Şimdi her avlu, her oda, her cadde erkekler, kadınlar ve gençlerle dolup taşıyor. Ve gidecek başka hiçbir yer yok.
Ancak bu daracık alan, tüm taraflarından ablukaya alınmış ve dünyanın geri kalanıyla bağlantısı koparılmış. Seçeneklerin nereye varacağı da çok sınırlı. Güvenlik hiçbir zaman teminat altında olan bir şey de değil.
Halihazırda evleri bombalanmış bir sürü Gazzeli, kaybolmuş, korkmuş ve geleceklerinden hiçbir şekilde emin olmaz bir biçimde buraya toplandı.
Normalde 400 bin kişinin evi olan bu bölgenin nüfusu bir gecede bir milyonun üzerine çıkmış durumda. Kuzeyin yanı sıra, doğu bölgelerden de gelenler var. Doğu da 2014 savaşında büyük zarar gören bir yer.
Her birinin barınak ve yiyeceğe ihtiyacı var. Buna ne kadar süreyle ihtiyaç duyulacak, kimse bilmiyor.
Kıt kaynaklar hızla tükeniyor. Burası zaten perişan olmuş bir şehir. Sıkıntılı şeyler zaten vardı. Şimdi ise parçalanmaya başladı.
Buradaki ana hastane zaten temel ihtiyaçlar konusunda sıkıntı yaşıyordu. Kuzeyden gelen hastaları ve yaralıları kabul etmekle kalmadı, şimdi bir sığınak haline geldi.
Sığınmacılar, İsrail bombardımanlarında yaralanıp hastaneye yeni getirilenlerle birlikte koridorları dolduruyor.
İnsanları buraya geldikleri için suçlayamazsınız.
Hastaneler, uluslararası hukuk tarafından korunan savaş zamanlarında olunması gereken en güvenli yerlerden.
Bu insanlar şanslı olanlardan. En azından şimdilik.
Doktorlar, yeni gelen yaralılara çok az bir miktarda su verebiliyor. Su her hasta için günlük 300 ml olarak kısıtlandı. Sığınmacılara hiçbir şey verilmiyor.
Başka yerlerde kent sakinleri yeni gelenleri buyur ediyor. Han Yunus'taki birçok kişi zaten sıkış tıkış koşullarda yaşıyordu. Şimdi dip dibe yaşıyorlar.
50-60 kişiye ev olan küçük daireler görüyorum. Kimse bu şekilde uzun süre yaşayamaz.
Ailem şimdi diğer dört kişiyle iki küçük yatak odalı bir dairede ev paylaşıyor. Bizim için metrelerce kişisel alan var. Şanslıyız.
Okullar da savaşta "güvenli" olarak kabul edilen yerlerden. Buralar da ailelerle dolup taşıyor. Allah bilir on binlerce… Saymaya başlasanız duramazsınız.
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından işletilen bir okulda, her sınıf dolu, her balkon alanı çamaşır ipiyle dolup taşmış durumda.
Anneler ve nineler, aç çocukları sabırsızlıkla beklerken avlulardaki banklarda yemek pişiriyor.
Ancak artık daha fazla yer olmadığında – ki daha fazla yer yok - insanlık kaçınılmaz olarak sokaklara, ara sokaklara ve alt geçitlere dökülüyor, kire, pasa, enkazlara yerleşiyor. Sanki hiç gelmeyecek olan bir şeyin beklentisi de o an başlıyor.
Azıcık yemek var, azıcık benzin. Bakkallarda su yok. Bel bağlanabilecek bir tek su istasyonları var. Ama onlar da felaket durumda.
Ve bu şehrin tehlikelerden uzak olmadığı da ortada. Düzenli olarak bombalanıyor. Hala savaş bölgesinde. Çökmüş binalar ve enkaz yığınları sokakları dolduruyor.
Hamas'ın İsrail'in içine saldırmaya devam etmesiyle hastanenin yakınından fırlatılmış roket seslerini duydum. Bu misilleme için açık bir davet.
Sıradaki hedeflerini arayan İsrail’in insansız hava araçlarına ait vızıltılar duyuluyor.
Ve bombalar düşüyor, binalar çöküyor, morglar ve hastaneler insanlarla doluyor.
Bu sabah ailemin kaldığı dairenin yakınlarına yere bir bomba düştü. Telefonlar kesildi. Oğluma ulaşmak 20 dakika sürdü.
İnsanlar böyle yaşayamaz. Ve işgal henüz başlamadı.
Memleketim olan Gazze’de dört savaşın haberini yaptım. Daha önce hiç böylesini görmemiştim.
Önceki savaşlar ne kadar kötü olursa olsun, açlık çeken veya susuzluktan ölen insanları hiç görmemiştim. Şimdi bu gerçek bir olasılık.
Gazze'den çıkmanın tek seçeneği olan Mısır'a giden Refah geçidi hala kapalı. Kahire, onu açmanın yeni bir insani felaketi başlatacağını biliyor.
Şimdi Refah'a 20 km uzaklıkta bir milyon Gazze mülteci bekliyor. Geçit bir kere açılırsa, kaos da beraberinde gelecek.
2014'te binlerce kişi savaştan kaçmaya çalışırken aynı şeyi gördüm. Bu sefer çok, çok daha kötü olabilir. Bu, Mısır'ın korktuğu bir şey.
İnsan seli sadece sınıra akacak ve yine felaket ve yine kaos olacak.