Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen, dün Eskişehir merkezli olarak 6 ilde "Fethullahçı terör örgütü" (FETÖ) iddiasıyla düzenlenen operasyonlarda, başörtülü kadınların kelepçelenerek gözaltına alınmasına sert tepki gösterdi. "Bunu yaptıranların bile "Benim başı kapalı bacılarım!.." diye onları ifade etmesine rağmen, o mübarek bacılarımızın ellerine kelepçe vurulması, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir Yezit, hiçbir Haccac, hiçbir zalim tarafından yapılmadığını" savunan Gülen, Kadın-erkek demeden geçmişte sabık tiranların yapmadıkları şeyleri yapıyorlar. Tarih çapında bir zalim olan Amnofis bile erkekleri öldürdüğü halde kadınlara hiç cefa etmemişti. Hazreti Musa'nın anasının ellerine kelepçe vurmamıştı" dedi.
Gülen'in herkul.org'ta "Ey Yâr, Senden Dönmezem!..'' başlığıyla yayımlanan (11 Kasım 2015) sohbetinden satır başları şöyle:
"Amnofis bile kadınlara kelepçe takmamıştı!.."
*İster “hareket” ister “camia” ister “cemaat”, adınıza ne denirse densin, Cenâb-ı Allah, siz Hizmet gönüllülerine çok büyük lütuflarda bulundu, size çok büyük hayırlar yaptırdı. Ümit ederim ve recada bulunurum ki, bu halinizle Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Kardeşlerime selam!..” dediği, “Gariplere müjdeler olsun!..” buyurduğu camiadan olursunuz.
*Şimdi garip misiniz değil misiniz? Her yerde evinizi basıyorlar mı basmıyorlar mı? “Hizmet adına himmet ettin mi etmedin mi?” diye elinize kelepçe vuruyorlar mı vurmuyorlar mı? Kadın-erkek tefrik etmeden herkese aynı muameleyi reva görüyorlar mı görmüyorlar mı? Hatta geçmişte sabık tiranların yapmadıkları şeyleri yapıyorlar mı yapmıyorlar mı?
*Amnofis çok büyük, tarih çapında bir zalimdi. Zulmünden, tahakkümünden, tasallutundan, tegallübünden ve “Ene Rabbükümü'l-a'lâ” demesinden ötürü eğer kendisine bir Nobel ödülü verilseydi, bilmem onu memnun eder miydi? “Ben sizin en yüce Rabbinizim!..” demişti, kendisini öyle görüyordu. Bu ölçüde kendini beğenmiş, akıl hastası, tamamen narsist, bakıp bakıp sadece kendini gören bir insandı ama erkekleri öldürdüğü halde kadınlara hiç cefa etmemişti. Hazreti Musa'nın anasının ellerine kelepçe vurmamıştı. Hazreti Musa'nın ablası Meryem validemiz gidip Hazreti Musa'yı koparıp annesine getirdiği zaman Amnofis onun eline kelepçe vurmamıştı.
"Hizmetlerinizin hora geçtiğinin bir delili de maruz kaldığınız bu musibetler olmuştur!.."
*Cenâb-ı Hak size çok büyük hizmet yaptırdı ama bir husus var ki, hep aklıma gelip duruyordu: Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: Belanın en çetini, en zorlusu, en aman vermezi, en bel kırıp boyun bükeni enbiyanın başına gelmiştir. Ondan sonra da derecesine göre imanın yanında olan insanlara!.. Kimlerin Allah'la irtibatı kavi ise derecelerine göre onlar da zulme uğramış; mağduriyet, mazlumiyet, makhuriyet, mahrumiyet yaşamışlardır. Bu zaviyeden, evet, hiç kimseye yaptırmadığını Allah size yaptırdı. Aklımdan geçiyordu ki: Acaba nezd-i ulûhiyette bu hizmetler kabule karin olmadı mı da bu insanlar bir elleri balda, bir elleri yağda, bir elleri kaymakta sürekli şerbet içip böyle hizmet yapıyorlar. Acaba hizmet kabule karin olmadı mı? Neden işkence edilmiyor? Neden ehl-i dalalet, ehl-i zulüm, ehl-i gaflet, hümeze ve lümeze erbabı, hasetçiler, yapamadıkları şeylerden ötürü “Nasıl onlar yapar da biz yapamayız?” diyenler Hizmet erlerine dokunmuyorlar?!.
*Neden Hizmet gönüllüleri, o enbiya-i izam, sahabe-i kiram ve tabiin efendilerimiz gibi, değişik dönemlerdeki mağdurlar, mazlumlar gibi, Şah-ı Geylanî, İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Hasan Şazilî, Ahmet Bedevî, Ahmet Rifaî ve İbn Beşiş hazeratı gibi değişik bela ve musibetlere maruz kalmıyor? Böyle içimden geçtiği oluyordu. Bu bela ve musibetler fasit dairesi başlayınca bu düşüncemdeki su-i zan da yıkıldı. “Hizmet hora geçmiyor mu acaba? Ehl-i zulüm insafsızlar, bu camia içinde bulunan insanlara ilişmiyorlar, ısırmıyorlar, salya atmıyorlar, diş göstermiyorlar.” şeklindeki mülahazalarım bir yönüyle cevabını buldu.
*Kim kazanıyor, kim kaybediyor? Kim gayyaya doğru yuvarlanıyor, kim Allah'ın izni ve inayetiyle adım adım “fenafillah”a, “bekabillah”a doğru yürüyor?!. Cenâb-ı Hak o istikamette yürümede sabitkadem eylesin. Bu güne kadar belli ölçüde istikamet üzere devam edilmiştir. Fakat istikamet çok önemli olmakla beraber inandırıcılığı ve başkalarına güven vadetmesi açısından onun devam ve temadisi de çok önemlidir.
"O kadını yerde sürükleyenlere olsa olsa Hitler'in SS'leri nazarıyla bakılabilir!.."
*Geçen gün bir kadını, hangi düşüncedeyse bilmiyorum, ellerinden tutmuş, iki tane SS'çi (Hitler'in kişisel muhafızlığını yapmak üzere kurulmuş birliklerden olan kimseler) sürüklüyordu. Öylelerine ancak Hitler'in SS'leri nazarıyla bakılır. İki tane SS'çi sürüklüyorlardı; bir yüz metre kadar da sürüklediler. Kadın bağırıyordu. Duygusu ne ise; “Lât” diyebilir bir insan, “Menat” diyebilir, “Uzzâ” diyebilir. İnsan vicdanı açısından, bir kadını iki SS'çinin öyle ellerinden tutup ona hayvana bile yapılmayan şeyleri yapmaları; bir arabanın arkasına bağlayıp birini sürüklemeleri!.. Bu, dünyada başka bir yerde görülmemiştir. Amnofis böyle bir şey yapmamıştır; İbnüşşems böyle bir şey yapmamıştır; temerrüd kökünden gelen Nemrut böyle bir şey yapmamıştır, kat'iyen ve katibeten, hele taife-yi nisaya… Seyyidina Hazreti İbrahim'in yanında mübarek validemiz var, eşi de var. Hazreti İbrahim din kardeşliğini kastederek tarizde bulunup “Kız kardeşim” deyince Nemrut ilişmiyor ona, “kadın” diyor ve ilişmiyor.
*O kadının öyle sürüklendiğini görünce; bilmiyorum, Robespierre öyle bir şey yaptı mı? Arkadaşlarını bile astırmıştır ama bir kadına iliştiğini, bir kadına öyle yaptığını bilmiyorum.
“Benim başı kapalı bacılarıma” (!) hiçbir Yezid, hiçbir Haccac böyle bir zulmü reva görmezdi"
*Ya bugün başı kapalı bacılarımızın maruz kaldığı zulüm!.. Herkesin, hatta onu yapanların ve yaptıranların bile “Benim başı kapalı bacılarım!..” diye onları ifade etmesine rağmen, o mübarek bacılarımızın ellerine kelepçe vurulması, adi birer şaki gibi teşhir edilmeleri, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir Yezit, hiçbir Haccac, hiçbir zalim tarafından uygulanmamıştır.
*Bir de, emreden ile emri yerine getiren ne kadar da birbirine uymuş. İhtimal hesapları açısından, “Bu kadar uyum milyonda bir ihtimalde bile olmaz!” diyorum. Bu insanlar nasıl böyle birbirlerini buldular? Adeta “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş”. Nasıl böyle birbirlerini bulmuşlar? Biri “Böyle yapın!” diyor, öbürü gözünün yaşına bakmadan o mesâvîyi irtikâp ediyor.
*Sağ olsunlar, teşekkür ederiz. Bu türlü mezalimi yaptıkları bacılarımızın derecelerini mertebe mertebe yükseltiyorlar. Meryem validemize, Hatice validemize, Aişe validemize yükseltiyorlar. Bunların günahları ne? Fakire fukaraya yardım olsun diye himmet toplamışlar. Zalimane el konan bir banka batmasın diye, kredi toplamış oraya yatırmışlar. Bir bitirme mülahazası, şeytanî fikri karşısında, ona meydan vermemek için, bütün himmetlerini belli bir noktada teksif etmiş, bu fitne ve fesat cereyanını durdurmak istemişler. Allah rızası için.. Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'ın mübarek ruhunu ikame etmek için.. Ruh-u Revân-ı Muhammedî'nin her yanda şehbal açmasını sağlamak için.. dünyanın değişik yerlerinde mağduriyet, mazlumiyet, mahkumiyet yaşayan insanlara yardım etmek maksadıyla kurulmuş yardım cemiyetlerine yardım etmek için himmet toplamışlar, oralara yatırmışlar!..
*Fakat, ehl-i haset ve dalalet ne yaparlarsa yapsınlar, hissiyatımız ve duruşumuz şu istikamettedir:“Bir cefâkeş aşıkem ey Yâr Senden dönmezem / Hançer ile yüreğimi yar Senden dönmezem / Ger Zekeriya tek beni baştan ayağa yarsalar / Başıma koy erre Neccâr Senden dönmezem / Ger beni yandırsalar, toprağımı savursalar / Külüm oddan çağırsalar Settâr Senden dönmezem.” (Nesîmî) Senden dönmezem!.. Allahım, Senden dönmezem!.. Ey Rasûl, Senden dönmezem!.. Ey hakaik-i Kur'aniye, senden dönmezem!.. Ey doğru yolun yolcuları, sizden dönmeyiz!..