Gündem

Hasan Palaz: Yurtdışına kaçmadım, hodri meydan, isteyen ifadeye çağırsın

Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz, hakkında 'yurtdışına kaçtığı' yönünde çıkan iddialara cevap verdi

03 Ağustos 2014 18:01

Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve eski Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) Başkanı Hasan Palaz, hükümete yakın medya organlarında hakkında yurtdışına kaçtığı yönünde çıkan haberlere ilişkin, "Böcek soruşturması dahil bildiklerimin tamamını anlatmak için Japonya’daki iş görüşmemi olduğu gibi yarıda bıraktım ve ailemle birlikte Türkiye’ye döndüm. Hodri meydan, şuan Türkiye’deyim. Her türlü adli karar ve soruşturmaya açağım. İsteyen gözaltına alsın, isteyen ifadeye çağırsın… Her türlü karara karşı anlım ak, gözüm de pektir" dedi.

"Bir insana “yurt dışına kaçtı” denilebilmesi için en azından hakkında bir tebligat, bir savcılık daveti, arama kararı veya yurt dışı çıkış yasağı gibi kısıtlayıcı kararlar gerekmektedir" diye yazılı açıklama yapan Palaz, "Ülkemde hakkımda oluşturulan bu haberler ve ortam beni incittiği ve onuruma dokunduğu için ailecek aldığımız kararla Türkiye’ye geri dönüp, kaçmadığımı ve yargının benden beklediği bilgiler varsa, onları paylaşmaya hazır olduğumu göstermek istedim" ifadelerini kullandı.

 

'Böcek raporunda tahrifat yapmam istendi'

 

Hasan Palaz , “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisinde bulunan böceklere dair yazdığı raporda tahrifat yapılmasını istendiği” söylemiş (20 Şubat 2014), yaptığı yazılı açıklamada, "Beklenti böceğin kullanıma girdiği tarihin gerçek tarihten başka bir tarih olarak değiştirilmesiydi" ifadesini kullanmıştı. Palaz, raporda tahrifat yapmadığı için 5 Şubat 2014'te BİLGEM Başkanlığı görevinden alındığını savunmuştu.  

Yurtdışına kaçtığı iddialarına cevap veren Hasan Palaz'ın yaptığı yazılı açıklama şöyle:

Çeşitli medya organları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, yurt dışına kaçtığım iddia edilmektedir.

Hakkımdaki bütün ithamlara ve iftiralara cevap vermek, Böcek soruşturması dahil bildiklerimin tamamını anlatmak için Japonya’daki iş görüşmemi olduğu gibi yarıda bıraktım ve ailemle birlikte Türkiye’ye döndüm.

Hodri meydan, şuan Türkiye’deyim. Her türlü adli karar ve soruşturmaya açağım. İsteyen gözaltına alsın, isteyen ifadeye çağırsın… Her türlü karara karşı anlım ak, gözüm de pektir.

Bir insana “yurt dışına kaçtı” denilebilmesi için en azından hakkında bir tebligat, bir savcılık daveti, arama kararı veya yurt dışı çıkış yasağı gibi kısıtlayıcı kararlar gerekmektedir.

Türkiye’ye dönünce posta kutuma, bağlı olduğum muhtarlığa ve savcılığa müracaat ettim. Hakkımda hiçbir tebligat, isle veya karar olmadığı ortaya çıktı.

Bu durumda ne hakla çeşitli medya organları ve Başbakan Erdoğan tarafından “kaçtı” olarak nitelendirilmekteyim?

1990 yılında işe girdiğim, her kademesinde çalıştığım ve sicil notumun 90’dan aşağı düşmediği TÜBİTAK’tan 21 Şubat 2014 tarihinde haksız biçimde işten atıldım.

İkisi üniversitede okuyan üç çocuğumun geçimini temin için öncelikli olarak yurt içinde iş arayışına koyuldum. Daha önce defalarca teklif aldığım özel sektör şirketlerinden “konjonktür” gerekçe gösterilerek ve özür dileyerek red cevabı aldım.

Benimle çalışmak istediğini ifade eden birkaç firma ise daha sonra çeşitli baskılara maruz kalarak bu kararlarından vazgeçtiler.

Kendi kurmak istediğim işte ise yasal izinlerle ilgili türlü türlü zorluklar çıkartıldı.

İşsiz geçirdiğim yaklaşık 4 ayın ardından, kötü günler için biriktirdiğim kaynaklarım tükenme aşamasına geldi.

Bugüne dek ARGE ve Yüksek Teknoloji konularında yurt dışından aldığım çeşitli cazip teklifleri sırf ülkeme hizmet etme adına geri çevirmiştim.  Türkiye’de ekmek yeme olanağım baskılarla imkanız hale gelince Japonya’dan görüştüğüm bir firmayla anlaştım.

