-Gül: Türkler Almanya'nın ekonomisine katkı sağladı BERLİN (A.A) - 14.09.2011 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya'ya yapacağı ziyaret öncesinde Zaman gazetesine ve haftalık Alman "Die Zeit" (Zaman) gazetesine ortak demeç verdi. Cumhurbaşkanı Gül, "Die Zeit" gazetesi muhabirinin, Almanya'ya gelen Türk işçilerin yeteri kadar takdir görüp görmediğini sorması üzerine, Türklerin yıllardan beri Alman toplumunun ne kadar çalışkan ve disiplinli olduğunu bildiğini belirterek, "Türkler, şartlar uygun olduğu takdirde çok sıkı çalışabilir. Ve böyle de çalıştılar. Almanya'nın yeniden ayağa kalkmasına yardımcı oldular. Türk işçiler alın teriyle Almanya'nın, dünyanın en önemli ekonomik güçlerinden biri olmasına katkı sağladı. Bunun yeteri kadar takdir gördüğüne de inanıyorum. Özellikle o dönemde. Günümüzde ise Türklerin bu katkısı unutulmuşa benziyor. Sorunlar ön plana çıktı. Sorunlar da var. Sonuçta Türkler tümüyle farklı bir kültürel çevreden çıkarak Almanya'ya geldi. Bir çoğu doğrudan Anadolu'nun bir köyünden çıkarak, daha önce İstanbul, Ankara ya da İzmir'e bile gitmeden Münih ya da Frankfurt gibi kentlere gitti. Bu bir kültür şokuydu. Ne Türkiye, ne de Almanya bu insanlara bir yön verdi" diye konuştu. Zaman muhabirinin, Türkiye'nin de, Almanya'nın da günümüzde Almanya'da yaşayan Türklerle yoğun bir şekilde ilgilendiği yorumunu yapması ve bu insanlarla ilgili olarak iki ülke arasında bir rekabetin mevcut olup olmadığı şeklindeki bir soruya karşılık da Gül, buna inanmadığını ifade ederek, yurt dışında yaşayan insanların ihtiyaçlarını profesyonel bir şekilde karşılamaya çalıştıklarını, Türkiye ve Almanya'nın ortak hedefinin, bu insanların topluma uyumunun sağlanması olduğunu kaydetti. Dilin önemli olduğunu da belirten Gül, günümüzde Almanya'da yaşayan bir Türk'ün aksansız Almanca konuşmasını istediklerini, dil öğrenmeye ana okulunda başlanması gerektiğini söyledi. Almanya'nın vize politikasını eleştiren çok sayıda Türk'den e-mail aldığını kaydeden Gül, "Bizim gibi AB üye adayı olmayan ülkelerden gelen vatandaşlar Almanya'da bu tür engeller olduğunu bilmiyor. Bazı şahsi kaderler böyle bir vizeye bağlı olabilir. Ülkelerimiz arasında sıkı bir bağ yokmuş gibi davranılıyor. Bu da Almanya'da yaşayan Türklerin motivasyonunu kırıyor" diye konuştu. -"Bay Wulff, Türk kökenli Alman vatandaşlarının cumhurbaşkanıdır"- "Almanya'daki Türklerin cumhurbaşkanı kim? Bay Wulff mu, siz mi?" şeklindeki bir soru üzerine de Gül, "Tabii ki bay Wulff, Türk kökenli Alman vatandaşlarının Cumhurbaşkanıdır. Ancak, aileleri Türkiye'de yaşadığı için Türkiye'yi ana vatanları olarak gören Türk kökenli Almanlar da var. Belki bu insanların birçoğu beni duygusal cumhurbaşkanları olarak görüyordur. Bunlar Alman vatandaşı. Bu insanlardan, geldikleri ülkeyle olan sıkı bağlarını zayıflatmasını isteyemezsiniz" şeklinde yanıt verdi. Kendisinin de Türkiye'de yaşayan Almanların, diğer Hristiyanların, Yahudilerin ve Ermeni kökenlilerin de cumhurbaşkanı olduğunu ifade eden Gül, "Onların cumhurbaşkanıyım, bayramlarını birlikte kutluyor, kutsal mekanlarını ziyaret ediyorum. Tabii azınlıkta oldukları için bazen unutuluyorlar. Ama ben onları unutmuyorum" dedi. -"İslam, Yahudi ve yabancı düşmanlığı, terapisi zor hastalıklardır" Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa'da bir İslam düşmanlığı tehlikesi görüp görmediğinin sorulması üzerine de, "Evet görüyorum, burada önemli olan soru, modern bir devletin ne olduğudur. Bana göre bu, çok kültürlü bir devlettir. Bu modern devleti, demokrasi ve hukuk ilkeleriyle dünyaya kazandıran Avrupa olmuştur. Teoriler ve uygulamalar ise Avrupai değil. Tam da böyle bir Avrupa'da İslam düşmanlığının yayılmasını çelişkili buluyorum. Herkesin uyuma teşvik edilmesi ve herkesin kültürüne saygı gösterilmesi önemli. Avrupa'ya yönelik Müslüman göçü geriye döndüremezsiniz. İslam, Yahudi ve yabancı düşmanlığı, terapisi zor hastalıklardır" diye yanıt verdi. İslamiyet'in "Arap baharında" ne gibi bir rol oynadığı sorusuna karşılık da Gül, İslamiyet'in Arap dünyasındaki gelişmelerle fazla bir ilgisi olmadığını, Arap gençlerinin, onursuz bir hayat sürdürdüklerine inandıklarını, bu ülkelerdeki devrimin temelinde iletişim teknolojisinin önemli rol oynadığını, Batı'nın, bu teknolojiyle devrimlere en büyük katkıyı sağladığını söyledi. Mısır'daki devrimin geç bile gerçekleştiğine inandığını, Mübarek rejiminin ülkede reformlar yapmayı geciktirmesi sonucunda devrimin aşağıdan başladığını ve Mısır halkının artık eski rejimlerle yaşayamayacağını ifade eden Gül, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin nasıl devam edeceği şeklindeki bir soruya karşılık da, iki ülke arasında sıkı ilişkilerin olduğunu, iki hükümet arasında var olan ilişkiler çerçevesinde de Suriye yönetimini hızlı bir şekilde reformlar yapması konusunda uyarmış olduklarını, otoriter ve kapalı rejimlerin günümüzde bu şekilde var olamayacağını kaydetti. Türkiye'de Suriye'li muhaliflerin var olduğunun hatırlatılması üzerine de Gül, Türkiye'de belirli hukuk ve demokrasi standartlarının olduğunu ve bunları tüm bölge ülkeleri için de istediklerini belirterek, bu istekleri dile getirmek için Londra, Berlin ve Paris'te gösteri yapan muhaliflerin Türkiye'de de bu istekleri dile getirebileceğini söyledi. Türkiye'nin Arap dünyasına neler verebileceği şeklindeki bir soruya karşılık da Gül, "Tarihi ortak yanlarımız var. Aynı dine sahibiz. Türkiye bir ilham kaynağı olarak da görülüyor. Araplar, Müslüman nüfusa sahip bir ülkede demokrasinin, çok partili bir sistemin ve kadın-erkek eşitliğinin olduğunu görüyor. Kendilerine, neden ülkelerinde de böyle bir şeyin olmadığını soruyorlar" diye yanıt verdi. Ortadoğu'daki gergin ortamda Türkiye'nin neden İsrail ile ilişkileri daha da gerginleştirdiğinin sorulması üzerine de Gül, "Bu Türkiye'den çok İsrail'in tutumundan kaynaklanıyor. Geçen yıl, içinde 37 ülkeden insanın bulunduğu bir Türk yardım gemisi uluslararası kara sularında saldırıya uğradı. Gemide daha sonra yapılan aramalarda hiç bir silah bulunmadı. Bu saldırıdan sonra İsrail'den bir özür beklenilebilirdi. Özür dilemediler ve haklıymış gibi davrandılar. Halbuki uluslar arası hukuku ihlal ettiler" dedi. Krizin özürle çözülüp çözülemeyeceği şeklindeki bir soruya karşılık da Gül, bunun mümkün olduğunu ve bunu açıkça talep ettiklerini belirterek, "Bizim için önemli olan nokta, yardım gemisine yönelik bu eylemde insanların öldürülmüş olması. Ancak ambargo da uluslar arası hukukla bağdaşmıyor. Bu nedenle AB, Rusya ve Amerikan hükümeti de ambargonun kaldırılmasını istedi" şeklinde konuştu. Gül, Almanya'nın iki ülke arasında arabuluculuk yapıp yapamayacağı şeklindeki bir soru üzerine de, Türkiye ile Almanya arasında tarihten kaynaklanan derin ilişkilerin bulunduğunu, ancak bu konuda Alman hükümetinin yardımcı olabileceğine inanmadığını söyledi. Türkiye ve Almanya arasında günümüzde de, Fransa ve Almanya arasında olduğu gibi bir ilişki kurulmasını temenni ettiğini belirten Gül, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un, Türkiye'yi ziyareti sırasında, danışmanlarından birçoğunun Almanca konuşmasına şaşırdığını, Berlin'e yeni atanacak büyükelçinin de Almanca konuştuğunu, bunun kendisi için çok önemli ve bugüne kadar bir eksiklik olduğunu kaydetti. "Alman-Türk dostluğuna en iyi şekilde hazırlandık" diyen Gül, Türklerin ve Almanların, Avrupa'yla İslam dünyası arasındaki ilişkilerde gerginliğin azaltılması konusunda ne yapabileceği şeklindeki bir soru üzerine de Almanya'daki Türk kökenli politikacı, iş adamı ve sporcuların iyi uyum örnekleri olabileceğini ifade etti.