İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- TÜRKİYE’nin önde gelen beyin gelişimi araştırmacılarından Nöroloji Uzmanı Dr. Bülent Madi, Anadolu\'da çok kıt olanaklarda yetişen çocukların içinde bulundukları doğal ortam sayesinde 5 duyu organının dışında varlığı kabul edilen \'Derinlik algısı duygusu\' sayesinde çok daha iyi koşullarda yetişen yaşıtlarından başarılı olabildiğini söyledi. Dr. Madi, “Çocuk eğitimi bizim Anadolu’da çok daha önce başlamış ama bunlar biraz ölçülebilir, yayınlanabilir hale getirilmediği için biz bu program veya metotları yurt dışından almak zorunda kalıyoruz” dedi.
Dr. Bülent Madi, Avcılar Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde, Avcılar Kaymakamlığı Bağımlılığı Önleme ve Bağımlılıkla Mücadele Merkezi tarafından organize edilen ‘Çocukluktan İtibaren İhtiyarlaşmak’ konulu semineri verdi. Dr. Madi, Kaymakam Hulusi Doğan ve eğitimci, rehberlik öğretmenlerine ve psikologlara eğitimin önemini anlatırken beyindeki faaliyetlere ilişkin bilgiler verdi. Dr. Madi, DHA muhabirinin sorularını yanıtlarken Türkiye’de üstün zekalı çocuk sayısının az olmadığını, dünyanın çeşitli yerlerinde ödüller kazandıklarını anlattı. Dr. Madi, Anadolu\'nun kırsal kesiminden çok sayıda zeki ve başarılı çocuklar çıktığını hatırlatarak, şöyle dedi:
“Anadolu’dan çıkan çocuklar çok zeki. Bunlar doğa ile iç içe yetişen çocuklar. Anadolu’da yetişmiş birçok insanın edebiyatta, teknolojide ödüller kazanmış olmaları en zeki insanlar arasında yetişme nedenlerinin başında bence doğada olmaları. Bunları büyük şehirlere aldığımız zaman aynı zamanda hareket, üç boyutlu görme yeteneğini hayal kurma becerisini kokuyu, tad algılamayı giderek kaybediyorlar. Bizim 5 duyu dışında başka duyularımız var. Örneğin: Derinlik algısı duygusu. Bunların doğada çok geliştiğine dair kesin kanıtlar var.”
ÇOCUK EĞİTİMİ METOTLARI
Dr. Bülent Madi, Türkiye’de yurt dışındaki çocuklara yönelik eğitim programlarını büyük bölümünün Anadolu\'nun birçok yöresinde yüzyıllardan bu yana kullanıldığını söyledi. Dr. Madi, 1950’ye kadar gelişmiş olan bu ülkelerde eğitim yöntemlerinin kayıt altına alındığını, deneyler yapıldıktan daha sonra o metotların Türkiye ile birlikte birçok ülkeye satıldığını anlatırken, şunları söyledi:
\"Kendi kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor. Dünyanın birçok yerinde çocuk eğitimi program veya metotları var. Aslında çocuk eğitimi onlardan çok daha önce bizim Anadolu’da başlamış bir eğitim ama bunların biraz ölçülebilir, yayınlanabilir hale getirilmediği için bu program veya metotları yurt dışından almak zorunda kalıyoruz. Eğitim aslında çok basit bir şey. Eğitim anne karnında başlıyor. Annenin yediği yiyecekler, içtiği şeyler, stres veya mutlu olması ile çıkardığı ses tonu ile çocuk anne karnında hem kandan almış olduğu maddelerle hem de dışarıdan almış olduğu sesin titreşimi ile gelişiyor. Sesin titreşimi önemli. Bizim en büyük organımız cilt, ikincisi göz. Çocuklar doğduktan sonra gözdeki tebessüm ifade çok önemli Çocuk kaygılı bir yüz ifadesi ile karşı karşıya ise vücudunda salgılayacağı hormonlar yıllar sonraki bir takım kötü hormonların salgılanmasına yol açacaktır. Çocuktaki gelişim, aşağı yukarı 3-4 yaşlarında neredeyse potansiyel olarak belli oluyor. Yani 3-4 yaşına gelmiş çocukta biz eğitimin nasıl verileceğini bilirsek o artık hız alıyor. Bir nevi iyi geliştirilmiş bir araba motoru gibi düşünün. Sonra da bunun içerisine müzik giriyor. Müzik oyun hareketleri ile ilgili birtakım eğitim programları vermemiz gerekiyor. Bu hem okuldaki başarısı hem de yetişkinlik sürecinde insanlarla sosyal ilişkisi için önemlidir. Çocuklara düz monoton bir şarkı yerine tonlu, melodili bir şarkı öğretecek olursanız o çocuğa bir tebessümle çok fazla engelli, yasak, yapma tarzında yaklaşmazsanız mutluluk ile ilgili hormonlar salgılanır. Çocukları teknoloji bağımlılığından uzak tutmak gerekiyor.”