Gündem

(Görüntülü) Süper model Natalia Vodianova, kadınlar için Antalya'da (4)

EMİNE ERDOĞAN DA KATILDI Yardımseverlik platformu ELBI desteğiyle Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nca (UNFPA), kadınların güçlendirilmesine ve tabuların üstesinden gelinmesine yönelik Antalya’da iki gün sürecek olan 'Let's Talk!' sempozyumunda 11 kişi

27 Ekim 2018 02:47

EMİNE ERDOĞAN DA KATILDI Yardımseverlik platformu ELBI desteğiyle Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu\'nca (UNFPA), kadınların güçlendirilmesine ve tabuların üstesinden gelinmesine yönelik Antalya’da iki gün sürecek olan \'Let\'s Talk!\' sempozyumunda 11 kişi kadın sağlığı ve şiddetine karşı yürüttükleri mücadeleler nedeniyle ödüllendirildi. Maxx Royal Resorts Kemer\'de düzenlenen etkinliğin ödül törenine onur konuğu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da katıldı. Ödül törenine Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, Antalya Valisi Münir Karaloğlu ile Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel katıldı. Törende Türkiye’de down sendromlu çocukların eğitimiyle ilgili olarak her yıl düzenlenen Özel Olimpiyatlara destek veren ve aynı zamanda Özel Olimpiyatlar Türkiye Onursal Başkanı da olan iş insanı Dilek Sabancı, İngiliz süper model ve aktivist Adwoa Aboah, ABD Parsons The New School for Design moda bölümü dekanı Burak Çakmak, Fransız senarist ve oyuncu Lisa Azuelos ödüllendirildi. Törende ayrıca 2002 dünya güzel model ve oyuncu, BM Nüfus Fonu Türkiye Ofisi sözcüsü Azra Akın, Polonya’dan aktivist ve model Anja Rubik, Bayan Tekerlekli Sandalye Dünyası’ndan Aleksandra Chichikova, Irak’tan Yezidi aktivist ve jinekolog Dr Nagham Nawzat Hasan, Irak asıllı Y-PEER’den Sorumlu Uluslararası Koordinatör Anmar Khalid, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zeynep Şimşek, model ve sporcu Özlem Kaymaz da ödüllendirildi. Dilek Sabancı’nın ödülünü Emine Erdoğan takdim etti. \'KADINA ŞİDDET TEK KELİMEYLE İNSANLIĞA İHANETTİR\' Ödül töreninde konuşan Emine Erdoğan, kadınların güçlendirilmesi ve kadın sağlığını ilgilendiren tabularla mücadele adına bir araya gelindiğini belirterek, “Toplantının bu yüksek hedeflere katkı sağlamasını ümit ediyorum. Bugün dünyada kadın ve kız çocuklarının sağlığını olumsuz etkileyen birçok sosyal belirleyici var. Bu nedenle bizlerin sorumluluğu çok büyük. Yoksulluk her iki cinsiyet için de kaliteli sağlık hizmetine erişmekte en büyük engellerden birisi. Fakat kadınlar yoksulluğun bedelini kimi zaman yaşamlarıyla ödüyor. Çocuk yaşta evlilikler, kadın sünneti, kadına yönelik şiddet gibi konular insanlığın onurunu zedeleyen mevzulardır. Özellikle Afrika ülkelerinde yaygın olduğunu bildiğimiz kadın sünnetinin ne tıbben ne de dinen bir açıklaması vardır. Tüm dünyada yaygın olan kadına yönelik şiddet ise tek kelimeyle insanlığa ihanettir” dedi. \'KADINA ŞİDDETE SIFIR TOLERANS\' Yaşamları boyunca her üç kadından birinin fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını belirten Emine Erdoğan, “Biz ülkemizde bu sorunla büyük bir kararlıkla mücadele ediyoruz. Kadına şiddete sıfır tolerans diyoruz. Aynı şekilde çocuk yaşta evliliği kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değil. Ne yazık ki çocuklar kaldıramayacakları sorunlara mahkum ediliyorlar. Cinsel istismarın nesnesi haline geliyorlar. 