13 Aralık 2009 02:00
'Duyarlılığını yitirmediğin için teşekkürler Hasan Cemal'
AYŞE CEMAL: Sekiz ay kadar önce Hasan bana, bu sene gazetecilikte 40. yılının dolduğunu söylemişti. 'Ama sakın bir parti falan düzenleme' diye de ekledi. Üzerime alındım ve hemen bir organizasyona giriştim. Mesleki deformasyon herhalde. Ona bir kitap hediye etmeyi düşündük. Hasan'a en iyi hediye, bugüne kadar birlikte çalıştığı meslektaşlarının görüşleri, anıları olurdu. Ezgi Başaran 37 kişiyle görüşerek söyleşileri yaptı, metinleri aldı. Uzun süre çok yakın çalıştıkları Kerem Çalışkan ve İsmet Berkan 'Hasan Cemal Kronolojisi'ni yazdılar. Sevgili Bülent Erkmen, her işte olduğu gibi, bu kitabı da bambaşka bir boyuta taşıdı. Emeği geçen herkese, buraya gelen bütün dostlarına teşekkürler. Sana da teşekkürler Hasan Cemal, kırk yıldır bu ülkeye emek verirken merakını, mesleki ve insani duyarlılıklarını bir an bile yitirmediğin için...
'Altan Abi elimizden tuttu'
HASAN CEMAL: Asaf hoca benim için der ki “Ağır aksak fıstıkî makam bir gazetecidir. Bir başladı mı da değirmen taşı gibi gelir.' 40. yıl için New York'ta Ayşe'yle şampanya içiyorduk. Oradan Altan Öymen'e mesaj çektik. Neden derseniz, nasıl haber yazılır, nasıl spot çıkarılır, nasıl başlık atılır, hepsini Altan Abi'den öğrendim. Beni gazeteci olarak ilk bilen kişi Altan Öymen'dir. Doğan Avcıoğlu'ndan sonra kardeşi Örsan Öymen ile beni mesleğe sokan kişidir. Mesaj çektik New York'tan, “Kendine iyi bak” dedik, “Elimizden tuttun...” Başka bir anı anlatayım, ama belki Altan Abi kızar, anlatmayayım.
Yıllar geçiyor, 1969'da Devrim'de yanında başladığım Doğan Avcıoğlu hayatta değil. O ekip arasında sevgili Uğur Mumcu da vardı. Şimdi burada en uçta Ümit Kıvanç oturuyor. Çılgın Ümit. Gazeteciliği bıraktı bir ara, gitti bateri çalmayı öğrendi. Böyledir gazetecilik, haber merkezciliği böyledir, delilik ister. Size Cengiz'le (Çandar) Okay'ın (Gönensin) bir hikâyesini anlatayım. Cumhuriyet'te Genel Yayın Müdürü olduktan sonra “Yazı İşleri Müdürü kim olacak” meselesi oldu. Nadir Nadi “Cengiz Çandar olsun” dedi. Şaşırdım, Cengiz'in kulisçiliği de yoktur, nereden geldi Nadir Bey'in aklına? Baktım İlhan Abi (Selçuk) önüne bakıyor, anladım nereden çıktığını. Nadir Bey'e dedim ki, “Cengiz sahada çalışmalı. O sahada uçar, masa başında uçamaz.” Kabul ettirdik, Okay Yazı İşleri Müdürü oldu.
Geldik Ankara Temsilcisi'ne, kim olacak? Nadir Nadi “Yılmaz Gümüşbaş” dedi. “Aman” dedik. “Mustafa Ekmekçi” dendi. Ekmekçi canım ciğerim, ama Ankara Temsilcisi olmaz. “Yalçın Doğan olsun” dedik. Bu arada Yalçın Doğan'ı alkışlayalım, benim rekorumu kırdı, yeni baba oldu. Hadi bu mikrofon dolaşsın, herkes konuşsun. Selahattin Duman sen konuş.
