Söyleşi

Gülen cemaati Hakkâri’yi anlatıyor…

'9 kişinin yaşamını yitirdiğini öğrendiğimde Hakkâri’ye ulaşmamıza yaklaşık 50 kilometre vardı...'

20 Eylül 2010 03:00


Selin ONGUN T24

[email protected]   


İstanbul’daki büromuzdan gelen telefonla, Hakkâri’nin Geçitli köyünün çıkışında bir minübüsün paramparça edildiğini, 9 kişinin yaşamını yitirdiğini öğrendiğimde Hakkâri’ye ulaşmamıza yaklaşık 50 kilometre vardı.

Telefonu kapattıktan sonra Van otogarından bu yana sohbet ettiğim minübüsteki Hakkâri yolcularına acı haberi söyledim:  “Geçitli civarında mayın, 9 kişi ölmüş.”

“Hocam ne diyosan? Askeri araçtır?” Minübüsteki ilk refleks buydu. Ölenlerin sivil, minübüsün “yerli” olduğu haberiyle birlikte önce susuldu, sonra uzaklara dalındı.

Hakkâri merkeze 40 kilometre uzaklıktaki Yeniköprü’deki kontrol noktasına vardığımızda şoförün serzenişiyle suskunluk bitti: 

 “Hocam, kimliğini hazırla. Türkiye’desin ama başka bir ülkeye giriyorsun ya! Devlet, bir kaydetsin Hakkâri’ye geldiğini. Gümrük gibi düşün burayı. Bunları da yaz hocam, bak az sonra il merkezine girmeden tekrar kimlik vereceksin.”

Ancak ne var ki, ikinci kimlik kontrolü “pas geçildi”. Sebebini hemen arkamda oturan, gencin sözleriyle aktaralım:

“Geçen hafta uzman çavuşun vurduğu çocuk vardı ya, bak önümüzdeki onun cenaze konvoyu. Van’da hastanedeydi, onu defnetmeye getiriyorlar.  Cümbüş çıkmasın diye durdurmadılar.” ( 9 PKK’lının öldürülmesi üzerine Hakkâri’nin Keklikpınar Mahallesi'nde izinsiz gösteri yapan grubun taşlı saldırısına uğrayan uzman çavuş tarafından açılan ateş sonucu kafasından yaralanan 15 yaşındaki Enver Turan, bir haftadır Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi'nde solunum cihazına bağlı olarak yaşamsal fonksiyonlarını sürdürüyordu.)

Hakkâri merkeze ulaştığımızda Geçitli’deki patlamanın üzerinden üç saat geçmemiş, ölenlerin kimlikleri yeni netleşmişti. Ahaliye göre mayın tuzağını kuran adres netti; “JİTEM cirit attı yine!''


Gülen hareketini ve PKK’yı çok yakından tanıyan bir isim…

Yaklaşık 17 yıl önce Hakkâri ve ilçelerinde “keşif” yapıp, dershane, yurt ve sonra okullar açmaya başlayan Gülen cemaatini ve PKK’yı çok yakından tanıyan, güvenlik nedeniyle, ismi bizde saklı, söyleşi konuğumuz ile buluştuğumuzda önce, “Başınız sağolsun” dedik. 

Sebebi belli; bu “taziye” onun için ne ilk, ne de son… “Bölgede itibar sahibi biri” olduğunu söylemekle yetinmek mecburiyetinde olduğumuz, şiddetin bitmesine katkı dileğiyle görüşme talebimizi kabul eden konuğumuz www.t24.com.tr için anlattı:

Gülen hareketinin Hakkâri’deki faaliyet alanı nedir? PKK’nın infaz listesindeki dini gruplar ne yapıyor? İmam Aziz Tan nasıl öldürüldü? Cemaatlere okul, dershane, yurt kiralayanlar hangi dağlarda “mahkeme” karşısına çıkıyor? Referandum günü Hakkâri’de ne yaşandı? AKP Hakkâri milletvekillerinin tabanı da mı boykota katıldı? Son bir yıl içinde kaç “yüz” genç dağa çıktı? PKK’nın tekelinde kaç cami var? Devlet okullarında yaygın olarak hangi görüşün propoganadası hâkim?

Söyleşinin yarın yayımlanacak bölümünü özetleyen sorular şöyle:

İmam Aziz Tan’ı öldüren PKK’lılara örgütün merkezi ne dedi? PKK, Hakkâri’yi ne için model seçti? Canları döner ekmek çeken PKK’lılar nereye gidiyor? PKK’nın Gülen hareketine en çok tazyik yaptığı bölge neresi? Gülen okullarını Güneydoğu’da en yoğun ilgi gördüğü il ve ilçeler hangileri? Hizbullah, PKK için neden “küçük lokma”? Hizbullah evlerinde Said-i Nursi resimleri ve Fethullah Gülen kitapları var mı? Taban, “Çocuklarınızı Gülen okullarına gönderin” diyenlere ne yanıt verdi? Sivil ve askeri bürokrasi bölgedeki Gülen okulları için ne düşünüyor? Geçitli’deki mayın tuzağı neyin işareti?


‘Gülen hareketinin Hakkâri’deki ilk kurumu 1993’te açıldı’

-Gülen hareketi Hakkâri'de ilk kez ne zaman okul, dershane, yurt açtı?

Gülen hareketinin Hakkâri'deki eğitim kurumlarının temeli 1993-1994 yıllarda atıldı. O dönem buralarda sıkıntının zirveye ulaştığı günlerdi. Hareketin önde gelenleri, özellikle eğitim konusunda neler yapılabiliceğini analiz etmek için bölgede yaptıkları keşifte şunu görmüşler; o dönem okul açmak için uygun ortam yok. Güvenlik nedeniyle eğitim konusunda atılacak ilk adımın dershane olduğuna karar veriyorlar, hatta İl Özel İdare'nin  binasını kiralıyorlar. Halen faaliyette olan Fem ve ardından Anafen dershaneleri eğitime böyle başlıyor.

-Şu an hareketin Hakkâri'de bir koleji var, değil mi?

Evet, Hatice Avcı Koleji. O da üç yıl önce eğitime vermeye başladı.

-Yurt var mı?

Bir erkek ve bir kız yurdu var. 

-Kaç öğrenci var bu yurtlarda?

Yaklaşık 100 öğrenci konaklıyor.

-Okulda kaç öğrenci var?

300 civarında.


‘Hareketin okullarında yüzde 80 Hakkâri’nin çocuğu okuyor’

-Yaklaşık 100 öğrenci yatılı ise kalan 200 öğrenci Hakkâri'nin çocuğu?

Evet, hareketin eğitim kurumlarında yüzde 80 Hakkâri'nin çocukları okuyor.

-Öğrenci sayısı örneğin, okulunun kapasitesinin altında mı? 

Kaynaklar, okulun tam kapasite eğitim verdiğini söylüyor. Ancak tabii şimdi son hadiselerden sonra kayıt sildirmeler mevcut.

-“Son hadiseler” dediğiniz bir hafta önce okula yerleştirilen ses bombası mı?

Evet, biri o. Bir de örgütün ANF sitesinde okula kayıt yaptıran velilere baskı unsuru olarak  bir yayın yaptılar. Dolayısıyla birçok veli tedirgin oldu, ilgililer velileri ikna etmeye çalışıyor.


‘PKK, Gülen okullarına gidenler hedefimizdir, deyince kayıt sıldirmeler oldu’ 

-Bölgedeki Gülen okullarında çalışanların “fişleme bilgileri”nin ANF'de yayımlanmasının dışında bir haber mi bu?

Evet, “Her kim çocuğunu bu okula gönderirse hedefimizdedir” diye bir açıklama yaptılar.

-Önce şunu soralım; Hakkârililerin bu okula yönelik ilgisi okul ilk açıldığında nasıldı, yükselen bir ilgi mi var?

Kaynakların verdiği rakamlar şöyle; okulun açıldığı ilk yıl 70 öğrenci, bir sonraki yıl 150  ve üçüncü yıl 300 civarında öğrenci eğitim aldı.

-Bu okul paralı bir okul, değil mi?

Evet.

-Okula çocuğunu gönderen bu 300 aile Hakkâri’nin zenginleri mi yani?

Öyle, ekonomik gücü olan ve genele göre okumuş, “Hakkari'nin elitleri” diyebileceğimiz insanlar.

-Bir yıllık eğitimin karşılığı için ne kadar ödüyor aile?

Geçen yıl bu rakam 3 bin liraydı.

-Burslu öğrenci var mı?

Her yıl 25-30 öğrenci burslu.


‘Yüksekova, Çukurca, Şemdinli, Hakkâri merkezde beş okuma salonu var’


-Hakkâri'nin ilçelerinde kaç Gülen okulu, yurdu, dershanesi, okuma salonu var?

Önce okuma salonlarını söyleyelim, hareket bu ücretsiz dershanelere çok önem veriyor. Bölgede toplam beş okuma salonu var.

-Nerelerde? 

Yüksekova'da iki, Çukurca'da bir, Şemdinli'de bir, Hakkâri merkezde bir okuma salonu var.


‘Yüksekova’da daha çok baskı olduğu için okulda 80 öğrenci var’


-Bu ilçelerde okul ve yurt var mı?

Çukurca'da okul yok fakat ücretsiz dershane var. Yüksekova'da bir okul var, Yüksekova Koleji. 200 öğrenci kapasiteli.