15 yaş altı evliliklerde gebeliğe bağlı nedenlerle anne ölümlerinin 5 kat arttığını biliyoruz. Çocuklarımızın yeri okuldur, eğitim yuvalarıdır. Nitekim biz Türkiye’de zorunlu eğitimi 12 yıla çıkararak bu sorunu büyük ölçüde geçmişte bıraktık. Erken yaşta evlilik oranımız son 15 yılda yüzde 7,3’ten yüzde 5’e geriledi. Kadınların haklarını temel insan haklarından asla ayıramayız. Kadınların sağlıklı ve huzurlu olması toplumsal huzurun da teminatıdır. Sağlık sadece bedensel değil, ruhsal ve sosyal bakımdan da bir iyilik halidir” diye konuştu. MÜLTECİ KAMPLARINDA ÇOCUK VE KADINLARA ÖNCELİK Savaş ve afet durumlarında kadın ve kız çocuklarının süreçten daha fazla zarar gördüğüne hep birlikte şahit olunduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Lütfen bir empati yapalım. Canını zor kurtarıp evinden, yurdundan ayrılan bir kadının nelere ihtiyacı olabileceğini bir düşünelim. 4 milyon mülteciyi misafir eden bir ülke olarak biz kamplarımızda kadınların ve çocukların ihtiyaçlarını önceliyoruz. Gebe ve hastaların özel menülerine varıncaya kadar sağlıklı kamp şartları tesis etmeye çalışıyoruz. Ülkemizde doğan 150 binden fazla çocuğu eğitimden mahrum edemeyiz. Bu nedenle okul çağındaki tüm çocuklar için bütün eğitim imkanlarını seferber ediyoruz” dedi. ANNE SÜTÜ VE NORMAL DOĞUM Kadın sağlığını ilgilendiren konuların saymakla bitmeyeceğini de belirten Erdoğan, “Anne çocuk sağlığı bunların başında geliyor. Doğumun gerek anne gerekse çocuk için çok önemli bir milat olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat anne sütünün çocuğun tüm yaşamını etkileyecek bir sağlık iksiri olduğunun yeterince farkında mıyız acaba. Sizlerle bu üzüntümüzü paylaşmak istiyorum. Kadınlarımız ne yazık ki bir dönem çocuklarına anne sütü vermekten geri durduruldu. Çünkü çeşitli propagandalara maruz kaldılar. Mama firmaları kendi ürünlerini pazarlamak adına anne sütünü itibarsızlaştırdı. Neyse ki bugün artık anne sütünün değeri yavaş yavaş fark edilmeye başladı. Zorunlu olmadıkça sezaryen doğumun yaygınlığı da anne çocuk sağlığını olumsuz etkileyen konulardandır. Ben de kendi ülkemde sezaryen oranlarını düşürmenin mücadelesini veriyorum. Sezaryen bir tercih değil zorunluluk halinde ele alınmalıdır. Kadınları, doğum mucizesiyle gerçek anlamda barıştırmak zorundayız” diye konuştu. EN AZ ÇOCUK TEZİ Türkiye’nin genç nüfusuyla gurur duyan, sağlıklı ve nitelikli insan gücüne sahip olmak isteyen bir ülke olduğunu kaydeden Erdoğan, “Tüm dünya gittikçe yaşlanıyor. Doğurganlık azalıyor. Kimileri dünyadaki kaynakların sınırlı olduğu gerekçesiyle nüfusun kontrol altına alınması tezini savunabilir. Fakat unutmayalım temel sorun, dünyadaki kaynakların adil kullanılmaması meselesidir. Biz en az üç çocuk tezini savunuyoruz çünkü çocuk sayısı ikinin altına indiği zaman nüfus geometrik olarak azalıyor. Oysa nüfus ancak üç çocuk ile dengede kalabilir. Çocuk sayısının azalması, aile ilişkilerini de zayıflatıyor. Geniş ailenin amca, teyze gibi dinamikleri ortadan maalesef kalkıyor. Ailenin gücü azaldığında toplumun yükü daha da artıyor. Sosyal politikaların bu gerçekliğe uygun şekilde planlanması gerekiyor” dedi. \'LABORATUVAR ORTAMINDA ANNESİZ BEBEK İNSANİ Mİ?\' Doğum kontrol yöntemi maskesiyle kitlesel nüfus azaltma politikalarının insanlığın geleceğine verdiği zararla yüzleşmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Kitlesel doğum kontrol yöntemlerinin neden yoksul ülkelerde teşvik edildiğinin de sorgulanmaya açık yönleri olduğunu düşünüyorum. Kadın sağlığını korumak adına uygulanan çeşitli yöntemlerin doğurganlık dönemindeki kadınlarda ne tür tahribatlara yol açtığı tartışılıyor artık. Yaşadığımız dünyayı tüm yönleriyle kritik etmeliyiz. Kimyasalların her tarafı kuşattığı, savaşların insan onurunu hiçe saydığı bir dünyada umut asla yeşermez. 