Türkiye’den ayrılmadan önce, hakkımda medyada çıkan haberler nedeniyle Avukatım aracılığıyla savcılığa başvurdum ve bilgime başvurulup vurulmayacağını sordum. Savcılık hakkımda herhangi bir işlem bulunmadığını belirtince ailemi de alarak Japonya’daki firmada işe başlamak üzere bu ülkeye gittim.

Türkiye’de hakkımda çıkan sayısız yalan haberle ilgili adalet arayışlarım da sonuçsuz kaldı. Hâkimlerin baskı altına alındığına şahit oldum. Hâkimler, Bakanlığı arayarak ‘ne karar verelim’ deme durumuna getirilmiştir. Düşünün ki bir gazetenin ilk sayfası manşetten baştan sona yalan bir haber, haberde ismim verilmiyor ama tam boy büyük bir fotoğrafım yer alıyor. Mahkeme bu habere tekzibi kabul etmiyor. Aynı haberde hakimin fotoğrafı olsaydı ne olurdu acaba?

Bir gazete haberiyle 24 yıl çalıştığım TÜBİTAK’tan işten atıldım. İşe iade davamda  gazete haberindeki iddiaların yalan olduğumu ispat etmem istendi. Hukuktaki "müddei iddiasını ispatla mükelleftir" kuralı ayaklar altına alındı. Ben adalet mensuplarının içinde bulundukları durumu çok iyi anlıyorum ama unutulmamalıdır ki "namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça" adalet sağlanamayacaktır.  

Hakkımdaki asılsız iddialara zemin oluşturulması, belki bir şey buluruz amacıyla teknik ve fiziki takibe maruz kaldım. Bu işlemler ne yazık ki kanunsuz olarak yapıldı. Kılıfına uydurmak amacıyla kısa süreli yasal izin alınmıştır.

Böcek soruşturmasında daha önce şahsen, kendi aracımla, yanıma avukatımı alarak beraber Ankara'ya gidip ilgili savcıya bildiklerimi aktardım. Aynı şekilde TÜBİTAK'tan ayrıldıktan sonraki 4 ay içinde bu yönde bir istek bana ulaşmamıştır.

Başbakan tarafından kanunsuz bazı işlere giriştiğim ve yurt dışına kaçtığım ifade edilerek, ben ve ailem hedef gösterilerek, linç kampanyasına maruz kaldım. Bunun karşılığını ne yazık ki sosyal medyada almaktayım. 82 yaşındaki mübarek anneme dahi en seviyesiz küfürler edilmektedir.

Malum basında  telefonumun kapalı olması yurt dışına kaçma delili gibi sunuldu.  Telefonum kapalı değildi. Her yurt dışına çıkan Türkiye’de kullandığı hattı mı kullanıyor, yoksa daha ucuz iletişim sağladığı için o ülkenin yerel hatlarını mı kullanıyor? Tamamen yalan ve karalama amaçlı haberlerle hakkımda bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.

Ülkemde hakkımda oluşturulan bu haberler ve ortam beni incittiği ve onuruma dokunduğu için ailecek aldığımız kararla Türkiye’ye geri dönüp, kaçmadığımı ve yargının benden beklediği bilgiler varsa, onları paylaşmaya hazır olduğumu göstermek istedim.

Evet, şu an Türkiye’deyim, bazı yanlı medyanın iddia ettiklerinin tersine alnım ak, kanuni olmayan hiçbir işim yok. Her türlü soruya rahatlıkla cevap verebilirim.

Bu arada şunu da ifade etmek isterim ki, Eski Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Nihat ERGÜN bey zamanında hız kazanan tersine beyin göçü ile bu milletin yetiştirdiği güzide beyinlerimiz ülkemize kazandırılmaya çalışılmıştı. Ama bugün, özgür ve hür düşüncenin kalmadığı ortamda bilim ve teknolojiden de eser kalmadı. Onlarca bilim adamı projelerini rafa kaldırarak yurt dışından gelen teklifleri kabul ederek ülkemizden ayrılmaktadır ve beyin göçü inanılmaz hıza ulaşmış durumdadır.

Böcek soruşturmasındaki teknik raporun tarihini masa başında Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan gelen baskılar doğrultusunda erkene çekmem istendi.  Bilim ahlakı doğrultusunda bunu yapmadım. Bir bedeli olacağını biliyordum. Önce yöneticilikten alındım, ardından 24 yıl çalıştığım TÜBİTAK’tan atıldım. İş bulmama izin verilmedi, iş kurmama da izin verilmedi. Ailemin geçimi için Japonya’da işe başladığımda ise “kaçtı” kara propagandası başladı. İşte döndüm. Her türlü bedeli ödemeye de hazırım. Bildiğim ne varsa anlatacak, Emniyet, Savcılık ve Mahkeme tutanaklarına geçireceğim. Kamuoyuna saygı ile duyurulur

Dr. Hasan Palaz

TÜBİTAK Eski Başkan Yardımcısı

TÜBİTAK BİLGEM Eski Başkanı