- Yüksekova'daki  Gülen okulunda 200 öğrenci mi okuyor?

200 öğrenci kapasiteli bir okul ama ilgililer orada tazyik ve baskı daha fazla olduğu için şu an yaklaşık 80 öğrencinin olduğunu söylüyor. Yüksekova'da hareketin dershanesi yok. Fakat bir erkek öğrenci yurdu var.


‘Türkiye, Hakkâri’deki referandum sonuçlarını tartışırken, kral çıplak, diyemiyor’ 

-Yüksekova'daki okuldaki öğrenci sayısının Hakkâri merkezdeki okula göre daha düşük olmasının nedeni hangisi; A) Ekonomik nedenler B) Örgüte Yüksekova'da daha çok sempati var C)Örgütün baskısı Yüksekova'da daha hissedilir?

Yüksekova’nın ekonomik durumu Hakkâri merkezden kat kat fazla iyidir. Örgütün taban üzerindeki etkisi, baskısı, hakimiyeti, sempatisine gelince, Yüksekova ve Hakkâri arasında uçurum oluşturacak bir fark yoktur. Ama nihayi olarak “Neresi daha baskındır?” derseniz; Yüksekova. Sorunuza cevap vereceğim ama önce şu referandum meselesini söylemek istiyorum. Türkiye, Hakkâri'nin oylarını ya da boykotunu tartışırken, “kral çıplak” diyemiyor.
Şemdinli'deki Derecik beldesinden dört bin oy geldi.


‘Derecik'ten gelen dört bin oy olmasa, katılım yüzde üçlere düşecekti’

“Hakkari'de yüzde dokuz katılım oldu” diyenler şunu hesaba katsın; Derecik'ten gelen dört bin oy olmasa, katılım yüzde üçlere düşecekti. O dört bin oyu çıkardığınızda, ciddi bir afakan yaşadık bu seçimde. Bunu yetkililerin görmesi lazım. Oturup tabloyu önlerine koyup, ciddi bir tahlil etmeleri lazım. 6 bin korucu var, bu koruculardan kaçı oy kullandı? Şu kadar memur var; bu memurların kaçı sandığa gitti?


‘Sandık başkanları tazyikte bulundu, oy kullanmadılar ve kullandırtmadılar’

Burada mesele “Evet”, “Hayır” demek değil. Önemli olan o demokratik hakkı kullanmak. Sandık başkanları tazyikte bulundu, oy kullanmadılar ve kullandırtmadılar. Bu ili gerçekten kurtarmak istiyorlarsa, bunlarının tahlinin iyi yapılması lazım.

-Sizce vatandaşın ne kadarı baskıdan ne kadarı gönüllü olarak sandığa gitmedi burada? 

“Abi, bizim orada hiçkimse oy kullanmaya gitmedi, gitseydik ailemiz deşifre olacaktı, oylamadan sonra ciddi bir baskı uygulayacaklar” diyenler azınlıkta. Orana vurursak, yüzde 40 gibi. Kalan yüzde 60 gönüllü olarak boykota kendi rızasıyla katıldı. 

-İktidar partisinin Hakkâri'den iki milletvekili çıkardığını hatırlatarak soracak olursak...

Bunu sormak lazım zaten, bu vekillerin arkasında aşiret vardı hani? Her biri de “5 bin oy getiririm” hesabındaydı. Bunlar, referandumda yoktular. 


‘Başbakan, Hakkâri milletvekilerine sormalı; aşiretiniz oyları nerede?’

-Bunu da örgüt baskısı ile açıklamak gerek? 

Bunu bir sormak lazım; niye gitmediniz? Ben Başbakan'a ulaşabilsem söylerim; bu insanlara bu soruyu niye sormuyorsunuz, “Hani senin aşiretin vardı, nerede bu?” Derecik'te sandığa giden 4 bin insan olmasaydı, Hakkâri yüzde 3'tü sayın yetkililer.
Kimse de şimdi çıkıp, “Dereciklilerin oyu benim” demesin.

-Dericiklilerin oyu kimin?

Kendilerinin, devleti seviyorlar.

-Belediye kimin?

Başkan AK  Parti'den, zaten bir o AK Parti'den, bir de Durankaya'nınki AK Parti'den. Hem Derecik, hem Durankaya'da durum benzer; Tayyip Erdoğan'a ya da hükümete çok sempati  duyduklarından değil, başkanların kendi nüfuzudur etkili olan. O adamlar CHP'li olsa, “CHP” der halkı. Şimdi mesela Yüksekova, orada boykot yüzde 98 çıktı.