'Ben bedava yemek için geldim, buradan sünnet düğününe gideceğim'
SELAHATTİN DUMAN: Ben buraya Hasan'ın arkadaşı olduğum için gelmedim, bedava yemek olduğu için geldim. Buradan da bir sünnet düğününe gideceğim. Hasan yine konuşmayı uzattı, biraz daha uzatsa gazetecilikteki 41. yılını kutlayacaktık.
'Fener'in yenilmesine Galatasaray'ın yenmesinden daha çok sevinir'
ALİ ACAR: Biz Hasan'la karı-koca gibiydik. Ama hangimiz kimdi, bilinmezdi:) Bana “Karımdan çok seninle beraberim. Bir nikâhımız yok” derdi. O kadar iş yüklerdi ki, ben de ona “Ama sen nikâhımız var gibi davranıyorsun” derdim.Hasan, her sabah bütün sayfaları keçeli kırmızı kalemlerle çizer, hataları gösterir, takip ederdi. Ama spor sayfalarıyla ilgilenmezdi. Sadece Fenerbahçe yenildiğinde ilgilenirdi. Hasan'ı asıl mutlu eden Galatasaray'ın galibiyetlerinden çok Fenerbahçe'nin mağlubiyetleriydi. Ben yıllar sonra Milliyet'e geçtim. Hasan da Milliyet'te. Bazen Milliyet'e Genel yayın Yönetmeni olacak diye korkarım, beni Cumhuriyet'teki gibi çok yoracak diye...
'Nasıl izin verdin röportajdan cümle çıkarılmasına'
ERGUN BABAHAN: Ben çocuktum, o zaman Hasan Cemal taş baskı gazete yapıyordu. Cumhuriyet deniyor bilmiyorum, Takvim-i Vekayi gibi bir şeydi o zaman, öyle değil mi Hasan Cemal? Sen ki Servet-i Fünun geleneğinden geliyorsun, nasıl izin verdin Kuzey Irak röportajından “Kuzey Irak İsviçre dağları gibi güzel” cümlesinin çıkarılmasına:) Servet-i Fünunculara ne diyeceksin, Tevfik Fikret duysa mezarında ters döner:)
İSMET BERKAN: Hasan Abi, sen orta yaştaysan gençlik nedir? Orta yaşlar ne zaman biter?
ELİF CEMAL: Babam gittikçe daha gençleşiyor. Bence şu anda gençliğinin sebebi tepkisini anında ve güzel vermesi. Bence bu gençliğin çok önemli bir göstergesi.
'Her gün defalarca babasıyla konuşuyor zannederdim'
MERAL TAMER: 1974 yılı, ben mimarlık eğitiminden sonra iki yıl mimarlık yaptıktan sonra gazeteci olacağım diye tutturdum. Ve ille de Cumhuriyet'te çalışmak istiyorum. Cumhuriyet'te Oktay Abi (Kurtböke) beni aldı, Hasan'a teslim etti, bir masa bulundu, Hasan'ın masasına yapıştırıldı. Telefonda her gün defalarca “N'aber baba”, “Ne oldu baba" diye konuşmalar yapıyordu. Ben de babasıyla konuştuğunu zannediyor, “Allah Allah insan babasıyla her gün işyerinden neden defalarca konuşur" diye merak ediyorum. Bir seferinde "baba maba" dedikten sonra "Ko götüne..." diyerek telefonu kapatınca anladım ki Hasan babasıyla konuşmuyor, arkadaşlarıyla üslubu bu. Hasan otuzlu yaşlarında da bugünkü kadar yakışıklıydı. 60'tan sonra çocukluk başlıyor. Hasan da o yüzden tadından yenmez. Hasan'ın sadece el şakaları yaptığı zamanlarda eğlendiğini düşünürdüm. Kafama vurarak vs. benimle de çok eğleniyordu. Çok güzel şeyler öğrendim kendisinden. O günleri çok özlüyorum. Doğru dürüst gazetecilik yapıyorduk. Sadece yaptığın işin iyi olması yeterliydi iyi gazetecilik için, şimdiki gibi değildi. Gazetecilikte iyi yerlere gelmeyi, Osman'la (Ulagay) tanışmamı sana borçluyum Hasancım.
