Gündem

Hasan Cemal'e 'cumhurbaşkanına hakaret' iddiasıyla ikinci dava!

Cumhurbaşkanlığı şikâyet etti, 47 yıllık gazeteci ve yazar Cemal'in eleştirileri 'hakaret' sayıldı...

Hasan Cemal, ifade için gittiği Çağlayan Adliyesi'nde...

09 Haziran 2016 17:37

T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu başkanı Hasan Cemal’e, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla ikinci dava açıldı. Delila-Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri ve Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri  adlarıyla 2014'te yayımlanan kitapları için de geçen yıl toplatma kararı verilen Cemal'in yazısını suçlayan iddianameyi , Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin şikâyeti üzerine soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı hazırladı. 

İddianamede, 1 yıldan 4 yıl 8 aya kadar hapsi istenen Hasan Cemal’in 4 Ocak 2016’da yayımlanan “Her Allah’ın günü ‘anayasa suçu’ işleyen bir Tayyip Erdoğan’la…” başlıklı yazısında yer alan “Neredeyse her Allah'ın günü herkesin gözlerinin içine baka baka yargıya talimat yağdıran bir Erdoğan’ın hukuk tanımazlığı karşısında istikrar adına sessiz kalınabilir mi? Bu hukuk tanımazlık geçiştirilebilir mi? Tek hedefi başkan babalık olan iktidarın tüm iplerini tek elde, kendi elinde toplamaktan başka bir derdi olmayan Saray’daki Sultanla anayasacılık oynamak aymazlıktır. Eski deyişle gafletin ta kendisidir” gibi ifadelerin "eleştiri sınırını aştığı" savunuldu. 
Ankara Cumhuriyet Savcısı Cevat İşlek tarafından hazırlanan iddianamede; Hasan Cemal'in, yazısında dile getirdiği görüşlerin "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk nezdinde itibarını zedelemeye yönelik ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde hakaret teşkil eden sözler olduğuna ilişkin somut deliller bulunduğunu" öne sürüldü, ancak hangi ifadelerin somut delil kapsamına alındığı belirtilmedi.  

 

Takipsizlik talebi reddedildi

 

Hasan Cemal, 22 Ocak’ta başlatılan soruşturmaya ilişkin olarak Taksim Polis Merkezi’ne verdiği ifadede, yazısının eleştiri yazısı olduğunu, hakaret kastı taşımadığını vurgulayarak takipsizlik kararı verilmesini istemişti. İfadenin ardından T24 ve Hasan Cemal’in avukatı Fikret İlkiz Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu’na gönderdiği açıklamada, “Şikâyet ihbarına yönelik olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, yazısında hangi nedenle ve niçin iftira edildiğini açıklamak yerine soyut bir anlatımla şikâyetçi olmuştur. Siyasetçilerin veya yazıya konu olan Cumhurbaşkanının hukuka aykırı olan veya herkes tarafından eleştirilebilecek söz ve davranışlarının eleştiri konusu olması iftira suçunun oluşması için yeterli değildir” görüşünü dile getirdi.
Takipsizlik talebini reddeden savcılığın 10 Mayıs 2016’da hazırladığı iddianame Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Ankara'da açılan davanın talimat duruşması 21 Eylül’de İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 10:00’da, ilk duruşması da 27 Ekim 2016’da Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 14:00’te yapılacak. 

 

İlk iddianamede de hangi ifadenin hakaret olduğu belirtilmemişti

 

T24 yazarı Hasan Cemal hakkında 4 Ekim 2015’te yazdığı “Sen cumhurbaşkanı ol, hem de…” başlıklı yazısı nedeniyle de "Cumhurbaşkanı’na hakaret" suçlamasıyla dava açılmıştı. Bu davanın iddianamesinde de, Hasan Cemal’in hangi ifadesinin "hakaret" içerdiği belirtilmemişti. Cemal 20 Mayıs 2016’da yapılan duruşmada “Yazımda Cumhurbaşkanı’na hakaret ve iftira yoktur. İfade özgürlüğü çerçevesine oturan sert bir yazıdır. ktidar sahiplerinin de eleştiri karşısında daha tahammüllü olması gerektiği kanaatindeyim" demişti. 
Hasan Cemal’e ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ iddiasıyla açılan ilk davanın duruşması da, 28 Eylül’de Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 09:55’te yapılacak.