‘Müşahitler açık biçimde, oy kullanamazsınız, dediler’

-Biz de az önce sormuştuk; Yüksekova'daki Gülen okulundaki öğrenci sayısının Hakkâri merkezdeki okula göre daha düşük olmasında hangi şık baskın? Bu yıl okul kayıtlarına bir de “boykot” mu eklendi yani?

Şunu çok duyduk, duyuyoruz; “Çocuğu hareketin okullarına göndermek istiyorum ama baskıdan dolayı gönderemiyorum.” Referandum sürecinde bunun en çok hissedildiği bölge Yüksekova'ydı. Oy kullanmaya gidenlerin yaşadığı şudur; müşahitler oradadır ve açık biçimde söylediler; “Oy kullanamazsınız!”

-Polis ne yapıyor bu arada?

Kendi yaşadığımı anlatayım; oy kullanmaya gittim, sandık görevlisi nüfus cüzdanımı verdiğimde, doğum yerime bakarak sordu: “Memleketin yazan yer midir?” Kürtçe bildiğimi göstermek için  Kürtçe cevap verdim. Kürt olduğumu anlayınca sinirden eli titremeye başladı. Bu arada müşahit yanımızda, baştan aşağı beni süzüyor ve öfkeyle bakıyor. İmzamı attım, oyumu kullandım. Çıktıktan sonda polise, “Şu numaralı sandığın başındakilerde ve müşahitlerde sıkıntı var” dedim.


‘12 Eylül'de oy kullanmaya gidenler okul bahçesindeki çocuklardan korktu’

-Uyarınız dikkate alındı mı?

Alındı ama gerginlik olmasın diye harekete geçmediler zannediyorum. Hakkâri'nin geneliyle ilgili seçimde böyle bir sıkıntımız vardı. Mesela çocuklar okulların avlusunda sözde top oyunuyorlar. Polis olmadığı esnada topu bırakıp, oy kullanmaya gelenlere “Niye geldin?” diye soruyordu, gelenleri korkutuyorlardı. Çocuktur yahu, çocuk. Çocuktan korkan gördünüz mü siz? 12 Eylül'de oy kullanmaya gidenler çocuktan korktu burada.


‘Hakkâri’de 20 gün okul boykotu istediler’

-Çocuklarla ilgili bir durum daha var, BDP “Okullarda bir hafta boykot” dedi.

Hakkâri'de, özellikle Yüksekova'da açıklama yaptılar; 20 gün okul boykotu istediler

-Ne olacak?

Zaten burada en büyük sıkıntımız eğitim. Canımız yanıyor, çığlık atsak duyarlar mı? Devletin makamları duysun; çocuklar kırsal alandan ilçelere ya da merkeze lise eğitimi için geldiğinde bocalıyorlar. Hele lise birinci sınıfın sonu vahim oluyor. Çünkü adam akıllı eğitim almamışlar, öğretmen görmemişler, yıl sonu geldiğinde sekiz zayıfı olan ne yapıyor biliyor musunuz; mahcubiyetten dağa çıkıyor, kurtuluşu orada görüyor. “Hadi canım” demesin kimse, bu gerçektir. Geçen yıl Hakkari'den 400 insan dağa çıktı.


‘Açılımdan sonra 400 kişi dağa çıktı, ondan önceki yıl 50 kişi çıkmıştı’

-İlçelerle birlikte 400 kişi mi?

Evet. Ve bu rakam açılımdan sonra yukarı fırladı. Açılımdan önce rakam, 40-50 idi. Açılımdan sonra dağa çıkmalar hızlandı.

-Neden?

Hoş açılım diye bir şey olmadı ama açılımdan sonra dağa yüklü çıkmalar oldu. Kahraman gibi karşılanmaları, ardından buraya gelip propaganda yapmaları tabanı etkiledi. Çocuklar üzerinde olumlu bir hava yarattı. Burada özellikle lise çağında olan öğrencilerin iklimini devletin ilgilileri görmeli. Hakkâri'deki eğitim boşluğunu ele alıp irdelemek lazım. Hakkâri'de en büyük sıkıntılardan biri eğitim zafiyeti.


‘Okullarda ciddi örgüt propagandası yapılıyor’

Okullarda, o fikri taşıyan insanlar açıktan propaganda yapabiliyorlar. Bugün Hakkâri Lisesi, Anadolu Lisesi, Şemdinli Lisesi, Yüksekova Lisesi ve meslek liseleri olsun buralarda ciddi örgüt propagandası yapılıyor. Ve bu propagandalar ciddi netice veriyor. Bir bakıyorsun, 100 kişilik ekip okuldan çıkıyor ve ilde tansiyon birdenbire yükseliyor.

-Devletin kaç okulu var burada?

30'a yakın.

-Bu okullardaki öğretmenler ve Gülen okullarında, dershanelerinde görev alanların hukuku nasıl?

Öyle bir mesleki iletişim içerisinde değiller.

-Devlet okullarında çalışanlar genellikle bölgeden mi, örneğin Batı'dan gelen eğitimcilerin oranı nedir?

Bölge insanı da var, 21. tercihi işaretleyip gelen de var.

-21. tercih?

“Türkiye'nin her yerinde çalışabilirim” şıkkı. Zaten gönüllü olarak Hakkâri'de çalışmaya gelen personele hiç şahit olmadım.


‘Hakkâri Üniversitesi’nde bu yıl din kültürü öğretmenliğinde 100 kişi okuyacak’

-Ya üniversite, bu yıl meslek yüksek okulunun yanı sıra Hakkâri Üniversitesi'nde dört yıllık eğitim başlıyor, değil mi?

Evet, 100 öğrenci dört yıllık yüksek eğitim için gelecek bu yıl.

-Ama bina bitmediği için Adana'da eğitim alacakmış öğrenciler?

100 öğrenci eğitimini burada alacak, diğerleri Adana'da.

-Hangi bölüm bu?

Din kültürü öğretmenliği öğrencileri eğitimlerini inşallah burada alacak.

-“İnşallah” dediniz?

Çünkü yaklaşık 10 öğrenci ilin gergin tansiyonundan dolayı kayıt yaptırmadı. 

-Kayıt yaptıranlar Hakkârili mi?

Sanırım bu bölüme giren dört Hakkârili öğrenci var. Diğerleri hep il dışından, Diyarbakır'dan, Bitlis'ten, Siirt'ten nitecede bölgenin çocukları.

-Hakkâri'de eğitim alan bölüm neden din kültürü öğretmenliği?

Zannediyorum üniversite kendisi belirliyor, tabii YÖK'ün onayına tabi


‘Gülen okullarına bina kiralayanları dağa çıkarıp mahkeme ettiler’

-Hakkâri'de Gülen hareketinin bir lisesi yok, değil mi? 

Hayır, ilköğretim düzeyinde.

-Merkez medyada çok yer bulmadı ama yerel basındaki haber şuydu: “Bir hafta içinde altı Gülen okulu taciz edildi.”

Şöyle; okul, yurt, dershaneler şu an direkt hedefte. Ses bombası, ANF gibi yerlerde fişlemeler, tehdit haberleri yayımlanıyor. Ve...

-Ve ne?

Gözdağı meselesi var. Hareketin eğitim kurumları ile ilgili olan insanları dağa çıkarıp mahkeme ettiler.

-Anlayamadım...

Mesela yerli biri, binasını harekete kiralamış. Hareketin dershaneleri, okuma salonlarının mülk sahiplerini dağa alıyorlar, misafir ediyorlar. 


‘Dağdakiler bina sabibini misafir edince, okul boşaltılıyor’

-Nasıl misafir ediyorlar?

Mülk sahibini alıp götürüyor iki kişi, orada bekletiyor. Ailesine de “Bu adamlar burayı boşaltana kadar, babanız, kardeşiniz, artık her kimse, yanımızdadır” diye haber salıyorlar.
“Burası boşaltılmadan bırakmayız” diyorlar.

-Hakkâri'den mi, Yüksekovadan mı; nereden bahsediyorsunuz?

Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli, Çukurca her yerde var. Dağdakiler baskı yapınca, aile de tazyik yapıyor. Dolayısıyla hareketin ilgili kurumu da orayı boşaltıyor. Mecbur, ne yapsın? Adamı bir ay misafir etmişler dağda, ne yapacak o binada ısrar edip? Ölsün mü adam?

-Kaçırılan mülk sahibi, bina boşaltılınca ne oluyor; emniyete gidiyorlar mı mesela?

Mülk sahibini serbest bırakıyorlar. Eğitim kurumu da başka bir yer arıyor. 


‘Sadece Gülen hareketine değil, dindar olan her yapıya baskı var’

-Bu yöntemle ne kadar zaman içinde, nereler boşaltıldı?
 
Güvenlik nedeniyle şöyle söyleyelim; geçen bir yıl içinde özellikle Şemdinli'de bu durum yaşandı. Şu an Hakkâri merkez ve Yüksekova ile alakalı yerlerde sıkıntı var. Daha misafirliğe almadılar ama haber salmışlar. Ondan dolayı mülk sahiplerinin  “Çıkın binadan” yönünde ciddi telkinleri var.  Ama medyada yanlış aksettirilen şu; tehditler, saldırılar sadece Gülen hareketi ile sınırlı değil. Dindar olan ve itibar gören her yapıya baskı var.


