İstanbul Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Tuzla ve Pendik’te tespit edilen 4 adrese operasyon düzenlendi.Bu adreslerden üçünün uyuşturucu imalathanesi ve birinin de depo olarak kullanıldığı belirlendi.Operasyonda eski öğretim görevlisi Doç. Dr. Hüseyin Rıza Işık da yakalandı.
Bir dönem Narkotik Büro’nun bilirkişisi olan Yüksek Kimya Mühendisi Doç. Hüseyin Rıza Işık’ı diğer meslektaşlarından ayıran en büyük özelliği burnuydu. Hürriyet'te yer alana habere göre, Burnunun hassas koku alma özelliğinden dolayı Doç. Hüseyin Rıza Işık, kimyasalların içindeki bileşenleri koklayarak ayrıştırabiliyordu. Narkotik Şube ekiplerinin, yaptıkları operasyonlardan sonra uyuşturucu maddeleri tahlile göndermeden önce ilk aradıkları kişi de Hüseyin Rıza Işık oluyordu.
Narkotik dedektiflerinin telefonu ile emniyete gelen Hüseyin Rıza Işık, ele geçirilen uyuşturucu maddeyi koklar ve içindeki hammedeleri, oranları ile söylerdi. Kriminal Şube Müdürlüğü’ne gönderilen uyuşturucu maddelerin analiz sonuçları Hüseyin Rıza Işık’ın yaptığı burun analizi ile birebir örtüşürdü. Polisler, her analiz sonucunda şaşkın halde kalır ve Hüseyin Rıza Işık’a hayranlıkları bir kat daha artardı.
Polis çocuğuna burs
Emniyet Müdürlüğü’ne gidiş gelişleri sırasında, Narkotik dedektifleri ile Hüseyin Rıza Işık arasında sıcak da bir ilişki kurulmuştu. Tuzla’da kimyasal maddeler üreten bir fabrikası da olan Hüseyin Rıza Işık, polis çocuklarına eğitim bursu da veriyordu.
Hüseyin Rıza Işık’ın hayatındaki ilk kırılma 4 yıl önce yaşandı. Hindistan’dan ithal ettiği madeni yağlar gümrükte takılınca, 1 milyon dolar zarar etti. İşleri iyi değildi ve piyasaya borcu vardı. Uzun süre ayakta kalmayı denedi.
2007 yılının haziran ayının ortalarında ise, polis ekipleri bir uyuşturucu şebekesinin telefonlarını mahkeme kararı ile dinlemeye almıştı. Bu operasyon sırasında şebeke ile telefon görüşmesine takılan bir isim de Hüseyin Rıza Işık’tı.
Vicdanın rahat mı
Dinlemeyi yapan polisler şaşkınlık içindeydi. Narkotik dedektiflerinin Hüseyin abisi uyuşturucu kaçakçıları ile işbirliği içindeydi. Operasyonu yürüten başkomiser, durumu dönemin Narkotik Şube Müdürü Tufan Ergüder ile paylaştı. Narkotik Şube Müdürü Tufan Ergüder, genç başkomiserine dikkatli bir izleme yapmalarını, herhangi bir hata yapmamaları talimatını verdi. Operasyonun sonlarına gelinmişti. Emniyet müdürü Tufan Ergüder, başkomiserini yanına çağırdı; “Vicdanın rahat mı” diye sordu. Başkomiser, Hüseyin Rıza Işık’ın şebekenin içinde olduğundan artık şüphe duymuyordu. Kimyager Hüseyin Rıza Işık gözaltına alınmıştı. Mahkemeye çıkartıldı. Tutuklandı. 8 ay cezaevinde yattı. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Hüseyin Rıza Işık ile ilk defa karşılaşmamız ise cezaevinde yattığı günlerde oldu. 26 Temmuz 2007’de Hürriyet’te, “Narkotiğin bilirkişisi ürettiği Ecstacy’lerin ismini TY-Shirt koymuş” başlığı ile çıkan habere dava açmıştı. Mahkeme salonunda davacı kısmında Hüseyin Rıza Işık, davalı kısmında ise ben oturuyordum. Basın yolu ile hakaret ve gizliliğin ihlali davası açan Hüseyin Rıza Işık, mahkeme başkanından söz istedi. Kendisinin hiçbir zaman uyuşturucu kaçakçılığı yapmadığını ifade eden Hüseyin Rıza Işık, gözyaşları içinde söze devam etti; “Arkadaşımız görevini yapmıştır. Ancak o dönem bana hiç söz hakkı tanınmadı. Şimdi karşımda olduğu için söylüyorum. Ben uyuşturucu kaçakçılığı yapmadım. Davamdan da vazgeçiyorum” demişti.
Tuhaf tesadüf
Hüseyin Rıza Işık ile ikinci karşılaşmamız ise bir tesadüf eseri oldu. İzinli bir günümde Acıbadem’deki evimden çıkmıştım. Arkamdan bir otomobil yanaştı. Otomobilin içinde Hüseyin Rıza Işık vardı. Kendisini tanımamıştım. Kendisini tanıyamadığımı söyleyince; “Benim haberimi yapmıştın” dedi. Merakla otomobiline bindim. Narkotiğin bilirkişisi olduğunu söylediğinde kendisini hatırlamıştım. ‘Sana kendimi anlatmak istiyorum’ diye söze başladı. Bir süre sonra ağlamaya başlamıştı. Suçsuz olduğunu ve bir komploya kurban gittiğini söylüyordu. Komployu kendisinin de çözmeye çalıştığını, emniyette üst düzey emniyet müdürleri ve geçmişte İçişleri Bakanlığı yapmış kişilerle irtibatının olduğunu söylüyordu. Bu kişilere zarar vermek isteyen emniyet içindeki bazı grupların kendisinin üzerinden mesaj vermiş olabileceklerinden bahsediyordu. Telefon numaramı kendisine verdim. Konuşmak ve söylemek istediği şeyler olursa aramasını istedim. Bayramlarda çektiği mesajların dışında hiç aramadı.
Dün ise bir uyuşturucu şebekesinin lideri olduğu ve Captagon imal ettiği gerekçesi ile tutuklandı.
Uyuşturucu parasıyla cami
Uyuşturucu ticareti yaptığı gerekçesiyle tutuklanan işadamı Habip Kanat, Ataşehir’de yaptırdığı camiye babasının adını vermişti.
45 günde 839 operasyon
İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekipleri, son 45 gün içerisinde, 839 ayrı operasyonla 492 kilo eroin, 35 kilo afyon sakızı, 34 kilo amfetamin, 324 kilo esrar, 17 kilo kokain, 137 bin adet extacy ve 12 bin adet captagon hap olmak üzere toplam 942 kilo uyuşturucu ele geçirdi. Bin 445 kişiyi de gözaltına aldı. İstanbul Valisi Muammer Güler, "Son yıllarda yapılan en büyük operasyon. Okullarda uyuşturucu satıcıları için önlemler alıyoruz" dedi.
Aileden iki kişi aranıyor
Operasyonla ilgili otobüs firması bulunan ünlü Hidayet ailesinden olan Şevket Hidayet ve oğlu Mehmet Hidayet’in de arandığı ifade edildi. 11 kişilik şebekeyle ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan açıklamada İstanbul Valisi Muammer Güler ile İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın bilgi verdi. Operasyon için “Şimdiye kadar yapılan en büyük uyuşturucu operasyonu” diyen Vali Güler, ”Ele geçirilen amfetamin miktarı, ülkemizde şimdiye kadar yakalanan toplam amfetamin miktarının 4 katıdır” dedi. Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ise “Bu bir savaştır. Devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.