizi iyi hissetmezseniz bir başkasına iyi hissettirme şansınız çok düşüktür” önerisinde bulunuyor.