Dünya
Deutsche Welle

Gözler İstanbul'daki Suriye zirvesinde

Erdoğan, Merkel, Putin ve Macron İstanbul'da Suriye için masaya oturuyor. Uzmanlar, dörtlü zirvenin Suriye'de çözüme olası katkısını ve katılımcı ülkelerin stratejilerini DW Türkçe'ye değerlendirdi

26 Ekim 2018 23:11

Suriye'de çözüm için gözler Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa arasındaki dörtlü zirveye çevrildi. Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da ev sahipliği yapacağı zirveye Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katılıyor.

Merkel hükümetinin zirvedeki önceliğini, İdlib anlaşmasının başarıyla uygulanmaya devam etmesi oluştururken, Berlin aynı zamanda bu toplantının Suriye'de siyasi çözüm çabalarına ivme kazandırmasını umut ediyor. Alman hükümetinin sözcü vekili Ulrike Demmer, toplantıda Türkiye ile Rusya arasındaki Soçi mutabakatının, BM şemsiyesi altındaki siyasi çözüm çabalarının ve özellikle de Anayasa Komisyonu'nun çalışmalarının başlamasının ele alınacağını kaydetti. Demmer ayrıca, "Bu buluşma Suriye konusunda yeni bir görüşme formatı oluşturulduğu anlamına gelmiyor” ifadesini kullandı.

"Sembolik önemi büyük”

Almanya'nın önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Michael Lüders, Avrupa'nın iki lider ülkesi Almanya ve Fransa ile Suriye'de sahada belirleyici gücü olan Türkiye ve Rusya'nın masaya oturmalarının önemli bir dönüm noktası olduğuna işaret etti, "Buluşmanın sembolik önemi büyük” ifadesini kullandı. Lüders, "Fransa ve Almanya, Suriye'de şiddetin sona erdirilmesi konusunda bugüne kadar birlikte hareket ettikleri ABD'ye bel bağlayamayacaklarını gördü” şeklinde konuştu.

AB masada yok

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin masada olmaması, bazı uzmanlar tarafından dikkat çekici bulunuyor. Risk araştırma kuruluşu Conias'ın yöneticilerinden Magdalena Kirchner, "Anlaşılan o ki, Suriye ile ilgili aciliyet teşkil eden konular özellikle Almanya'yı, AB'de genel bir mutabakat sağlanmasını beklemek yerine, İstanbul'da bağlayıcı anlaşmalara girişmeksizin, daha gayri resmi bir formatta, Suriye'de çözüm alternatiflerini keşfetmeye yönlendiriyor” değerlendirmesini yaptı.

Alman güvenlik uzmanı, Merkel hükümetinin özellikle İdlib'e önem verdiğini, rejimin olası bir saldırısı, büyük bir mülteci akını ve bunun iç politikaya etkilerinden endişe ettiğini söyledi. Avrupalı yabancı savaşçıların, Suriye'nin kuzeyindeki bir istikrarsızlıktan yararlanarak Avrupa'ya gelme ve terör saldırısı düzenlenme riskinin bulunduğuna dikkat çeken Kirchner, "Kürtlerin ve ABD'nin Avrupa üzerinde ‘yabancı savaşçılarınızı alın' baskısını artırdıkları bir dönemde yapılacak zirvede istihbarat paylaşımı da gündemde yer alabilir” dedi.

ABD ve İran'sız zirve çözüm getirir mi?

İstanbul'daki zirvede, Suriye konusunda en belirleyici ülkelerden ABD ve İran'ın masada olmaması nedeniyle çözüm sürecine dair somut kararlar çıkması beklenmiyor. Uzmanlara göre İran zirveye ABD'yi provoke etmemek için çağrılmadı. ABD Başkanı Donald Trump'ın zirveden önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile telefonda görüşmesi ve görüşmenin ”Suriye'de hedeflerimiz ortak” açıklamasıyla duyurulması, Washington'un "Ben yokum ama masada müttefiklerim var” mesajı olarak değerlendiriliyor.

"Rusya çok istekli değil”

Rusya'nın Suriye politikasını yakından takip eden uzmanlardan Kerim Has, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, İstanbul'daki zirvenin Türkiye açısından önemli olduğunu, ancak buradan çok somut kararlar çıkmasını beklemediğini söyledi. Has, "ABD ile ilişkileri çok gergin bir süreçteyken Türkiye Suriye'de İdlib konusunda karşı karşıya kaldığı Rusya baskısını dengelemek için yüzünü tekrar Avrupa'ya döndü, Avrupa'nın iki ağır topunu yanına katmak istedi. Fransa ve Almanya da ‘siz İdlib sorununu aranızda çözün, yeter ki mülteciler gelmesin' düşüncesiyle hareket ediyor, sembolik bir destek veriyor diye düşünüyorum” diye konuştu.

Rus tarafının zirve konusunda çok da istekli olmadığına işaret eden Has, "Rusya için önemli olan Avrupa ülkelerinin Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelerin yeniden inşaası için mali kaynak sağlaması. Amacı mümkün olduğunca Avrupa ülkelerinden bazı sözler koparabilmek. Ama bu da zor görünüyor, çünkü Avrupa ülkeleri bu mali yardımları daha çok siyasi geçiş sürecine bağlıyor” diye konuştu.

Alman hükümeti, Suriye'de siyasi çözüm süreci ilerlemeden, yeniden imar çalışmalarına mali destek vermeye yanaşmıyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Christoph Burger de zirve öncesi yaptığı açıklamada, Suriye'de rejim kontrolü altında olmayan bölgelere destek sağladıklarını, bunların gıda yardımlarının ulaştırılması, elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlar için altyapının ayakta tutulmasına aktarıldığını söyledi. Burger, sağlanan desteğin 35 milyon euro tutarında olduğunu kaydetti.

Dörtlü zirvenin perde arkası

DW Türkçe'nin diplomatik kaynaklardan edindiği bilgilere göre aylar önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel'e, Türkiye, Rusya ve Almanya arasında Suriye konulu üçlü bir zirve toplantısı düzenlemeyi önerdi. Merkel, öneriyi geri çevirmedi. Ancak Almanya'nın dış politikada Fransa ile yakın koordinasyon içerisinde olduğunu hatırlatarak, dörtü bir formatın daha uygun olacağına işaret etti. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un YPG ve PYD heyetlerini Paris'te kabul etmesi, bunun Türkiye ile gerilimlere yol açması, dörtlü zirvenin toplanmasını geciktirdi. Suriye konusunda Fransa öncülüğünde kurulan Small Group'a Türkiye'nin alınmaması, bunun yarattığı gerginlikler de gecikmede rol oynadı.

Rusya ile sağlanan İdlib mutabakatından sonra Eylül ayı sonunda Berlin'i ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisiyle seyahat eden gazetecilere Merkel ile görüşmesini aktarmış, "Şimdi bir 'small (küçük) grup' diye bir şey çıkardılar… Bu toplantılara Türkiye'yi çağırmıyorlar… Ben de Sayın Merkel'e bizimki de ‘smaller grup (daha küçük grup) olur dedim” açıklamasını yapmıştı. Şimdi dikkatler bu "küçükten daha küçük” grubun zirvesinden ne tür sonuçlar çıkacağına, Suriye'de barışın tesisinde somut adımlar atılıp atılmayacağına çevrildi.

Değer Akal / Berlin

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle