T24 - Hasan Pulur’un Doğan Dağıtım’a bağlı Dergi Planlama Pazarlama (DPP) genel müdürü olan oğlu Korkut Pulur yakalandığı kanser hastalığa yenilerek 53 yaşında hayata veda etti.
Pulur: Evet ama, siz bıkacağınız kadar bıkın, ölüm sıra dinlemiyor, sıraya hiç bakmıyor, Korkut da sıra bozanlardan, biz dururken...
Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un "Evlat acısı" başlığıyla yayımlanan (25 Ağustos 2010) yazısı şöyle:
Evlat acısı
Bazı deyimler vardır, dilimizden düşürmeyiz, acaba gerçek anlamını bilerek mi kullanırız?
Mesela “Evlat acısı ya da evlat acısı gibi...” deriz.
Başımıza gelen olumsuz olayı, bu deyimlerle anlatırız...
“Evlat acısı gibi çöktü içimize” deriz.
“Evlat acısı gibi sarsıldık” deriz.
Ama hiç kimse, o acıyı yaşamadan -Allah da yaşatmasın- bu deyimin anlamını anlayamaz.
Biz yaşadık ve anladık...
* * *
Melih Aşık, bir sözümüzü köşesine almıştı:
“Elime doğan çocuğu, elimle toprağa veriyorum!”
Evet, ilk gün başsağlığı dileyenlere böyle demiştik:
“Elimize doğan çocuğu, elimizle toprağa veriyoruz!”
Verdik!
* * *
Yahya Kemal, “Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde” der...
O “asude bahar” ülkesinde yaşayanlar “asude-dil”dirler, gönlü rahat, başı dinç...
Korkut artık o ülkenin insanıdır...
* * *
Behçet Necatigil der ki:
“Bıkmışım ölümlerden
Ölmeyin benden önce.”
Evet ama, siz bıkacağınız kadar bıkın, ölüm sıra dinlemiyor, sıraya hiç bakmıyor, Korkut da sıra bozanlardan, biz dururken...
* * *
Önce babamız, sonra anamız, sonra elli yıllık eşimiz ve sonunda da elli üç yıllık oğlumuz...
Fethi Naci isyan eder:
“Acıyı yaşadım ben, yalnızlığı ve sevgisizliği...
Bir ölüm kaldı, o da umurumda değil, ölüm yaşanmıyor ki!”
Ama evlat acısı yaşanıyor, kurşun gibi delip geçmiyor, yüreğinizde yerleşik, tek çare ölüm...
* * *
Cemal Süreya “Üstü kalsın” şiirinde “Her ölüm erken ölümdür” der, hele ölen evladınızsa, sırayı bozup, babasının önüne geçmişse:
“Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür.
Biliyorum tanrım
Ama, ayrıca aldığın şu hayat
Fena değildir.
Üstü kalsın.”
* * *
Evlat acısı yaşarken, insan mutlu olur mu?
Evet dostların, yakınların, adını ilk defa duyduğunuz okurların, meslektaşların başsağlığı dilekleri, insanı mutlu etmez mi? Üstelik “kendine dikkat et, bize lazımsın!” uyarıları...
* * *
Dilimize takılmış bir laf var:
“Acıyı veren, sabrı da verir.”
Madem öyle, bekliyoruz.