Gündem

'Gülen vesayeti'yle mücadele MGK kararı mı olacaktı?

Abdülkadir Selvi: 12 Eylül'de Erdal Eren'i yaşını büyütüp asmadılar mı? O zaman askeri vesayet yargıya dayanıyordu, şimdi de Gülen vesayeti sırtını yargıya dayıyor

30 Aralık 2013 16:10

Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, "Milli Güvenlik Kurulu (MGK) öncesinde, Gülen vesayeti ile mücadele konusunda değişik eğilimler vardı. Devlet içindeki paralel yapıyla mücadelenin, MGK kararına dönüştürülmesi yönünde yaklaşımlar söz konusuydu" dedi.

12 Eylül'de askeri vesayetin yargıya dayandığını belirten Abdül Kadir Selvi, " Şimdi de Gülen vesayeti sırtını yargıya dayıyor. Değişen bir şey yok. O gün asker, bu gün Gülen hareketi" ifadesini kullandı.

Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak'ta yer alan "Başbakan, mücadele konusunda ne dedi?" başlığı ile ( 30 Aralık 2013) yazsının tamamı şöyle:

Başbakan, mücadele konusunda ne dedi?

Kabine yeni bakanlarla ilk toplantısını bugün yapacak.

Hükümete yönelik operasyonların dalgalar halinde sürdüğü bir sırada gerçekleştirildi kabine değişikliği.

O nedenle, 'Mücadele kabinesi' adı verildi.

Mücadele kabinesinin ilk gündem maddelerinden birini, Danıştay'ın Adli Kolluk Yönetmeliği'yle ilgili yürütmeyi durdurma kararı olacak.

Hükümet nasıl bir yol izleyecek?

Öncelikli olarak Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararının Adalet Bakanlığı'na tebliğ edilmesi beklenecek.

Danıştay'ın tebliğinden sonra bakanlık, iptal talebiyle Danıştay Dava Daireleri Kurulu'na itirazda bulunacak.

Ancak yetinilmeyecek.

Adli Kolluk Yönetmeliği'yle getirilen ancak Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan hükümler, bu kez yasa olarak düzenlenecek.

Tabii yönetmeliği jet hızıyla Danıştay'a götüren saat farkıyla karar çıkartan, 'Paralel yargı' yasal düzenleme karşısında da eli kolu bağlı durmayacak.

Yeni hamileri CHP, iptal için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunacak.

Bu arada HSYK ve Danıştay konusunda alınacak idari tedbirler de jet hızıyla devreye sokulacak.

Yeni Adalet Bakanı'nın görevi devraldığı sırada HSYK daha önceki örneklerinde görülmemiş bir şekilde, hükümete karşı yargı muhtırası verdi.

Bunu Ali Suat Ertosun'ların hakim olduğu HSYK yapmamıştı.

Yeni Bakan Bekir Bozdağ'ı test etmeye kalkıştılar ama bir şeyi hesap edemediler.

Bekir Bozdağ hukuk konusunda donanımlı birisi olmanın ötesinde iradesi güçlü bir bakan.

Öyle test edilmeye gelecek birisi değil.

HSYK'nın açıklamasına aynı sertlikte yanıt verdi.

Haftasonu da daha önceki bakanlar tarafından HSYK'ya verilen açıklama yetkisini resmi yazıyla iptal etti.

Mülayim görünümlü sert kayaya çarptılar.

Başbakan'ın hafta sonu yaptığı mitinglerde dile getirdiği gibi, 'Devletin içinde yapılanmaya giden bir örgüt, çete var.'

Yine Başbakan'ın da belirttiği gibi bu yapılanma, 'mahremiyet tanımıyor.'

Bu yapılanmanın neler yapabileceğini gördü.

Kasetse kaset, tehditse tehdit, şantajsa şantaj, alüfteyse alüfte, operasyonsa operasyon.

Bir de işin bedduası var.

Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik, 12 Eylül referandumundan 3 yıl sonra yeni bir HSYK krizi ile karşı karşıya kaldık.

Yargı vesayeti akut bir sorun olarak tekrar karşımızda.

Askeri vesayetin en önemli dayanak noktası, yargı vesayeti oldu. Vesayetçi iki kurum Siyam ikizleri gibi birbirini besledi.

27 Mayıs'ta asker darbe yaptı. Darbenin meşruiyet raporunu anlı şanlı Anayasa profesörleri verdi.

27 Mayıs'ta darbe yapan asker kışlasına çekilmek istedi, ünlü hukukçularımız, 'Kışlaya çekilirseniz suçlu durumuna düşer, yargılanırsınız. Hükümet de siz olun devleti yönetin' dediler. Kışlasına çekilecek askere 'gitme' diye' akıl verdiler.

Yetmedi Menderes'in idam sehpasını kurup, askere ipini çekmesini bıraktılar.

12 Eylül'de Erdal Eren'i yaşını büyütüp asmadılar mı?

O zaman askeri vesayet yargıya dayanıyordu, şimdi de Gülen vesayeti sırtını yargıya dayıyor.

Değişen bir şey yok. O gün asker, bu gün Gülen hareketi.

Şimdi geldiğimiz aşamada sorun devlet içindeki örgütlü yapıyla nasıl mücadele edileceği konusunda düğümleniyor.

2013 yılının son MGK'sı, TSK adına yapılan açıklama ile dikkat çekti.

Ben burada Başbakanlık Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın, Ergenekon sürecini işaret ederek, 'Orduya kumpas kuruldu' tespitiyle başlayan, TSK'nın açıklamasıyla yeni bir boyut kazanan konudan söz etmiyorum.

Farklı bir noktaya dikkat çekeceğim.

MGK öncesinde, Gülen vesayeti ile mücadele konusunda değişik eğilimler vardı. Devlet içindeki paralel yapıyla mücadelenin, MGK kararına dönüştürülmesi yönünde yaklaşımlar söz konusuydu.

MGK sonuçlarına bu gözle baktım.

Ancak bu aşamada MGK'da böyle bir tartışmanın yapılmadığı sonucuna ulaştım.

Başbakan'ın, 'Bu mücadeleye askeri karıştırmayacağım. Ben bu yapılanma ile mücadelemi milletimle beraber yapacağım' dediği söyleniyor.