30 yıl içinde laboratuvar ortamında annesiz bebek üretilebilecek teknolojiye sahip olacağımız söyleniyor. Sizler bunun insani olduğunu düşünebiliyor musunuz?” diye konuştu. \'KADIN YALNIZCA BİR BEDENDEN İBARET DEĞİLDİR\' Bunları karamsarlığa itmek için söylemediğini dile getiren Erdoğan, “Aksine bunları fark etmek, bize yitirdiklerimizi hatırlatacaktır. Kadın sağlığı üzerindeki politik, sosyal ve ekonomik baskıları görmemizi sağlayacaktır. Bunun için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bu temel zihniyet dönüşümünün mimarlarının da yine kadınlar olacağını düşünüyorum. Sadece az gelişmiş ülkelerde yaşayan kadınların tabuları olduğunu düşünmeyelim. Popüler kültürün tüm dünyada zihinlere empoze ettiği güzellik anlayışı da ele alınması gereken ayrı bir sorundur. Genç kızların medyada gördükleri imajlara benzemek uğruna kendilerini sağlıksız açlıklara mahkum ettiklerini görüyoruz. Oysa ruh ve beden sağlığı bir bütündür. Kadın yalnızca bedenden ibaret değildir. Ne mutlu ki kadınlar adına mücadele veren yüce gönüllü inananlar var. Bu akşam onları yakından tanıyor ve takdirlerimi sunuyorum. İnanıyorum ki ışığınız tüm dünyaya yayılacak. Kalıcı bir değişim ancak zihniyet değişimiyle mümkündür” dedi. DİLEK SABANCI: HAYATIM BOYUNCA TAŞIYACAĞIM Emine Erdoğan’ın elinden ödülünü alan Dilek Sabancı kadına şiddet, ayırımcılık, önyargılı davranmak ve bütün bunlar konuşulurken, Özel Olimpiyatlar Onursal Başkanı olarak rahmetli babasının 35 yıl önce başlattığı ve ekibiyle bugün de devam eden Özel Olimpiyatlar için kendisinin de ödüle layık görüldüğünü söyledi. Sabancı, “Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’dan bu ödülü almak benim için büyük bir onur olacak ve hayatım boyunca taşıyacağım” diye konuştu. \'SESSİZLİK KADERİMİZ OLMAYACAK\' Ödül töreninde konuşan UNFPA\'nın Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölge Müdürü Alanna Armitage çığır açan, fark yaratan insanların, dünyanın kadınları, genç kızlarının hayatına dokunduğunu söyledi. Cinsel şiddete son vermenin çok önemli olduğunu belirten Armitage, “Öyle hayatlar kurmalı ve kurtarmalıyız ve bunu nasıl yaptığımızı gençlerle paylaşmalıyız. Bu tabuları yıkalım ve genç kızların ayaklarına takılı prangaları kıralım. Konuşalım bu tabuları, belirsizliği, bilerek yanlış bilgilendirmeyi, gençleri tehlikeye atan gelişmeleri ortadan kaldırabilirim. Göçmenler, yoksullar, engelliler, farklı olarak ötekileştirilen, güçleştirenler için artık yeter diyoruz. Sessizlik kaderimiz olmayacak artık hiç kimse geride kalmasın, kimseyi unutmayalım. Kadınlar artık hamilelikte doğumda ölmesin, her türlü şiddeti kadınlar ve kızlar için ortadan kaldıralım diyoruz” ifadelerini kullandı. \'800 MİLYON KADIN KÖTÜ MUAMELEYE MARUZ KALIYOR\' ELBI\'nin kurucusu Natalia Vodianova ise kadın sağlığı ve şiddete karşı yerel anlamda yaklaşılması gerektiğini söyledi. Vodianova, “Ama aynı zamanda yerel kültür, gelenek ve görenekleri de dikkate almamız lazım. Gittiğimiz ülkelerde o bakış ve anlayışla çalışmamız lazım. 800 milyon kadından bahsediyoruz, her gün kötü muameleye maruz kalıyor, bu muazzam bir rakam, olmaması lazım. Yüzde 10’u çok zor durumda olan kadınlar ve seslerini çıkaramıyorlar, sessizlik de büyük tabulardan biri. Tespit ettiğimiz bazı sorunlar var. Cinsel eğitim anlamında gençlikte cinsel eğitimin yetersizliğinden bahsettik. AIDS gibi sorunları, bilgi yetersizliği, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadının hayatta yeri olmadığından, boşanma yasaklarından bahsettik. En yüksek kürtaj oranları Polonya’da olduğundan, kızların korktuğu, utandığı, çeşitli gösterilere katılmaktan, dünyada hala eşit hakların olmadığından bahsettik. Artık bunlar geçmişte kalmalı ve kızlara, kadınlara hijyenik ürünlerin ücretsiz dağıtılması gerektiği konuşuldu. Ama önemlisi bu çözüm önerilerini hayata geçirebiliriz. Birlikte yapabilir ve bir başarıya imza atabiliriz” diye konuştu.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir