Hürriyet yazarı Gülse Birsel, 29 Ekim'in ve 23 Nisan'a da pazara 31 Aralık'ın ise cumartesiye denk geldiğini belirterek, "Önümüzdeki 8 ay 3 gün üst üste tatil olmaması bence küresel bir kumpas. Evelallah milletçe bunun da üstesinden geleceğiz. Kâinat ve miladi-hicri takvimler el ele verip bize komplo kurduysa, kendi tatil kafamızı kendimiz yaratacağız" diye yazdı.
Gülse Birsel'İn Hürriyet gazetesinin bugünkü (25 Eylül 2016) 'Aklınıza mukayyet olma kılavuzu' başlıklı yazısının ilgili bölümüşöyle:
Türk insanı yaz boyu o kadar travma yaşadıktan sonra, önümüzdeki 8 ay 3 gün üst üste tatil olmaması bence küresel bir kumpas. Vatandaş memleketine gidemesin, ayağını denize sokamasın, en azından üç gün üst üste kanepede yatıp meyve yemesin mi? Çözüm bende!
Bu yazdan sağ salim, eliniz ayağınız ama hepsinden önemlisi aklınız yerinde çıktıysanız, önce bir kendinizi tebrik edin.
Herhangi (üstelik de çok talihli olmayanından) bir ülkede, bir vatandaşın bütün ömrü boyunca yaşayabileceği her şeyi bir yaz mevsimi içinde yaşadık!
Şimdi geldik ikinci sınava. Gelecek yaz 24 Haziran’da başlayan Ramazan Bayramı’nın cumartesiye rastlaması bir yıkım. Belki sonraki haftayı komple tatil ilan ederler diye ümitlenebiliriz. Ancak o tarihe kadar, adeta tüm evren bize karşı. Önümüzdeki 8 ay boyunca hiiç tatil yok iyi mi? 29 Ekim de 23 Nisan da pazar gününe denk geliyor, haydi bunu normal karşılayayım..
Ama artık 31 Aralık’ın cumartesi gününe rastlamasında ben art niyet, hatta küresel bir kumpas ararım! Evelallah milletçe bunun da üstesinden geleceğiz. Kâinat ve miladi-hicri takvimler el ele verip bize komplo kurduysa, kendi tatil kafamızı kendimiz yaratacağız. Hafta sonları aşağıda verdiğim tavsiyelerle tatil yapamıyorsanız, tatili ayağınıza getirin.
-Cumadan itibaren hafta sonlarını 9 günlük bayram gibi, Seyşeller’e gitmiş gibi değerlendirin. Mesela telefonu kapatın, yurtdışında çok yazar!
-Twitter’ı, Instagram’ı unutun. Negatif eşin dostun numaralarını hafta sonları engelleyin. Gazete okumayın, haber kanalı seyretmeyin. İsveç’ten daha problemsiz bir ülkede yaşadığınızı varsayın.
-Kendinize bahçeli, balkonlu, manzaralı evi olan bir ahbap bulun, bir gün elinize sarmanızı alıp oraya çökün. Kimse yemekle gelene hayır diyemez.
-İyi havalarda sıkı giyinip parka, ormana, yeşile yayılın. Mangalcı olmayabilirsiniz, e siz de hasır sepetlerle Avrupai piknik yapın.
-Herhangi bir spor veya dans salonunda daha önce denemediğiniz bir şey deneyin. Parasız oluyor o deneme seansları. Salsa, oryantal, pilates, tango... Belki sever, belki rezil olursunuz. Fark etmez. Tatil köylerinde olmadık saçmalıklar denemiyor musunuz?
-Yaşadığınız şehirde turistmiş gibi davranın. AVM’lere vurmayın kendinizi. Gitmediğiniz müzeleri, sarayları, camileri, sergileri filan gezin. Bir oyuna, konsere gidin. En son ne zaman tiyatroya gidildi? Dizinin tekrarı var ayol, kalk şunun karşısından.
-Bak bu da benden. Tibet’in gençlik pınarı diye beş esneme hareketi var. Masa başı insanıyım, pek iyi geldi. İnternetten bakın, her sabah veya en azından “Tatil günlerinizde” yapın. Hem vücudu hem zihni açıyor. Ya da bana öyle geliyor. İyi düşünün iyi olsun. Ezcümle, vatandaş birbirine saldıracak raddeye gelmiş, herkes delirmişken, tatil yok diye iyice bunalmayın. Gevşeyin, nefes alın ve aklınıza mukayyet olun!
Yazının tamamını okumakiçin tıklayınız