‘Kaçırılan Kuran kursu çalışanlarından hâlâ haber yok’

-Şemdinli'deki  Kuran kursunda çalışan ve kaçırılan Turgut Şahin ve Necmettin Bilgi’nin Gülen hareketi ile ilgisi yok mu?

Onlar Süleyman Himi Tunahan Hazretleri'nin talebeleri. Köylere zekât toplamaya gidiyorlar, köyün birinde arabaları yakılıyor, oradan da götürülüyorlar. Hâlâ haber alınamadı. Kaçırıldıktan bu yana bir ay oldu. Yine bir hafta önce çıkan olaylarda, Süleyman Efendi'nin talebelerinin yurtlarını (Sümbül Erkek Öğrenci Yurdu) da yaktılar.


‘Mustafa Sungur'un talebeleri de baskı gördü, yurtlarını kapattılar’  

-Örgüt bunları üstleniyor mu?


Tabii, hatta Sümbül'ü yakanlardan biri, kent merkezinde ailesiyle birlikte göstericilerin saldırasına uğrayan uzman çavuşun vurduğu çocuk. (15 yaşındaki Enver Turan,  bu söyleşiyi yaptığımız esnada büyük bir kalabalık eşliğinde defnedildi.) Bu çocuk vurulmadan bir gün önce Sümbül Öğrenci Yurdu'na molotof atmıştı. Bunu herkes biliyor burada. Şu anda dini hizmet yapan, dindar kimliği ön planda olan her grup örgütün hedefinde. Tehditler, saldırılar sadece Gülen hareketi ile sınırlı değil. Örneğin Bediüzzaman Said Nursi’nin “manevi evladı” olarak anılan Mustafa Sungur'un talebeleri de aynı baskı ile karşı karşıya. Onların bir yurtları var, onu da taşladılar, yakmaya çalıştılar. Ve amaçlarına ulaştılar; yurt kapandı.


‘Parti tabanı imam Aziz Tan’a dağa çık özür dile, seni bağışlacaklar, diyordu’

-Ya öldürülen imam Aziz Tan; bu imamın Gülen cemaatine yakın bir imam olduğu ifade ediliyordu. Öldürülmeden 10 gün önce tehdit aldığı yansımıştı. Doğru mu?

Aslında Aziz Hoca fiilen ilk kez iki yıl önce saldıraya uğramıştı. Caminin hemen altında, kitap da satan, bir züccaciye dükkanı açmıştı. Orayı iki yıl önce yakmaya çalışmışlardı zaten. Namaz vakitlerinin dışında kendi uğraşı için orada öyle bir yer açmıştı. Aziz Hocam bölgede şu yönü ile ön plana çıkıyordu; binlerce gencin okumasına ön ayak olmuş güzel bir insandı. Bu anlamda sadece Gülen hareketi değil, çocukların okuması için olumlu bulduğu birçok çevre ile irtibata geçerdi. Hakkâriliydi, Kürttü, bölgeyi çok iyi tanırdı. Gülen hareketinin bölgedeki eğitim kurumlarına da rehberlik yapan bir insandı. Harekete inanan, gönül verirdi. Son aylarda ismi örgütün yayınlarında fişlenenlerden biriydi. Parti tabanından da ciddi tazyike maruz kalmiştı. “Dağa git özür dile, dağdakiler ne söylüyorsa yap, seni bağışlayacaklar” diyorlardı.


‘Şu zirvede 35, Cilo ve Kaşkar’larda 200, Şine dağında 350 terörist var’

-Pardon, “Dağa çık özür dile” diyenler nereden bahsediyor; bu dağın adresi belli midir; karşıdaki mi, arkamızdaki mi, yoksa muğlak bir laf mı bu? 

Güzel sordunuz, bellidir. (Bilmeyen, görmeyenlere resmedelim. Hakkâri etrafı dağlarla çevrili bir vadiye kurulu) Şimdi görünen o zirve var ya, onun arkasında 35 tane insan kalıyor şu an. Şu küçük çıkıntı var ya, helikopterlerin hemen geçtiği yer (Durankaya-Geçitli yolundaki patlamada yaralanlar, hastaneye askeri helikopterler ile götürülmüştü) orası da boş değil. Şu Sümbül'dür, Hakkâri'nin sembolü. Onun arkasındaki Cilo ve Kaşkar'larda 200 insanın olduğu söyleniyor. Şu Çukurca yolundaki Şine Dağı, orada da 350 terörist var, diyorlar. Öyle ki, Şine'de bir köyü kamp yeri yaptıklarını da söyleyen var.


‘Aziz Tan dağa gidip af dilemedi, öldürdüler’

-Sizin bu söylediklerinizi, duyduklarınızı güvenlik güçleri de biliyor mu?