'Hepimiz Cemalist olduk'
CÜNEYT ÖZDEMİR: Bir dönem Kemalist olmuştuk, sonra Cemalist olduk. Hepimiz Hasan Cemaliz:) Ama Hasan Abi gençlerin yolunu aç, çekil de biraz da biz gidelim.
LUBE AYAR: Ben Milliyet'te muhabirim, Hasan Cemal ve Güneri Cıvaoğlu gibi yazarlara yakın olmaya çok özeniyordum. Masam hemen onların odasının yakınındaydı. Benim için Hasan Cemal o kadar önemli ki, odasına girmek; konuşmak istiyordum. Kitaplarını aldım, imzalatmak için Birkan Hanım'dan randevu aldım. Bir gazeteci için Hasan Cemal ile aynı havayı solumak bile önemli. Bir süre sonra Hasan Cemal ve Güneri Cıvaoğlu gibi yazarların köşesinde haberlerim nedeniyle adımı görmek benim için büyük bir onurdu. Allah size uzun ömürler versin.
'Baba seni çok seviyorum ve gurur duyuyorum'
HASAN CEMAL: İyi ki Defne var, Elif var, Ayşe var. İyi ki gazeteci milleti var. Gazeteci milleti böyle buluşur. Çok teşekkürler, beni çok mutlu ettiniz. konuşmak isteyene mikrofonu veriyorum.
DEFNE CEMAL: Kırkıncı gazetecilik yılını kutluyorum baba. Seni çok seviyorum ve gurur duyuyorum.
HASAN CEMAL: Ben de onu çok seviyorum.
'Babam hayatta tanıdığım en güzel insan'
ELİF CEMAL: Ben babamı çok farklı tanıdım. Ben doğduğumda babam kaçaktı. Ben aslında babamı annemden ayrıldıktan, Ayşe ile evlendikten sonra bir kez daha tanıdım. Biz bazen birbirimize kızdığımızda Ayşe bizi bir arada tuttu. Artık kızdığımda ona söylüyorum. Babam benim hayatta tanıdığım en güzel insan. Hep hayata bağlılıktan söz eder. Bana on sene önce yazdığı mektupta da hayata bağlılıktan söz ediyordu. Bu inancı beni çok etkilemiştir.
'Kendinizi emanet edeceğiniz bir insan'
ECE TEMELKURAN: İş için Kuzey Irak'a gitmiştim. yöneticiler bile aramazken Hasan Cemal beni arardı. "Neredesin kızım? Hangi otelde kalıyorsun? Şuna dikkat et, bunu yap" diye arar, sorar, ilgilenirdi. O zaman herkesin tanıdığı kapital harflerle yazılan Hasan Cemal'i tanıdım. Hasan Cemal kendinizi hiç endişe duymayarak emanet edeceğiniz bir insandır.
'Parmaklıkların arkasından Cumhuriyet'i çok kesmişimdir'
BANU GÜVEN: Ben, İstanbul Erkek Lisesi'nde okudum. 1980'lerde parmaklıkların arkasından (lisenin karşısındaki) Cumhuriyet gazetesini çok kesmişimdir, orada çalışmayı çok istiyordum. Gazetecilik mesleğini seçmemde Hasan Cemal'in çok katkısı oldu. Burada çalışabilir miyim, diye çok hayal kurdum, ama sonra siz gittiniz.
