T24 - Türkçe’yi ilkokulda öğrenenen, hayatı kimliği yüzünden insanlar tarafndan yanlış anlaşılmakla geçen Aynur Doğan, "Türkiye’de bayağı bir dinleyicim olmasına rağmen, hâlâ Çeşme’de, Harbiye’de, Kuruçeşme’de konser veremedim. Daha bir Allah’ın kulu organizatör çıkıp da Aynur konseri yapmaya cesaret edemedi. Bir Kürt şarkı söylerse bize neye mâl olur diye düşünüyorlar" dedi.
Bugün gazetesinde "Kürt'üm diyemedim" başlığıyla (30 Mayıs 2010) yayımlanan Aynur Doğan söyleşisi şöyle:
Dersim’de doğan, Türkçe’yi ilkokulda öğrenenen, hayatı kimliği yüzünden insanlar tarafından yanlış anlaşılmakla geçen Aynur Doğan bugün yurt dışında Türkiye’de olduğundan çok daha fazla tanınıyor. Durmadan çeşitli ülkelere seyahat edip konserler veriyor, televizyon programlarına katılıyor, dergilere, gazetelere röportajlar veriyor. The Times’ın Türkiye’e ayırdığı 12 sayfalık ekte kapak oldu. Robert De Niro, Emir Kusturica, Johnny Deep gibi dünyaca ünlü isimler ona hayran.
** Aynur nereye ait, kendi kimliğinizi açıklar mısınız?
Aslında hiçbir yere ait değilim. Ama her yere aidim. Ben Dersim’in bir köyünde doğdum. Göçebe hayatıydı benimki. Ailem çiftçilikle uğraşırdı. Yaylalara giderdik. Sonra 1992 yılında, Tunceli Çemişkezek’e bağlı olan köyümüzü bırakıp gitmek zorunda kaldık. Biz de göç ettik. Aslında köyümüz boşaltıldı.
** Gençliğinizi dilediğinizce yaşayabildiniz mi?
Ne çocukluğumu ne de gençliğimi yaşayabildim doğru dürüst! Keşke bunlar yaşanmasaydı. Kürt’üm diyemedim, Tunceliliyim diyemedim. Çok kötü bir süreçti. Benimkisi öğrencilik değildi, mücadele etmekti. Kendi kimliğimi yok sayıp, sahte bir kimliğe bürünme mücadelesiydi. O süreçte öğreneceğim şeyleri öğrenmedim, başka şeylerle uğraştım.
** Sizi Türkler de dinliyor mu?
Dinlemez olur mu, ülkü ocaklarından ülkücü bir adam beni geçen gün aradı. Beni dinlemiş ve çok etkilenmiş. Bana dedi ki, “Her sabah kalktığımda seni dinliyorum” Akşam yatarken de beni dinlemeden uyuyamıyormuş. Tek kelime Kürtçe bilmiyor. “Senin ne söylediğini anlamıyorum umurumda da değil. Geçmiş yıllarımda size kin besleyip gözümün önünde olanları umursamadığım için şimdi kendime kızıyorum. Ve çok vicdan azabı çekiyorum” dedi. Ve ben ağlamaya başladım. Budur, başka bir şey söylemeye gerek yok.
** Peki tehdit mesajları alıyor musunuz?
İlk zamanlarda tehdit alıyordum. “Sizi Türkiye’de barındırmayacağız. Sizi kendi kanınızda boğacağız” diyorlardı. Ama çok güzel mesajlar da aldım.
Harbiye'de konser hayali
** Konserlerinize hangi kesim geliyor?
Konserlerime 1500-2000 kişi geliyor ve bu izleyici ne Türk ne Kürt hepsi yabancı. Ama Türkiye’de bayağı bir dinleyicim olmasına rağmen, hâlâ Çeşme’de, Harbiye’de, Kuruçeşme’de konser veremedim. Daha bir Allah’ın kulu organizatör çıkıp da Aynur konseri yapmaya cesaret edemedi. Bir Kürt şarkı söylerse bize neye mâl olur diye düşünüyorlar. Bir Kürt sanatçıya sponsor bulunamayacağını düşünüyorlar. İran Kürt’ünü o konserlere getirir şarkı söylettirirler ama bize şarkı söyletmezler.
Hollywood sesine hayran
** Dünyaca ünlü kişilerden size hayran kimler var?
Cannes Film Festivali’nde Robert De Niro ve Martin Scorcese Fatih Akın’ın “Crossing The Bridge” belgeselini izlemiş. Sesimden çok etkilenmişler. 45 dakika boyunca Fatih Akın’a beni anlatmışlar. Emir Kusturica da filmde görmüş beni. Aradı hayranım olduğunu söyledi. Kurduğu sanat köyünde sahne aldım. Dünyanın birçok yerine konsere gidiyorum, Hollywood yıldızları bile beni dinlemeye geliyor. Johnny Deep konserde kulise gelip benimle tanıştı. Sesime hayran olduğunu söyledi.
Nenem tertele diyerek ağlardı
** Dersim’lisiniz; Dersim’de yetişmek hayat içinde size neler öğretti?
“Biz 72 millete de aynı nazarla bak!” felsefesiyle büyüdük. Orada Kürt-Alevi, Zaza-Alevi, Türk her dil, din ve ırktan insan var. Sanki çok yakın akrabaymış gibi birlikte yaşarlar, birbirlerini sahiplenirler. Herkesin kapısı birbirine açıktır. Burada herkesin bir perdesi var.
** O yara, yöre insanlarında kapanmış mı yoksa hâlâ kanıyor mu?
O yarayı hâlâ içinde yaşayan yaşlılar var. Onların yüzünde acıyı görebiliyorsunuz. Sevinirken bile yüzlerinde acı ifade var. Dedemin kardeşleri kaybolmuş o dönemde. Dersim’deyken bize o isyanı büyüklerimiz hiçbir şekilde anlatmazdı. Çünkü çok ciddi yaraları vardı. Çok korkarlardı. Babalarımıza da o olayı aktaramamışlar. Orada çok ciddi travmalar yaşanmış, aileler yok olmuş, herkes bir tarafa göç etmiş, haber alamadıkları akrabaları olmuş. Dedemler, ninemler bazen konuşurlardı ve başlarlardı ağlamaya. Hep “Tertele” derlerdi bir araya gelince. “Niye tertele deyince ağlıyorsunuz” diye sorardım. Bana kızarlardı, azarlarlardı. “Git oyna” derlerdi. Meğerse tertele, 1938 kıyımını anlatıyormuş. Büyüklerimiz, “Hak aranmalı ama kinlenerek, öfkeyle değil. İnsani boyutta hakkınızı arayın. Bu insanlık ayıbıdır. Karşı tarafa doğru bir şekilde aktarmak gerekir ki karşı taraf da doğru bir şekilde algılasın.
NOT: Zazaca'da 'terdene-u talan' deyiminden türetilen ve "kökten traş etme ve talan etme"anlamına gelen TERTELE, Atatürk'ün Dersim meselesi için "Bu bir çıbandır. Neşter vurup kökünden kazı mamız lazım' sözüne atfen kullanılıyor.