Bunun cevabını ben bilemem. Ben saydığım bu üç noktaya götürülüp mahkeme edilen, direkt oradakilerle muhatap olan insanların beyanlarına göre söylüyorum, bunları. Aziz Hoca, işte bu dağlara af dilemeye gitmedi. Geri adım atmadı, taviz vermedi. Ölmeden bir hafta önce evini taşladılar. Sonra kırsal alandan gelen Muhittin Dilşat kod adlı bir terörist, bir hafta göz hapsine alıyor Hoca'yı.


‘Muhittin Dilşat, Aziz Hoca’yı öldürmeden önce bir hafta hocanın komşusunda kaldı’

-Takibe alındığını fark etmedi mi?

Yok. Fark edilseydi, bir şekilde önlem alınırdı. Bu, Muhittin Dilşat iki yıl önce dağa çıkmış, tetikçiymiş. Hakkariliymiş. Acı olan şu; Aziz Hoca'yı göz hapsine almak için bir hafta boyunca Hoca'nın komşularında kalıyor. Hoca'nın giriş-çıkış saatlerini gözlüyor.

-İmam Aziz Tan'ın komşuları Muhittin Dilşat'ın bu kimliğini bilmiyor mu?

İnşallah öyledir ama ihtimal vermiyorum.

-İmam Aziz Tan'ın cenazesine 5 bin kişi katılmış, Hakkari'de ne kadar insan yaşıyor?

64 bin. 


‘Aziz Hoca’nın dükkanın saldırıya uğramasına cemaati bir şey diyemedi, korktular’

-Yani cenazeye katılanların sayısı, sandığa gidenler kadar bir yerde?

Evet, aşağı yukarı öyle denk geliyor. Bizim de üzüldüğümüz nokta bu. Ama şaşırtıcı da değil, Aziz Hoca'nın dükkânı saldırıya uğradığında da 30 yıl onun arkasında sabah namazı kılan şahıslar, bu saldırıyla ilgili üç kelime söylemediler. Korktular, çekindiler. En fazla fikrini ifade eden, fısıldıyarak konuştu öfkesini. Ne yazık ki Hakkâri'de merkezde, kırsaldakilerin (Dağdakileri kast ediyor) etkisi çok ciddi hissediliyor.

-Aziz Tan’ın görev yaptığı camiye giden cemaatin profilini nasıl çizersiniz; boykotçu mu, özerlikten yana mı, tek bayrakçı mı? 

Aziz Hoca, Hacı Sait Cami’deydi, Hakkari’nin en büyük, en merkezi camisidir. İstanbul’un Fatih Camisi gibi, o yüzden her kesimden insan vardır.


‘PKK’nın tekelinde camiler, imamlar var’

-O halde Öcalan’ın imam Aziz Tan’ın katladilmesinden sonra söylediklerini soralım hemen; “Geçenlerde bir imam öldürülmüştü. Şimdi burada AKP’nin yeni bir politikasının sözkonusu olduğu görülmeli. Bu imamları kullanmak istiyorlar. Onlar vasıtasıyla halka propaganda yapıp halkı kandırmak istiyorlar. Geçmişteki Hizbullah uygulamasına benzer bir uygulama gibi. Halkımız bu oyunlara gelmemelidir. Kendisine yakın imamların olmadığı camilere gitmemeli, onlara itibar etmemeli, gerekiyorsa kendi evlerinde toplanıp kendi cemaatleriyle ibadetlerini yaparak böylesi politikaları boşa çıkarmalıdırlar. Halkımız bu oyunlara karşı uyanık olmalıdır, bunlara karşı tedbirlerini almalıdır, bunları dışlamalıdırlar. Anti-propagandalarına karşı her türlü önlemlerini almalılar.” Öcalan’ın dediği gibi PKK’nın tekelinde camiler var mı?

Var, imamları var. O oluşumu anlatan, yayanlar var.  Ben mesela Şırnak’tayken, bir medrese aliminden şunu duydum: “ “Abdulah Öcalan mehdidir.”  Böyle inanan insanlar maalesef var. Sadece hareketi olumlamak, dağın mesajını tabana anlatmak için çalışan imamlar var. Hatırlarsınız, Öcalan’ın 1994’te, Hizbullah’ın aktif olduğu dönemde, bir açıklaması olmuştu. “Tekrardan camilerden başlayın” demişti. Şimdi Hakkâri’de o tarafa bir meyil etmek istiyorlar ama taban müsait olmadığı için oluşmuyor.

-Taban neye müsait değil?

Hakkari geneliyle muhafazakâr, dindar bir yapıda değildir. Halkın yüzde 60’ının namazla , dinle irtibatı yoktur.

-Hakkari’de toplam kaç cami var?

Yaklaşık 45, 50 vardır.


‘Dilşat Muhittin, Aziz Hoca’yı öldürdükten sonra, onu cennete gönderdim, demiş’

-Bunların ne kadarı PKK’nın tekelindedir?