'Cumhuriyet'i protesto etmiştim, neden yaptım bilmiyorum'
MİRGÜN CABAS: Ben Hasan Cemal'i tandığımda hiç hoşlanmadım. sonra Cumhuriyet'te kavga yaşandığında gazeteyi almayarak protesto edenlerden biriyim. Niye böyle yaptığımı bilmiyorum. Şimdi düşündüğümde, protesto ettiğimiz Cumhuriyet aslında pırıl pırıl bir gazeteymiş. İnsan gençken çok ahmak oluyor. Ama Hasan Cemal ahmak değildi. Hasan Cemal çok yaşa, mesleğinle çok yaşa.
DENİZ ALPHAN: Hasan Cemal çok iyi gazetecidir, tamam, ama çok yakışıklıdır kimse bunu söylemiyor.
'Gazeteci olmasa gelmiş geçmiş en iyi futbolcu olacaktı'
HINCAL ULUÇ: Hasan 1961'de Mülkiye'ye geldi. Çok iyi futbol oynar. Yanlış bir seçim yaptı, gazeteci oldu. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olabilirdi, muhtemelen olacaktı. Futbol için acınacak bir kayıptır.
İSMET BERKAN: Bu futbol hikayesinin devamını anlatmam lazım. 1981'de Genel Yayın Müdürü olarak İstanbul'a döndüğünde Spor Servisi'nde çalışıyordum. O sırada emeklilikle ilgili çıkan bir yasa nedeniyle ve biraz da bahane edilerek gazetedeki bütün ihtiyarlar emekli oldu. Gazete sekiz sayfa çıkıyor, altısını ben yapıyorum. Bu arada Abdül Abi de (Abdülkadir Yücelman) bıraktı Spor Servisi'ni. Cumhuriyet solcu gazete, spordan çok hoşlanmıyor gibi, Hasan Cemal de hoşlanmıyor gibi bir dedikodu var. Hasan Cemal çağırdı odasına. Bize bir saat Werder Bremen'deki futbolculuk hayatını anlattı. O sırada seçim yaptık Mehmet Tezkan şef oldu. Ama Abdül Abi emekli olmuş, ancak masası, takım gazetesi orada duruyor. Haberlere karışıyor, şunu da koydunuz mu diyor vs. sonunda biz pes ettik... Mehmet Tezkan gel Hasan Abi'nin gözüne nasıl manifesto okuduğunu anlat.
'Hasan Abi'ye bildiri okudum 'Çok gençsin' dedi'
MEHMET TEZKAN: Hasan Abi Yayın Yönetmeni oldu, kim spor şefi olacak diye arayış var. Oylama yapıldı, Saadettin Ateş çıktı. sonra Hasan Abi "Doğrudan atama yapıyorum" dedi ve beni getirdi, ama 21 yaşındayım. Bildiri yazdık. İşte "spor politikalarını beğenmiyoruz, şöyle olmalı böyle olmalı" diye. ben bildiriyi okudum. Hasan Cemal, "Oğlum sen daha çok gençsin" diyerek uyardı, idare etti. Hasan Abi'nin üzerine futbolcu yoktu. Ama gelmiş geçmiş en iyi sol açık Cengiz Çandar'dır.
'Cengiz Çandar ancak paytak paytak koşardı'
HASAN CEMAL: Ne Cengiz Çandar'ı! Cengiz ancak paytak paytak koşardı. 10 yıl önce rahmetli Ercan Arıklı, Sabah dergilerinin yöneticisi, sahibi, dedi ki "Herkes biriyle röportaj yapsın..."
(Bu sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Arnavutluk'ta bulunan Vatan Gazetesi Ankara Temsilcisi Bilal Çetin telefonla arayarak Hasan Cemal'in meslekteki kırkıncı yılını kutladı).