 

Hasan Cemal'e 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davası; iddianamede hapis talebi var, hangi ifadenin 'hakaret' olduğu yok!

 

İki ‘hakaret’ soruşturmasına takipsizlik

 

Hasan Cemal’in, T24’te yayımlanan 12 Ağustos 2015 tarihli "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" ve 7 Eylül 2015 tarihli “Heyy sen!” başlıklı yazılarına dair de "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla soruşturma açılmıştı. Savcılar Umut Tepe ve Emin Aydinç, bu soruşturmalarda takipsizlik kararı vererek dava yoluna gidilmesine yer olmadığına hükmetmişlerdi.

Savcı Umut Tepe, "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" başlıklı yazıya ilişkin verdiği takipsizlik kararının gerekçesinde "mağdurun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması nedeni ile eleştirilere diğer insanlara göre daha fazla katlanması gerektiğini belirterek, "siyasetçileri ve toplum önünde bulunan tanınmış kişileri eleştiri sınırlarının normal bireye göre daha geniş olduğu" görüşünü dile getirmişti.

İkinci soruşturmayı yürüten savcı Emin Aydinç de, şu ifadelerle takipsizlik kararını gerekçelendirmişti:

"Eleştirinin ağır ve keskin bir eleştiri olmasına karşın ifade özgürlüğünden yararlanabilen açıklama mahiyetinde olduğu, yazının bir bütün olarak eleştirel nitelik arz ettiği, yazıdan ayrı olarak başlı başına hakaret suçunu oluşturacak mahiyette herhangi bir ibarenin de yazıda yer almadığı, bu itibarla şikayet konusu yazının hakaret suçunu oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.”

Hasan Cemal 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davasında ilk savunmasını verdi: Bu davalar ifade özgürlüğüne ölümcül darbeler indiriyor!

 

İkinci davaya konu edilen yazı

 

Hasan Cemal’in ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ iddiasıyla dava açılan 4 Ocak 2016 tarihli yazısı şöyle:

 

Her Allah’ın günü ‘anayasa suçu’ işleyen bir Tayyip Erdoğan’la…

 

Tayyip Erdoğan’ın kendi alışkanlığıdır anayasa suçu işlemek.
Şimdi de kalkmış, ‘anayasa suçu’ işledikleri gerekçesiyle HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’la Figen Yüksekdağ’ın milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyor.
Ve Erdoğan, kendi başkan babalığı için, Kürt sorununu daha da işin içinden çıkılmaz hale getirecek bir kapıyı daha açıyor.
Anayasa suçuymuş...
Şaka gibi.
Bu memlekette asıl Tayyip Erdoğan’ın kendisidir, neredeyse her Allah’ın günü anayasayı orasından burasından çiğneyen.
Üstelik gizlisi saklısı yoktur.
Hepimizin gözlerinin içine baka baka yapar bunu.
Saray’daki Sultan’dır o, anayasayı sallamaz.
Yargı bağımsızlığını takmaz.
Güçler ayrılığını tanımaz.
Hukukun üstünlüğüne inanmaz.

