Grammy ödüllü soprano Julia Migenes, 3 Kasım gecesi Cemal Reşit Rey’de (CRR) Franz Schubert için söyledi. Piyanoda Edouard Ferlet ve Schubert’in hayatının anlatımında Levent Ünsal'ın eşlik ettiği ünlü sopranoyu İstanbul'da yaklaşık 100 kişi izlemeye geldi. Can Barış Çevik (MİHA) - Schubert’in hem metinlerle, hem de parçalarıyla anıldığı gecede CRR’nin sadece 100 kadar koltuğunun dolmasının bir nedeni bir nedeni konser duyurusunun iyi yapılamaması, diğeri de 47 ile 57,5 lira arasında değişen bilet fiyatlarının yüksek bulunmasıydı.
Tiyatral yönden de seyircileri etkileyen gece Migenes’in muhteşem yorumuyla Schubert’i iki saatliğine İstanbul’a getirdi. Schubert’i anlatan metinler oldukça yerinde hazırlanmıştı. Boğucu ayrıntılara, izleyiciyi sıkacak bir anlatıma yer verilmemişti; tam aksine metinler birinci tekil şahıs kullanılmamasına rağmen- bestecinin ağzından çıkmış hissi uyandıracak kadar akıcı bir dille kaleme alınmıştı. Levent Ünsal da gerek sesini kullanarak, gerekse vücut diliyle bir an bile tempoyu düşürmedi.
Konserden bir hafta öncesine kadar metin okuyucusu olarak Sinan Tuzcu’nun yer alması planlanıyordu. Kişisel nedenlerden dolayı Tuzcu geceye katılamayınca Levent Ünsal metin okuyucusu olarak seçildi. Kısa sürede hazırlanan Ünsal, sahneye hâkimiyette hiç sıkıntı yaşamadı.
Ve Migenes sahnedeArdından Migenes, muhteşem vokaliyle sahneye çıktı. Sesindeki iniş çıkışlar, Schubert’in tutkusunu seyirciye geçirdi. Programın başında biraz tutuk olan sanatçı, ilerleyen parçalarda Levent Ünsal’a uyum sağladı ve tiyatral olarak da Schubert’in hayatını anlattı. Levent Ünsal, Schubert’in sanata bakışını anlatırken (Schubert, sanatı her güzelliğin üzerinde tutar) sıkça Migenes’i işaret etti.
Konserin görünmez kahramanı piyanoda oturan Edouard Ferlet oldu. Abartısız ve konsere keyif veren çalışıyla hem Migenes’in, hem de Ünsal’ın bölümlerinde konsere renk kattı.
Grammy ödüllü Soprana Julia MigenesNew York Lower East Side’da doğan Julia Migenes’in ailesinin bir kolu Yunanistan, diğer kolu da İrlanda/ Porto Riko köklerine sahip. Operaya, Puccini’nin Madame Butterfly eserindeki çocuk rolüyle başladı. Daha sonra solist seçimleri Leonard Bernstein tarafından yapılan “Young People’s Concerts” adlı TV şovunda solist olarak sahne aldı.
Broadway kariyerine, Zero Mostel ile birlikte “Damdaki Kemancı” ile başladı ve 1964’de “Batı Yakası Hikayesi”nde rol aldı. 1960’ların sonunda Viyana’daki Volksoper Wien topluluğuna katıldı. 1970’de Münih’e taşındı ve çeşitli operetta filmlerinde rol alarak yıldızlaştı. Ardından döndüğü New York’un Metropolitan Opera’sında ilk rolünü Alban Berg’in “Lulu” adlı eseriyle aldı.
Daha sonra Cenova Grand Tiyatrosu tarafından Strauss’un “Salome”adlı eserinin başrolü için davet edildi. Buradaki başarısı, 1984’de çekilen “Carmen”de Placido Domingo ile başrolü paylaşmasını sağladı
Yirmiden fazla albüm kaydeden ve Carmen albümüyle Grammy ödülü kazanan Julia Migenes, Cesar ödülüne de aday gösterildi.
Schubert: 36 yaşında ölen yoksul dahiSchubert; Beethoven ve Mozart gibi büyük klasiklerin yolundan gitmiş, onlara imrendiğini belirtmekten çekinmemiş bir besteci. Ekonomik durumu Mozart’ınki gibi kötü olan Schubert'in müziğine de yansıyan karamsar havanın en önemli nedeni dönemindeki eleştirmenler tarafından fazlasıyla eleştirilmiş olması.
Döneminde en büyük bestecisi olarak gösterilen Salieri’den özel dersler alan Schubert; hayatı boyunca ekonomik sıkıntılarla boğuştu, çoğu zaman arkadaşlarının ve ailesinin yardımlarıyla ayakta durmayı başardı. Yaşadığı sıkıntılar onun müzik yapmasını hem zorlaştırdı hem de sanatın derinliklerine girmesini sağladı.
“Julia Migenes Schubert Söylüyor” başlığıyla hazırlanan gösteride, bestecinin Chopin’e yazdığını öğrendiğimiz bir söz tam da Schubert’in hayata bakışını aktarıyor: “Bu sefil dünyada zeki insanlara kalan mutsuzluktur.”
Schubert, 31 yaşındayken frengiden hayatını kaybetti. Klasik müzik tarihindeki en büyük sanatçılar arasına giren Schubert'ten geriye 600’ün üzerinde lied kaldı.
Fotoğraflar: Hatice Deniz (MİHA)