'Top saydırırken Mustafa Denizli'ye izlettim'
HASAN CEMAL: İşte Ercan Arıklı bu söyleşileri istediği zaman Mustafa Denizli Fenerbahçe'yi şampiyonluğa götürüyor. Mustafa Denizli ile ben röportaj yapacağım, gideceğim Saracoğluna. Dedim ki, bir şartım var. "Hıncal Uluç'tan, Doğan Koloğlu'ndan ve Deniz Gökçe'den Hasan Cemal'in futboluyla ilgili demeç alırsanız yaparım." Demeçler alındı. Hıncal'dan muhteşem bir demeç. Diyor ki "Hasan futbolcu olsaydı, zamanın Emre Belözoğlu'su olurdu." Doğan koloğlu'ndan da aynı şekilde... Deniz Gökçe de demiş ki, "Hasan Cemal yavaş konuşur, ama çok hızlı top oynar." Sonra söyleşi Aktüel'in kapağında çıktı. Ben top saydırıyorum, Denizli bana bakıyor. Aradan birkaç ay geçti, Mustafa Denizli yanında girl friend'i varken karşılaştık. Benim için dedi ki, "İşte benimle röportaj yapan Hasan Cemal." Odamda Galatasaray'ın flaması ile Aktüel'in o kapağını tutarım. O benim futbolculuğumun berakı gibidir.
'Kuzey Irak yazısını sansürlemişler'
ERGUN BABAHAN: Futbolcu olsaydı Türkiye'yi bölmeyecekti:) Baksanıza Kuzey Irak yazısını sansürlemişler, aylar sonra söyledi.
HASAN CEMAL: Cengiz Çandar'ın Doğan Koloğlu, Hıncal Uluç gibi birinden alınmış yetenek demeci var mı?
'Hıncal o zaman da yandaş basındı'
CENGİZ ÇANDAR: Hıncal o zaman da yandaş basındı:)
DEFNE CEMAL: Çok sıkıcısınız. Bırakın bunları, Türk medyası yerlerde sürünüyor, hiç birimiz okumuyoruz artık.
ERGÜN BABAHAN: Biz aşağılık ve iğrenç bir grubuz, ama birbirimizi seviyoruz:) Peki ne yapalım, haydi eller havaya mı?
Hasan Cemal'in hışır hışır ses çıkaran dolunayı!
İSMET BERKAN: Biz pazar günü, Okay Abi izindeydi, Hasan Cemal Kıbrıs'tan dönmüş, romantik bir yazı yazmış. Hiçbirimizin o yazıyı okumayacağını bildiği için oturup pazar günü kendisi bize okumaya başladı. Yazıda şöyle bir tabir geçiyor; "Dolunay çalıların arasından hışır hışır çıkıyor"muş. Yani dolunay ses çıkarmış. Biz ister istemez gülmeye başladık. Hasan Abi de o günden sonra yazılarını bize okumadı.
'Lakabı 'Gagarin Hasan'dı'
NURİ ÇOLAKOĞLU: Bu salondakilerin büyük kısmı Hasan Cemal'in gazetecilik dönemi arkadaşı. Ben Hasan Cemal'in milattan önceki arkadaşıyım. Hasan Cemal gazeteciliğe başlamadan önce Mülkiye'nin en yakışıklı öğrencilerinden bitriydi. Hafif burun kemerinden dolayı lakabı "Gagarin Hasan"dı. Sınıfının sayılı ineklerinden biriydi. Şu andaki Dışişleri'nin muhterem büyükelçileri ile birlikteydi, aynı sınıftaydık.
CENGİZ ÇANDAR: Bu sene Şemdinli'ye gidiyorduk, ikide bir arabayı durdurup çişini yapıyor. "Genelkurmay başkanı olsaydın emekli olmuştun" dedim. Cevabı "Genelkurmay başkanlarının görev süresi 2 yıl uzuyor" oldu.
'Cengiz Çandar'ı nasıl attın Cumhuriyet'ten'
ERGUN BABAHAN: Sen Cengiz Çandar'ı nasıl attın Cumhuriyet'ten? İrancıydı değil mi :)
CENGİZ ÇANDAR: Alakası yok. 40 yıllık arkadaşım Hasan. Ne yapsan 40 yıllık arkadaşlığımızı bozamazsın.
