-HAİN SALDIRI MECLİS GÜNDEMİNDE TBMM (A.A) - 15.07.2011 - Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki terör saldırısını değerlendirirken, ''Ülkemizde hak ve özgürlüklerin geliştiği, barış, kardeşlik ve huzur ortamının güçlendiği böyle bir dönemde terör terör örgütünün böyle bir vahşi yüzünü ortaya koyması doğru yolda olduğumuzu göstermektedir'' dedi. Atalay, Genel Kurul'da muhalefet partisi milletvekillerinin gündemdışı konuşmalarına hükümet adına yanıt verdi. Diyarbakır'daki saldırının birlikte eli kanlı terör örgütünün kanlı yüzünü gösterdiğini ve insaniyetten nasibini almadığını ortaya koyduğunu belirten Atalay, saldırıda 7 teröristin etkisiz hale getirildiğini ve operasyonların sürdüğünü ifade etti. Saldırı haberinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında kapsamlı bir güvenlik toplantısı yapıldığını anımsatan Atalay, gerekli talimatların verilerek ve çalışmaların başlatıldığını anlattı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile bazı kuvvet komutanları olayın yaşandığı bölgeye gittiğini anlatan Atalay, tüm boyutlarıyla saldırının üzerinde çalışmaların sürdüğünü ifade etti. ''Yaşama hakkı kutsaldır tüm hakların temelidir'' diyen Atalay, sözlerine şöyle devam etti: ''Yaşama hakkına kastetmek insanlığa kastetmek demektir. Yaşama hakkı elinden alınan insanın etnik kökeni, dini, mezhebi önemli olmadığı gibi görevi mesleği de önemli değildir. Bu kardeşlerimizin canlarına kastedenler demokrasiye, milli birlik ve bütünlüğe de kastetmiştir. Bu sorun ne bugünün ne de sadece bizim sorunumuzdur. Terörü yöntem olarak kullananlar amaçlarına ulaşamamışlar, döktükleri kanda kendileri boğulmuşlardır. Özellikle AK Parti hükümetlerini terörle mücadele konusundaki azmi, kararlılığı tamdır. AK Parti hükümetleri önceki dönemlerde olmadığı kadar terörle etkin bir mücadele yürütmekte ve çok boyutlu olarak üzerine gitmektedir. Sorun, geçmiş dönemlerde bu mesele doğru analiz edilememiş, yanlış teşhislerde bulunulmuş, sorun siyaset dışı kurumlara havale edilmiş, siyasetçiler meseleyi halının altına süpürmüş olabilir. AK Parti hükümetleri, ilk kez ortaya kapsamlı bir çözüm iradesi koymuş, sivil inisiyatif başlatmış, kararlılıkla meselenin üzerine gitmiştir. Terör örgütünün hazmedemediği hükümetin bu konudaki kararlığı ve çözüm iradisidir. Terör örgütü demokratikleşmeden, hukukun gelişmesinden, yatırımlardan, adaletin sağlanmasından, yaraların sarılmasından, devlet-millet kaynaşmasından rahatsızlık duyuLmaktadır. Türkiye, ne zaman şaha kalksa ne zaman büyüme rekorları kırsa milli birlik ve kardeşliğimiz güçlense terör örgütü provokatif ve haince saldırılarda bulunmaktadır. Türkiye ne zaman tarihi fırsatlar yakalasa toplumun ümit ve beklentisi artsa çözüm yolunda önemli imkanlar ortaya çıksa terör örgütü süreçleri sabote etmeye çalışmaktadır.'' Siyasi partilerin, 12 Haziran seçimlerinin ardından yeni bir başlangıç yaptıklarını, yeni sayfalar açtıklarını ve diyalog ve uzlaşma zeminini geliştirmeye soyunduklarını anlatan Atalay, ''Sayın Başbakan, hükümet programını sunuş konuşmasında seçmenin iki önemli mesaj verdiğini, birinin 'yeni anayasa' diğerinin 'milli birlik ve kardeşlik süreci olduğunu' ifade etmiştir'' diye konuştu. -''TAVİZ VERMEDEN SÜREÇLER DEVAM ETTİRİLECEKTİR''- Terör örgütünün bu tarihi süreci sabote etmek için toplumun sinir uçlarına dokunduğunu ve milleti milleti yılgınlığa sevk etmeye çalıştığını ifade eden Atalay, Türkiye'nin terörle etkin ve çok boyutlu mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğini söyledi. Atalay, ''Milletimizin arzu ve beklentileri doğrultusunda demokratikleşmeden, hukuktan, kardeşlikten taviz vermeden süreçler devam ettirilecektir. Bu saldırılar demokratikleşme gayretlerimizi akamete uğratamayacaktır'' dedi. Türkiye'nin terörün üstesinden gelecek güce sahip olduğunu vurgulayan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ülkemizde hak ve özgürlüklerin geliştiği, barış, kardeşlik ve huzur ortamının güçlendiği böyle bir dönemde terör terör örgütünün böyle bir vahşi yüzünü ortaya koyması doğru yolda olduğumuzu göstermektedir. Saldırılar çözüm süreçlerini sabote etmeye çalışmaktadır. Demokrasi ve terör, aydınlık ve karanlık gibi birbirinin zıttıdır. Demokrasi geliştikçe terör örgütünün istismar zemini ortadan kalkmaktadır. Bu saldırılar sorunları çözme gayretimizi asla kırmayacaktır. NATO'nun en güçlü ordularından birine sahip olan Türkiye, terörle mücadelede dünyanın en uzmanlaşmış ülkeleri arasında yer almaktadır. Son dönemde uygulamaya geçirdiğimiz çok boyutlu terörle mücadele stratejileri, terör örgütünü etkisizleştirmektedir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, canı pahasına bu mücadeleyi sürdürmekte, talep ettiği her imkanı hükümetimiz tarafından sağlanmasıyla başarıyla mücadelesini sürdürmektedir. Güvenlik güçlerimizin fedakarlıkları her türlü takdirin üzerindedir.'' ''TSK'nın moralinin bozulduğu'' yönündeki siyasi söylemlerin, ''terör örgütünün moralini yükseltebileceği'' uyarısında bulunan Atalay, ''Böyle bir ifadeyi kabul etmek mümkün değil. AK Parti hükümetleri dönemi tüm kurumlarımızla en fazla bütünleşildiği ve birlikte çalışıldığı bir dönemdir. Tüm kurumlarımızın gerekli sorumluluğu taşıdığı her an bir araya gelinerek tüm bunların iyi koordine edildiği bir dönemi yaşıyoruz'' dedi. Kurumlar arasında hiçbir kopukluğun sözkonusu olmadığını belirten Atalay, ''kurumların moralinin bozulması'' diye bir şeyin de sözkonusu olmadığını söyledi. Türkiye'nin uluslararası düzeyde terörle ortak mücadele imkanlarını geliştiği bir dönemde ulusal düzeyde ortak bir irade ortaya konulmamasının büyük bir talihsizlik olduğunu anlatan Atalay, ''Bu mesele, partiler arası polemik konusu haline getirilmemeli ulusal bir konu haline getirilmelidir'' dedi. -''BU MİLLİ BİR MESELEDİR''- Terör konusunun iç siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini ifade eden Atalay, terörün ortak mücadele verilmesi gereken ulusal bir dava olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Herkesin taşın altına elini koyarak gereken katkıyı vermesini isteyen Atalay, şöyle konuştu: ''Bu milli bir meseledir, partiler üzeridir ve çözüm yeri Meclis'tir. Muhalefetle işbirliği bu konuda kaçınılmazdır. Bu köklü bir sorundur. Ortak bir milli irade ortaya konulmadıkça çözümünde zorluklar vardır. Samimi şekilde dürüstçe tüm partiler bu konuda işbirliği yapmalıdır. Bizim bu konuda yeni girişimlerimiz olacak sağduyuyla yaklaşarak, bu işbirliğini geliştirmek durumundayız. Bunu samimiyetle bir siyasi polemiğin ötesinde tüm partilere çağrı olarak yöneltiliyorum. Hükümetimizin diyalog ve uzlaşı arayışlarını artırdığı bir dönemde Meclisin boykot edilmesi, toplumu tahrik eden söylemlerde bulunulması, terör ve şiddete davetiye çıkaracak sorumsuz açıklamaların yapılması kesinlikle tasvip edilemez. Niyeti kötü olanlar, bizden iyi niyet beklememelidir.''