Zor soru, yüzde 40 vardır. Şu an mesela Hakkâri’de vaiz yok. Burada insanlara her cuma çıkıp, vaaz verecek, hak ve hakikati anlatacak, Diyanet’in bu işle görevlendirdiği insan yok.
Bazen müftü cuma vaaz eder. Burada öne çıkan birkaç insan, dillerinin döndüğü kadar vaaz vermeye çalışıyor.

-Aziz Tan vaaz veriyor muydu?

Ölmeden bir gün önce iftardan sonra camide iftardan sonra vaaz etmişti. O vaaz, Dilşat da katılmış, oturmuş orada. Aziz Bey, “Ramazan günü ölenler inşallah cennete giderler” demiş. O ahlaksız da sonradan, “Ben onu cennete gönderdim” diyor.

-Dilşat yakalandı mı?

Kırsal alanda. Üstelik Aziz Hoca’yı vurduğu yerin her iki tarafında, 200 metre ötesinde, emniyet noktası varken, kaçtı.

-Mesala imam Aziz Tan gibi düşünmeyen, Gülen cemaatine sempati duymayan vatandaş, imamın katledilmesine nasıl bir tepki gösterdi?

Yok öyle bir hava.


‘Aziz Tan öldürüldükten sonra, iyi oldu, çok ileri gitmişti, diyenler oldu’

-Aslında bunu kabul edemeseler de, çekindikleri için mi?

Keşke öyle bir tablo olsa, yok. Hatta şunu diyen çok oldu: “İyi oldu, çok ileri gitmişti, rahat ursaydı, özür dileseydi.”
 
-Aziz Tan’ın etrafında dağa çıkan var mı?

Amca çocukları o fikri taşıyan insanlar ama yakın ailesinde, çocukları, kardeşleri, o fikri savunan insanlar değil.


‘İnsanlar sohbet esnasında Allah belalarını versin diyor ama…’ 

-Tabanın okullara ses bombası koyulmasına, kuran kursu çalışanlarının kaçarılmasına tepkisi nedir?

İnsanlar sohbet esnasında şu diyor;  “Allah belalalarını versin , böyle olmaması lazım, bu gayretullaha dokunur!” Ama burada Hakkâri’de ciddi bir baskı var. İnsanlar kendi fikirlerini özgürce ifade etme lüksüne sahip değiller. Tepkisini ancak güvendiği birine o da fısıldayarak söyler. Onun dışında bir tepki olmaz.

-Emniyet güçleri bu saldırılar karşısında nasıl bir tavır alıyor?

Geçen ilin önemli bir bürokratı, “Şimdiye dek sadece teşkilattaki insanları korumaya almıştık orada yanlış yaptık, bundan sonra halkı korumaya yönelik tedbirlerimiz olacak” dedi. Şunu duyduk ama, Gülen hareketinden saldıraya uğrayan insanlara özel koruma tutmalarını önermişler.


‘Dağ ekibi, Hakkârililerin Gülen hareketine sahip çıkmasını engelleyeceğiz, diyor’

-Gülen okullarında çalışan ve Hakkârili olanlar var mı? 

Zaten onlara ciddi tazyik var. Şu anda dağ ekibi şunu diyor; “Dışarıdan gelenlere bir şey demiyoruz ama Hakkârili, yerli insanların bu misyona sahip çıkmasını engelleyeceğiz.”

-Bu misyon dedikleri Gülen hareketi mi?

Evet.

-Dağda, “Sen ne biçim Kürtsün” gibi bir algı mı oluyor? 

Tabii, hareketteki Kürtler hain ilan ediliyor. Asimile olmuş, Kürtlüğünü ve öz benliğini kaybetmiş insanlar olarak lanse ediliyor.



YARIN: İmam Aziz Tan’ı öldüren PKK’lılara örgütün merkezi ne dedi? PKK, Hakkâri’yi ne için model seçti? Canları döner ekmek çeken PKK’lılar nereye gidiyor? PKK’nın Gülen hareketine en çok tazyik yaptığı bölge neresi? Gülen okullarını Güneydoğu’da en yoğun ilgi gördüğü il ve ilçeler hangileri? Hizbullah, PKK için neden “küçük lokma”? Hizbullah evlerinde Said-i Nursi resimleri ve Fethullah Gülen kitapları var mı? Taban, “Çocuklarınızı Gülen okullarına gönderin” diyenlere ne yanıt verdi? Sivil ve askeri bürokrasi bölgedeki Gülen okulları için ne düşünüyor? Geçitli’deki mayın tuzağı neyin işareti? 


Selin Ongun'un söyleşisinin ikinci bölümü için tıklayınız...