ERGUN BABAHAN: Yalaka gazeteci olmuş Cengiz Çandar:)
CENGİZ ÇANDAR: Ne münasebet, o zamana kadar Cumhuriyet'ten başka dünya yok sanıyorduk, atıldıktan sonra dünyanın Cumhuriyet dışında olduğunu anladık.
'Tecrübe dağılıyor' olmasın!
CÜNEYT ÖZDEMİR: (Cengiz Çandar ile Hasan Cemal'in CNN Türk'te yaptıkları "Tecrübe Konuşuyor" adlı programa atıfta bulunarak...) Tecrübe dağılıyor olmasın:)
HASAN CEMAL: Saddam devrildikten sonra Bağdat'a gittik. Bağdat'ta Burçun (İmir) var. Burçun geldi "Cüneyt Özdemir bağlanmak istiyor" dedi. Peki, nereden yayın yapacağız? Dedi ki tepedeki bilmem ne otelinden. Gittik otele. Çıktık yukarı. Cüneyt'e bağlanacağız diye mandalina, portakal sandıklarının üzerine çıktım ve düştüm. Kulaklık bir yere gitti, ben yerde...
'Hayır Hasan Cemal, İstanbullu değilsin!'
YALÇIN BAYER: Cumhuriyet'te bir gün dediler ki, “Hasan Cemal geliyormuş. Hani şu İhsan Sabri Çağlayangil'in Yalova'daki yazlığında verdiği partide konuklarına ikram ettiği 'ekose etekli levrek' haberini yazan Hasan...” İttihat Terakki merkezi olan binadayken (Cağaloğlu'ndaki Pembe Konak) Cumhuriyet'te taşralı olduğunu söylemek ayıp gibiydi. Bülent Dikmener, Çetin Özbayrak vardı, kimse söylemezdi. Hasan Cemal de Babaeskili, Alpullu'dur.
HASAN CEMAL: Ben İstanbul doğumluyum.
YALÇIN BAYER: Hayır, Babaeskilisin, Alpullulusun! Bunlar utanırlardı, taşralı olduklarını söylemeye.
SÜLEYMAN SARILAR: Sanıyorum 1986 yılıydı. Beni Anadolu Ajansı'ndan Cumhuriyet'e transfer ettiler. Erhan Akyıldız istihbarat şefiydi. Erhan Abi'nin eli sıkıydı, 175 bin lira maaş düşündü. Okay Abi gazeteye girişimi imzalarken dedi ki: "Maaşı 250 bin."
OKAY GÖNENSİN: Ne salakmışım:)
Cumhuriyet'teki başlık: Bu haberi yazdırırsan seni kovdururum!
SÜLEYMAN SARILAR: Bir gün bir yolsuzluk haberiyle uğraşıyorum, bir şirket bir kaçak bina yapmış. Şirketteki adam bana "Sen Cumhuriyet'te çalışmak istiyor musun" diye sordu. "Evet" dedim. Bana, "Hasan Cemal benim arkadaşım, eğer bu haberi yaparsan ben Hasan'a söyleyeceğim ve artık Cumhuriyet'te çalışamayacaksın" dedi. Hasan Cemal'e gittim anlatım. Bana dedi ki "Yaz bunu yav." Adamın sözlerini telefonda teybe kaydetmiştim. Haber şöyle çıktı: "Bana bak, ben Hasan Cemal'in arkadaşıyım, yazma kovdururum." O sırada çok özgür bir gazetecilik yaptığımıza inanıyorum.
'Seni çok seviyorum Ayşe'
HASAN CEMAL: Tekrar Ayşe'ye teşekkür ediyorum. İyi ki varsın Ayşe. Seni çok seviyorum.
© Tüm hakları saklıdır.