Şöyle bir hatırlayın.
Bu memlekette anayasanın ‘
bekleme odası’na alındığını daha bu yakınlarda kendi ağzıyla ilan eden o değil miydi?
Rejimin fiilen değiştiği’ni açıklayan ondan başkası mıydı?
MİT TIR’ları haberi nedeniyle Can Dündar’la Erdem Gül’ü casus, ajan ilan eden de, “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” diyen de, onları hapse attıran da, yargı bağımsızlığının, güçler ayrılığının canına okuyan da o değil miydi?
Devam edelim.
Seçim sandığından çıkan çoğunlukla demokrasilerde her şeyin yapılamayacağı gerçeğine yan çizen Erdoğan değil mi?
Bir büyük medya patronu hakkındaki beraat kararını bozdurmak için, bir zamanlar, Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sokan da Erdoğan değil miydi?
Veyahut:
“Kırın kapısını alın o gazeteciyi içeri... Savcı mırın kırın mı ediyorsa, onu da atın içeri...” diye İstanbul Valisi’ne talimat verenBaşbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanı yapması unutulacak mı Erdoğan’ın?..
Ya Erdoğan’ın, “O gazetecinin sitesini kapatın! Mahkeme kararı mı yok?.. Yaa kardeşim, biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız. Koca yüzde 50 oy almış bir partinin iradesini söylüyorum ben. Boş ver, affedersin siktir et gerisini...” diyen, hukuk devletini böylesine hiçe sayan kendi Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanlığıkoltuğuna oturtması unutulacak mı?..
Yine Erdoğan’ın, “O polisleri derhal açığa alın, uzaklaştırın. Sabaha bırakmak mı?.. Onlar ifade mifade aldılar, o zaman bir anlamı kalmaz. Hemen toplayın, bir saat içinde yapın, geçin. Ondan sonrasını siz buraya bırakın, yasa ne lazımsa çıkar kardeşim” diyerek İstanbul Valisi’ne talimat yağdıran Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanı yapmasını unutup gidecek miyiz?..
Ya Alo Fatih hatları?..
Ya 17-25 Aralık’ın yolsuzluk dosyaları?..
Ya hırsızlık, rüşvet soruşturmaları?..
Ya yatak odalarından, ayakkabı kutularından ortalığa saçılan milyon dolarları?..
O kadar çok örnek var ki.
Bütün bunlar unutulacak mı?
Şimdi bunların tümü, Tayyip Erdoğan’ın anayasayı, hukuku yerle bir eden bütün bu adımları, 1 Kasım diye, yüzde 49 diye unutulacak mı?
Hukukun canına okuyan bütün uygulamaların üstü beyaz sayfadenerek örtülebilir mi?
Neredeyse her Allah’ın günü, herkesin gözlerinin içine baka baka yargıya talimat yağdıran bir Erdoğan’ın hukuk tanımazlığı karşısında istikrar adına sessiz kalınabilir mi?
Bu hukuk tanımazlık geçiştirilebilir mi?
En azından ayıp olmaz mı bu?..
Daha düne kadar böylesine ‘hukuk cinayetleri’nin altında imzası olan bir iktidardan hiç demokratik anayasa beklenebilir mi?
Uzun lafın kısası:
Tek hedefi başkan babalık olan, iktidarın tüm iplerini tek elde, kendi elinde toplamaktan başka bir derdi olmayan Saray’daki Sultan’la anayasacılık oynamak aymazlıktır, eski deyişle gafletin ta kendisidir.
Türkiye bu tuzağa da düşecek mi?..



 

Hasan Cemal: 47 yıllık gazeteci


Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu.
1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1981 yılına kadar Ankara Temsilciliği yaptığı Cumhuriyet gazetesini 1981-1992 yılları arasında  Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986’da Sedat Simavi Ödülü’nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 
1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 
28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 
Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. PKK güçlerinin Türkiye sınırları dışına çekilme sürecini alanda izleyen Türkiye'den tek gazeteci oldu. Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor.
Eylül 2013'te kurulan Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu başkanı oldu. Punto24 adıyla örgütlenen platformun yönetim kurulu başkanlığını sürdürüyor.
Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk ve tek gazeteci oldu. 
Türkiye Yayıncılar Birliği de, 2016 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü'nü Hasan Cemal'e verdi.

Cemal'in yayımlanmış 12 kitabı, tarih sırasıyla şöyle:

- Tank Sesiyle Uyanmak (1986)
- Demokrasi Korkusu (1986)
- Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 
- Özal Hikâyesi (1989)
- Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)
- Kürtler (2004)
- Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)
- Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)
- Barışa Emanet Olun (2011)
- 1915: Ermeni Soykırımı (2012)
- Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)
- Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

 


Ankara Cumhuriyet Savcısı Cevat İşlek tarafından hazırlanan iddianamenin tamamını okumak için tıklayın.

İlgili Haberler